2 Haziran'01
Sayı: 11


  Kızıl Bayrak'tan
  Kamu emekçilerinin Ankara çıkarması
  Barikatlar aşıldı, Kızılay zaptedildi!
  Kamu emekçileri direnişlerini sürdürüyorlar...
  İhanet sözleşmesini alanlarda yırtalım!
  İzmir Sümerbank direnişi devam ediyor!
  F tipi ölümün belgesi
  Ölüm Orucu direnişçisi Uğur Türkmen 27 Mayıs'ta ölümsüzleşti...
  Direniş kazanacak!
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/6
  Ölüm Orucu'ndaki tutsaklardan bazılarının sağlık durumu
  Ölüm Orucu Direnişi'yle dayanışma eylemleri...
  Tarım, hububat ve emperyalizm
  Kıbrıs'ta MGK patentli kirli ve kanlı operasyon!
  Uluslararası hareket
  Devrim kaçkınlarının devrimcilere bitmeyen kini
  Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alparslan Özdoğan ve Hüseyin Cevahir'in anıları önünde saygıyla eğiliyoruz...
  Proletaryanın büyük devrimci şairi: Nazım Hikmet
  Hücre karşıtı mücadele
  Mücadele Postası


Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
İhanet sözleşmesini alanlarda yırtalım!


Kamu kesiminde imzalanan satış sözleşmesi ile kamu işyerlerinde kapsamlı bir saldırı dönemi başlatıldı. Sıfır zam, eşel mobil, esnek çalışma, taşeronlaştırma gibi maddelerin karar altına alınmasıyla kamu işçileri yıkıma sürüklenerek, sözleşme tam bir ihanetle sonuçlandı. Türk-İş ağaları ihanetçi geleneklerine böylelikle yeni bir gelenek daha eklemiş oldular.

Sermayeye hizmette sınır tanımayan bu hainler görevlerini yerine getirmenin huzuru içerisinde, hükümetten tam not almanın memnuniyetiyle uzlaşma masasından kalktılar. İşçiyi sermayeye satarak bir kez daha sınıfa ihanetin tarihini yazdılar.

Biz bu hain bürokratları geçmiş dönemin TİS’lerindeki ihanetçi tutumlarından da iyi tanıyoruz. Gerek kamu sektöründe, gerek metal, tekstil ve diğer sektörlerde imzalanan sözleşmeler de satışla sonuçlanarak, sermayenin çıkarları ön planda tutulmuştur. 2001’in kamu TİS’leri öncekileri katbekat aşan bir biçimde işçilere yıkım getirmektedir.

TİS’ler işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesinin güvencesi iken, hak gasplarının önüne geçilmesinin ve yeni haklar elde edebilmenin aracıyken, burjuvazinin işçiyi teslim alma aracına çevrilmiştir. Sendikal bürokrasinin ihaneti sayesinde sınıf çok yönlü saldırılarla kuşatma altına alınmıştır.

Ecevit’in sözleşmenin hemen ardından vurguladığı “Türk-İş, hükümet elele” sözü,, sermaye devletiyle hain sendikacıların işbirliğinin resmi ifadesidir. Ecevit, “Türk-İş hem işçiyi hem devleti korudu, hem emeğin hakkı gözetildi, hem de çok zor bir yılın yükü hafifletilmiş oldu” diyerek, bu işbirliğinden memnuniyetini açıkça dile getirdi.

Türk-İş’le hükümetin elele verdiği bir platformda işçinin korunmasının ve emeğin hakkının yeri olamaz. Olsa olsa daha fazla sömürü, daha fazla işsizlik, yoksulluk, özelleştirmeler, esnek çalışma, düşük ücret, yani daha fazla sefalet ve yıkım çıkabilir, ki olan da budur.

Kamu işçileri, sendikalarına sahip çıkarak bürokratları yönetimden defetmedikleri sürece aynı akıbeti tekrar yaşayacaklardır. Sendikal ihanet şebekesinin yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. İşçilerin örgütlü bir şekilde hak alma mücadelesini verebilmeleri için sendikalara sahip çıkmaları, inisiyatifi ve denetimi sendika ağalarının elinden alması bugünün en acil görevidir. Sendikaların burjuvazinin politikalarının uygulandığı kurumlar olmaktan çıkarılarak, işçilerin çıkarlarını savunan birer mücadele aracı haline getirilebilmesi ancak böyle mümkün olabilir.

Kamu işçileri TİS’lerin satışına sessiz kalarak izin verdiler. Sonucu ağır bir bedel olan bu ihanete göz yumdular. Ama bunu tersine çevirmek mümkündür. Bunun için ihanet sözleşmesi tanınmamalı, alanlara çıkarak kendi kaderleri üzerinde söz söylemelidirler. Metal işçileri bu açıdan bir örnektir. Metal işçilerinin izinde, ihanet sözleşmesini parçalamak için, geç kalınmadan harekete geçilmelidir.

İhanet sözleşmesini alanlarda yırtmak için ileri!.




Grevdeki Topkapı-Şişe Cam işçileriyle konuştuk...

“Kazanana kadar devam edeceğiz!..”


- 24 Mayıs’tan bu yana grevdesiniz... Greve çıkış nedeniniz ve grevin bugünkü durumu hakkında bilgi verir misiniz?

Topkapı Şişe-Cam işyeri temsilcisi Osman: Bizim toplusözleşmemiz 01.01.2001 tarihinde başladı. TİS öncesinde temsilciler meclisi oluşturuldu. Bu mecliste örgütlü olduğumuz Şişe-Cam işkolundaki bir takım işyerlerinin sıkıntılarını önümüze koyarak bir taslak hazırladık. Yani aynı zamanda başlayan, aynı anda biten, aynı ücret öngören değil, geçmişte olduğu gibi işletmenin konumuna göre, ücret politikalarını belirleyerek işverene taslağımızı sunduk.

Bu doğrultuda 18. dönem TİS görüşmesinde 14 görüşme oldu. Bu görüşmelerde, işveren her zaman olduğu gibi son noktaya kadar gerçek ücretleri vermedi. Bazı idari maddeler bittikten sonra son geceye kadar, (her dönem son gecede biter bizim sözleşmelerimiz) bir beklenti vardı.

Biz her TİS döneminde işçi arkadaşlarımızı greve çıkacakmış gibi hazırlarız.

Toplusözleşmede periyodik görüşmeler devam ederken, işverenin yaklaşımları olumluydu. Son aşamalarda, ne zaman ki Türk-İş’in toplusözleşmesi bağıtlandı; Türk-İş’in imzaladığı toplusözleşmeyi görünce işveren önerilerini çekerek, Türk-İş modelinde toplusözleşme ve ücret politikası dayattı. Bu da bize gelinen noktada grevin kaçınılmazlığını gösterdi. Bu aşamada da greve çıktık.

Şu an çalışanlar olarak grevden bir rahatsızlığımız yok. Bu grevin olması gerekiyordu. Bu ücret politikasına karşı onurlu ve gururlu bir şekilde grevimizi devam ettiriyoruz. Nöbetlerimize geliyoruz.

- TİS döneminde ücretler ve diğer konularda talepler neydi? İşverenin yaklaşımı nasıl oldu?

Osman: Ücretlerle ilgili farklı farklı taleplerimiz vardı. Mesela Paşabahçe iki yıl “0”, diğer züccaciye gruplarına enflasyon altında zam önerilerimiz vardı. Diğer işletmelerde ise enflasyon oranında ücret talebimiz oldu. İşveren ilk altı ay % 15, 15’i aşarsa bilmem kaç gibi çirkin tekliflerle geldi.

- Kapsam dışı çalışma ile ilgili son durum nedir?

Osman: Kapsam dışı çalışma maddesiyle ilgili talebimiz hala devam ediyor. Taşeronla belli bir noktaya geldik. Ücret politikalarında imza aşamasına gelmiştik. Orda belli bir adım attık. Yani taşeron-müteahhit olayını çözme noktasında. Tabii ki sözleşme bitmeyince onlar da tıkanmış oldu.
Olay şu, taşeron diye bir şey kalmayacak. Taşeron işçileri de çalışan işçiler gibi sendika üyesi olacak. Yine bizim gibi onlar da sendikalı işçi olacak, ama ücret politikaları farklı olacak. Yani taşeron işçiler de bizim gibi sosyal haklara sahip olacaklar. Bu maddeyi de işverene sunduk. Bir imzaya kaldı. Mersin ve Kırklareli’de ilk olarak uygulamaya sokacaktık ve işçileri kapsam içine alarak sendikalı yapacaktık.

- Türk-İş kamuda 480 bin işçi adına sürdürdüğü TİS görüşmelerini utanç verici bir sonuçla bağıtladı. Şişe-Cam işçileri bu olumsuz tabloya rağmen greve çıkma iradesi gösterdi. Bugünden bakıldığında greviniz, sınıf adına ileri bir örnek de sayılabilir. Şişe-Cam işçisi ‘91 yılında da günlerce süren grev ve direnişler yaşadı. Bugün için ne söyleyebilirsiniz?

Osman: Diğer işletmelerden, sendikalardan, sivil toplum örgütlerinden dayanışma bekliyoruz. Sınıf dayanışması budur. Nerede bir grev-direniş varsa orayla dayanışma olması gerekir. Bunun dışında grevimiz uzarsa çeşitli etkinlikler mutlaka olacaktır. Bunu zamanla değerlendiririz.

Şu an 4 bölgede grevdeyiz. Mersin ve Trakya’da, burada ve Çayırova’da grev var. Beykoz’da yok. Beykoz greve çıkmadı. Oranın talebi yok. İki yıl “0” zam önerildi, işçi fazlasından dolayı üretim devam ediyor. Ama grev pankartı asılı.

- 7 gündür grevdesiniz, duygularınızı anlatabilir misiniz?

1. işçi (grev gözcüsü): Sendikamıza sonuna kadar güveniyoruz. Grevimiz sürdüğü müddetçe sendikamızdan ayrılmayacağız. Taleplerimiz gerçekleşinceye kadar grevde kararlıyız.

2. işçi: Ben de diğer arkadaşlarımın sözlerine katılıyorum. Sendikamızla birlikte greve devam edeceğiz. Kazanana kadar devam edeceğiz, kendimize güveniyoruz.