Tayyip Erdoğan'ın yeni ABD gezisi…
Her alanda uşaklık çizgisine devam!
Tayyip Erdoğan, Amerika'yı en fazla ziyaret eden başbakan olma yolunda epeyce mesafe aldı. Geçtiğimiz günlerde Amerika'yı bir kez daha ziyaret etti. Çeşitli toplantılara katıldı. Amerikalı büyük tekellerin patronlarıyla görüştü, Türkiye'ye gelmelerini sağlamak için tüm hünerini sergiledi. Gezi öncesinde Cargill'e ait fabrikanın bulunduğu bölgenin statüsünün değiştirilmesine öncülük etti. Amerika'da davetli olarak katıldığı yemekli toplantılarda, Türk işadamlarına ABD vatandaşlığına geçmeleri önerisinde bulundu.
Erdoğan'ın ABD ziyareti öncesi ve sırasında, ABD'ye yalakalığı marifet sayan yazar-çizer takımı, ABD'nin İstanbul Başkonsolosu David L. Arnett'e övgüler dizmekle meşguldü. Özellikle de Güneri Civaoğlu'nun Başkonsolos'a ilişkin yazdıkları tam bir yalakalık ve soytarılık örneğiydi.
Tayyip Erdoğan, Türk İşadamlarını ABD vatandaşı olmaya çağırdı!
Son Amerika gezisi sırasında Türk Amerikan İş İlişkileri Derneği (TABC) tarafından verilen yemeğe katılan Erdoğan, Amerika'da bulunan Türk işadamlarını ABD vatandaşı olmaya çağırdı. Yaptığı konuşmada, “ABD vatandaşlığını almanızı ve Amerikan siyasi hayatına daha çok katılmanızı destekliyoruz. Gelişmeler burada yaşayan vatandaşlarımızın haklarının korunmasına yardımcı olacak, ayrıca iki ülke ilişkilerine de katkıda bulunacaktır. Buralarda yapacağınız yatırımlar ve Türkiye'de yapacaklarınız sırasında karşılaşacağınız aksamaların hepsinde hükümet olarak yanınızdayız” dedi. Çağrı mesajını, Türk düşmanı lobilerin aktif faaliyeti nedeniyle işadamlarının yaşadığı sorunlara dayandırmaya çalıştı. Oysa bu açıklama ABD'ye kölece bağlılığın ve utanç verici hayranlığın ifadesiydi.
Toplantıda, işadamlarının önündeki engelleri hemen kaldırma, yapacakları yatırımları aktif olarak destekleme, karşılaşacakları sorunları çözme sözlerini vermeyi de unutmadı. Ayrıca ABD karşıtlığının Türkiye'de azaltılması noktasında gösterdiği çabayı anlattı. Bunun için, PKK'nin imhası noktasında verilecek desteğin öneminin altını çizerek tek ve en önemli ricasını dile getirdi.
Amerikan şirketi Cargill Fabrikası'nın bulunduğu arazi özel statüye kavuşturuldu
Cargill'in Türkiye'de bulunan fabrikasında mısır şurubundan şeker üretiliyor. Erdoğan, son ABD ziyaretine çıkmadan önce jet hızıyla çıkardığı bir kararname ile Cargill Fabrikası'nın bulunduğu bir bölgeyi özel endüstri bölgesi ilan etti. Üstelik Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası ile Cargill Fabrikası vb. tarım arazilerine inşa edilmiş sanayi tesislerine af getirildi.
İhanetin boyutu bu uygulamalarla da sınırlı değildi. Daha önce de sermaye hükümeti şeker yasasında yaptığı değişiklikle, şeker üretimindeki tatlandırıcı kullanım kotasını %20'ye çıkarmıştı. Bu yasa ile Cargill tipi ABD şirketlerinin önü iyice açıldı. Zira tatlandırıcının hammaddesi olan mısırın dünyadaki toplam üretiminin %38'i ABD'de gerçekleşiyor. Kendi ihtiyacından fazla şeker pancarı üreten Türkiye, ABD ve tatlandırıcı tekellerinin çıkarı için şeker pancarı üreticisini yeni bir yıkımla yüzyüze bıraktı. Şeker yasası ile AKP hükümeti ABD emperyalizminin ve Cargill tekelinin kârını artırması için şeker pancarı üreticisini diri diri mezara gömdü.
212 bin 240 metrekarelik araziyi özel endüstri bölgesi olarak Amerikan şirketi Cargill'e tahsis etti. Daha sonra Cargill'in arazi için ödeyeceği para affa uğratıldı. Bush'un Cargill'le ilgili özel ricası tüm yönleriyle Bush'un istediği gibi yerine getirildi. Tüm bu ihanet kararlarının Bush'tan randevu kapmada etkili olduğu açıktır.
Medya ABD emperyalizmine sınırsız hizmete devam ediyor
Her alanda ABD'nin çıkarlarının korunması sermaye medyasının varlık nedenidir. İçinden geçtiğimiz dönemde ABD karşıtlığının sınırlandırılması, Amerikancı medyanın temel hedeflerinden birisidir. ABD hayranlığını yalakalık düzeyinde ele alan yazılar birbirini izliyor. Erdoğan'ın ABD gezisi sürecinde Güneri Civaoğlu gibi bir Amerikan uşağının yazdıkları, medyanın ABD'ye hizmette sınır tanımadığının yeni bir göstergesi oldu. İşçi ve emekçilere ABD'yi şirin gösterme amacıyla kaleme alınan yazısında; ABD'nin İstanbul Başkonsolosu David L. Arnett'in verdiği veda yemeği Güneri Civaoğlu tarafından ballandıra ballandıra anlatılıyor. Başkonsolos'un “ne mutlu Türküm diyene” sözü, yazıda özel vurgulara konu ediliyor.
Başkonsolosu yere göğe koyamayan bu yazılar işçi ve emekçilerin vicdanında mahkum olmuş olan ABD emperyalizminin şirin gösterilmesi şarlatanlığının bir parçasıdır. Sermaye medyası, bir bütün olarak en büyük patronu olan ABD'nin çıkarlarının zarar görmemesi için çabalamaktadır.
Elli yılı aşkın bir süredir ABD emperyalizmi; Türk devletinin iç ve dış politikasına, hükümetlerine, ordusuna, polisine, istihbarat örgütüne, bürokrasisine damgasını vurmaktadır. Medya patronları ve yazarları ABD ile birlikte nefes alıp vermektedirler.
Türkiye'deki tüm askeri faşist darbeler ABD eliyle tezgahlanmıştır. Çeşitli renkleri ile dinsel gericilik, devrimci örgütlülüğe karşı olmak üzere her alanda ABD tarafından desteklenmiştir. MHP türünden faşist partiler, kontrgerilla örgütlülükleri ABD'nin dolaysız girişimi ve desteği ile kurulmuştur.
Tüm düzen siyasetçileri gibi Tayip Erdoğan da ABD'nin güvenirlilik testinden başarıyla geçmiştir. Tüm sermaye hükümetleri gibi AKP hükümeti de, ABD'ye kusursuz bir şekilde hizmet etmeye mecburdur. Erdoğan'ın son ABD gezisi bu çarpıcı gerçeği bir kez daha kanıtlamıştır.
Bu gerçeklerin ışığında ABD emperyalizmine ve işbirlikçi sermaye iktidarına karşı mücadele tüm işçi ve emekçilerin omuzlaması gereken temel sorumluluğudur. |