2 Kasım 2007 Sayı: 2007/42(42)

  Kızıl Bayrak'tan
   Egemenler sınır ötesi operasyon için Washington’dan icazet istiyor…
  Şovenistlerin sahte anti-emperyalizmi!
Savaş naraları eşliğinde “Cumhuriyet Bayramı”!
Faşist saldırılara ve tırmandırılan şovenizme karşı tepkiler...
Ekim Devrimi’nin 90. yılında sosyalizm en
güncel ve acil ihtiyaç olmaya devam ediyor!
Kürtleri kırma ve katliam provaları... - M. Can Yüce
  Telekom işçileriyle dayanışma eylemlerinden...
  Telekom greviyle dayanışmayı
yükseltelim!
  Şovenizm cereyanının gölgesinde BMİS Genel Kurulları...
  “Yeni” feodalite, “yeni” toplum, “yeni” hayat -
Yüksel Akkaya
  Cemaatçi/ “Hayırsever” kapitalizm kökleşiyor - Volkan Yaraşır
  Şovenizmin yalanlarına ortak olma!
  Şoven saldırganlık ve gençlik mücadelesi…
  Özgürlük ve eşitlik için,
emekçi kadınlar “bir adım ileri!”
  Dünyadan...
  Fado, Fiesta... Vatan, Millet, Sakarya!..
  Gelecek, özgürlük ve halkların kardeşliği için…
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Faşist saldırılara ve tırmandırılan şovenizme karşı tepkiler...

“Yaşasın halkların kardeşliği!”


Tuzluçayır’da halkların kardeşliği!

Ankara’da biraraya gelen devrimci ve ilerici güçler, 29 Ekim günü Tuzluçayır’da, yükseltilen şovenist dalgaya ve “sınır ötesi” operasyon çığırtkanlığına karşı eylem yaptı. Eylemde halkların kardeşliği şiarı yükseltildi.

Saat 18.30’da mahalle içindeki Süleyman Nazif İlköğretim Okulu’nun önünde buluşan kitle ortak pankartın arkasında yürüyüşe başladı. “Sınır ötesi operasyona hayır! Yaşasın halkların kardeşliği!” pankartının açıldığı eyleme 100 kişi katıldı.

Eylem boyunca kitledeki coşku hiç dinmedi. Öfke ve tepki dolu sloganlar ajitasyon konuşmaları eşliğinde yürüyüş boyunca sürdü. Tuzluçayır kavşağına gelindiğinde ortak basın metni okundu.

Açıklamada Kürt halkı üzerindeki baskı ve teröre değinildi. Faşist saldırıların devlet tarafından tezgahlandığı vurgulanarak, kirli savaşın tırmandırıldığı ifade edildi. Düzen güçlerinin ABD karşıtı söylemlerinin gericiliği teşhir edildi. Birleşik mücadele çağrısının yapıldığı açıklama halkların kardeşliği vurgusuyla sona erdi.

Açıklamanın ardından tekrar yürüyüşe geçildi. Mahalle içerisinde eylem sonlandırıldı. Eylem boyunca “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Katil ABD, işbirlikçi MGK!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Bijî bratîya gelan!” sloganları atıldı. Mahalle halkı eylem boyunca balkonlara çıkarak alkışlarıyla destek verdi.

Eylemi Alınteri, BDSP, DHP, EHP, ESP, AKA-DER, Odak, Partizan örgütledi.

Kızıl Bayrak/Ankara


Adana’da şovenizme karşı yürüyüş!

Son dönemde artan şovenist histeri dalgasına ve faşist saldırganlığa karşı biraraya gelen devrimci kurumlar halkların kardeşliği şiarını haykırmak ve kardeş Kürt halkıyla dayanışmak amacıyla 30 Ekim günü Şakirpaşa’da meşaleli yürüyüş gerçekleştirdiler.

Eylemin hazırlık çalışmasını yapan devrimciler bir gün önce yaka paça gözaltına alınmıştı. Kolluk güçlerinin saldırısına tok bir yanıtın verildiği mahallede yapılan eylem saat 18:00’de Pasaj durağı önünde “Irkçılığa ve faşizme karşı yaşasın halkların örgütlü mücadelesi!” pankartının açılmasıyla başladı. Yolun bir kısmının trafiğe kapatıldığı yürüyüş sırasında “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Eşitlik, kardeşlik, Kürt ulusuna özgürlük!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Faşizme karşı tek yumruk tek barikat!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları atıldı. Meşalelerle Sivaslı durağına kadar yüründü.

Halkların kardeşliğini yükseltme çağrısıyla sona eren basın açıklamasını Alınteri, BDSP, ÇHKM, DHP, ESP ve Mücadele Birliği örgütledi. Eylem sloganlarla sona erdi.

31 Ekim günü de devletin saldırıları sürdü. Sabah saatlerinde faşist saldırılara ve şovenizme karşı yaşasın halkların kardeşliği şiarını yükselten devrimci güçler yine kolluk güçlerinin saldırısına uğradılar. Alınteri, BDSP, ÇHKM, DHP, ESP, Mücadele Birliği tarafından hazırlanan afiş ve bildirilerle işçi ve emekçilere seslenen, aralarında bir BDSP çalışanının da bulunduğu 4 kişi polisin azgın saldırısı sonucu gözaltına alındı. Gözaltına alınan devrimciler, "polise mukavemet" ve "izinsiz bildiri dağıtmak" gerekçesiyle savcılığa çıkarıldılar.

Kızıl Bayrak/Adana


DTP saldırıları protesto etti!

DTP Bursa il örgütü 26 Ekim günü yaptığı basın toplantısıyla 21 Ekim günü yaşanan faşist saldırıları protesto etti. DTP İl Başkan Yardımcısı Suat Ertuğrul yaptığı açıklamada 21 Ekim günü DTP İl binası ve demokratik kurumlara, Kürt ailelerin ev ve işyerlerine saldırıldığını, Mustafakemalpaşa ilçesinde ise Balıkesir, Gönen, Bandırma ve Susurluk’tan ülkücü grupların getirilerek Kürtler’in oturduğu mahallelerin abluka altına alındığını ve aynı gün gelişen saldırılar sonucunda 3 kişinin yaralandığını söyledi. Saldırganların bulunup yargılanmalarının talep edildiği basın açıklamasına devrimci, demokrat kurumlar da katılarak destek verdi.

Kızıl Bayrak/Bursa


İkitelli’de halkların kardeşliği yürüyüşü...

Kürt halkına karşı yıllardır imha ve inkar politikalarıyla sonuç alamayan sermaye devleti, yeni bir şovenizm dalgasıyla saldırılarını tırmandırarak sonuç almaya çalışmaktadır. Bu saldırılara karşı ilerici ve devrimci güçler çeşitli eylemlerle tepkilerini gösteriyorlar. Bu eylemlerden biri de 27 Ekim günü İkitelli’de halkların kardeşliği şiarıyla gerçekleştirildi.

DTP, DHP, ESP, Mücadele Birliği ve Birleşik İşçi Derneği’nin gerçekleştirdiği eyleme Küçükçekmece BDSP de destek verdi.

Eylem meşaleli bir yürüyüşle başladı. Eylemde “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Kürdistan faşizme mezar olacak!”, “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganlar atıldı. 50 kişinin katıldığı eylem sloganlarla sona erdi.

Küçükçekmece BDSP


Eskişehir’de kurumlardan ortak açıklama!

28 Ekim günü Eskişehir Halkevi’nde DİSK, EBTO, EHP, EMEP, Halkevleri, İHD, KESK, ÖDP, TKP ve TMMOB adına ortak bir basın toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda kurumlar adına yapılan açıklamada şunlar söylendi: “Bizler aşağıda imzası bulunan örgütler olarak bugün burada, ülkemize ve halkımıza olan sorumluluğumuzun ve sevgimizin gereğini yerine getirmek için toplandık. Bizi kardeşlerimizden nefret etmeye davet edenlere, mahallelerimizi, sokaklarımızı kör bir şiddet ve korku ile kirletenlere, ülkemizi Ortadoğu’da bir kan ve nefret bataklığına sürükleyenlere karşı; inadına barış, inadına kardeşlik demek için toplandık” denildi. Ülkede yükselen şoven atmosfer sonucunda çeşitli kurumlara gerçekleşen saldırılara da dikkat çekilen açıklamada, süreç Maraş, Çorum katliamlarını önceleyen sürece benzetildi.


Mersin’de kurumlardan açıklama...

Mersin’de SDP İl binasında biraraya gelen SDP, ÖDP, EMEP, ESP, İHD, EKD, SEH, 78’liler Derneği, Halkevi ve KESK yükselen şovenist histeri atmosferi ve oluşan şiddet ortamını hedef alan bir açıklama yaptı. Açıklamada ülkede savaş rantından yararlanmak isteyen kesimlerin kargaşa çıkartmak istedikleri söylendi ve herkes duyarlı olmaya çağrıldı. Gelişen olaylarla beraber DTP ve SDP üzerindeki baskıların arttığına dikkat çekilen açıklamada toplumda bir Kürt-Türk çatışmasının körüklenmesinden kaygı duyulduğu ifade edildi.


Üniversite gençliğinden faşizme ve şovenizme karşı tepkiler...


Ege: “Faşizme karşı omuz omuza!”

23 Ekim günü Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan mitingden dönen bir grup faşist Edebiyat Fakültesi’nde devrimci öğrenci avına girişecek kadar pervasızlaştı. Akşam saatleri olmasından kaynaklı boş olan fakülteden tehditler savurarak uzaklaştılar.

24 Ekim günü ise 30-40 kişilik faşist grup öğle saatlerinde Edebiyat Fakültesi’ne küfürlerle geldi. Devrimci, demokrat öğrenciler faşist grubu sloganlarla karşılarken çevik kuvvet fakülte önüne yığınak yaptı. Karşılıklı atılan sloganların ve özellikle faşistlerin savurduğu küfürlerin ardından grup dağıldı.

Zincirlerinden boşalan faşistler devrimci öğrencilerin yükselttiği “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganlarıyla defedildi. Edebiyat Fakültesi’ndeki bekleyiş 25 Ekim günü de devam etti.


Cebeci’de halkların kardeşliği

Yükseltilen şovenist histeriye karşı Cebeci’de eylem yapan devrimci, ilerici güçler saat 12.00’de Eğitim Fakültesi’nde biraraya gelerek kantinleri dolaştı ve konuşmalar yaptı. 12.30’da ise kampüs girişinde basın açıklaması yapıldı.

Açıklamada, gençliğin işgal politikalarını desteklemediği vurgulandı. Son süreçte DTP binalarına, demokratik kurumlara ve Çukurova Üniversitesi’ndeki devrimci, demokrat öğrencilere yönelik planlı saldırılar lanetlendi.

Yürüyüşe 200’ü aşkın öğrenci katıldı. Eylemde “Tezkereye hayır!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Bıji biratiya gelan!”, “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganları atıldı. Coşkulu geçen eylem slogan ve alkışlarla tekrar Eğitim Fakültesi’ne yürünmesiyle son buldu.

Yürüyüşten iki saat sonra okula girmek isteyen üç Ekim Gençliği okurunun önü “Özel Güvenlik Birimleri”nce kesildi ve kimlik göstermeleri konusunda zorluk çıkartıldı. Yoldaşlarımız son dönemde kimlik uygulamasını meşrulaştırma çabalarını boşa düşürmek amacıyla kimliklerini göstermeyerek okula girmeye çalıştılar. Bunun üzerine ÖGB’ler fiziksel müdahalede bulundu. Bu sırada araya giren polisler ise yoldaşlarımızı yaka paça döverek gözaltına aldı. Polisin uyguladığı şiddet karakolda da sürdü. Yoldaşlarımız 26 Ekim günü serbest bırakıldılar.

Cebeci’de karşılaştığımız gözaltı terörü devletin, örgütlenen şovenizme, ırkçılığa karşı kardeşlik yürüyüşüne olan tahammülsüzlüğünün ifadesi olmuştur.

Cebeci Ekim Gençliği


ÇÜ’de saldırılara karşı yürüyüş!

Çukurova Üniversitesi’nde estirilen gerici dalgadan etkilenen ve faşistlerin organize ettiği mitingle “duygusal tepkileri”ni gösterenler, Çukurova Üniversitesi R1 derslikleri önünde oturan öğrencilere saldırmışlardı. Çevik kuvvetin saldırıyı başlatmasıyla beraber, tekbir sesleriyle fiili saldırı gerçekleşmiş, polisin sıktığı plastik mermilerle, coplarla onlarca öğrenci yaralanmıştı.

23 Ekim günü yaşanan saldırılar ertesi gün okulda yaygın bir faaliyet yürütülerek teşhir edildi, halkların kardeşliği şiarı her zamankinden daha güçlü haykırıldı. Okulun birçok yerine afişler asıldı, bildirilerle yaşanan süreç anlatıldı ve teşhir edildi. 25 Ekim sabahı afiş ve bildirilerle faaliyet devam ettirildi.

Tüm bu faaliyetlerin ardından 26 Ekim günü Fen Edebiyat Fakültesi önünden yemekhaneye kadar bir yürüyüş düzenlendi. Eylemde “Üniversitemizde bilim ve özgürlük düşmanlarını istemiyoruz! Yaşasın halkların kardeşliği!” pankartı açıldı. Yürüyüş kitlesel ve coşkulu geçti. Yaklaşık 300 öğrencinin katıldığı eylemde yemekhane önüne gelindiğinde basın açıklaması gerçekleştirildi.

“Faşizme karşı omuz omuza!”, “Polis defol, üniversiteler bizimdir!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Bıji bratiya gelan!”, “Üniversiteler bizimdir bizimle özgürleşecek!”, “YÖK polis, medya bu abluka dağıtılacak!”, “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek!” sloganlarının oldukça coşkulu atıldığı eyleme İHD de destek verdi. İHD adına yapılan konuşmada yaratılmaya çalışılan şovenist dalga mahkum edildi.

Açıklamaların ardından tekrar kortejler oluşturularak sloganlarla R1’e kadar yürüyüş sürdürüldü. Burada yapılan konuşmayla eylem bitirildi.

Eylem sırasında çevik kuvvet ve sivil polisler okula yığınak yaptı.

Yaşanan saldırıya rağmen üniversitemizde kitlesel bir eylem sürecinin örgütlenebilmiş olması oldukça anlamlıdır. Şovenist dalgaya ve faşist saldırılara karşı oluşan tepkinin bir örneğidir. Yaklaşan bir 6 Kasım süreci var. Şimdi bu dinamizm ve kitleselliğin 6 Kasım eylemlilikleriyle birbirine bağlanabilmesi, gençliğin geniş kesimlerine adım attırılabilmesi gerekiyor.

Çukurova Üniversitesi Ekim Gençliği


İnkar ve imha politikası cezaevlerinde de sürüyor!

Artık cezaevlerinde görüşte ve telefon hakkı kullanımı sırasında “Türkçe dışında bir dille” konuşmak yasak! Bugüne kadar değil miydi? Yasal olarak değildi, ama 10 ay önce çıkan ve cezaevi idarelerine sınırsız bir keyfilik tanıyan genelge ile birlikte fiili olarak engelleniyordu. Şimdi ise sermaye düzeni, dışarıda kirli savaş nidaları eşliğinde yürüttüğü şovenist saldırganlığı cezaevlerine de taşımak için yeni bir genelge ile “Türkçe dışında bir dilin” kullanımını yasakladı.

Türkçe dışında bir dil: Kürtçe!

F tipi cezaevlerine tebliğ edilen yeni genelgeye göre, bundan böyle tutsaklar, aileleri ile Türkçe dışında başka bir dille konuşamayacak. Genelge Türkçe dışında kalan bütün diller dese de aslında yasaklananın Kürtçe olduğu biliniyor. Şovenist saldırganlığın dizginlerinden boşaldığı günlere denk gelen bu genelge; Kürt halkının dili, kimliği ve topyekûn varlığı ile inkarının cezaevlerindeki yansımasından ibaret.

Genelgede “Türkçe bilmeyen” kişilere şartlı olarak ayrıcalık tanınıyor. Öncelikle tutsakların ya da ailelerinin Türkçe bilmedikleri “mahalinde yapılacak bir araştırma” ile tespit edilerek, belgelenecek. Yani Türkçe bilmeyenin Türkçe bilmediği ispatlanacak. Uygulama bununla da bitmiyor. Kişi Türkçe bilmediğini şayet ispatlamışsa, bu kez Türkçe bilmediği için cezalandırılacak. Cezalandırma yöntemi olarak da psikolojik saldırı araçları devreye sokulacak. Türkçe dışında bir dille yapılan bütün görüşmeler kayda alınacak... Bu kayıtlar incelenecek ve eğer suç teşkil etme “ihtimali” olan faaliyetler için kullanılmadığına kanaat getirilirse görüşmeler bu dilde sürdürülebilecek. Yok eğer, suç teşkil etme “ihtimali” olduğu kanaati oluşursa o dilde konuşmalar ve ilgili kişi ile görüş yasaklanabilecek. Buradaki suç işleme ihtimalini tespit edecek olan ise cezaevi idareleri!

12 Eylül uygulamalarının üstü örtülü bir tekrarı!

Yeni olarak lanse edilen genelge esasında 12 Eylül’ün ardından cezaevlerinde uygulanan yasaklardan birinin yeniden ama sözde yumuşatılarak gündeme getirilmesi. 12 Eylül’ün ardından cezaevlerinde “Kürtçe” konuşmak yasaklanmıştı. Genelgenin 12 Eylül’ün ilgili genelgesinden tek farkı, bu kez bir istisna içermesi ve sözünü 12 Eylül’e göre daha yumuşak söylemesi. Yani doğrudan Kürtçe denilmemesi, bütün dilleri yasaklaması...

Sermaye düzeni geniş çaplı bir inkar ve imha saldırısı başlatmış durumda. Bunun gerek içeride gerekse dışarıda yansımaları görülüyor. Bu saldırıların hedefinde ise başta Kürt halkı olmak üzere bütün devrimci ve demokrat güçler bulunuyor.

Dışarıda bu politikalar “Kürt öldürmenin meşrulaştırıldığı”, “demokrat kurumların basılmasının teşvik edildiği”, “halkların kardeşliğini isteyenlere azgınca saldırıldığı” bir zeminde yürürken, içeride de Kürtçe’nin yasaklanmasını, çok yakın zamanda cinayete yasal kılıf yaratılması izleyecek. Zira cezaevi idaresine tutsakları ikazsız “vurma hakkı” tanıyan yeni bir genelge kapıda. Söz konusu genelge kabul edilirse, “hücresinden kaçma girişiminde” bulunan tutsaklara “ikazsız” ateş açılabilecek!

Sermaye düzeni içerisiyle-dışarısıyla topyekûn bir savaşa hazırlanıyor. Sermaye düzeninin hesaplarını boşa çıkartma, bir kez daha oynanan bütün bu kirli oyunları bozma görevi önümüzde duruyor.