İMF heyetinin hazırlayıp bıraktığı faiz ve savaş bütçesinin mecliste görüşülmesi için gün sayılırken 2004 yılında geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi için de ilk adımlar atılmaya başlandı. Düzen temsilcilerinin 2004 yılına dair plan ve düşünceleri yeni yılın da işçi ve emekçiler açısından işsizlik, açlık ve sefalet yılı olacağını gösteriyor. Yani derinleşip yaygınlaşan yoksulluk, işçi ve emekçilerin yaşamını karartmaya devam edecek.
Hatırlanacağı gibi sermayenin ücretleri budama ve sıfır zam politikası bu yılın Temmuz-Ağustos aylarında sınıf kitleleri içerisinde yaygın bir tepkinin konusu olmuş, örgütsüz işyerlerinde dahi bu temelde başarılı-başarısız bir dizi direniş patlak vermiş ve çeşitli eylemler yaşanmıştı. Sınıf devrimcileri kimi yerlerde bu hareketlenmenin tam ortasında yer aldılar, ancak hazırlık düzeylerinin yetersizliği ortaya çıkan olanakları en iyi şekilde değerlendirmelerini çoğu durumda engelledi.
Asgari ücrette şu ya da bu düzeyde bir artışa gidilecek olması, irili-ufaklı bütün işletmelerde işçi ücretlerinde bir artışa yol açacak. En azından Temmuz-Ağustostaki gibi sıfır zam uygulamalarıyla pek karşılaşılmayacak. Bu nedenle fabrikalarda yaz aylarındaki kadar belirgin bir hareketlenme yaşanmayacağı öngörülebilir. Ancak bu öngörü ciddi dayanaklardan yoksundur. Zira yoksulluk sınırının 1.5 milyar sınırına dayandığı, açlık sınırının ise 400 milyonun üzerinde seyrettiği bir ülkede yaşıyoruz. Ve asgari ücretin (buna bağlı olarak da ücretlerin) 5-10 puan artması işçi ve emekçilerin geçim sorunu çözmeyecektir. Dolayısıyla açlık ve yoksulluk yani geçim zorluğu işçi ve emekçilerin en önemli, en pratik sorunu olmaya devam edecektir. Kuşkusuz ki bu, sermayeye karşı önemli bir mücadele,aynı zamanda da politik müdahale zeminidir.
Sınıf devrimcileri olarak süreci bu kez yaz aylarında olduğundan daha hazırlıklı karşılamak durumundayız. O nedenle sermayenin düşük ücret politikasını ve bunun yol açtığı kitlesel yoksulluğu, buna karşı işçi sınıfının taleplerini, mücadelenin yol ve yöntemlerini şimdiden gündemleştirmeli, sınıfa dönük taktik politik faaliyetimizi bunlar üzerinden şekillendirmeye özen göstermeliyiz. İnsanca yaşamaya yetecek, vergiden muaf asgari ücret temel talebini işçi ve emekçiler arasında yaymak için her türlü araçtan faydalanmalıyız.
Unutmayalım ki; Partiyi güçlendirmenin bugünkü anlamı her türlü imkanı kullanarak, sınıfa politik müdahaleyi güçlendirmek, sınıfın en ileri güçlerini mücadele içerisinde örgütlemek ve nihayet fabrikalarda kök salmaktır.
***
Ekim Gençliğinin 66. sayısı çıktı. Okurlarımız derginin yeni sayısını tüm Yay-Sat bayi ve kitapçılardan temin edebilirler.