İran:
Gerici klikler arası çelişkiler derinleşiyor
İranda rejimin ortodoks kanadının hezimeti ile sonuçlanan ve ülkede bir atmosfer degişikligine yolaçan 18 Şubat genel seçimlerinin ilk turundan bu yana geçen iki aylık süre içinde rejimin sıkıntıları dışa vurmakta gecikmedi. İkinci turun yapılacagı 21 Nisan tarihi yaklaştıkça, muhafazakarların saldırıları ve tehditleri artmaktadır. 18 Şubat seçimlerinin hemen ardından ABD yönetimi İrana yönelik politikasında degişiklik yapmaya hazır oldugunu ilan etmişti. ABDnin bu açıklaması, dinsel-gerici rejimin degişik klikleri arasındaki çatışmanın hız kazanmasına vesile oldu. Devlet Başkanı Muhammed Hatemi yanlısı liberal akım ABDnin bu açıklamasını olumlu ama yetersiz bulurken, rejimin ortodoks kanadı İranın içişlerine açıktan ve kaba bir müdahale olarak degerlendirdi.
Çok geçmeden sözlü açıklama ve sataşmaların yerini silahlı saldırılar aldı. 12 Mart Pazar günü Tahranda Devlet Başkanı Hatemiye yakın danışmanlarından Sait Hajarian bir suikast girişimine hedef oldu. Reformist kanadın tali plandaki sorumluları benzer saldırılara hedef olmakta ya da sistematik trafik kazaları yapmaktadırlar. Bu arada rejimin adalet mekanizması, güvenlik güçleri, radyo ve televizyon kurumu, seçim komisyonu gibi bazı temel kurumlarını elinde bulunduran muhafazakarlar, bu konumlarından hareketle kaybettikleri mevzileri yeniden kazanmaya çalışıyorlar. Örnegin seçim komisyonu hem aday belirlemede hem de seçimlerin sonuçlarını onaylamada olaganüstü yetkilere sahip. İki aydır bu yetkiye dayanılarak bazı kentlerin oy pusulaları yeniden tek tek sayılarak bazı sonuçlar iptal edilmekte, bazıları düzeltilmektedir.
Aynı şekilde basın ve yayın organları üzerinde de tam yetkili olan muhafazakarlar basın özgürlügünü bogazlamak için pusuda bahane bekler bir durumdalar. Özellikle 18 Şubattan bu yana İranda basın üzerinde Pasdaran terörü estirilmektedir. Bu terör politikası açıktan savunuluyor. Rejimin milis kuvveti Pasdaranlar, İranda yabancı bir gücün egemenliginin hakim kılınmasını cesaretlendirenlerin üzerine şimşek düşecektir. Eger adaletin ve hukukun icrası için devrimci şiddete başvurmak gerekirse, bu en şiddetli ve hızlı biçimde uygulanacaktır türünden tehditler savuruyorlar. Dolayısıyla, rejimin ortodoks kanadının çıkarlarına ters düşen gazeteler islama aykırı davranıyorlar ya da ülkeyi Amerikaya satmayı öneriyorlar türünden suçlamalarla kapatılmakta, yöneticileri agır para cezalarına çarptırılmakta ya da cezaevlerine konularak agır cezalara mahkum edilmektedirler. Ayrıca, görev süresi dolmuş olan parlamento, giderayak basın özgürlügünü kısıtlayan yeni bir basın yasası çıkarttı.
İranda kitleler dinsel gerici rejimin dal budak salan iç çelişkilerinden yararlanarak ve her fırsatı degerlendirerek prangaları gevşetmeye çalışıyorlar. Bu uyanıştan şimdilik en çok rahatsız olan kuşkusuz rejimin muhafazakar kanadıdır. Bu nedenle, sürecin önünü tıkamak amacıyla bir yandan bir terör kampanyası başlatılırken, öte yandan da rejimin işlemiş oldugu politik cinayetlerin failleri aklanıyor. Yakın geçmişte İranda aydınları ve rejim muhaliflerini hedefleyen bir cinayet kampanyası yaşanmış, birçok insan katledilmişti. Kasım 1998de bu politik cinayetlerin failleri oldugu iddia edilen 15 kişi yakalanarak cezaevine konmuştu. Ama, klikler arası savaşın keskinleştigi ve Pasdaranların tehditlerinin arttıgı bir dönemde, geçenlerde, bu cinayetlerin faillerinin 8i herhangi bir yasal prosedüre dahi gerek duyulmadan serbest bırakıldılar.
Çinde militan işçi eylemleri
Çinde son yılların en büyük ve en sert işçi ayaklanması Şubat ayında yaşandı. Haber ilk kez geçtigimiz günlerde Londrada Financial Times dergisinde yayınlandı. Maden kenti Yangjiazhanzide 20 bin maden işçisi günlerce polisle çatıştı, sokakları işgal etti, araçları ateşe verdi. Pekinin 300 km. güneyinde patlayan bu işçi eylemi Molibden işletmelerinin kapatılmasına karşı başlamıştı. Molibden, elektronik ve havacılık endrüstrisinde kullanılıyor ve ülkenin Molibden üretiminin %35i bu ocaklardan karşılanıyor.
Çin, Dünya Ticaret Örgütüne girebilmek için DTÖ ve Dünya Bankasının direktifleri dogrultusunda hareket ediyor. Bundan dolayı maden işletmesinin iflasını açıkladı. İşletme Kasım 99da kapatıldı. Bardagı taşıran son damla ise, 20 bin maden işçisine tazminat olarak bir kereligine mahsus, her çalışma yılı için 68 Amerikan doları ödenmesi oldu.
Yangjiazhanzıdeki bu işçi ayaklanması sadece bir başlangıç. Çünkü Çinin kuzeydogusunda çok sayıda sanayi işletmesi kapanma tehlikesiyle yüzyüze bulunuyor. Çalışma Bakanının Mart ayında yaptıgı açıklamaya göre, protesto eylemlerinin iki ana nedeni var. 600 bin emeklinin emekli maaşlarının tam zamanında ödenmemesi ve işten atılan 700 bin işçinin işsizlik parası alamaması.
Çinde farklı sosyal kesimlerin de eylemlilikleri gelişiyor. Örnegin Mart ayında 3 bin kişi Shanghai-Pekin hattında demiryolunu işgal ederek 42 treni durdurmuşlar ve yüksek faiz vaad ederek ceplerindeki son kuruşlarına kadar çeken bir investment firmasının kapatılmasını protesto etmişlerdi.
Kasım ayında ipek fabrikasında çalışan binin üzerinde işçi iki günlük greve gitti ve kentin ana caddesini işgal etti. İşçiler bir yıldır ücretlerini alamıyorlar ve fabrikalarının kapanacagından korkuyorlardı. Sokaklara kurdukları barikatlar polisin saldırılarıyla dagıtılabildi. Yine Kasım ayında Sichuan yakınlarındaki bir maden ocagında 500 işçi tren yolunu işgal ederek saatlerce ulaşımı durdurdular. Burada da işçilerle polis arasında sert çatışmalar yaşandı. İşçiler işyerinin iflas ilanı verilerek kapatılmasını protesto etmişlerdi.
Çinde son aylarda çok sayıda bu tür militan eylemler gerçekleşti, işçiler sokaklara barikatlar kurarak polisle çatıştılar. Önümüzdeki dönem Çinde İMF ve Dünya Bankasının direktifleri dogrultusunda işyerlerinin iflasa sürüklenecegi, kapanacagı, özelleştirmelere hız verilecegi süreç olacak. Kooperatiflerde ve devlet sektöründe çalışan 140 milyon işçinin üçte birinin işyerini kaybedecegi hesaplanıyor. Geçen yılki bütçe açıgının rekor düzeyde seyrettigi Çinde, işini kaybeden milyonlarca işçiye yaşayabilecekleri kadar işsizlik parasını ödeyebilmesi ise hükümet için imkansızlaşıyor. İşsizligin çıg gibi büyüyecegi bu koşullarda, işçilerin işsizlik yardımı gibi sosyal haklara bile sahip olamaması ile işçi ve emekçileri mutlak bir yoksulluk ve sefalet bekliyor. İşçiler ise bu süreci militan mücadelelerle karşılayacaklarını eylemlilikleriyle gösteriyorlar.
Moldavya:
Ögrenciler saatlerce polisle çatıştılar
Moldavyanın başkenti Kişinyov, 17 Nisan günü, ögrenciler ile polis güçleri arasında saatler boyu süren sokak çatışmalarına sahne oldu. Bugüne kadar ögrenciler için bedava olan toplu taşıma imkanının başkent belediye başkanı tarafından ortadan kaldırılması sonucunda patlak veren ögrenci isyanı, kenti bir savaş alanına dönüştürdü. Belediye binasına önce taş, ardından da molotof kokteylleriyle saldırıya geçen binlerce ögrencinin öfkesini dizginlemekte polis güçleri büyük bir güçlük çekti. Belediye binasının hedef alınmasından sonra isyancı ögrenciler kent merkezine toplandılar ve gecenin geç saatlere kadar polis güçleri ile sokak çatışmalarını sürdürdüler. İçişleri bakanlıgı, yüze yakın ögrencinin gözaltına alındıgı, çok sayıda yaralı oldugunu açıkladı.
Ukrayna ile Romanya arasında bulunan eski sovyet cumhuriyetlerinden Moldavya, Dogu Avrupanın en yoksul ülkelerinden biri. Yanısıra egemen güçler, son derece agır yaşanan iktisadi krize sözümona çareyi, yıkıma sürüklenen emekçilerin bogazlarını her gün daha fazla sıkmakta arıyorlar. Ultra-liberal iktisadi reçetelerin uygulandıgı bir deneme tahtasına dönüştürülmüş olan Moldavya, bu nedenle İMFnin en başarılı ögrencileri kategorisinde yer almaktadır. Başkent belediyesi tarafından ögrenci gençlige yönelik başlatılan son saldırı, içinde bulunulan çaresizligin bir kanıtıdır.
Belediye meclisinin ögrenci isyanına yolaçan kararını iptal ettigini açıklaması sonucu sükunetin saglandıgı Kişinyovda önümüzdeki dönemde benzer isyanlara tanık olmak hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Zira Moldavyada ögrenci bursunun aylık ortalama tutarı yaklaşık 5 ABD doları civarındadır. Ulaşım olanaklarının ücretli hale getirilmesi sonucu ögrencilerin bu gülünç alım gücü aniden ikiye bölünmüş olmaktadır. Çünkü, ulaşım abonesinin aylık tutarı Kişinyovda 2 ABD dolarını geçiyor.
1990 yılında kişi başına düşen ortalama yıllık Gayri Safi İç Hasılanın tutarı 5332 dolar oldugu ve 97 yılı verilerine göre bu rakamın 1500 doları zor buldugu koşullarda, şimdilik ögrenci hareketi şahsında ifadesini bulan isyan refleksi, sermaye düzeninin emekçilere sundugu tek alternatif olarak her geçen gün daha kaçınılmazlaşmaktadır. Kişi başına düşen yıllık Gayri Safi Milli Hasılanın 470 dolar düzeyinde seyrettigi ve kitlelerin en temel taleplerinin karşılanması için ufukta en ufak bir umudunun dahi olmadıgı koşullarda, mücadeleden başka bir alternatif kalmamaktadır.
|