İçindekiler:

7 Şubat 2022
Sayı: KB 2022/06

Ataletten harekete, dağınıklıktan örgütlenmeye
Saray rejimi ülkeyi şeyhlere pazarlıyor
Kürt sorunu ve CHP'nin "açılımı"
Sağlıkta ticarileşme AKP döneminde zirvede
İntihar ve "hayata veda" etmek
Kaza değil cinayet
Farplas bir yol açtı
Farplas işçileri mücadeleye devam ediyor
İşçi direnişleri yaygınlaşıyor
Marksizm ve sosyal-şovenizm / 4 - H. Fırat
Ukrayna krizi...
Pandemide ipin ucu kaçtı
Dünyada grev ve eylemler
3. Dünya Kadın Konferansı'na hazırlıklar
Kürt halkıyla dayanışmayı yükseltelim
OHAL Komisyonu lağvedilmelidir
Ressam Kazım Şimşek anlatıyor...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Direniş mevzileri çoğalırken…

Ataletten harekete, dağınıklıktan örgütlenmeye!

 

İşçi direnişlerinin birbiri ardına patlak verdiği bir süreçten geçiyoruz. Metal, otomotiv, maden, tekstil, hizmet, taşımacılık, enerji, inşaat, gıda vb. işkollarında direnişe geçen işçilere hergün bir yenisi ekleniyor. Gelişmelerin seyri bu tür mevzi direnişlerin bir dalga olarak yayılma potansiyelinin giderek arttığını gösteriyor.

İşçi direnişleri, kapitalizmin krizi

Birbirini izleyen işçi direnişleri Türkiye kapitalizminin her geçen gün ağırlaşan çok yönlü krizlerinin dolaysız bir sonucu. Zira, ekonomik-mali krizin faturası sistemli olarak işçi sınıfı ve emekçilere kesiliyor ve bu fatura günbegün kabarıyor.

Özellikle son aylarda kontrolden çıkan ekonomik-mali kriz nedeniyle işçi sınıfı ciddi kayıplar yaşadı. Tırmanışını sürdüren enflasyon kısa sürede ücretleri reel olarak eritti, sonu gelmeyen zamlar emekçilerin alım gücünü aşağıya çekti. İşten atma saldırılarıyla binlerce işçi kaderine terk edilirken, çalışmakta olan milyonlarca işçinin çalışma koşulları alabildiğine ağırlaştı. İkinci yılına girmekte olan pandeminin bütün yükü de işçi sınıfının sırtına yıkılmış bulunuyor.

Tüm bunlar, artık nefes alamaz hale gelen işçi ve emekçiler içerisinde direnme eğilimini güçlendirmektedir. Böyle bir dönemde gündeme gelen TİS’lerde ve Ocak zammı sürecinde sermayenin ve devletin işçi sınıfına bir kez daha açlık ve sefaleti dayatması, fabrika ve işyerlerinde kıpırdanmaların, biriken öfkenin eylemli şekilde açığa çıkmasının adeta yolunu düzledi. Hızla yaygınlaşan direnişlere, sermayenin yoğunlaşan saldırılarına karşı yükselen “Hayır!” çığlığı da denebilir.

Kuşatmayı parçalamak için!

Birbirini izleyen direnişlerin, dinci-faşist rejimin toplumun üzerine büyük bir gerici ağırlık olarak çöktüğü, baskı ve zorbalığı tırmandırdığı bir dönemde yaşanması ise ayrı bir önem taşıyor. Zira, her türden burjuva gericiliğinin, faşist baskı ve zorbalığın panzehri sınıf eksenli sosyal mücadelelerdir.

Tek adam diktası “sokak” üzerinden bütün bir toplumu tehdit etmekte, gerici-faşist söylemler eşliğinde işçileri, emekçileri, kadınları ve gençleri küstahça aşağılamakta, bunun karşısında düzen muhalefeti ise kitlelere edilgen bir şekilde seçimleri beklemesini öğütlemektedir. Böyle bir süreçte patlak veren direnişler, gerici boğucu kuşatmayı parçalamanın biricik yolunun sokağı etkin bir şekilde kullanmak ve eyleme yönelmek olduğunu, yılların birikimi üzerinden yükselen sınıf eksenli sosyal mücadelelerin tehditlerle ve kaba saldırılarla dizginlenemeyeceğini gözler önüne seriyor. İşçiler yükselttikleri mücadele bayraklarıyla, hem sermaye ve devletine hem “AKP’yi geriletme” hevesiyle seçim rüzgarlarına kapılan reformist-parlamentarist partilere hem de dört bir yandan kuşatma altında tutulan toplumsal mücadele güçlerine bu gerçeği hatırlatıyor.

Sınıf dayanışmasının kritik önemi

Halihazırda süren direniş ve eylemlerin talepleri büyük oranda krizin çok yönlü faturasının reddine dayanıyor ve giderek ortak bir eksene oturuyor. Fabrika işgal girişimleri, iş yavaşlatma ya da iş bırakma eylemleri, kapı önü direnişleriyle devam eden eylemler, henüz genel bir örgütlenme arayışından çok, krizin kabaran faturasına karşı işçi sınıfının tepkisel çıkışları olarak değerlendirilebilir. Ancak sürecin seyri bu eylemli çıkışların önümüzdeki dönemde daha güçlü bir direniş dalgasını tetikleyebileceğini, bunun imkanlarının arttığını gösteriyor.

Eylemli çıkışların sürmesi ve taleplerin giderek ortak eksene oturması, gerek direnen işçilerin gerek sınıf merkezli örgütlenmelerin gerekse sınıf devrimcilerinin önüne bir dizi görev koyuyor.

Bunlardan ilki, mevcut direnişlerle eylemli dayanışmayı büyütmek, birleştirmek ve mevzilerde uç veren mücadeleleri toplum içerisinde daha görünür hale getirmektir.

İkinci olarak şu noktanın altı çizilmelidir. Direnişçi işçilerin talepleri, sınıfın genelinin ve diğer emekçi kesimlerin de ortak talepleridir. Bu durum, zam yağmurundan, sefalet dayatmalarından, ağır çalışma koşullarından hoşnutsuz diğer emekçi kesimler ile işçi sınıfının güncel taleplerini ve mücadelesini ortaklaştırmanın zeminlerini güçlendiriyor. Günümüz koşullarında işçi sınıfının öne çıkan talepleri ile diğer toplumsal kesimlerin ortak çıkarlarını bağdaştırmak ve birleşik mücadele zeminlerini oluşturmak ise büyük oranda devrimci-ilerici güçlerin ortaya koyacağı çabaya ve bu doğrultuda sergilenecek öncü müdahalelere bağlı.

Ataletten harekete, dağınıklıktan örgütlenmeye!

Örgütsüzlük ve dağınıklık, yıllardır sınıf hareketinin en temel sorun alanıdır. Son dönemde artan mevzi direnişler, ataletten sıyrılarak harekete geçen sınıf bölüklerinin örgütlenme ihtiyacının ne denli yakıcı olduğunu tüm somutluğu ile bir kez daha gözler önüne sermiş bulunuyor.

Elbette sınıf hareketinin gelişiminde kritik bir önem taşıyan örgütlenme sorunu, sadece harekete geçerek direnen sınıf bölükleri üzerinden ele alınamaz. Zira, sendikal ve siyasal açıdan bir dizi boyutu olan örgütlenme sorunu, sermayenin çok yönlü saldırıları karşısında öfke biriktiren ve henüz harekete geçmese de çıkış yolu arayan sınıfın geniş kesimlerini kesiyor. İşçi sınıfının üretim birimleri temelinde aşağıdan yukarıya doğru örgütlenmesi, gerek gündelik mücadelelere gerek mevzilerde gelişecek direnişlere gerekse gelecek güçlü fırtınalara hazırlığın en belirleyici ayağını oluşturuyor.

Bugün yaygınlaşan işçi direnişlerinin en temel sorun alanı sermayeden, devletten ve sendikal bürokrasiden bağımsız taban örgütlenmelerinden yoksun olmasıdır. Bunun kendisi direnişlerin sınırlarını belirleyen, kararlılığını, sonuç almasını ve kazanım elde edilmesini zora sokan en temel etmendir. Zira mevzi mücadelelerde bağımsız taban örgütlenmelerine ve fabrika komitelerine sahip olmayan işçiler ya sendikal bürokrasi tarafından denetim altında tutuluyor ve oyalanıyor, ya sermayenin işten atma saldırıları ile iradeleri kırılıyor ya da devletin baskı ve zorbalığı karşısında tutunmakta güçlük çekiyor. Nispeten sonuç elde edilen direnişlerde belirleyici olan ise örgütsüz de olsa işçilerin kararlı duruşu oluyor.

Öte yandan, tüm sınırlarına rağmen güncel planda artan ve dalga dalga yayılma potansiyeli taşıyan işçi direnişleri, sınıf hareketini ilerletmek, örgütlenme ihtiyacını tüm somutluğu ile hem direnen hem de henüz atalet içinde bulunan sınıf bölüklerinin önüne koymak açısından önemli imkanlar sunuyor.

Sınıf devrimcileri önümüzdeki süreçte, gerek işçi direnişleri ile bağ kurarken gerekse fabrika merkezli gündelik faaliyet süreçlerinde, yukarıda altı çizilen görev ve sorumlulukları esas alacaklardır. Tüm güç ve imkanlarını harekete geçirerek, gelişen mevzi direnişlerle sınıf dayanışmasını büyütmeye, sınıf eksenli mücadeleleri odak haline getirmeye ve diğer toplumsal mücadele güçleri ile bağını kurmaya yoğunlaşacaklar, beraberinde işçi sınıfının fabrika ve işyeri temelli örgütlenmesi için seferber olacaklardır.