10 Aralık 2005 Sayı: 2005/48 (48)

  Kızıl Bayrak'tan
  17 Aralık Ankara eylemi üzerine
  BDSP'nin açıklaması; 17 Aralık'ta Ankara'ya, mücadele alanlarına!
  İnsanca yaşanacak ücret talebi ve sermayenin vergi politikaları
  Şemdinli protestoları sürüyor
Sendikalar Yasası değişiyor; Sendikal örgütlenme önündeki tüm engeller kaldırılsın!
Kadın ve çocuğa yönelik şiddete karşı genelge ve devletin ikiyüzlülüğü
  Kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin çıkmazı ve gerçek çözüm
  "Türk aydınları"ndan Türk milletine bildiri ve ötesi...
  Türk Metal 12. Genel Kurulu; Faşist-ırkçı güruh yeniden yönetimde
  Sigorta hakkının kullanımı, ihlaller ve ihlale karşı mücadele
  İşçi kurultayı hazırlık çalışmaarından
  Eski çöplük mahallesi halkı barınma hakkı için mücadeleyi sürdürüyor
  Ümraniye işçi kurultayı hazırlık komitesi; "Sınıfın devrimci temellerde birliğini hedefliyoruz"
  Milli Güvenlik Siyaset Belgesi üzerine/3 İran ve Suriye konusunda Amerikancı politika
  Burjuvazisin ideolojik saldırısı ve sınıf devrimcilerinin görevleri / Haluk Gerger
  İşkence uçakları skandalının üstü örtülemiyor
  Felluce'de işgal ordusuna ağır darbe
  ABD emperyalizmi bir yalan imparatorluğudur
  General Motors iflasın eşiğinde; Fatura yine işçilere kesilecek
  Bu dünyada "siyah" olmak!
  "Üst-kimlik", "alt-kimlik" ve ötesi... /Sosyalist-Şoreşger
  Picasso ve burjuva ikiyüzlülüğü!
  Gençlik mücadelesi ve etkinliklerinden
  Suriye abluka altında
  2006'ya doğru / E. Yıldızoğlu
  19 Aralık katliamını unutmadık, unutturmayacağız!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

“Türk aydınları”ndan Türk milletine bildiri ve ötesi...

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi’nde bir toplantı düzenlendi. Toplantıda Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri Fahrettin Yokuş “Türk Aydınlarından Türk Milletine” başlıklı bir bildiri okudu ve bildirinin 8 bin kişinin imzasını taşıdığını belirtti. Bildiriyi imzalayanlar arasında ADD Genel Başkanı Ertuğrul Kazancı, DGM eski savcısı Nusret Demiral, Cumhuriyet eski Başsavcısı Vural Savaş ve birçok general yeralıyordu.

Yokuş’un okuduğu bildiride “tek millet, tek bayrak, tek başkent, tek dil, tek milli marş, tek vatan ve tek devlet” vurgusu öne çıkarıldı. Bu ilkeleri Türk milletinin sahiplenmesinin altı çizildi. Yokuş, AKP’yi AB’ye teslim olmakla suçladı. Son üç yıllık sürecin, AB ilişkileri ve PKK terörü konusunda kaygıları arttıran sonuçlara yolaçtığını, AKP’nin bu ilkelere yeterince sahip çıkmadığını belirtti. Bildiride ayrıca Tayyip Erdoğan’ın alt ve üst kimlik tartışması yapmakla bölücülüğün ekmeğine yağ sürdüğü ifade edildi. Türk milliyetçileri “vatan savunması” için göreve çağrıldı. Bildiri metni, aralarında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı Bülent Arınç ve milletvekillerinin de bulunduğu geniş bir topluluğa gönderildi.

Kürt sorununda imha ve inkarı, sahte anti-emperyalist söylemleri, eğitimde şovenizmi içeren bildirinin içeriğinden kan damlıyor. Milliyetçi çizgide olmayanlar, halkların kardeşliğini, anadilde eğitimi savunanlar vatan hainliği ile suçlanıyor. TELEKOM ve TÜPRAŞ’ın yerli değil uluslararası sermayeye satılmasına göz yumanlar sertçe eleştiriliyor. AKP ve lideri örtülü olarak vatan hainliği yapmakla suçlanıyor. Hükümetin üç yıllık uygulamaları ile kaygıların artmasına neden olduğu ifade ediliyor.

Bildiride, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniter yapısı korunmalı, ülke bütünlüğü ve bölünmezliğini zedeleyecek her türden davranıştan kaçınılmalıdır. Teröre karşı mücadelede kesin irade gösterilmeli, bu mücadeleyi zaafa uğratacak tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır” deniliyor ve AKP bu konuda zaaflı davranmakla suçlanıyor.

Oysa bir bütün olarak sömürgeci sermaye devletinin Kürt halkına yönelik politikası bildiride yeralan inkar ve imhaya dayanan anlayışın ta kendisidir. İmzacı faşistleri de kapsayan devletin temel politikası “en iyi Kürt ölü Kürt’tür” anlayışı ekseninde şekillenmiştir. Sömürgeci zulüm politikası sadece imzacıların değil, sermaye devletinin, partilerinin ve tüm kurumlarının Kürt halkının özgürlük talebine dönük temel politikasıdır.

AKP de Kürt sorunu noktasında sermaye devletinin sömürgeci politikasıyla tam bir uyum içinde bulunuyor. Kürt halkının özgürlük mücadelesini “terör” olarak tanımlıyor, bu mücadeleyi boğmak için var gücüyle çabalıyor. Bu gerçeği elbetteki ırkçı faşist imzacılar da çok iyi biliyor. Sömürgeci sermaye devletinin temel politikalarının MGK tarafından belirlendiğini, AKP’nin bu noktada aşındırıcı bir rol oynayamayacağını en iyi onlar bilir. Sermaye hükümeti Kürt halkına yönelik imha ve inkara dayanan konseptle uyum içinde çalışmaya devam ediyor.

İmzacıların bu noktada yarattığı gürültünün, yaptığı suçlamaların asıl nedeni AB’ye uyum çerçevesinde son süreçte yapılan, temelde sömürgeci sermaye devletinin Kürt politikasıyla çelişmeyen, yalnızca göz boyamaya yönelik düzenlemelerdir. Örneğin Kürtçe dil kurslarının ve televizyon yayınlarının başlamış olmasıdır. Erdoğan’ın, “Kürt sorunu” tanımlaması kızgınlığın bir diğer nedenidir. Oysa Erdoğan’ın “Kürt sorunu” demesinin tek başına hiçbir politik anlamı yoktu. Süleyman Demirel de bir ara “Kürt realitesini” kabul ettiğini söylemişti. Aynı dönemde ayyuka çıkan gözaltında kayıplara, sokak infazlarına, faili meçhul cinayetlere, Kürt halkına yönelik kirli savaşa imza atma noktasında zerre kadar tereddüt göstermemişti.

Her sermaye hükümeti gibi AKP hükümeti de Kürt sorununda devlet politikasının uygulayıcısıdır. En son yapılan “Kürt sorunu yoktur terör sorunu vardır” açıklaması yeterince açıklayıcıdır.

Bildiride, “Milli kaynaklarımızın ve kuruluşlarımızın özelleştirme adı altında yabancılaştırılması gayretlerine son verilmelidir” sözleriyle son özelleştirmeler eleştiriliyor. TELEKOM, TÜPRAŞ vb. kuruluşların yabancılara satılmasından duyulan rahatsızlık dile getiriliyor. Onlara göre bu işletmeler devlette kalmalıdır. Bildiri, yerli ya da yabancı tekellere satılsın, özelleştirmeden en fazla zarar gören, işsizliğin ve sefaletin kör kuyusuna itilen işçi ve emekçiler hakkında ise hakkında tek kelime etmiyor. İşçi sınıfının mücadele ile elde ettiği kazanımlarının bir bir gaspedilmesinden hiç bahsedilmiyor. Zira işçi ve emekçiler bu imzacı kafatasçıların umrunda değiller.

Bildiride; “Eğitim hayatında, Türk gençlerinin ve çocuklarının vatanına, milletine, milli değerlerine ve kültürlerine bağlı, yüksek standartlarda ve çağdaş anlayışa sahip nesiller olarak yetişmelerini sağlayan düzenlemeler yapılmalıdır” deniliyor.

Resmi ideolojide ırkçılığın adı Türk milliyetçiliğidir. Kürtler’in “dağ Türk”ü olduğu, Kürtçe diye bağımsız bir dilin bulunmadığı yönündeki inkarcı, Kürt halkını yok sayan argümanlar sürekli olarak kullanılmaktadır. Bildiriye imza atanlar, Kürt dilinin eğitim ve öğretim dili olarak kullanımı ve Kürt kültürünün geliştirilmesi konusunda sermaye hükümetini uyarıyorlar. Katı ırkçı-asimilasyoncu eğitim sisteminin zaafa uğratılmasının yaratacağı sakıncaları sıralıyorlar.

Faşist demagoji ve hezeyanlar aldatıcı olmamalıdır.

Özelleştirmelere, emperyalizme, Kürt halkının imha ve inkarına karşı tutarlı ve etkili bir mücadele ancak işçi sınıfının mücadele alanına çıkmasıyla, tüm bu istemleri uğruna mücadeleyi sermaye devletini yıkma hedefine yöneltmesiyle verilebilecektir.

------------------------------------------------------------------------------------------

YTÜ Mimarlık Fakültesi’nde ilk etkinliğimizi ‘Kentsel Dönüşüm’ üzerine gerçekleştirdik...

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde üniversiteler genelinde karşılaştığımız yabancılaşma ve yalnızlaşmaya karşı alternatif bir etkinlikler alanı yaratmak istemekteyiz. Bu nedenle her öğrencinin katılabileceği, tartışabileceği, katkıda bulunabileceği bir alan oluşturarak başlattığımız çalışmalarımızda, bugün için ‘kentsel dönüşüm’ kapsamında yoğunlaşan saldırıları teşhir etmek ve bu projeler arkasında yatan gerçekleri anlatabilmek, tartışabilmek ve tartıştırabilmek gibi bir kaygı içindeyiz. Ve bu kaygıyla her hafta gerçekleştirmeyi düşündüğümüz etkinliklerin ilkinin bu bilgilendirmeyi sağlayacak bir panel olmasını istedik.

1 Aralık günü Y.T.Ü. Mimarlık Fakültesi’nde “kentsel dönüşüm” konulu panel, Mimarlık Fakültesi Cep Sineması’nda gerçekleştirildi. Panele, Mimarlar Odası’ndan Mimar Mücella Yapıcı konuşmacı olarak katıldı. Konuşmasında İstanbul’a, artık dış borç yükü altında daralan Türkiye ekonomisi için, para kaynağı olarak bakıldığını, İstanbul’un ucuz iş gücü kaynağı Asya ile tüketim yeri olan Avrupa arasında bir köprü görevi gördüğünü, sanayiden ve ticaretten kopartılarak hizmetler kenti haline getirilmek istenerek, sermayedarlar için bir konaklama yeri olma misyonu yüklendiğini ifade etti. Son günlerde sıkça duyduğumuz Dubai kulelerinin, Haydarpaşa ve Galataport projelerinin kentsel dönüşüm projeleri olarak sunulup, buraların sermayeye peşkeş çekildiğini vurguladı.

1 Aralık günü gerçekleşen paneli, aynı hafta içerisinde fakülte içersinde yaygın bir çağrısını yapabilmek için çeşitli araçlarla destekledik. Mimar Behiç Ak’ın kentsel dönüşüm konulu karikatür sergisini 5 Aralık gününden itibaren fakülte koridorunda sergiledik.

İki hafta öncesinden itibaren hazırlamaya başladığımız, mimarlık ve kentsel dönüşümle ilgili makalelerin, gazete küpürlerinin bulunduğu düzenli panomuzu, o hafta için panelin iletişim aracı olarak kullandık. Afiş çalışması ve el ilanlarıyla panelin duyurusunu yaygın olarak yaptık. Mimarlık öğrencilerinin “Kentsel dönüşüm” üzerine sunulan projeler hakkındaki fikirlerini alabilmek ve bu çalışmaya katılması yönünde çağrı yapmak amacıyla kamera çekimleri gerçekleştirdik. Ayrıca bu röportajları panelin başında, hazırladığımız bir gösterimle sunduk.

Yaklaşık 60 kişinin katıldığı panel ilgiyle karşılandı. Sunum, öğrencilerin sorduğu sorular çerçevesinde şekillendi. Panelden sonra çalışmaya katılmak isteyen öğrencilerle sohbet ettik.

 Panel, mimarlıktaki çalışmalarımız kapsamında gerçekleştirdiğimiz ilk etkinlikti. Bu etkinlikleri desteklemek için düzenli olarak hazırladığımız panonun dışında, etkinliğin konusuna göre haftalık sergi yapmaktayız. Bundan sonrası için her Perşembe panel, sohbet, sinema gösterimi tarzı etkinliklerle mimarlık koridorlarında alternatif mekanlar oluşturmak istemekteyiz. Bu doğrultuda önümüzdeki haftalarda yeni etkinlikler düzenlemeye devam edeceğiz.

 YTÜ’den Mimarlık öğrencileri