08 Eylül '01
Sayı: 25


  Kızıl Bayrak'tan
 "Küçülen Türkiye" ya da düzenin iflası

  5 Eylül ihanetine geçit yok!

  5 Eylül toplantısı aynasından...

  Türk Lirası'na iade-i itibar komedisi

  Yolsuzluk düzeni ve faşist parti
  Tersane işçilerinin eylemine azgın polis saldırısı
  Emekçilerin hak arama mücadelesi de "terörle mücadele" kapsamında!
  Anadolu Yakası İşçi-Emekçi Bülteni'nden...
  Hülya Şimşek Ölüm Orucu'nun 286. gününde ölümsüzleşti

  1 Eylül'ün gösterdikleri ve Kürt sorunu

  "Dünya Barış Günü" eylemlerinin anlattıkları...
  Küresel ısınma/4
  İşkenceci devlet gerçeği
  Emperyalizmin "balkanlaştırma" politikası sürüyor

  Güney Afrika'da genel grev

  Dünya Irkçılıkla Mücadele Konferansı ve emperyalizmin ikiyüzlülüğü
  Tehditler devrimci yürüyüşümüzü engelleyemez!
  Ölüm Orucu Direnişi 324. gününde
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hülya Şimşek Ölüm Orucu'nun
286. Gününde ölümsüzleşti

Evlatlarımız ölmeye ant içmişler ard arda şehit düşüyorlar. Hülya Şimşek 39 yaşında bir genç kızdı. Genç kızlar evlerinde toy-düğünle yolcu edilmiyor artık bu ülkede. Genç kızlar zulme karşı gül kokulu bedenlerini ölüme yatırıyorlar bu ülkede.

Hülya Şimşek bir halk kahramanı olarak yüreklere işlenecek... Peki bu cellatlar nasıl verecekler bunca canın hesabını.

Hülya Şimşek 04 Mart 1963 Erzincan doğumlu. İlk, orta ve liseyi Erzincan'da okudu. Dikiş nakış ve el becerileri ile ilgili çeşitli kurslara gitti. Bir süre dikiş-nakış öğretmenliği, yaptı. Daha sonra İstanbul'a taşındı. Devrimcilerle tanışması kardeşi Zeynel Abidin Şimşek'in aracılığı ile oldu. Zeynel Abidin tutuklandıktan sonra bu yakınlık daha da gelişti. Artık her zaman tutukluların yanında onların ablası, anası oldu.

TAYAD'lı ailelerin katkılarıyla çıkarılan Tutuklu Aileleri Bülteni'nin sahibi ve yazıişleri müdürlüğünü sürdürüyordu. Hülya Şimşek Ölüm Orucu'na Bursa'da başladı. 19-22 Aralık operasyonundan sonra tüm ülkede uygulanan sindirme operasyonu çerçevesinde gözaltına alınıp tutuklanarak Kartal Özel Tip Hapishanesi'ne götürüldü. Kartal Özel Tip Hapishanesi'nde 25 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi.

Direnişini tutuklu kaldığı sürede devam ettirdi. Tahliye olduktan sonra direnişini devam ettirmek için K. Armutlu'da direnişi sürdüren TAYAD'lı ailelere katıldı. Bu gün direnişinin 286. gününde saat: 12.30'da ölümsüzleşti...

TAYAD'lı aileler
31 Ağustos 2001

 


 

Hülya Şimşek'in cenazesinde
jandarma terörü

Dışarıda sürdürdüğü Ölüm Orucu Direnişi'nin 286. gününde şehit düşen TAYAD'lı Hülya Şimşek, 3 Eylül günü Elazığ'ın Sün köyünde toprağa verildi. Direniş karşısında acizleşip zavallılaşan devlet, Hülya Şimşek'in cenazesinde tam bir terör estirdi.

Sün köyünü tam anlamıya ablukaya alan jandarma, cenazeye katılmak için dışarıdan gelen kitleyi köye sokmadı. Burada toplanan kitle içerisinden HADEP İl Sekreteri Mehmet Ali Övün ve köy halkından Baki Metin gözaltına alındı. Bunun üzerine katılımcı kitle yol boyunca gözaltıların serbest bırakılmasını beklemeye başladı. Bir süre sonra ise parti ve dernek yöneticilerinden oluşan bir heyet gözaltıların serbest bırakılması için Jandarma komutanlığı ile görüşmek üzere karakola gittiler. Karakolda gözaltıların serbest bırakılacağı sözü verilmesi üzerine, köye giremeyen kitle geldikleri merkezlere geri döndüler.

Jandarma terörü bununla da sınırlı kalmadı. Bu kez ise akşam saatlerinde cenaze evi basıldı. Burada cenazeye katılanlardan 8 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar gece yarısına kadar tutulduktan sonra savcılığa çıkarılıp serbest bırakıldılar.

 


 

Köln'de Ölüm Orucu Direnişi ile
dayanışma etkinlikleri

Ölüm Orucu Direnişi 320'li günleri geride bıraktı. Devrimci tutsaklar, tecrit ve izolasyon saldırısına karşı başlattıkları haklı ve meşru direnişlerini ilk günkü kararlılıklarıyla sürdürüyorlar. Faşist sermaye devletinin kirli tahliye manevrası da sökmedi. Devrimci tutsaklar yeni Ölüm Orucu ekipleri çıkararak bu kirli manevrayı da boşa çıkardılar. Devrimci tutsakların onurlu ve ölümüne direnişi şimdi yeni bir aşamadadır.

Bir-Kar ve TAYAD komitesi olarak, devrimci tutsakların onurlu direnişini desteklemek ve yeniden bu çerçevede kamuoyu oluşturmak amacıyla bir süredir AG dahil, bir dizi etkinlik ortaya koymaktayız.

45 günlük olarak planladığımız dayanışma AG'imize 11 Ağustos'ta Frankfurt'ta başlamıştık. 26 Ağustos'ta da AG çadırımızı Köln'e taşıdık. Ölüm Orucu ile dayanışma faaliyetlerimizi şimdi Köln'de devam ettirmekteyiz. Köln'deki AG'ne ADHK'da (Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu) katılmış bulunuyor.

Köln'deki AG süresince özellikle kamuoyu yaratmak amaçlı bilgilendirme faaliyeti yürüttük. Direnişin yeni aşaması ve seyri konusunda bilgiler sunan bildiri ve açıklamaları halk pazarlarında dağıtmak, bazı ilerici kurum ve kuruluşlara bu materyalleri iletmek yürüttüğümüz diğer faaliyetler oldu. Bilgilendirme amaçlı bu çabalar direnişin ilk dönemlerindeki kadar ilgi bulmasa da yararlı olmaktadır.

İstenilen ölçüde olmasa da Türkiyeli ve Alman ilericiler ve emekçiler çadırımızı ziyaret etmekte ve destek sunmaktadırlar. Türkiyeli diğer devrimci akımlar ise hala AG çadırımızı ziyaret etmiş değiller. Teslimiyetçi Kürt hareketinin tutumu ise biliniyor. 1 Eylül günü Köln'de organize ettikleri festivale onbinlerce insan katıldı. Karşılıksız barış hayalleriyle sersemletilen yurtsever kitleye yeniden barış sloganları attırıldı, ruhsuz konuşmalar eşliğinde havaları boşaltılıp geri gönderildi. Fakat bu dönemde en duyarlı olunması ve dile getirilmesi gereken Ölüm Orucu Direnişi'ne dönük bir duyarlılık ortaya koymaktan yine özenle kaçınıldı. Açlık grevi çadırına ise hiç uğranılmadı.

Bir-Kar Köln şubesinin açılışına katılımımız anlamlı oldu. Açılışa katılan kitle tarafından belirgin bir sempatiyle ve coşkulu sloganlarla karşılandık. Köln'deki etkinliklerimizi 7 Eylül Cuma günü meşaleli yürüyüşle tamamlayacağız. Dayanışma AG'mizi 7 Eylül'den sonra Belçika'nın başkenti Brüksel'de sürdüreceğiz. Devrimci tutsakların haklı ve meşru talepleri kabul edilinceye kadar Ölüm Orucu Direnişi'nin dışarıdaki sesi ve soluğu olmaya devam edeceğiz.

Bir-Kar/Köln

 


 

Aydınlık bir gelecek ve insanca
bir yaşam için direnelim!

"Sorumluluğumuzun büyük oluşunun farkındayız ve buna uygun bir duruş içinde bulunuyoruz. Her zamankinden daha sakin, daha emin adımlarla götürüyoruz süreci. Zaferi kazanacağız... Bu inancın güçlülüğü, bizi böyle rahat adım adım ölüme yakınlaştıran...Yaşasakta yaşamasakta sonuçta kazanacağımıza kuşkumuz yok. Özcesi görevimizi yerine getiriyor olmanın rahatlığıdır yaşanan... Kazanan biz olacağız! Kazanan işçi ve emekçilerin haklı mücadelesi olacak!"

Hatice Yürekli/Ölüm Orucu şehidi

Tam dört mevsim geçti . Bu ülkede mevsimler, Nazi faşizmini aratmayan bir barbarlığa tanık oldu. Dört mevsimdir oluk oluk kan akıtılıyor sokaklarda, zindanlarda. Her yeni güne analarımızın giden oğullarına kızlarına yaktıkları ağıtlarla başladık... Ve alıştık her gün yakılan ağıtlara. Buca'dan, Ümraniye'den, Sivas'tan, Gazi'den, Maraş'tan, Ulucanlar'dan hiç dinmedi bu ağıtlar.. Devlet zindanlara girip, emekçilerin umutlarını ve ocaklarını söndürmek için katletti devrimcileri.

19 Aralık'ta 20 cezaevinde bir kez daha devlet kan döküyordu. Kan dökmekle kalmıyor, devrimcileri diri diri yakıyordu. Bu gözü dönmüş barbarlık "hayata dönüş" adı altında yapıldı. Aynı "şefkatli eller" Ölüm Orucu'nda olan tutsaklara zorla tedavi işkencesi ile kendisini gösterdi. Yüzlerce devrimci sakat bırakıldı. Düşünen ve üreten beyinlerimizden korkuyorlardı, beyinlerimiz bir bir sakat bırakıldı. Aynı "şefkatli eller" hücrelerde bitmek bilmeyen işkencelerin uygulayıcısı oldu.

Tam dört mevsimdir hücrelerde ölümüne bir direniş var. Kan, katliam, işkence ile bitirilemedi bu direniş. Tahliye manevrasıyla da bitirilemedi bu direniş.

Çocuklarımız gecesinde aç yatmasın, gündüzünde sömürülmesin diye sürüyor bu direniş. İşkence ve zulüm bitsin diye sürüyor bu direniş. Yaşamımızın hücreleştirilmesi sona erinceye kadar da sürecek...

Tam dört mevsimdir ölüyor tutsaklar. Onlarcasını kaybettik, onlarcası ise ölüme gün sayıyor. Her susuşumuzda sayıların daha büyüğüne doğru yol alıyoruz. Bu ülkede sayılar, rakamlar onuru ışık diliyle karanlıkta koruyanların ölümlerini ifade ediyor artık. Yarın da bu sayılara bizlerin adı eklenecek. Çünkü 15 öğrenciydi, parasız, bilimsel, demokratik eğitim derken zindanlara atıldı. 17 tekstil fabrikasında işçiydi sendikal hakkını almak için mücadele verirken susturulmak istendi. 23 kendisi gibi başka analar da ağlamasın diye durulsun diye hergün akan oğullarının kan pınarı çoçuklarını yarına bırakarak ugurladı güneşe.

Tam dört mevsimdir baskı, zulüm diz boyu. İşçi ve emekçileri susturmaya, yaşayan birer köle haline getirmeye yönelik çıkartılmayan yasa kalmadı. Zamların, sefalet ücretlerin yüzdesini unuttuk. Sermaye devletinin "milli güvenlik" gerekçeleriyle ertelediği grevlerin sayısını unuttuk.

Tam dört mevsimdir susuyoruz. Artık yeter demeli bu zulme. Artık bu suskunluk perdesi yırtılmalı, bizlere cehennem gibi bir hayatı sunanlara gerekli cevap verilmelidir. Aydınlık bir gelecek ve insanca bir yaşam için zulme karşı isyanı seçelim, direnelim!

Yolu yok zulmün sen izin vermedikçe!
Yolu yok kurtuluşun sen isyanı seçmedikçe!

(Ankara'da dağıtılan S.Y Kızıl Bayrak özel sayısı...)