İçindekiler:

16 Nisan 2021
Sayı: KB 2021/Özel-15

Geleceğimiz için 1 Mayıs’a!
Emekçiler saray rejiminin hırslarına kurban gidiyor
Karadeniz’de gerilim sürüyor
“Darbe” demagojisi ve sözün ötesi
“Torba yasa”dan yine sınıfa saldırı çıktı
AKP’nin yeni gelir kapısı
“Pandemi, yasaklar, 1 Mayıs” etkinliği
İşçiler haklarından vazgeçmiyor!
Açık çağrı: Suçlu kim?
Türkiye’nin modern tarihi - H. Fırat
Gençlik mücadelesi ve 1 Mayıs
İEKK: 1 Mayıs’ta alanlara!
DLB: Geleceğimiz için 1 Mayıs’a!
Taşeron işçilerinin Meclis ziyareti
Hatice yoldaş ölümsüzdür!
Partili olma bilinci - Hatice Yürekli
Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez! - Teslim Demir
Rote Hilfe deneyimi 100. yılında!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Torba yasa”dan yine sınıfa saldırı çıktı

 

AKP meclise sunulmak üzere yeni bir “torba yasa” teklifi hazırladı. Diğer adı “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” olan “torba yasa” yakından incelendiğinde görülecektir ki diğer “torba”lar gibi bu da sınıfa yönelik yeni saldırı hedefleri içermektedir.

Torba yasanın içeriğine geçmeden önce, farklı konulardaki kanunların tek seferde oylanarak onaylanması olan “torba yasalar”ın AKP döneminde her yıl artarak Meclis’e gelmesinin sebebinin arka planına bakmak gerekiyor. AKP hükümet olduğu 2002 yılından 2007 yılına kadar sadece 2 torba yasa çıkarırken, sonrasında, özellikle 2015 yılından sonra neredeyse her iki yasadan biri “torba yasa” olarak çıktı. Binlerce kanun maddesinin yasalaştığı veya değiştiği bu torba yasaların artmasıyla orantılı şekilde, işçi sınıfının kazanılmış haklarının birçoğu gasp edildi. Bu aynı dönemde AKP’nin talan ve rant politikalarına yasal kılıf sağlayan, baskı ve saldırı aygıtlarını alabildiğine tahkim eden düzenlemeler arttı.

Bugün birçok ülkede ve hatta ABD’nin 43 eyaletinde “torba yasa” çıkarmak yasak. İktidarlar için torba yasaların en büyük avantajı, aynı anda birçok yasanın ve maddenin oylanmasının tek bir seferde yapılabiliyor olmasıdır. Böylece, değişen ya da yeni konulan yasalar hakkında mecliste de kamuoyunda da bir tartışma zeminin oluşmasına izin verilmemiş oluyor. Örneğin 2014 yılında çıkan 6552 sayılı torba yasa ile içerisinde iş kanunun da olduğu 49 yasada 108 madde değiştirildi. Bu sayede, tartışmaların ve tepkilerin oluşmasına fırsat verilmeden birçok kanun değiştirildi.

Şimdi AKP tarafından Meclis’e yeni bir torba yasa sunuluyor.* Torba yasada beklenildiği gibi birbirinden alakasız birçok konu var. “Torba”da Bankalar Kanunu’nda düzenlemelerden %20 olan kurumlar vergisinin 5 puan yükseltilmesine, hapishanelerde elektronik posta uygulamasından yatırım hizmetlerinden doğan emanet ve alacakların 10 yıl içinde talep ve tahsil edilmemesi durumunda YTM’ye emaneten geçmesine kadar toplamda 17 madde bulunuyor.

Bunlardan öne çıkanlardan biri, köylülerin Tarım Kredi Kooperatifleri kredilerinin yapılandırılmasıdır. Son dönemde kredi borçlarını ödeyemeyen köylülerin tarla, hayvan ve traktörlerine gelen haciz haberleri sıkça basına yansıyor, köylüler aylardır yaptıkları eylemlerle kredilerin ödemesinin 2026’ya kadar ertelenmesini istiyorlardı. Ancak torbadaki ilgili maddeye göre, borcunun üstüne %18’lik yeni bir faizi ve 3 taksit olacak olan ödemenin ilk taksitini 6 ay içinde ödemeyi kabul eden her borçlunun kredi borcu yapılandırılacak. Bu düzenleme köylünün sorununa bir parça derman olmak bir yana, yapılandırma adı altında köylüye yeni bir faiz yükü bindirmekten başka bir şey değildir.

Bunların dışında “torba yasa”nın içinde sınıfa yönelik yeni saldırı hamleleri de yer alıyor. İşçilerin iş göremezlik ödeneğine, yani diğer adıyla rapor parasına sınırlama getirilmesi hedefleniyor. Mevcut haliyle işçinin iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinden kaynaklı işe gelmemesi durumunda, SGK tarafından yapılan ödeme olan iş göremezlik ödeneği, işçinin son 3 aydaki kazancının ortalaması alınarak veriliyor. Ancak “torba yasa”nın geçmesi ile iş göremezlik ödeneği son 12 aydaki gelirin ortalaması alınarak hesaplanacak. Örneğin, asgari ücret (brüt 3.557 TL) alan bir işçinin günlüğü 120 TL’ye gelirken, hastalandığında, hasta olduğu gün başına ücretin 3’te 2’si, yani 80 TL civarında bir ücret SGK tarafından karşılanıyor. Yasadan sonra ocak, şubat ve mart aylarındaki ücretlerinin ortalaması yerine son 12 ay hesaplanacağı, dolayısıyla yılbaşından önce aldığı asgari ücret de hesaba katılacağı için verilen miktar 65.4 TL’ye düşmüş olacak. SGK verilerine göre, 2019’da 3 milyon 383 bin 911 çalışan iş göremezlik ödeneği almış. SGK toplamda 27 milyon 680 bin 750 günlük iş göremezlik ödeneği ödemiş. Bu rakamlar üzerinden bakıldığında, yasa geçerse, sadece 20 TL tutarındaki azalmanın bile 553 milyon 615 bin lira daha az para ödeneceği anlamına geldiği görülecektir.

Ayrıca “torba yasa”da, iş göremezliğin verildiği tarihten önceki son 1 yıl içerisinde 180 günden az kısa prim bildirilmiş olanlara yapılacak ödemeye de sınırlama getiriliyor. AKP bu saldırıya gerekçe olarak 3 aylık sahte sigortalıklarla verilen ödemeleri göstermektedir. Ama uygulamanın içeriğine bakıldığında, asıl derdin tüm işçi sınıfının bir hakkını daha tırpanlamak olduğu açıkça görülmektedir.

Torbada sınıfa yönelik öteki bir saldırı hamlesi, İşsizlik Sigortası Fonu’nun sermaye tarafından yeni yollarla yağmalanmasının önünü açacak maddelerle yapılıyor. Burada belirtmek gerekir ki tamamen işçinin işsiz kaldığı durumlarda destek olarak kurulan fonun kurulduğu yıldan beri harcandığı kalemler, fonun hiç de bu amaca hizmet etmediğini gösteriyor. İşsizlik Sigortası Fonu’nun önemli bir bölümü “istihdama teşvik, SGK primi desteği” vb. gibi adlarla sermayeye yağmalatıldı. Yine Hazine tarafından GAP gibi projelere milyonların aktarılması gibi yollarla da sermaye ve devleti tarafından iç edilegeldi. Sadece son 4 yılda sermayeye fondan verilen destek 61 milyar TL’dir. İşçilere ödenen rakamlar geçen yıla kadar çok düşük kalırken, pandemi vesilesi ile çıkan Kısa Çalışma Ödeneği ve Ücretsiz İzin Desteği’ne toplamda yalnızca 44 milyar TL ödeme yapılmıştır. Oysa bu destekler işçinin İşsizlik Fonu’ndan değil, kapitalistlerin kendi ceplerinden ödenmeliydi. Yani işçiye ödenen bu rakamlar da sermayeye farklı bir kazanç kapısı olmuştur. Hatta bu süreçte bazı sermayedarlar işçileri hem çalıştırıp artı değer elde etmiş hem de işçinin ücretini Kısa Çalışma Ödeneği’nden karşılamıştır.

Sınıfa saldırı mahiyetindeki son bir maddeye göre ise nisan-mayıs aylarında yiyecek ve içecek hizmeti sektöründeki işletmelerde çalışanların sosyal güvenlik primleri İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak. Böylece fondan sermayeye yeni bir “destek” sağlanmak istenmektedir. Ayrıca işçilere ödenen günlük 47 TL’lik ücretsiz izin ödeneği, 3 TL gibi komik bir artışla aylık 1500 TL sınırlarında tutulmuştur. Sermayeye gelince milyonları akıtmakta sorun görmeyen saray rejiminin, sıra işçiye gelince 3 TL’lik zammı layık görmekte, böylece işçiye biçtiği “değer”i açıkça sergilemektedir.

Tüm bunlara bakıldığında işçi ve emekçilere yönelik kapsamlı saldırıların planlandığı bu “torba yasa”ya karşı mücadelenin önemi kendiliğinden görülecektir. Pandemi döneminde krizin daha da ağırlaşan yükünü hisseden işçi ve emekçiler insanca bir yaşam talebini daha fazla dillendirmeli ve örgütlü mücadeleyi büyütmelidir.

 

*Torba yasa teklifi 15 Nisan’da Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmeden önce yayımlanan yazıyı içeriği hakkında verdiği bilgi dolayısıyla okurlarımıza sunuyoruz.