18 Haziran 2005
Sayı: 2005/24 (24)


  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci güçlerin önünde Amerikan
saldırı planını bozma görevi duruyor!
  Tayyip Erdoğan’dan Suriye’ye tehdit!
  Her yer Eti her yer direniş!
  Seydişehir işçilerinin 10 Haziran Ankara eylemi
  15-16 Haziran'ın yıldönümünde DİSK’ten yürüyüş
  AB Anayasası’na hayır demek AB’ye hayır demektir!
  Eğitim-Sen tüzük değişikliğine gidiyor
  CHP’nin tarihi ABD emperyalizmine
hizmetin tarihidir
  DTCF’de faşizme geçit yok!
  Ekstra Metal işçisi saldırılara karşı direniyor!
  Dünyada 171 milyon çocuk tehlikeli
işlerde çalışıyor!
  Uluslararası sermayenin küreselleşme saldırısı içinde özelleştirmenin yeri ve önemi (Orta sayfa)
  Sendikalar sınıfsal mücadele vermek
zorunda
  F tiplerinde devrimci tutsaklara yeni saldırılar
  Pakistan işçi sınıfı mücadele tarihinde
yeni bir sayfa açtı

  Bolivyalı işçi ve emekçiler “geçici ateşkes" ilan etti

  Filistin yönetimi: “Filistinli direnişçilerin silahsızlandırılması
gündemimizde yok...”
  İranlı Araplar’ın yaşadığı Huzistan
eyaletinde gerginlik artıyor
  İLGP’den ÖSS’ye karşı basın açıklaması
  Mamak İşçi Kültür Evleri’nden coşkulu ve kitlesel piknik
  Bültenlerden/Genç İşçi
  Bültenlerden/Esenyurt
  Sözleşmeli öğretmen saldırısı; Eğitimde özelleştirmenin ön adımı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Baskılar sonuç verdi...

Eğitim-Sen tüzük değişikliğine gidiyor

Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer yaptığı açıklamada, sendikanın kapatılmasının önüne geçmek için tüzük değişikliğine gideceklerini açıkladı. 25 Haziran günü yapılacağı açıklanan olağanüstü tüzük kurultayında ya anadilde eğitim maddesi değiştirilecek ya da tüzükten çıkarılacak. Böylelikle geriye doğru bir adım daha atılmış olacak. 4688 sayılı yasa tasarısının kabulü sendikal mücadele için geriye doğru atılmış önemli bir adımdı. Şimdi de devlet istiyor diye tüzük değişikliğine gidiliyor.

Tüzük değişikliği tabii ki salt sendika yönetimi üzerinden açıklanamaz. Sendika yönetiminin reformist icazetçi tutumu tek başına mevcut tabloyu açıklamıyor. Anadil talebinin sahiplenilmemesi sendikal mücadeleyi aşan öneme sahip. Zira böyle bir tutumla bir kez daha Kürt halkının dili üzerindeki yasak resmileştirilmiştir. Bir kez daha Kürt halkının dilini kullanması ne idüğü belirsiz yarım saatlik televizyon programlarına sıkıştırılmıştır. Bir kez daha demokrasi mücadelesinde ileriye doğru atılacak adımın sorumluluğundan kaçınılmıştır.

Aladdin Dinçer sendika üyelerinin tüzük değişikliği yönünde eğilim gösterdiklerini söylüyor. Muhtemelen 25 Haziran'da yapılacak olağanüstü kurultayda bu eğilim kendini açığa vuracaktır. Düşündürücü olan durum da bu zaten. Sendika yönetimi üyelere rağmen böylesi bir kararın altına imza atmış olsaydı sorun kolaylıkla çözümlenirdi. Ama KESK üyesi kamu emekçilerinde böylesi bir eğilim var. Türkiye çapında yapılan eylemlerin sönük geçmesinde, yapılan temsilci toplantılarında bu eğilim kendisini açığa vuruyordu. Ne yazık ki yasaların zincirlerini kırarak sendikalarını kuran kamu emekçileri gelinen yerde ayaklarına elleriyle zincir bağlıyorlar. Kendilerini yasal sınırların içine hapsediyorlar.

Dinçer “genel kurulumuz bütün seçenekleri değerlendirerek örgütün devamı için karar alacak... sonuçta bir mücadele yürütüyorsunuz, önemli olan örgütün açık kalmasını sağlayıp değerlerine sahip çıkmasını sürdürmektir” diyor. Açık kalalım, nasıl olursa olsun sendikamız kapatılmasın! Sendikanın kapatılmaması adına verilen tavizlere rağmen sendikanın değerlerine sahip çıkmaya devam edileceği neye dayanılarak söylenebiliyor? Açıktır ki, tüzük değişikliğiyle örgüt açık kalsa bile ideolojik olarak yok olacaktır, artık direnişlere imzasını atan Eğitim-Sen olmayacaktır.

Kürt halkının en temel haklarından olan anadilde eğitim talebinin eğitim emekçileri sendikasının tüzüğünden çıkarılmasına sessiz kalan, başından itibaren sendika yönetiminde yeralan yurtsever emekçiler varlık koşullarını neye dayanarak açıklayacaklar? Bizim önceliklerimiz farklı diyerek kamu yönetimi reformuna, personel rejimine karşı muhalefet örgütlemek konusunda isteksiz davranan yurtsever kamu emekçileri, öncelikleri olan anadilde eğitim talebine ne kadar ve nasıl sahip çıkmıştır.

Evet anadilde eğitim talebi çerçevesinde yapılan eylemlerde Eğitim-Sen yalnız bırakılmıştır. KESK'e bağlı diğer sendikalardan, işçi sendikalarından, meslek odalarından, üniversite öğrencilerinden, hatta DEHAP'tan bile gereken desteği almamıştır. Ancak yalnız bırakılmış olmak, Eğitim-Sen'in böylesi bir karar alması için yeterli değildir.

25 Haziran'da yapılacak olağanüstü kurulda eğitim emekçileri, sendikanın varlık ve yokluğu arasında seçim yapacaklar. Tüzük değişikliği sendikanın örgütsel olarak olmasa da ideolojik-politik olarak yok olması anlamına gelecektir. Bugüne kadar pek çok öğretmen örgütlenmesi kapatıldı, ancak kapatmalar eğitim emekçileri hareketini bitiremedi, mücadele kaldığı yerden devam etti ve yeni kuşaklara aktarıldı. Mücadelenin devamı için gerekli olan ilk şart direnişçi kimliktir. Zaten Eğitim-Sen hakkında açılan dava da, hem KESK'i hem de Eğitim-Sen'i etkisizleştirmek, hizaya çekmek, kamu-senleştirmek, devlet güdümlü sendikaya dönüştürmek için açılmıştır. Eğitim emekçileri hareketinin geleceği için tüzük değişikliği reddedilmelidir.