Kızıl Bayrak'tan 18 Haziran 2001 tarihinde, Kütahya Hapishanesinde 5. ekipte direnişe başlayan Gülnihal Yılmaz, 26 Ağustos 02 günü, ÖO direnişinin 95. şehidi olarak ölümsüzlüğe kavuştu. Aynı gün İstanbulda devrimci yayın bürolarına ve kültür merkezlerine baskınlar düzenleniyordu. Bu genel saldırının startı aslında 20 Ağustos günü Ekmek ve Adalet ve Gençlik Gelecektir dergileri ile TAYADa düzenlenen baskınlarla verilmişti. Devrimci basın çalışanlarının bu saldırıya yanıtı topluca açlık grevine başlamak oldu. 23 Ağustos günü Atılım gazetesinde başlatılan direniş de, yine, baskın ve gözaltılarla karşılandı düzen tarafından. 3 gün sonra, 26 Ağustos günü gazetemizin de içinde bulunduğu bir dizi gazete ve dergi bürosu ile kültür merkezi basılarak yağmalanmış, gözaltılar gerçekleşmiştir. Bu baskınlar için gösterilen gerekçe ise 1 Eylül Dünya Barış gününün yaklaşıyor olmasıdır. Öyle ya, savaşa hazırlanan bir devlet için barıştan, barış talebinden daha tehlikeli bir şey olabilir mi? Görüldüğü gibi sistem kendi icadı göstermelik anmalara dahi tahammül edemez hale gelmiştir. Savaşa, saldırıya, yıkıma ve kırıma öylesine adapte olmuştur ki, barışın adını dahi duymak istememektedir. Kendi icadı dahi olsa, en geri ütopik hayaler üzerine bile kurulsa, barış adına düzenlenecek bir etkinliğin, kitlelerin tepki ve öfkesini canlandırmasından çekinmektedir. Çünkü onlar da biliyorlar ki, bu ülkenin halkları Amerikan askeri olmayı reddediyor. Kendilerine ait olmayan, hiçbir haklılık ve meşruluğu bulunmayan bir emperyalist savaşın piyonları olmayı istemiyor. Türkiyenin başındaki Amerikan uşakları, bu savaşta yalnız olduklarını biliyorlar. Bu yalnızlık korkularını daha da büyütüyor. Saldırılarının asıl nedeni korkularıdır. Ama, korkunun ecele faydası olmayacak. Komşu bir halkın kırımına katılmayacak, Amerikan askeri olarak ölmeyi ve öldürmeyi reddedeceğiz. Dünya Barış Günü etkinliklerine bu bilinçle hazırlanıyor, emperyalist savaşa ve saldırganlığa karşı mücadelemizi bu bilinçle örüyoruz. |
|||||