İçindekiler:

3 Temmuz 2022
Sayı: KB 2022/24

NATO'nun "yeni" savaş konsepti ve Türkiye
NATO'daki kirli pazarlıkta anlaşma...
Saray rejiminin sahte vaatleri
Dinci-gericiler arası kapışma
Altı ayın sonunda uyanma vakti
Gerici rejimin trol gerçeği
Tek adam rejiminin kaybedeni işçiler
Sefalet ücreti açıklandı!
Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış!
Gemi sökümde ahlaksızlık
Emperyalist zirvelerin savaş çığırtkanlığı
NATO gücünü 300 bine çıkartacak!
G7 Çin ile rekabeti...
Sri Lanka iflas ilan etti!
Zürih'te inşaat işçileri yürüdü
Köln Ford'da Pressan'la dayanışma!
İktidar ve aparatları meydan okuyor
DGB: Barınma haktır!
Meslek liselerinde yeni sömürü hamlesi
Sivas Katliamı 29. yılında...
Çorum Katliamı 42. yılında...
Ahlaki çöküntü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sivas Katliamı 29. yılında…

Katliamlardan hesap soralım!

 

Osmanlı zulmüne ve onun emrindeki Hızır Paşalara başkaldırının simgesi olan Pir Sultan Abdal adına düzenlenen şenlikler 1993 tarihinde kana bulandı. Pir Sultan’ı asan gelenek Cumhuriyet döneminde Dersim’de, Çorum’da, Maraş’ta olduğu gibi Sivas’ta da kanlı bir katliama imza attı ve 33 kişi yakılarak katledildi.

Organize devlet katliamı

Sivas katliamı devlet tarafından adım adım planlandı. Resmi kurumlardan çıkarılan bildirilerle yöre halkı tahrik edildi. Şenliklere katılanlara karşı halkın dini duygularını istismar eden yalanlar ve çarpıtmalar ortalığa saçıldı. Saldırı için çevre illerden gerici güruhlar kente taşındı. Cuma namazı çıkışında organize edilen yürüyüşle gerici güruhlar etkinliklerin gerçekleştiği kültür merkezine ve oradan aydın ve sanatçıların kaldığı otele yönlendirildi. Devletin kolluk güçleri gerici gruba müdahale etmek şöyle dursun, onları teşvik etti ve önlerini açtı. Kültür merkezi önündeki halk ozanları heykeli yıkılıp yerlerde sürükledi. Çevredeki araçlar ve otel ateşe verildi. Güvenlik güçleri ne gerici grubun toplanıp saldırı eylemlerine başlamasına ne de otelin yakılmasına karşı herhangi bir müdahalede bulunmadı. Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin’in de bulunduğu 33 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Aralarında Aziz Nesin’in de bulunduğu 51 kişi katliamdan kendi imkanlarıyla yaralı olarak kurtuldu. Katliamla birlikte Türkiye’nin ilerici birikimi açıktan yakılarak yok edilirken, saatlerce izlettirilen görüntüler eşliğinde topluma adeta gözdağı verilmek istendi.

Devletin katliama ilişkin kayıtları

İnsanların diri diri yakıldığı Sivas katliamında, devletin sorumluluğu katliama sonrası yapılan tüm resmi açıklamalarla bir kez daha teyit edildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, olayın Alevi-Sünni çatışması değil münferit bir olay olduğunu vurguladı. Başbakan Tansu Çiller, saldırıyı gerçekleştiren güruhu kastederek “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” açıklaması yaptı. İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, katliamdan yaralı olarak kurtulan Aziz Nesin’i hedef göstererek halkı tahrik ettiği gerekçesiyle suçladı. Başbakan yardımcısı Erdal İnönü, saldırı anında Aziz Nesin’le yaptığı telefon görüşmesinde takviye güç gönderileceğini bildirdi ama bunu gücü yetmedi. Daha sonra kendisine yöneltilen eleştirilere ise yetkisinin olmadığı yönünde yanıt verdi. Şu an Saadet Partisi Genel Başkanı olan Temel Karamollaoğlu ise, saldırgan gerici güruha yakılanları kastederek “Şunların ruhuna el Fatiha diyelim” dedi. Katliamın tetikçiliğini yapan sermaye medyası ise devletin katliamdaki rolünü karartmaya ve Aziz Nesin üzerinden bir karalama kampanyasına girişti. 

Dava süreci

Dava sürecinde yaşananlar devletin katliamdaki sorumluluğuna bir kez daha ışık tuttu. Binlerce kişinin bulunduğu saldırıda sadece 124 kişi hakkında dava açıldı. 33 sanık hakkında idam cezası verildi ancak idam cezasının kaldırılmasıyla ağırlaştırılmış müebbet cezasına çevrildi. Aziz Nesin’e saldıran RP’li Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak gibi birçok «saldırgan» yakalanmadı ve Sivas katliamı dosyası Ankara DGM Başsavcılığı’na devredildi. Ankara 1 No’lu DGM, hakkında dava açılan sanıkların anayasal bir suç işledikleri iddiasını kabul etmedi. DGM Başsavcısı ise henüz soruşturma aşamasında, “olayda örgüt yok, tahrik var” açıklaması yaptı. Hiçbir kamu görevlisi hakkında bugüne kadar hiçbir işlem yapıldı.  Bazı firari sanıkların Sivas’ta yaşadığı ve evlendiği ortaya çıktı fakat bu sanıklar hiçbiri “devlet tarafından bulunamadı.” Kimi sanıkların dosyaları ise 15 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle ortadan kaldırıldı. Dahası Sivas Katliamı davası insanlık suçu kapsamına alınmayarak zamanaşımı kararı verildi. Recep Tayyip Erdoğan, başbakan olduğu dönemde çıkan bu kararı, “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” diyerek duyurdu. Bununla da kalınmadı, katliamın yaşandığı otel uzun yıllar kebapçı dükkanı olarak kullanıldı. Katliamdan 18 yıl sonra otelin Bilim ve Kültür Merkezi’ne çevrilmesi kararlaştırıldı. Ancak otelin girişine konulan anı köşesine yaşamını yitiren aydın ve sanatçıların adları katliamcılarla bir arada yazıldı.

Uzun yıllar Sivas katliamı hafızalardan silinmeye ve devletin sorumluluğu gizlenerek üzeri örtülmeye çalışıldı. Bunlar yaşanırken sermaye devleti yeni yeni katliamlara imza atmaya devam etti. Suruç, Diyarbakır, Ankara Gar katliamları...

Yeni bedeller ödememenin yolu hem toplumun ezilen ve sömürülen kesimlerinin birliğinden hem de yaşanan bu katliamları unutmama ve unutturmamaktan geçmektedir. Sivas katliamını 29. yılında lanetliyor, katliamların hesabını sormak için her mezhep, ulus ve cinsiyetten işçi ve emekçileri örgütlü birliklerini güçlendirmeye çağırıyoruz.

Gebze’den bir Kızıl Bayrak okuru