23 Kasım 2007 Sayı: SYKB 2007/01(45)

  Kızıl Bayrak'tan
   Faşist–şovenist cendereyi parçalamak için!
  DTP’ye kapatma davası...
İnkar ve imha politikasına zorunlu
Amerikan tadilatı!
2. Tersane İşçileri Kurultayı’na hazırlanıyoruz...
Telekom greviyle sınıf dayanışması büyüyor!
İşçi ve emekçi hareketinden...
  Kızıl Bayrak’a yeniden toplatma ve yayın yasağı!
  Sermayenin “Mesleki Eğitim Planları”nın
geçmişi, bugünü ve yarını
  20. Yılında Komünist Hareket...
  Emperyalist/siyonist güçlerin yeni bir seremonisi: “Annapolis Konferansı”
  Savaş kundakçıları gerici Pakistan rejimini
dizayn ediyor!.
  Dünyadan...
  İran ve yaptırımlar
Abu Şehmuz Demir
  Mirabeller’den Haticeler’e özgürlük
mücadelesi sürüyor!
  Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü etkinliklerinden...
  Ekim Gençliği’nin “Yalanlarınızı da alın gidin!” kampanyası sürüyor…
  Kürdistan cephesinde durum... - M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Unakıtan Özelleştirme İdaresi’ni de özelleştirecekmiş!

Yolsuzluk, soygun ve yağmada sınır tanımıyanların arsızlığı!

60. hükümetin öncelikli işlerinin başında özelleştirme saldırısı geliyor. Hükümet satılmadık kamu kuruluşu bırakmak istemiyor. Ülke kaynaklarının uluslararası ve yerli tekellere peşkeş çekilmesi, onbinlerce kişinin işten atılması ve işletmelerin haraç-mezat elden çıkartılması anlamına gelen özelleştirme saldırısında sermaye devleti son derece pervasız. Sermaye hükümeti hiçbir engel tanımadan İMF’nin çizdiği rotada ilerliyor.

Ancak, özelleştirme saldırısını sürdürürken yalanlara başvuruyor, kitleleri yanıltma ve yer yer ikna etme yöntemlerini kullanıyorlar. Yaptıklarını da büyük bir arsızlıkla savunuyorlar. Bunun baş mimarı ise Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’dan başkası değil.

Adı yolsuzluk, rant ve rüşvetle anılan Kemal Unakıtan yüzsüzlükte de sınır tanımıyor. Özelleştirmenin hararetli savunucusu olan, “babalar gibi satmakla” övünen Unakıtan şimdi de tam bir tüccar edasıyla satılacak yerlerin listesini çıkarıyor.

Geçtiğimiz günlerde iki yıl önce özelleştirilen Seydişehir Eti Alüminyum Fabrikası’nda inceleme yaparken konuşan Unakıtan, PETKİM’i, TEKEL’i, otoyolları, köprüleri, şeker fabrikalarını özelleştirdikten sonra geriye özelleştirilecek bir yer kalmayacağını dile getirdi. Dahası dalga geçercesine, Özelleştirme İdaresi’ni de özelleştireceğini söyledi.

Bu denli pervasızca konuşan Unakıtan, sermayenin sözcülüğünü yapan, soygunculukta, yağmada, talanda, rüşvette sınır tanımayan bir burjuva. Bugüne kadar “rahat” ve “umursamaz” ifadeleriyle dikkat çeken Unakıtan’ın her icraatının altından kirli işler ve ilişkiler çıkıyor.

* Unakıtan’ın kendini en çok tartıştırdığı konuların başında Galataport ihalesi geliyor.

İsrail sermayesinin önde gelen temsilcilerinden Sami Ofer’in liderliğindeki konsorsiyumun Galataport’u ucuza kapattığı bu ihalede Sami Ofer’ın en büyük destekçisinin Unakıtan olduğu belgelerle ortaya çıktı. Tartışmanın büyümesinin ardından Galataport’un satış işlemi iptal edildi. Unakıtan bu gelişmeler karşısında hiçbir şey olmamış gibi davrandı. Galataport ihalesinden Türkiye’nin kazançlı çıktığını savunmaya devam etti. Ardından Unakıtan’ın bu ihaleden pay aldığı ortaya çıktı.

* Unakıtan’ın adı kaçak villa yapımında da geçti. Unakıtan’ın İstanbul Çavuşbaşı’nda bulunan villası için alınan yıkım kararı tam sekiz yıl boyunca uygulanamadı. Üsküdar’daki kaçak villası da üç kez mühürlenmesine rağmen yıkılmadı. Üstelik İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kararıyla yeni bir villa yapma hakkını kazandı. Ama Unakıtan “Çocuklarım rahat etsin diye imar iznini bekliyorum” diyecek kadar da arsızlaştı.

* Ülkede yaşanan kuş gribi sonrası belki de en kârlı çıkan Unakıtan ailesi oldu. Kuş gribinin ardından bir yasayla “mağdur” işletmelere teşvikler ve vergi indirimleri gündeme getirildi. Böylelikle “oğulları için yasa çıkartan bakan” adını da hak etti.

* Yine çocukları için bir yönetmelik daha çıkardı. Yumurta tüketen kuruluşlara %20 oranında pastörize yumurta kullanma zorunluluğu getirildi. Bu yönetmelik çıktıktan sonra Abdullah Unakıtan pastörize ve likit yumurta piyasasının tek hakimi haline geldi.

Unakıtan’ın sicili bunlarla sınırlı değil. O, kendi çıkarı için her şeyi yapan, hükümette olmanın imkanlarını sonuna kadar kullanan, ama bunu en kirli ilişkiler içerisinde gerçekleştiren simalardan biridir. O, bu düzenin en bozulmuş ve kokuşmuş kimliklerinden birisidir.

Unakıtan rahat rahat konuşuyor. “Babalar gibi satmaktan”, “özelleştirme idaresini özelleştirmekten”, “parayı veren düdüğü çalar, kârlı kârsız ne varsa satacağız” demekten hiç çekinmiyor. Ancak bu pervasızlığın bir sınırı var. O sınır da işçi sınıfının tarih sahnesine çıkması, devrimci sınıf mücadelesini yükseltmesidir. O zaman Kemal Unakıtan gibi asalaklar hak ettikleri yeri bulacaklardır!

AKP sessiz sedasız sosyal güvenlik yasasını değiştiriyor!

22 Temmuz seçimlerinde %46.7 gibi büyük bir oy oranıyla yoksul emekçilerin desteğini alan AKP hükümeti peş peşe uyguladığı zamlar yetmezmiş gibi Sosyal Sigortalar ve sağlık sigortasında değişiklik çalışmalarına başladı. AKP hükümeti yıllardır uyguladığı sosyal politikalarla emekçileri dilenci toplumu haline getirdi. Kamu işçisine ve emekçisine bir yandan sefalet ücretlerini dayatırken diğer yandan da sendikal örgütlülüklerini dağıtmak için türlü oyunlar çevirdi. Yazın THY işçisine tehditler yağdıran AKP, bugün benzerini TELEKOM işçisine de yapıyor.

Bir süreden beri devlet, STK’ları, siyasi partileri, faşist çeteleri eliyle toplumu savaş histerisine boğdu. Kürt halkına karşı tam bir devlet terörü uygulanıyor. Böyle bir ortamda AKP hükümeti işçi ve emekçilere yeni saldırı yasalarını hazırlamakta hiç vakit kaybetmiyor.

İMF ve sermaye çevrelerinin isteği doğrultusunda 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda bir takım değişiklikler planlanıyor. Böylece işçilerin kazanılmış pek çok hakkı tırpanlanmış olacak.

Yasa taslağına göre sigortalı yeni doğan bebeği için 6 ay boyunca alınan emzirme ödeneği halen yürürlükte olan yasaya göre brüt asgari ücretin üçte bir oranında düşürülüyor. Yani önceden brüt 195 YTL olan emzirme ödeneği 58,5 YTL’ye düşecek.

Yasada yapılacak diğer bir değişiklik ise ölen SSK’lının ailesine ilişkin. Erkek çocuğuna yapılan evlenme yardımı kesilip, sadece dul ve yetim aylığı alan kız çocuğuna yardımda bulunulacak. Yetim aylığı alan kız çocuğuna aldığı aylığın 12 katı tutarı para verilecek.

Yapılacak diğer bir değişiklik ise SSK’lıların yatarak tedavilerinde SSK katılım payı alınmasını öngörüyor. Sigortalılar hem tedavi masraflarının %1’i kadar para, hem de kendisi için kullanılan araç ve gereçler için %10 ile %20 arasında katılım payı ödeyecekler. Böylece SSK’ya bağlı hastanelerde ücretsiz tedavi dönemi kapanıyor. AKP hükümeti, faşist, dinci propagandayla uyutulmaya çalışılan işçilerden, yapılacak değişikliğe karşı bir tepkinin doğmayacağını çok iyi hesapladığı için bütün saldırıları bu dönem gönül rahatlığı ile geçirebiliyor.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’ndaki değişikliğin devamı bitmiyor. Diğer bir değişiklik bazı meslek gruplarında fiili yıpranma süresi olarak bilinen “fiili hizmet süresi zamlarına” ilişkin. Mevcut değişiklik bu zammı ortadan kaldırıyor. Geçmiş yasada tehlikeli ve yıpratıcı mesleklerde çalışanların erken emekli olmalarını sağlayan, çalıştıkları her yıl için 90-180 gün arasında primlerine ek ödemeler yapılıyordu. Bu prim gün sayısı zammından, bazı meslek grupları yeni yasa taslağında çıkartılmış, kimi meslek gruplarında prim indirimine gidilmiştir.

Tabiî ki AKP hükümeti, devletin polisi, askeri, MİT çalışanlarının haklarına hiçbir şekilde dokunmuyor. Sadece çalışan milyonlarca emekçiyi mezarda emekliliğe mahkum ediyor. S

SSK yasası ile birlikte milletvekillerini ihya edecek madde de geçecek. İşçiye mezarda emekliliği reva gören milletvekilleri, kendilerini erken emekli edecek yasayı ihmal etmemişler. Yasa taslağında eski genç ve işsiz vekiller, emekli olmak için prim gün ve sayılarını dolduramayan eski vekiller, çalışmıyorlarsa, Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan her ay 1479 YTL’nin üzerinde emekli aylığı alacaklar. Düşünün ki, en fazla 4 yıl mecliste kalmış bir vekil, yaşı 25 olsa da, kendisine ömür boyu maaş bağlanabilecek.

Bir işçinin sigortalı olarak çalışıp emekli olabilmesi için 25 yıl çalışması gerekirken bir milletvekilinin birkaç yıl mecliste yer alması yetebiliyor.

İşçi sınıfı bu ölü toprağını üzerinden atmak zorunda. Geçmişte medet umduğu partiler nasıl sermaye için çalıştıysa, bugün umut bağladığı AKP hükümeti de işçi sınıfının kuyusunu kazmak için elinden geleni yapıyor. İşçi sınıfının artık kaybedecek bir şeyi kalmamıştır. Ama kazanacağı bir dünya var. Sınıfsız sömürüsüz bir dünyada yaşamayı işçi sınıfı çoktan hak etti. Bugün böyle bir dünya işçi sınıfının ihtilalci komünist partisiyle yaratılabilir.

Bu sömürücü düzeni yıkmak için daha fazla işçi devrimci saflara.