6 Temmuz'02
Sayı: 26 (66)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yıkım ve yağma programına karşı mücadelede birleşelim!..
  Niyet mektubu ve kamuda tasfiye
  İş kanunu tasarısıyla kıdem hakkı da gaspediliyor...
  İMF artık siyasete de müdahaleye başladı
  Sivas'ın ışığı sönmeyecek!
  Sivas'ın katili sermaye devleti!
  BİR-KAR'dan direnişçi İSDEMİR işçilerine...
  İSDEMİR direnişi ve sınıfa karşı sorumluluklar
  İnsanca yaşamaya yetecek vergiden muaf asgari ücret!
  İşçi ve emekçi eylemlerinden...
  Kamu emekçilerinin 12 yıllık fiili-meşru mücadelesi 2 saate sığdırıldı
  "Bilim Kurulu"nun esnek üretim gerekçeleri ve gerçekler
  Düzenin sol kulvarında yeni bir oyuncu
   "Solcu aydın" geçinen holding kalemşörlerinin AB feveranları
   İsrail siyonizmi Filistin'de kalıcı işgal peşinde
   Bir kültürel etkinlik deneyimi...
   Venezüela’da yeni faşist darbe hazırlığı
   Emperyalistlerden "umut yolculuğuna” duvar
   Emperyalist G8 zirvesi..
   “Güneydoğu Müsteşarlığı” ile OHAL’e devam!...
   Cezaevleri Sempozyumu...
   Küreselleşmenin sonu mu?
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Emperyalist G8 zirvesi...

Kendi aralarında dalaşıyorlar,
halklara karşı kolkolalar...

Emperyalist G8 Zirvesi 26-28 Haziran tarihleri arasında Kanada’nın Kananaskis yöresinde gerçekleşti. Zirveye dünyanın en zengin 7 ülkesi ve geçtiğimiz yıl birliğe kabul edilen Rusya dışında, Afrika ülkelerini temsilen Nijerya, Güney Afrika, Senegal, Cezayir ve emperyalistlerin kuklası durumundaki BM Genel Sekreteri Koffi Annan katıldı. Davet edilen Mısır Başbakanı Hüsnü Mübarek ise zirveye Ortadoğu sorunundan dolayı katılmayı reddetti.

ABD’den Filistin düşmanı kampanya

G8 Zirvesi, bir Amerikan tekelinin ekonomi tarihinde en büyük yolsuzluk bilançosunun ortaya çıktığı ve yine Amerikan emperyalizminin şefi Bush’un Filistin lideri Yaser Arafat’ın "politik sahneden silinmesi" üzerine talebini yükselttiği koşullarda başladı.

Zirvenin gündemini Rusya ve Afrika’ya yapılacak yardımların yanı sıra Bush’un Arafat ile ilgili konuşması oluşturuyordu.

Bush, diğer G8 temsilcilerinden farklı olarak, Arafat’a karşı sürdürdüğü kampanyasına zirvede de devam etti. Al Aksa şehitleri örgütünün bir militanı için 20 bin dolar ödediği şeklindeki İsrail iddiasını gerekçe göstererek, Filistin hükümetini “teröristleri beslemekle” suçladı. Tüm ülkelere Filistin’e yaptıkları yardımı durdurmaları için çağrı yaptı. Çağrıyı Avrupalı emperyalistlerden sadece sadık suçortağı Tony Blair desteklerken, diğer ülkeler Filistinliler’in kendi liderini seçme hakkına saygılı olmak gerektiğini söylediler.

Emperyalistler arası gerginlikler

Cenova’dan beri Amerikan emperyalistleri ile Avrupalı emperyalistler arasındaki çıkar çelişkileri keskinleşmekteydi. Amerikan emperyalizminin, özellikle 11 Eylül sonrasında, her konuda tek başına hareket etme yoluna gitmesi, bunu “tek yanlı dış politika” adı altında süreklileştirmeye çalışması, böylece karar süreçlerinde diğer emperyalist ülkeleri hiçe sayarak ya da aşağılayarak kendini izlemek zorunda bırakması vb., emperyalistler arası gerginliği daha da artırdı. Avrupa Parlamentosu’nda son dönemlerde Amerika ile ilgili eleştirilerin güçlü alkışlar arasında yapıldığına dair bilgiler de bunun bir göstergesi.

Bu gerginlikler, aynı zamanda, Amerika’nın Kyoto iklim konferansında alınan kararlara uymayacağını bildirmesi, ABM anlaşmasını tek taraflı iptal ederek “Füze Savunma Sistemi” projesini başlatması ve Avrupalı emperyalistlerce desteklenen Uluslararası Suçlular Mahkemesi ile ilgili itirazlarda bulunması ile bağlantılıdır.

Tüm bunlara doğal olarak ticari çıkarlara dayalı çelişkiler de ekleniyor. Amerikan hükümetinin çelik ithalatında gümrüğü %30 artırdığını açıklaması ve Amerikan tarımı için sübvansiyonları artırmayı kararlaştırması gibi olaylar bunun taze örnekleridir.

ABD’den küstahça tehditler

Uluslararası Suçlular Mahkemesi (İCC) Zirve öncesi emperyalistler arası bir krize yol açtı. 1 Temmuz’dan itibaren ulusal mahkemelere çıkarılmayan savaş suçlusu ve ağır insan hakları ihlallerinden sorumlu olan kişileri yargılamak üzere İCC, Hollanda’nın Den Haag kentinde çalışmasına başlayacak. İCC’ye Roma anlaşması çerçevesinde 67 ülke imza atmıştı. Türkiye, İsrail, Irak, İran gibi ülkelerin yanı sıra dünyanın en büyük savaş suçlusu ve insan hakları ihlalleri şampiyonu ABD ise bu anlaşmayı imzalamamıştı.

Zirve öncesi Birleşmiş Milletler’deki ABD temsilcisi, Amerikan askerlerinin insanlığa karşı işledikleri ve gelecekte işleyecekleri tüm suçlar konusunda dokunulmazlıkları olması gerektiğini küstahça dayatmış, aksi halde, Bosna’daki himayelerini geri çekecekleri tehdidinde bulunmuştu. Bu tehditin dolaysız muhatabı Avrupalı emperyalistlerdi.

Amerika bu taktikleriyle BM-Güvenlik Konseyi’nin 14 üyesini ikna edemeyince yeni bir taktik geliştirdi; bu kez ABD vatandaşlarının dokunulmazlığını dayattı. Ama Roma’da tüm ülkeler İCC’nin otoritesini zayıflatıcı hiçbir şey yapılamayacağına dair bir anlaşmayı imzalamışlardı. Bunun üzerine ise Amerikan emperyalistleri, savaş suçlusu olarak mahkemeye çıkarılacak Amerikan vatandaşlarını gerekirse askeri zorla kurtarma yoluna gideceklerini dile getiren bir yasa hazırladı. İCC’yi yumuşatmak için ayrıca Bosna mandası sorununu ortaya attı. Bosna’daki işgalci güçlerin görev süresinin uzatılmasında veto hakkını kullanacağını açıklayarak Avrupalı emperyalistlere tehditlerini sürdürdü.

Tüm bunlar, Avrupalı emperyalistlerin ABD’ye duyduğu öfkenin gerçek nedeninin Bush’un Arafat ile ilgili açıklamaları olmadığını gösteriyor.

Özetle zirve emperyalistlerin birbirine karşı dişlerini gıcırdattıkları bir ortamda geçti.

Rusya’ya denetim rüşveti

Zirvenin ana gündemlerinden biri Rusya idi. Rusya’ya yapılacak yardım çerçevesinde, önümüzdeki on yıl içinde, ABC silahlarını güvencelemede veya imha etmede kullanılmak üzere 20 milyar dolar verilecek. Bu yardım Rusya’nın Batı’nın her türlü kontrolüne açık olmasına ve Batı’nın bu hakka sahip olmasına bağlandı. Yani askeri olarak halen belli bir güce sahip olan ve Amerikan emperyalistlerinin çekindiği Rusya böylece denetim altına alınmış olacaktı.

Afrika’ya yardım oyunu

Zirve’nin diğer bir ana gündemini ise, Afrika’daki yoksulluk çerçevesinde emperyalistlerin yapacakları yardımlar oluşturuyordu. Emperyalistlerin ortak argümanına göre, Afrika’daki yoksulluğun ana nedeni, kıtada yaygın olan yolsuzluk ile demokratik olmayan hükümetlerdir. Bu aynı argümanın bizzat Afrikalı yöneticiler tarafından dile getirilmesi için zireveye 4 Afrika ülkesi başbakanı davet edilmişti. Aynı emperyalist argümana göre, Afrika ülkelerindeki açlık, sefalet, hastalık ancak ülkeyi idare edecek iyi bir hükümet ve demokratik reformların devam etmesiyle sağlanabilirdi. Bunları G8 devletleri de destekleyeceklerdi ve bu koşullarda yardımlarının büyük bir kısmını Afrika’ya yönlendireceklerdi.

Söz konusu yardım çerçevesinde Afrika’ya para akmayacağı gibi, Zirve’de Afrika ülkelerinin ana talebi olan borçların silinmesi ve gelişmiş ülkelerin Afrika’dan gelen ürünlere pazarlarını açmaları ile ilgili taleplerine değinilmedi bile. Emperyalist şefler Zirve’nin bitiminde verdikleri demeçlerde, "Afrika’ya kendi kendine yardım etmek üzere yardım ettikleri"ne dair utanmazca sözler ettiler.

Geçtiğimiz Mart ayında Monterrey’de yapılan bir konferansta emperyalistler, gelişme yardımının yarısını Afrika’ya vermeyi kararlaştırmıştı. Ama bu yardımın yapılabilmesi Afrika devletlerine bağlıydı. Eğer görevlerini yerine getirmezlerse onlara 5 cent bile yoktu. Yani Monterrey’de daha önce söz verilmiş aynı sözde yardım vaadi, bu kez G8’de yeniden ambalajlanarak sunuluyordu.

Afrikadaki yoksulluğun, açlığın, sefaletin gerçek sorumlusu kapitalist emperyalist sistemin ta kendisidir. Onların vaadettikleri yardımlar, ülkelerin tüm yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin sınırsızca yağma ve talanının sürdürülmesinden başka bir şey değildir. Bu ise halklar için sadece korkunç bir yıkım ve felaket getirmiştir.

Emperyalist sistemin ayakta kalmasının olmazsa olmaz koşulu, tüm bağımlı ülkeleri olduğu gibi yoksul Afrika ülkelerini de sadece ekonomik olarak değil; politik, askeri siyasi egemenlik altına almaktır. Emperyalistler de bunun bilinciyle davranıyorlar. Zirvelerini ona göre düzenleyip kararlarını kendi çıkarları doğrultusunda alıyorlar.

Siz: G8, Biz: 6 milyar!..

Her zaman olduğu gibi, emperyalistlerin yüz milyonlarca dolar harcayarak gerçekleştirdiği bu zirve de, yine işçi, emekçi ve gençliğin yaygın protestoları eşliğinde yapılabildi. Alternatif zirveler, yürüyüşler, mitinglerle "zenginler kulübü G8"in milyarlarca insanı kapsayacak kararlar almasına karşı Kanada sokaklarından öfkeli sesler yükseldi:

Siz: G8,
Biz: 6 milyar!..