Bizde ‘Şaplak'... Ya orada? ABD'de Unocal, Fransa'da Danone!
Türk Telekom A.Ş.'nin (TT) satışında değerlendirmesini 30 gün içinde yapması planlanan Rekabet Kurumu, bir haftada işi bitirdi ve dün blok satışa ‘koşulsuz' onay verdi. Allah'tan bir ‘mani' çıkmaz, ölüm-hastalık, idari yargıda da pürüz olmazsa, TT hisselerinin devri için ‘yıl sonu' diye öngörülen takvim, öne gelebilir.
Lübnanlı SAUDİ OGER (OJE) ve İtalyan TIM 2006'ya TT'nin ‘yeni malikleri' olarak girer. Ola ki, ilk taksiti teslim edemezlerse, 6.5 milyar dolar ‘tiko' teklif eden Birleşik Arap Emirlikleri- Dubai İslam Bankası ve Çalık Holding konsorsiyumu ETISALAT potaya girer.
Şahsen ‘kelepir TT' için ne Lübnanlılar, ne de Dubaililer'den parada sorun beklemiyorum. İdari davalar ve Danıştay dışında artık ‘Allah gelse' satış durmaz. TT, ‘El olur, elin olur' gider.
* * *
Belki size de ‘gına' geldi ama, bizde olanlarla, bizdeki yaklaşımlarla ‘en serbest piyasacı, küreselleşmeci, rekabetçi, yabancı sermayede en özgürlükçü' bazı gelişmiş ülkelerde olan bitenleri bir kez daha paylaşmak istiyorum.
‘Yabancı sermayeye sınır, ülkenin gözde - güzide şirket ve bankalarının yabancıya satışı' tartışmalarında ‘Bırakın gelsinler, alsınlar, sermayenin yerlisi-yabancısı, millisi-ecnebisi olmaz!' diyenlerin sesi daha gür çıkıyor.
‘Yerliler güç birleştirsin, kârlı, verimli, stratejik şirketler, bu ülkenin gıdım gıdım birikimleriyle kurulan bankalar, fabrikalar satılırken daha dikkatli olunsun. Satılan kimi kamu şirketleri hala tekel konumunda, bunları satıp, özel, yabancı tekeller yaratıp, ülke ekonomisini tehlikeye atmayın, en azından bazı alanlarda yabancı sermayeye sınır olsun' diyenlerin ise sesi duyulmuyor. Bir ‘şaplak' atılıp, ‘Otur yerine çağdışı kafa! Dünyada devlet şirketi, stratejik sektör mü kaldı'' diye azarlanıyor. Azarı yiyen susuyor, meydan ‘gürleyenlere' kalıyor.
* * *
Ama ‘gürleyenlerin' suratına, taze iki örnek ‘şıraaak!' diye ‘şappalak' gibi iniyor!
ABD'li Pepsi, Fransa'nın 23 milyar yuroluk Danone'unu almayı ‘düşündüğünü' açıkladı. Danone, devletin değil, yüzde 95'i halka açık ve özel. Dünyanın sayılı süt ürünleri üreticisi. Fransa ayakta! Hükümet sözcüsü ‘Hükümet olarak yakından izliyoruz. Danone binlerce çalışanı ile Fransız sanayiinin en değerli parçası!' diyor.
Fransa Çalışma Bakanı Barloo, ‘Danone için kötü niyetli satın almaların önüne geçmek için ellerinden geleni yapacaklarını' açıklıyor. Fransa AB üyesi, serbest piyasacı. Ancak ulusal ekonomi için önemli bir özel sektör şirketinin bir yabancı şirkete satışı ülkeyi, hükümeti ayağa kaldırıyor!
Önce de yazdığım gibi Çin Ulusal petrol şirketi CNOOC, ABD'li ‘özel' petrol üreticisi Unocal'a talip oldu. Kongre, ‘Çinliler'e satılamaz' diye tavsiye kararı aldı. CNOOC, 18.5 milyar dolar, ABD'li Chevron 16 milyar dolar veriyor. Chevron önceki gün teklifini 17 milyar dolara yükseltti. Yine de Çinlilerle arada 1.5 milyar dolar fark var. Ancak ‘yabancıya gitmesin, stratejik petrol şirketi, ABD sermayesinde kalsın' diye Unocal ve Chevron'a baskı var. 1.5 milyar dolar farka rağmen ‘milli' kaygı ve değerlendirmelerle Chevron'a satış bekleniyor. AB, ABD kapitalizmin, serbest piyasa ekonomisinin, küreselleşmenin ‘mabedi' değil mi' AB ve ABD ekonomilerini ‘model' gösterenler iyi baksın, anlasın. Oralarda, yerli-yabancı sermaye, şirket ayrımı var mı, yok mu?
Türkiye'nin demir-çelik devi, halka açık Erdemir'i satarken ‘Pislik içinde, global değil' diyen Başbakan da, Danone ve Unocal örneklerine bir baksın.
TT, Tüpraş, Petkim, Erdemir gibi sektöründe ‘tekel' olan şirketleri, Ziraat, Halkbank'ı özelleştirirken ‘bin kere' düşünülsün. El oğlu bırakın devleti, ‘özel' şirketine bile ‘ulusal' kalması için gözbebeği gibi bakıyor. Ya bizde?
‘Ulusal ekonomi, sermaye, sanayii, banka' denildi mi, kimilerinin tepesi atıyor, karşıdakine ‘şaplağı, azarı' basıyor!
Bakın, İran'ı değil, ABD'yi, Fransa'yı, Rusya'yı, Çin'i örnek alın.
Kulağınızın üstüne yatmayın, gündüz uykuya dalmayın.
Uyanınca donunuza kadar satıp -savıp ‘çırılçıplak' kaldığınızı görürseniz, incir yaprağı peşine koşup, aleme madara-maskara olmayın!
Zülfikar Doğan
(Akşam, 22 Temmuz 2005)
----------------------------------------------------------------------------------------
Sınır ötesi harekât, ABD ile çatışmaya götürebilir
Türkiye'nin Kuzey Irak'taki PKK kamplarına karşı bir operasyon yapıp yapamayacağı konusu Ankara'daki yabancı diplomatların sıcak yaz gecelerine heyecan katıyor. Başbakan Erdoğan'dan sonra, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un da bu olasılığı telaffuz etmesi nedeniyle konu son derece ciddiye alınıyor.
Washington ile Londra'nın konuyu en yakından takip eden başkentler olması bu koşullarda doğal sayılmalı. Çünkü bu ülkeler şu anda askeri olarak Irak'ta bulunuyorlar. Ancak, AB de işin içinde. Zira böyle bir operasyonun Avrupa'daki yaygın Kürt lobisini devreye sokacağına kesin gözüyle bakılıyor. Türkiye'nin AB yolunu tıkamaya çalışanların bu operasyondan yarar sağlamaya çalışacakları da aşikâr. Tıpkı Ermeni soykırımı meselesini kullandıkları gibi.
Olumlu senaryo yok gibi
Dahası, Araplar da işin içinde. Bizde nedense bir şey fazla dikkate alınmıyor. Arapları fazla ciddiye almadığımızdan olsa gerek. TSK'nın geçmişte Kuzey Irak'a düzenlediği tüm operasyonlar Arap Birliği tarafından kınanmıştır. ABD'nin bile “haklı gerekçelere dayandığını” belirttiği bu operasyonlar, El Hayat, Şark el Avsat gibi en saygın Arap yayınlarında, “Osmanlı-Türk emperyalizmi tekrar depreşiyor” yorumlarına neden olmuştu. Tabii, şu da unutuluyor: ABD'nin Irak işgalinden sonra Türk askerinin Amerikan komutasında olsa bile, Irak'a girmesine karşı çıkanlar sadece Kürtler değildi. Araplar da buna karşıydılar ve bunu açıkça belirttiler.
Özetlemek gerekirse herkes, Türkiye tarafından Kuzey Irak'a gerçekleştirilecek olası bir askeri operasyonun etkilerini tartmaya çalışıyor. Şahsen işittiklerime bakılacak olursa, bu çerçevede olumlu bir senaryo çizen de yok gibi. Zira, hiç kimse bunun öyle, geçmişte olduğu gibi, “Git, işini hallet ve geri dön” türünden basit bir operasyon olabileceğini düşünmüyor.
“Dünyayı karşımıza alırız”
Herkes, gerçekleşmesi halinde, böyle bir operasyonun hem bölgesel düzeyde, hem zaten hassas bir dönemden geçen Türk-ABD ilişkileri üzerinde, hem de şu sırada büyük dikkat gerektiren Türk-AB ilişkileri açısından “ciddi yankıları” olacağını söylüyor. Türkiye'nin, bu operasyonu BM Şartı'nın “meşru müdafaa” ile ilgili 51.inci maddesine oturtacak olmasının ise ortaya çıkacak olumsuzlukları gideremeyeceği belirtiliyor. Öyle anlaşılıyor ki, gerçekleşirse, Türkiye bu operasyon ile dünyayı karşısına alacak.
Öte yandan, olası bir operasyon konusunda yürütülen tahminler arasında şu da sıralanıyor: Türkiye Kuzey Irak'a girmeye kalkarsa, karşısında peşmergeleri ve Amerikalı güçleri bulacak. Onların, “Buradan geçemezsin” çıkışlarının ne tür sonuçlar getireceği ise meçhul. Meselenin, zaten “çuval hadisesi”nin olumsuz hissiyatı içinde olan taraflar arasında çatışmaya kadar gidebileceğini söyleyenler bile var.
”Sorun kendi içinizde”
Bu arada, bir Batılı diplomatın -Türklerıi kesin kızdıracak olan- şu sözü ise yabancılar arasındaki genel kanaati özetliyor: ıSizin sorununuz Kandil Dağıında değil. Ülke içinde. İster 50 sınır ötesi operasyonu düzenleyin, bu gerçekten kurtulamazsınız.ı Konuştuğum Arap diplomatların da bu görüşte olmaları ise işin not edilmesi gereken ilginç yanı.
Burada kuşkusuz PKKının gördüğü dış destek ile ABınin çifte standardından ıABD ve İngiltere Irakıta işgalci değiller mi ki, bize ders veriyorları çıkışlarına kadar, birçok konuda çok şey söylenebilir. Söylenmelidir de. Ancak, ne kadar kızgın olurlarsa olsunlar, askeri ve sivil planlamacıların duygusal değil gerçekçi olmaları gerekiyor.
Sonuçta Türkiye, gerek görürse, bu operasyonu elbette ki yapar. Birçok kişi de zaten artan PKK saldırıları karşısında bunu istiyor. Ama böyle bir operasyonun ısıfır maliyetliı olacağını ve ımutlu sonuı getireceğini düşünenler varsa, işte bu, maalesef, öyle görünmüyor.
Semih İdiz
(Milliyet, 25 Temmuz 2005)
|