9 Şubat 2007 Sayı: 2007/05(05)

  Kızıl Bayrak'tan
   Tırmanan bölgesel gerici savaş karşısında güncel devrimci görevler
  “Derin devlet” tartışmaları neye hizmet ediyor?
  DİSK ve 2007!
  Merkez Bankası Başkanı uyardı, Türk-İş ağalarına peşreve çıkmak şart oldu!..
Birleşik Metal-İş ve “ulusal çıkarlar”
Kadınlara yönelik etkinlikler ve 8 Mart çalışmalarından...
Ücretsiz, nitelikli kreş istiyoruz!
 Hrant’ın katili sermaye devleti!
  Güçlü politik ve örgütsel bir hazırlıkla 8 Mart’ı ve baharı kazanmaya!
  Dünyadan...
  Emperyalistler Ortadoğu’dan defolsun!
  Eğitim-Sen Program Kurultayı üzerine notlar...
  Sermayenin kasasında “bilim insanlığı”
  İstanbul’da Devrim Okulu tartışmaları
  Bertold Brecht (10 Şubat 1898- 14 Ağustos 1956): Proleter sanatın çalışkan işçisi... - A Aras
  Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz!
  Bir cinayet ve ortaya çıkardığı gerçekler -
M. Can Yüce
  Günlük Kızıl Bayrak sitesi Ocak ayı rakamları:
  Basından...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Güçlü politik ve örgütsel bir hazırlıkla 8 Mart’ı ve baharı kazanmaya!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün ön günlerindeyiz. Komünistler açısından 8 Mart, 1 Mayıs vb. gündemler bir günle sınırlı “kutlama”lar değildir. Sınıfı ilgilendiren tarihsel mücadele günlerini kutlamak, komünistler açısından, güncel gelişmeler ışığında yoğunlaştırılmış bir çalışma anlamına gelir. Burada amaç ve hedef; böyle bir çalışma ile tarihsel günleri en anlamlı mesajları ile birlikte emekçilerin gündemine taşımak, bunu da bu günlerin anlamı ile dönemin sorunları arasında sağlam köprüler kurarak yapmak, böylece ikisini birarada sınıfın ve emekçi kitlelerin bilincini ve örgütlenmesini ilerletmenin etkili bir dayanağı olarak kullanmaktır.

Gündemdeki 8 Mart’a da bu temelde yaklaşıyoruz, sınıf devrimcileri olarak hazırlıklarımızı bu doğrultuda yapıyoruz.

“Baharı kazanmak”, “baharı devrimcileştirmek” şiarları somut karşılığını; baharın ilk adımı olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne yoğunlaşmış bir kitle çalışması yürütmekle, 8 Mart’ın gündemlerini ve taleplerini emekçilere taşımakla, özünde siyasal sınıf çalışmasının temposunu yükseltmekle ve elbette bu temelde mücadele alanlarına kitlesel katılım sağlamayı hedeflemekle bulacaktır.

Bu yıl nispeten erken bir tarihte 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü hazırlıklarına başlamış bulunuyoruz. Bu hazırlık çerçevesinde karşımızda iki önemli görev durmaktadır.

Birincisi, her geçen gün daha da yetkinleşen siyasal çalışmamızı daha da geliştirmek, faaliyetimizi daha da büyütmek görevidir. Zira emperyalist saldırganlığın tırmandığı, devletin şovenizm zehirini kusmaya devam ettiği, emekçilerin her türlü hak ve özgürlüklerinin elinden alındığı bir süreçten geçiyoruz. Sınıf çelişkilerinin daha da keskinleştiği bu süreçte, işçi ve emekçilerin sermaye düzenine karşı öfke ve tepkisini örgütlemek, acil bir görev olarak duruyor karşımızda. Bir yandan içte ve dışta yaşanan siyasal gelişmeler, diğer yandan sınıfın karşı karşıya kaldığı çok yönlü saldırılar devrimcilerin ve komünistlerin omuzlarına çok yönlü görevler yüklemektedir. İşçi sınıfının mücadelesinde tarihsel öneme sahip 8 Mart’la başlayan süreç, deyim uygunsa, tüm yılı da belirleyecek olan bahar sürecine güçlü bir müdahalenin imkanlarını da taşımaktadır içinde.

İkinci nokta ise daha özeldir ve daha çok bize özgüdür. Bu, bir süredir örgütlü adımlarını attığımız emekçi kadın çalışmasını bu vesileyle geliştirmek ve güçlendirmek, bu amaç ve kaygıyı belirgin bir biçimde gözeten bir bakış açısıyla hareket etmektir. Bu hedef doğrultusunda gündemdeki 8 Mart’ı olanaklı olduğunca etkili bir kaldıraç olarak değerlendirmek gerekmektedir.

Sınıf içerisinde emekçi kadın çalışmasını büyütmek!..

“Bütün kurtuluş hareketlerinin deneyimlerinden biliyoruz ki, bir devrimin başarısı, kadınların ona hangi ölçüde katıldığına bağlıdır.” “Kadınlar olmaksızın hiçbir gerçek kitle hareketi olamaz.” (Lenin)

Her fırsatta dile getirilen bu temel gerçeğe rağmen, emekçi kadınlara yönelik özgül çalışmamız halen ciddi yetersizlikler taşıyor. Geride kalan son birkaç yıla baktığımızda, siyasal çalışmamızın yürüdüğü bir dizi alanda emekçi kadınlara bir yönelim sağlanmış, kadınların örgütlenmesi doğrultusunda hayli anlamlı adımlar da atılmıştır. Bunun da sağladığı birikim ve deneyimle bugün halen yerel çalışma alanlarımız üzerinden farklı düzeylerde özgün çalışmalar yürütüyoruz ve bu çalışmayı gitgide daha planlı ve örgütlü bir yapıya kavuşturuyoruz.

Yine de bu çalışma henüz kendi içinde yeterli bir bütünlüğe, sistematiğe ve ortak politik zemine oturtulabilmiş değildir. Bu, sürmekte olan emekçi kadın çalışmamızın halihazırdaki en temel eksikliğidir.

Dolayısıyla 8 Mart çalışması, emekçi kadınlar içerisinde yürüteceğimiz çalışmanın şekillenmesi, ortak ve bütünsel bir politik hatta ve kendi güçlerine kavuşabilmesi açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Bu da kendi içinde yapılacak güçlü politik hazırlık ve pratik çaba ile, halihazırdaki çalışmanın bu yönde daha da güçlendirilmesiyle olanaklı olabilir ancak.

Bugün genel siyasal sınıf çalışmamızın yarattığı, küçümsenemeyecek bir kadın ilişki ağımız var, bunu biliyoruz. Bu güçler, emekçi kadınlara yönelik özgül bir çalışmadan çok genel sınıf çalışmasının ürettiği güçlerdir ve bunun böyle olması bir yerde olağandır da. Fakat ilkin, bunu etkili bir özgül kadın çalışması ile besleyip güçlendirmek; ve ikinci olarak, tam da bu amaç doğrultusunda, mevcut emekçi kadın potansiyelini özgül bir kadın çalışması için örgütlü ve planlı bir biçimde seferber edebilmek gerekmektedir. Bu birikmiş güçleri ilk elden toparlamak, özgül bir kadın çalışmasının ihtiyaçları doğrultusunda hızla eğitmek, geniş ve yaratıcı bir inisiyatifle bu çalışmaya pratik olarak yönelmelerini sağlamak gerekmektedir. Emekçi kadınlara kendi özgül talepleri üzerinden seslenen yoğunlaşmış bir kitle çalışması yürütmek, bu aynı çabanın öteki bir temel önemde yönüdür. Bu yapılmaksızın, bu çizgide planlı bir yönelime girişmeksizin, eldeki güçlerin eğitimi ve seferberliği için de amaca uygun bir zemin yakalanamaz. Bu yapılabildiği ölçüde ise, çalışmanın taşıyıcısı olabilecek güçler hızla çoğalır, yetenek ve deneyimleri gelişir, çalışma alanları bugünkü darlığı kırarak belirgin biçimde genişler.

Bugün halen ağırlıklı olarak işçi kadınlara ve siyasal çalışma yürüttüğümüz emekçi semtlerindeki ev kadınlarına yönelik bir faaliyet yürütüyoruz. Emekçi semtlerindeki ev kadınlarına yönelik faaliyet, hem kadınlara daha rahat ulaşmak ve hem de daha hızlı sonuç almak bakımından kuşkusuz halen daha avantajlıdır. Ancak asıl olarak işçi kadınlara, atölyelere, fabrikalara yönelme noktasında ısrarlı olmayı, sürekli ve sonuç alıcı bir faaliyet yürütmeyi temel almalıyız. İşçi kadınlara yönelik çalışma kuşkusuz kendi içinde bir dizi zorluğu barındırmaktadır. Ancak işçi kadınların üretim sürecinin bir parçası olması, bunun doğal bir sonucu olarak da bağımsız davranabilme potansiyeli taşıması, siyasal müdahaleye daha açık bir zeminin varlığını gösterir. Ancak işçi kadınlara sürekli ve sistemli bir faaliyeti taşıdığımızda, var olan zincirlerin de kırıldığı görülecek, yılların ezilmişliği ve baskısı karşısında zincirlerini kıran emekçi kadınların da mücadelede konumlanışı çok daha farklı olacaktır.

Bugün, somut gündemlerimiz ve taleplerimizle, her türlü aracı etkin ve yaygın kullanarak 8 Mart’a hazırlanmamız gerekmektedir ve halen bunu yapıyoruz. Ancak asıl önemli olan, emekçi kadın çalışmasında 9 Martlar’a bir birikim ve deneyim bırakabilmektir, çalışmayı bu bakış açısıyla, bu amaca dayalı bir çizgide ilerletebilmektir.

Somut gündemlerimiz ve taleplerimizle sürece yüklenmeliyiz

“Taleplerimiz, burjuva düzeni içinde zayıflar ve hakları ellerinden alınmışlar olarak kadınların yakıcı ihtiyaçlarından ve rezilce alçaltılmalarından çıkardığımız pratik sonuçlardır. Bu sonuçları çıkarmakla, bu ihtiyaçları bildiğimizi, kadının aşağılanmasını ve erkeğin ayrıcalıklı olduğunu hissettiğimizi ispatlıyoruz. İşçi kadını, işçinin karısını, köylü kadını, küçük adamın karısını ve evet mülk sahibi sınıfların kadınlarını bile bazı açılardan ezen ve ıstırap çektiren her şeyden nefret ettiğimizi, evet nefret ettiğimizi ve ortadan kaldırmak istediğimizi ispatlıyoruz. Burjuva toplumundan, kadınlar için talep ettiğimiz haklar ve toplumsal önlemler, kadınların durumunu ve çıkarlarını anladığımızın ve bunları proletarya diktatörlüğü altında hesaba katacağımızın kanıtıdır…” (Lenin’den aktaran Clara Zetkin, Lenin’den Anılar, Kadın Sorunu Üzerine içinde, İnter Yayınları)

Lenin’in sözlerini, kadınlara yönelik özgül çalışmanın ruhunu ve bunun somutlanması olarak da kadınların özgül istemlerine dayalı bir çalışmanın önemini açıklıkla ortaya koyduğu için aktarmış oluyoruz. Emekçi kadınları, kapitalist sömürü, baskı, eşitsizliğe karşı mücadeleye çağırdığımız bu 8 Mart’ta da işçi ve emekçi kadınların özgül ve acil istemlerine gerekli önemi vereceğiz, bunları her yolla ve olanaklı olduğunca güçlü bir biçimde ileri sürüp savunacağız.

Bugün için bu istemlerin başında, işçi kadınların çalışma yaşamının kuralsızlıkları karşısında yaşadığı sorunlar geliyor. Yeni iş yasasının ardından bir dizi başka kural ve uygulamayla birlikte esnek çalışmanın yaygınlaşması, işçiler için tam anlamıyla kölelik koşullarını doğurdu. Bundan elbette emekçi kadınlar da ve üstelik fazlasıyla nasibini aldı. Esnek çalışmanın sayısız uygulaması kadın işçileri erkek sınıf kardeşlerinden daha ağır biçimde etkilemektedir. Bu çerçevede zorunlu mesailer, gece çalışması ve sigortasız çalıştırma kadın emekçilerin yakıcı sorunları olarak karşımıza çıkmaktadır. Zorunlu dayatmaların yanısıra düşük ücretlere aranan bir nebzelik çözüm olarak da işçilerin fazla mesailerle nasıl bunaltığını biliyoruz. İşçi için gününün büyük bir bölümünü kapitaliste ayırmak anlamına gelen bu köleci uygulamanın kadınları daha ağır biçimde vurduğunu da. Zira erkek işçilerden farklı olarak günümüz toplumunda işçi kadınların iş dışında da ağır “yükümlülükler”i var. Uzun mesailerin ardından ev işleri ve çocuk bakımı, işçi kadınlar için hepten yorucu, yıpratıcı, tüketici bir hal almaktadır. Aynı durum gece çalışması için de geçerlidir. Yine sigortasız çalıştırmanın kadınlar içinde daha yaygın olduğu, bu açıdan büyük çoğunluğunun erkek işçilere nazaran sigortasız çalıştırıldığı da bir gerçektir.

“Zorunlu mesailer kaldırılsın, gece çalışması yasaklansın, sigortasız çalıştırma engellensin!” talepleri elbette kadın-erkek bütün bir işçi sınıfı için yakıcı olan istemlerimizdir. Elbette emeğin korunmasına yönelik olarak sınıfın bu türden acil istemlerini salt kadınlar için ileri sürmüyoruz. Fakat bu istemlerin kadınlar için özellikle önemli olduğunun da bilincindeyiz. Toplumumuzda tüketici ev işleri yükünün ve çocuk bakımı sorumluluğunun halen kadının omuzlarında bulunması gerçeği, sözkonusu uygulamaları kadın için daha da ağırlaştırmakta ve dolayısıyla buna yönelik istemleri onlar için daha önemli kılmaktadır.

Çocuk bakımı gerçekte toplumsal bir sorumluluk olmasına rağmen, mevcut düzen ve onun bekçisi olarak devlet, bu yükümlülüğü tümüyle kadının omuzlarına yıkmıştır. Bu, kadının üretime olduğu kadar sosyal, politik ve kültürel yaşama katılmasının da en önemli engellerinden biridir. Bu sorumluluğun bu düzen altında kısmen olsun hafifletilmesini, bunun için de devlet bütçesinden ve kapitalistlerin kasasından buna pay ayrılmasını sağlamak önemli bir görevdir. “Tüm emekçi semtlerinde ve işyerlerinde ücretsiz, nitelikli kreşler açılsın!” acil istemi bu amaca yöneliktir ve emekçi kadınlar için önemi büyüktür.

Öte yandan, bugün azımsanmayacak oranda kadın çalışma yaşamının bir parçası olmakla birlikte yine de halen kadınların ezici çoğunluğunu ev kadınları oluşturmaktadır. Görevleri ev işleri ve çocuk bakımı olarak tanımlanan, bu doğrultuda gün boyunca sergilenen emeği ise hiç görülmeyen, beraberinde dört duvar arasında bunaltıcı ve köreltici bir yaşamın içine hapsedilen ev kadınları, ekonomik açıdan eşine bağımlıdırlar. Ev kadınları her türlü gelecek güvencesinden yoksun bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedir. “Tüm ev kadınları sigortalansın, sigorta primleri devlet tarafından ödensin!” talebi bu gerçeği hesaba katmakta ve dile getirmektedir. Ev kadınları arasında yürüteceğimiz çalışmada öne süreceğimiz istemler arasında bunun ayrı bir yeri olabilmelidir.

Daha da çoğaltılabilecek bu türden taleplere “8 Mart ücretli izin ve resmi tatil ilan edilsin!” talebini de eklemek durumundayız. 8 Mart’tı vesile eden bir emekçi kadın çalışması için bu özellikle gereklidir. İşçi sınıfının can bedeli direnişler ile kazandığı bu tarihsel gün resmi tatil günü olarak kabul edilmemesi anlamında halen yasaklıdır. Dolayısıyla 8 Mart üzerindeki yasağın kalkması, işçi sınıfının mücadelesinde tarihsel bir yere sahip böylesi bir günde kadın işçi ve emekçilerin taleplerini özgürce ifade edebilmeleri için 8 Mart’ın resmi tatil ilan edilmesi talebini yükseltmek gerekmektedir.

Araçların etkin ve yaygın kullanımı

Bu yıl 8 Mart hazırlık çalışmalarında emekçi kitlelere, özellikle de kadın emekçilere bildirilerle, ev ve fabrika toplantılarıyla, panel ve seminerlerle, afişlerle, imza metinleriyle, hazırlıkları halen devam eden 8 Mart bülteniyle seslenecek, çalışmamızı yerellerde gerçekleştireceğimiz kitle etkinlikleriyle birleştireceğiz. Nihayetinde son olarak, 8 Mart’ın tarihsel ve sınıfsal önemine uygun olarak devrimci güçlerle ortak düzenleyeceğimiz miting alanında yerimizi alacağız.

Tüm bu süreç boyunca propaganda araçlarını etkin ve yaygın bir şekilde kullanacağız. Emekçi kitlelerle, özellikle kadın kitleleriyle bire bir bağlar geliştirmek için yoğun çaba harcayacağız.

Tüm propaganda araçlarını ve materyallerimizi etkin ve yaygın bir biçimde kullanabilmeliyiz. Özellikle de imza metinlerinin kullanımına daha fazla ağırlık vermeliyiz. Zira taleplerimizin ifade bulduğu imza metinleri sadece propaganda amacını taşımamaktadır. Bu metinleri somut talepler etrafında faaliyeti örgütleyen ve örgütlenmenin önünü açan bir araç olarak kullanabilmeliyiz. Örneğin, imza metinlerini taşıdığımız herhangi bir işletmede zorunlu mesai uygulaması varsa, zorunlu mesailer yasaklansın talebini ete kemiğe büründürmek doğrultusunda çaba harcamalıyız. Ya da sigortasız çalıştırmanın yaygın olduğu bir alanda sigorta hakkının elde edilmesi doğrultusunda somut kazanımlar elde etmek hedefiyle çalışma yürütmeliyiz. Veya bir emekçi semtinde “kreş istiyoruz” talebinden yola çıkarak mahallede kreş açılması yönünde somut bir faaliyeti başlatabilmeliyiz. Özetle, imza çalışmamızı bu taleplerin desteklenmesinin ötesine geçirebilmeli, bu talepler doğrultusunda somut bir adıma dönüştürebilmenin imkanlarını zorlamalıyız.

Çalışmanın somutlanmasını ve süreklileşmesini sağlayacak bu adımlar, 8 Martlar’dan 9 Martlar’a daha güçlü adımlarla yürümemizi kolaylaştıracaktır.

Örgütleyeceğimiz yerel kitlesel etkinliklerde mesajların güçlü verilmesi, etkin bir ön hazırlık yapılması ve teknik planda azami bir başarını sergilenmesine önem verilmelidir.

Zorlanma alanlarımızı aşmak için
güçlü bir müdahale kapasitesi

Değerlendirmemizin başında, 8 Mart çalışmamızın, aynı zamanda emekçi kadın çalışmamızı şekillendirmek ve büyütmek amacını taşıdığını söylemiştik. Açıktır ki, alınan mesafeye rağmen hala da çalışmanın başındayız. Çalışmayı örgütleyecek güçleri geliştirmek başta olmak üzere, emekçi kadınlara seslenme, dünyalarına girebilme, siyasallaştırma, çalışmanın aktif bir parçası yapabilme sorunu ile karşı karşıyayız.

Geniş bir çeper ağından bahsetmemize rağmen etkinliklerden eylemlere katılıma kadar hala da süren belirgin zayıflığını giderebilmek, ancak zayıflıkların üzerine kararlılıkla gitmekle olanaklıdır. 8 Mart’ı örgütleme sürecini bu bakışla ele almalı, emekçi kadın çalışmamızda yetkinleşebilmenin bir imkanı olarak en iyi bir biçimde değerlendirebilmeliyiz.

Bir diğer sorun alanımız ise, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü çalışması ile emekçi kadın çalışmasınının erkek yoldaşlarımıza da maledilebilmesidir. Ne kadar ağırlık taşıdığından bağımsız olarak, emekçi kadın çalışmasını kadınların sorumluluğu olarak gören eğilimler gözlenebilmektedir. Emekçi kadınlara yönelmek, örgütlemek, partinin toplam güçlerinin sorumluluğudur. Çalışmanın kendisine ilişkin yapılacak görevlendirme ve işbölümünde kadınların ağırlıklı bir rol üstlenmesi bu gerçeği değiştirmemekte, erkeklerin bu alandaki sorumluluğunu azaltmamaktadır.

Buraya kadar ifade ettiklerimizle bağlantılı olarak işaret etmek istediğimiz bir diğer nokta, çalışmanın örgütleyici güçlerine ilişkindir. Tüm güçlerimiz önümüzdeki süreçte tam bir disiplin, ciddiyet ve sorumlulukla davranabilmek durumundadır. Bahar sürecini güçlü bir şekilde karşılamanın yolu, öncelikle politik ve örgütsel hazırlıktan geçmektedir. 8 Mart’ın güçlü bir şekilde örgütlenmesi, peşisıra gelişecek süreçler için de belirleyici olacaktır.

8 Mart çalışmalarımız halihazırda emekçi kadın komiteleri ya da komisyonları üzerinden yürümekte, bu çalışmada kendi örgütlü güçlerimiz dışında çevremizdeki emekçi kadınlar da yer almaktadır. Çalışmanın parçası haline getirdiğimiz emekçi kadınların politik düzeyi düşünüldüğünde, kimi zorlanmalar yaşamaları kaçınılmazdır. Bu durumun kendisi daha fazla disiplin, kararlılık ve ısrarı gerektirmektedir. Çalışmaya kattığımız güçlere gerekli esnekliği gösterebilmekle birlikte somut görevlerle sürecin öznesi haline getirme doğrultusunda etkin bir çaba ortaya koyabilmeliyiz.

Baharı kazanmak 8 Mart’ı kazanmaktan geçiyor!

Zorlu bir dönemden geçiyoruz. Tüm bu zorluklara rağmen biriken güç ve imkanlarımız çalışma kapasitemiz her geçen gün büyütüyor. Baharı ve önümüzdeki süreci kazanmanın yolunun biriktirdiğimiz bu güç ve ve olanakları en iyi bir biçimde değerlendirerek 8 Mart’ı kazanmaktan geçtiği bilinciyle hareket etmeli, görev ve sorumluluklarımıza sımsıkı sarılmalıyız!