Sermayeye hizmette sınır tanımayan bu hainler görevlerini yerine getirmenin
huzuru içerisinde, hükümetten tam not almanın memnuniyetiyle uzlaşma masasından
kalktılar. İşçiyi sermayeye satarak bir kez daha sınıfa ihanetin tarihini
yazdılar. Biz bu hain bürokratları geçmiş dönemin TİSlerindeki ihanetçi tutumlarından
da iyi tanıyoruz. Gerek kamu sektöründe, gerek metal, tekstil ve diğer
sektörlerde imzalanan sözleşmeler de satışla sonuçlanarak, sermayenin
çıkarları ön planda tutulmuştur. 2001in kamu TİSleri öncekileri
katbekat aşan bir biçimde işçilere yıkım getirmektedir. TİSler işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesinin
güvencesi iken, hak gasplarının önüne geçilmesinin ve yeni haklar elde
edebilmenin aracıyken, burjuvazinin işçiyi teslim alma aracına çevrilmiştir.
Sendikal bürokrasinin ihaneti sayesinde sınıf çok yönlü saldırılarla kuşatma
altına alınmıştır. Ecevitin sözleşmenin hemen ardından vurguladığı Türk-İş,
hükümet elele sözü,, sermaye devletiyle hain sendikacıların işbirliğinin
resmi ifadesidir. Ecevit, Türk-İş hem işçiyi hem devleti korudu,
hem emeğin hakkı gözetildi, hem de çok zor bir yılın yükü hafifletilmiş
oldu diyerek, bu işbirliğinden memnuniyetini açıkça dile getirdi. Türk-İşle hükümetin elele verdiği bir platformda işçinin korunmasının
ve emeğin hakkının yeri olamaz. Olsa olsa daha fazla sömürü, daha fazla
işsizlik, yoksulluk, özelleştirmeler, esnek çalışma, düşük ücret, yani
daha fazla sefalet ve yıkım çıkabilir, ki olan da budur. Kamu işçileri, sendikalarına sahip çıkarak bürokratları yönetimden defetmedikleri
sürece aynı akıbeti tekrar yaşayacaklardır. Sendikal ihanet şebekesinin
yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. İşçilerin örgütlü bir şekilde hak
alma mücadelesini verebilmeleri için sendikalara sahip çıkmaları, inisiyatifi
ve denetimi sendika ağalarının elinden alması bugünün en acil görevidir.
Sendikaların burjuvazinin politikalarının uygulandığı kurumlar olmaktan
çıkarılarak, işçilerin çıkarlarını savunan birer mücadele aracı haline
getirilebilmesi ancak böyle mümkün olabilir. Kamu işçileri TİSlerin satışına sessiz kalarak izin verdiler. Sonucu
ağır bir bedel olan bu ihanete göz yumdular. Ama bunu tersine çevirmek
mümkündür. Bunun için ihanet sözleşmesi tanınmamalı, alanlara çıkarak
kendi kaderleri üzerinde söz söylemelidirler. Metal işçileri bu açıdan
bir örnektir. Metal işçilerinin izinde, ihanet sözleşmesini parçalamak
için, geç kalınmadan harekete geçilmelidir. İhanet sözleşmesini alanlarda yırtmak için ileri!.
Grevdeki Topkapı-Şişe Cam işçileriyle konuştuk... Kazanana kadar devam edeceğiz!..
Topkapı Şişe-Cam işyeri temsilcisi Osman: Bizim toplusözleşmemiz
01.01.2001 tarihinde başladı. TİS öncesinde temsilciler meclisi oluşturuldu.
Bu mecliste örgütlü olduğumuz Şişe-Cam işkolundaki bir takım işyerlerinin
sıkıntılarını önümüze koyarak bir taslak hazırladık. Yani aynı zamanda
başlayan, aynı anda biten, aynı ücret öngören değil, geçmişte olduğu gibi
işletmenin konumuna göre, ücret politikalarını belirleyerek işverene taslağımızı
sunduk. Bu doğrultuda 18. dönem TİS görüşmesinde 14 görüşme oldu. Bu görüşmelerde,
işveren her zaman olduğu gibi son noktaya kadar gerçek ücretleri vermedi.
Bazı idari maddeler bittikten sonra son geceye kadar, (her dönem son gecede
biter bizim sözleşmelerimiz) bir beklenti vardı. Biz her TİS döneminde işçi arkadaşlarımızı greve çıkacakmış gibi hazırlarız. Toplusözleşmede periyodik görüşmeler devam ederken, işverenin yaklaşımları
olumluydu. Son aşamalarda, ne zaman ki Türk-İşin toplusözleşmesi
bağıtlandı; Türk-İşin imzaladığı toplusözleşmeyi görünce işveren
önerilerini çekerek, Türk-İş modelinde toplusözleşme ve ücret politikası
dayattı. Bu da bize gelinen noktada grevin kaçınılmazlığını gösterdi.
Bu aşamada da greve çıktık. Şu an çalışanlar olarak grevden bir rahatsızlığımız yok. Bu grevin olması
gerekiyordu. Bu ücret politikasına karşı onurlu ve gururlu bir şekilde
grevimizi devam ettiriyoruz. Nöbetlerimize geliyoruz. - TİS döneminde ücretler ve diğer konularda talepler neydi? İşverenin
yaklaşımı nasıl oldu? Osman: Ücretlerle ilgili farklı farklı taleplerimiz vardı. Mesela
Paşabahçe iki yıl 0, diğer züccaciye gruplarına enflasyon
altında zam önerilerimiz vardı. Diğer işletmelerde ise enflasyon oranında
ücret talebimiz oldu. İşveren ilk altı ay % 15, 15i aşarsa bilmem
kaç gibi çirkin tekliflerle geldi. - Kapsam dışı çalışma ile ilgili son durum nedir? Osman: Kapsam dışı çalışma maddesiyle ilgili talebimiz hala devam ediyor.
Taşeronla belli bir noktaya geldik. Ücret politikalarında imza aşamasına
gelmiştik. Orda belli bir adım attık. Yani taşeron-müteahhit olayını çözme
noktasında. Tabii ki sözleşme bitmeyince onlar da tıkanmış oldu. - Türk-İş kamuda 480 bin işçi adına sürdürdüğü TİS görüşmelerini
utanç verici bir sonuçla bağıtladı. Şişe-Cam işçileri bu olumsuz tabloya
rağmen greve çıkma iradesi gösterdi. Bugünden bakıldığında greviniz, sınıf
adına ileri bir örnek de sayılabilir. Şişe-Cam işçisi 91 yılında
da günlerce süren grev ve direnişler yaşadı. Bugün için ne söyleyebilirsiniz? Osman: Diğer işletmelerden, sendikalardan, sivil toplum örgütlerinden
dayanışma bekliyoruz. Sınıf dayanışması budur. Nerede bir grev-direniş
varsa orayla dayanışma olması gerekir. Bunun dışında grevimiz uzarsa çeşitli
etkinlikler mutlaka olacaktır. Bunu zamanla değerlendiririz. Şu an 4 bölgede grevdeyiz. Mersin ve Trakyada, burada ve Çayırovada
grev var. Beykozda yok. Beykoz greve çıkmadı. Oranın talebi yok.
İki yıl 0 zam önerildi, işçi fazlasından dolayı üretim devam
ediyor. Ama grev pankartı asılı. - 7 gündür grevdesiniz, duygularınızı anlatabilir misiniz? 1. işçi (grev gözcüsü): Sendikamıza sonuna kadar güveniyoruz.
Grevimiz sürdüğü müddetçe sendikamızdan ayrılmayacağız. Taleplerimiz gerçekleşinceye
kadar grevde kararlıyız. 2. işçi: Ben de diğer arkadaşlarımın sözlerine katılıyorum. Sendikamızla
birlikte greve devam edeceğiz. Kazanana kadar devam edeceğiz, kendimize
güveniyoruz. |
|||||