İçindekiler:

18 Ekim 2022
Sayı: KB 2022/31

Haklar ve özgürlükler mücadelesini büyütelim!
Saray rejiminin "anayasa oyunu"
Sansür yasası
Cinayet mahallinde suç itirafı
Bartın'da yaşanan kaza değil, katliam!
Ankaralı emekçilerden katliama tepki!
Sokağa, eyleme, hesap sormaya!
Kartal'da İşçi-Emekçi Mitingi!
Gerici kuşatma sokakta kırılır!
"Tasarruf önerileri" üzerine...
Bilinçli ve örgütlü bir işçi hareketi için ileri!
Marlboro'da direniş sürüyor...
Sarayın soygun ve yolsuzluk çetelerinin borsa vurgunu
İran'da "bu kez her şey çok farklı"
Siyonist işgale karşı bitmeyen direniş
İtalya'da "faşizmin yükselişi"
Ukrayna savaşı alevlendi
NATO nükleer tatbikata hazırlanıyor
Almanya'da "Dayanışma Sonbaharı"na çağrı
İran'da kadınlar-emekçiler ayakta!
Frankfurt'ta Mahsa Amini eylemi
Üçüncü Dünya Kadın Konferansı'ndan gözlem
Yurtdışında yeniden merkezi gece
Saray rejiminin dezenformasyonlarına karşı
Katliamcı devletten hesap sormak için...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Saray rejiminin dezenformasyonlarına karşı mücadeleye!

 

AKP-MHP iktidarı saldırılarına bir yenisini daha ekleyerek “dezenformasyonla mücadele” adı altında “Sansür Yasası”nı meclisten canhıraş geçirdi. 20 yıllık iktidarı boyunca çıkardığı her yasayla talan, rant, soygun ve yağma üzerine kurduğu düzenine kılıf hazırlayan Saray rejiminin hedefinde bir kez daha söz, basın, ifade özgürlüğü var.

Kurduğu aktroll orduları ve gazete köşelerinde “gereğini yapan” tetikçileriyle yetmeyen gerici-faşist rejim tüm haber alma alanlarını tek sese dönüştürmeyi hedefliyor. İş başına geldiği günden bu yana bu hedef doğrultusunda adım adım emekçilerin haber alma ve verme hakkına saldıran AKP şefi Erdoğan ve şürekâsı kendi sundukları “gerçek” dışında kalan her şeyi “dezenformasyon” olarak kodluyor. Ancak dezenformasyon ve yalan onların normali haline gelmiş bulunuyor.

Yıllar içinde hayata geçirilen ve geri püskürtülemeyen saldırıların için en kapsamlısı olan “Sansür Yasası” tüm internet kullanıcılarını doğrudan etkileyerek, Saray rejiminin fiili saldırılarına kılıf olmaya hazırlanıyor.

Gerçeğe sansür, dezenformasyona güvence!

Başta ilerici, devrimci ve muhalif basını hedef alan ancak oldukça geniş bir kitleyi tehdit eden yasaya göre sosyal medyada yapılan her beğeni, paylaşım ve yorumla internet haberciliği, yazılı basın… yani tüm haber alma kaynakları “Halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzenini bozma” gibi oldukça muğlak bir suçlamanın konusu olabilecek ve “gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayan kişi” 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılabilecek.

Yanı sıra genel itibariyle internet medyası Basın Kanunu’na tabi kılınacak. Künye bilgisi yayınlama zorunluluğu getirilmesi, basılı yayınlarda olduğu gibi dava açma süresi getirilmesi vb. uygulamalar haber sitelerini tehdit edecek. Tekzip dayatması, erişim engelleme vb. saldırılar hızla hayata geçirilebilecek.

WhatsApp, Signal gibi anlık mesajlaşma uygulamaları Türkiye’de şirket kurarak Türkiye hukukuna tabi olacak. Bilgiler emniyet birimleriyle paylaşılabilecek. Yani düşünen, konuşan, paylaşan herkese karşı bu yasa sopa olarak kullanılacak.

İstanbul depremi, enflasyon verileri, orman yangınları, yolsuzlukları, talanı haberleştirmek ya da sosyal medyada açılan etiketlerle toplu şekilde paylaşmak suç sayılabilecek.

Kısacası neyin haber neyin gerçek olduğuna, kimlerin basın kartı alabileceğini, halk arasında neyin korku yaratacağına gerici-faşist rejimin kurumları ve bürokratları karar verecek. “Büyük yıkımlar ancak halkların büyük yalanlarla kandırılmasıyla mümkün olur” diyen Hitler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels taktiğini kendine rehber eden Saray rejimi demagojiyi, yalan örgütlemeyi, manipülasyonu bir yöntem olarak kullanmaya artık “yasal” olarak devam edecek.

Eğer saldırı yasası püskürtülemezse mafyatik rejim 7/24 yalan ve çarpıtmaya devam edecek ve toplum Saray beslemesi tek ses medyaya mahkûm edilecek.

Dezenformasyon ve baskıya karşı direniş!

Açlık ve sefalet girdabına itilen milyonlarca işçi ve emekçi ekonomik çöküşe sürüklenen ülkede hayatta kalmaya çalışıyor. Barınma, beslenme, ulaşım ve sağlık gibi temel insani haklara erişemediği gibi konser yasakları, işsizlik tehdidi, türlü gerici saldırılar altında daha da nefessiz bırakılıyor. Soluğu kesilen milyonların öfkesi cılız da olsa gençlik mücadelesinde, kadın cinayetlerine karşı, enflasyon ve zamlara karşı zaman zaman kendini gösteriyor.

Gerici-faşist rejim de toplumda biriken öfkeyi görüyor ve iktidarını ayakta tutmak için “Sansür Yasası” gibi saldırılarla önlem alıyor. Tüm toplumu susturarak, korku ve kaba zorla hükmetmeyi sürdürebileceğini hesaplıyor. Ancak yanı başımızda İranlı emekçilerin başlattığı ve haftalardır devam eden isyan dalgası baskı ve zorbalığın milyonların haklı ve meşru mücadelesi karşısında etkisiz kaldığının en güncel örneğini sunuyor bize. Mollaların ve çıkardıkları kanunların karşısında direnenlerin özgürlük mücadelesi onurlu bir yaşamın gerçeği ve doğrusudur. Gerçekler kendine elbet bir yol buluyor ancak gerçeklerin-doğruların tek başına varlığı yeterli değil. Doğruların işçi ve emekçilerin talebine ve mücadelesine konu olmadığı sürece değiştirme gücü de sınırlı olacaktır. Bu nedenle dezenformasyonla mücadele, “gerçeklerin” elbet gün yüzüne çıkacağını bilmek ve beklemekle değil ancak saldırılar karşısında direnmekle yürütülebilir. Dezenformasyon ve baskı, doğrular için direnmekle bertaraf edilebilir.

K. Düşgör

 

 

 

İzmir’de gençliğe çağrı: “Tek yol devrim!”

 

Üniversitelerin açılmasıyla birlikte birçok öğrenci sorunlar yumağıyla karşı karşıya. Ekonomik krizin yansımaları, barınma sorunu, eğitim masraflar vb. emekçi çocukları açısında kaldırılamaz yükler anlamına geliyor. Kimi araştırmalara göre ekonomik olarak maliyeti karşılayamayacağı için öğrenciler ya ailelerinin bulunduğu şehirlerde bir üniversiteye gidebilmeyi umuyor ya da eğitim hakkından tamamen vazgeçmek zorunda kalıyor. Buna eşitsiz bir sınav yarışı ve çalınan sorular gerçeği ekleniyor. Tabloyu tamamlayan ise diplomalı işsizler ordusuna kaçınılmaz olarak eklenmek oluyor. Kapitalist düzenin gençliği geleceksizliğe mahkum ettiği gerçeği üniversite hazırlık sürecinden üniversitelerde yaşanan çok yönlü sorunlara, eğitimin niteliksiz yönünden mezun olunduğunda bekleyen akıbete kadar her somut olgu üzerinden biraz daha açığa çıkıyor.

Hal böyle olunca üniversite gençliğine empoze edilen bireysel kurtuluş çabalarının yaldızları birer birer dökülüyor. Sorun kapitalist sömürü düzeninde ve gençliğe koyu bir karanlık dışında hiçbir şey verebilecek durumda değil. Sorunların kalıcı çözümü de toplumun bir bütün olarak kurtuluşuyla doğrudan bağlantılı. Yani toplumdaki tüm eşitsizlikleri ve sömürüyü hedef alacak bir toplumsal devrimde.  

Bizler de bu bilinçle, üniversitelerin açılmasıyla birlikte gençliğe yaşanılan sorunlarımız karşısında “Tek yol devrim!” çağrını taşımanın anlamlı olduğunu düşündük. Hazırladığımız afişleri Ege Üniversitesi’nin çevresine yaygın bir şekilde yaparak yeni dönem çalışmalarımızı başlatmış olduk.

İzmir’den bir DGB’li