11 Nisan 2008 Sayı: SİKB 2008/15

  Kızıl Bayrak'tan
  Uzlaşma yok, mücadele sürüyor!
  SSGSS saldırısına karşı mücadelenin
imkanları ve görevler
Onbinlerce işçi ve emekçi Kadıköy’de haykırdı!
6 Nisan mitingi tabanın mücadele azminin göstergesidir!
Krize karşı tek etkili önlem sınıf mücadelesini yükseltmektir!
AKP’nin düzen içi çatışmada yeni taktiği “daha fazla demokrasi”
  Birleşik, kitlesel ve devrimci bir 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için!..
  TKİP II. Kongresi kapanış konuşması... / 1
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Faşizme karşı omuz omuza! .
  Gençlik hareketinden...
  Mısır’da işçi ve emekçiler sömürü ve zorbalığa karşı ayakta!
  Emperyalizmin savaş aygıtı NATO’nun Bükreş zirvesi…
  İran Batılı emperyalistlerin uzattığı havucu reddetti!
  SSGSS’ye karşı mücadele! M. Can Yüce
  İşçi sınıfının baharına doğru... Volkan Yaraşır
  kizilbayrak.net sitesinin Mart ayı rakamları...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalizmin savaş aygıtı NATO’nun Bükreş zirvesi…

NATO’ya biçilen misyon:
Küresel tetikçilik!

Tekelci kapitalizmin vurucu gücü NATO, 26 üye ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı “genişleme” gündemli zirvesini Romanya’nın başkenti Bükreş’te gerçekleştirdi. Türkiye’den Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve Savunma Bakanı Vecdi Gönül katıldı. Bazı çevreler Bükreş buluşmasını, savaş aygıtının kurulduğu 1949 yılından bu yapılan “en önemli zirve” olarak değerlendirdi.

Zirve için eski Sovyet Blok’u üyelerinden Romanya’nın başkentini seçen emperyalist güçler, bu uğursuz buluşmaya sembolik bir anlam yüklemeyi hedeflediler.

Yeni tetikçi arayışı umulan sonucu vermedi

İşgali üstlendikten sonra Afganistan’da acze düşen savaş aygıtı NATO’nun şefleri, uzun zamandır üye ülkelerden savaş bölgelerine gidecek ek asker talebinde bulunuyor. Asker talebi bu zirvenin de önemli gündem maddelerinden biri oldu. Ancak haydutbaşı Bush’un yanısıra savaş aygıtının Brüksel’deki şeflerinin de ısrarlı talepleri pek karşılık bulamadı.

Tek istisna, faşizan zihniyetli Fransa Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy’nin Afganistan’a 800 asker gönderme vaadinde bulunması oldu. Başa geçtikten sonra rotayı ABD-İngiliz emperyalist odağına doğru kıran Sarkozy yönetiminin, NATO’nun askeri kanadına yeniden katılmak için bu adımı attığı bildiriliyor. Fransa, General De Gaulle döneminde, ABD’nin dış politikasını ve NATO’da uygulamaya çalıştığı stratejiyi protesto ederek 1 Temmuz 1966’da aygıtın askeri kanadından çekilmişti.

Yapılan açıklamaya göre Fransa’nın yanısıra Polonya 400, Gürcistan 500, Çek Cumhuriyeti 120, Azerbaycan 45 askerini Afganistan’a gönderme vaadinde bulundu. İşgalci güçlerin başkent Kabil’i bile denetlemekten aciz olduğu göz önüne alındığında, bu ek kuvvetin Afganistan işgalini sürdüren savaş aygıtının derdine deva olmayacağı açıktır.

Nitekim aygıtın diğer üyelerinin savaş bölgesine asker göndermemesi durumunda Afganistan’daki askerlerini çekeceğini ilan eden Kanada hükümeti de bu rakamın yetersiz olduğunu bildirdi. Kanada Başbakanı Stephen Harper, ittifak üyesi ülkelerin Afganistan’a daha fazla asker göndermelerini istedi. Görünen o ki, Afganistan’daki işgalci birlikleri güçlendirmek yine ABD emperyalizminin bu ülkeye göndereceği ek kuvvete bağlı olacak. Ancak halen Irak bataklığında çırpınan ABD savaş makinesinin de bu işin üstesinden gelmesi kolay olmayacak.

Afganistan’daki gidişat savaş aygıtının şeflerini yenilgiyi tartışmaya itmiş bulunuyor. Bu ülkedeki bir yenilginin NATO’nun geleceğini etkileyecek boyutta sonuçlar doğurabileceği kabul ediliyor. Buna rağmen üye ülkeler Afganistan’da savaş alanına inmekten çekiniyorlar. Sonuçta Bush’un “Afganistan’da yenilirsek, El Kaide bizi evimizde vurur” diyerek etrafa korku salma girişimi de etkili olmadı. Bu durum dünyanın en yıkıcı militarist gücünün sınırlarını göstermesi açısından önemlidir.

Emperyalist güç odakları arası çelişkiler genişlemeyi sınırladı

Savaş aygıtının Brüksel’deki şefleri, Bükreş Zirvesi’nin “genişleme” gündemli olacağını ilan etmiş, bu çerçevede Gürcistan, Ukrayna, Arnavutluk, Hırvatistan, Makedonya gibi emperyalistlere yamanmaya çalışan gerici rejimlerin yönetimindeki ülkelerin NATO üyeliğine alınacağını ifade etmişlerdi. Böylece savaş aygıtı Rusya’nın sınırlarına kadar dayanacaktı.

Ancak bu plan da savaş kundakçılarının istediği şekilde gerçekleşmedi.

Yunanistan Makedonya’nın üyeliğini engellerken, Rusya, Ukrayna ile Gürcistan’ın NATO üyeliğine cepheden karşı çıktı. Zirve henüz başlamadan açıklama yapan Rusya’nın NATO Büyükelçisi Dimitry Rogozin, aygıtın Gürcistan’a üyelik konusunda yeşil ışık yakması halinde, Gürcistan’ın Abhazya ve Güney Osetya bölgelerini “kaybedebileceği” uyarısında bulundu.

Reuters Haber Ajansı’na mülakat veren Rogozin, “Gürcistan NATO üyeliğine ilişkin olarak Washington’dan bir işaret aldığı anda, hemen ertesi gün Abhazya ve Güney Osetya’nın gerçek anlamda Gürcistan topraklardan kopması süreci başlayacak” dedi.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Grigoriy Karasin ise, Ukrayna’nın NATO’ya kabul edilmesi halinde Rusya’nın batı dünyasıyla ilişkilerinin de çok zarar göreceğini söyledi. Karasin’in açıklaması, ABD Başkanı George Bush’un Kiev ziyaretinde Ukrayna’nın NATO üyeliğini destekledikleri açıklamasının hemen ardından geldi.

NATO ile Rusya arasında işbirliği için 2002’de oluşturulan NATO-Rusya Konseyi toplantısına ilk kez katılan Vladimir Putin ise, NATO’nun Rusya’yı hesaba katmadan hareket edemeyeceğini savunup, “Rusya hesaba katılmazsa istikrar sarsılır. NATO kendi güvenliğini başka ülkelerinin güvenliği pahasına sağlayamaz” sözleriyle batılı şefleri uyardı.

Rusya’nın çıkışı Almanya, Fransa, Belçika, İspanya, Yunanistan, İtalya Macaristan, Hollanda, Lüksemburg, İzlanda, Norveç tarafından desteklenince, savaş kundakçılarının hevesleri kursaklarında kaldı. Sonuç olarak Arnavutluk ve Hırvatistan dışındaki ülkelerin savaş aygıtına katılıp ABD emperyalizmi adına tetikçilik yapmaları bir süreliğine ertelenmiş oldu.

Putin ABD’nin kalkan için gerekçe yaptığı İran tehdidinin de olmadığını belirtti. “Hiç kimse İran’ın ABD’ye saldırmaya cesaret edeceğini sanmasın. İran’ı köşeye itmek yerine birlikte onu daha şeffaflaştırmak en mantıklısı” şeklinde konuşan Putin, Füze kalkanının İran’a değil Rusya’ya karşı kurulacağını bildiklerini bir kez daha yineledi.

Ancak füze kalkanı konusunda ABD’nin izinden giden savaş aygıtının üyeleri, silahlanma yarışını körüklemesi beklenen bu projeye destek verdiler.

Bu arada NATO’nun kapılarına dayanmasına tepki gösteren Putin yönetimi, aygıtın Afgan halklarına karşı işlediği ağır suçlara ortak olmaktan da geri durmadı. Zirvede NATO ile Rusya, ittifakın Afganistan’daki operasyonlarına askeri olmayan malzemelerin transferinde işbirliği anlaşması yaptı. Buna göre Rusya toprakları üzerinden Afganistan’daki işgalci güçlere gıda, petrol, yedek parça ve ulaşım araçları gibi “sivil” malzemeler taşınacak. Öte yandan Rusya, hava sahasını da NATO’ya açma vaadinde bulundu.

Ankara’daki işbirlikçiler savaş aygıtının emrine amade

Bakanlarla Bükreş’e giden Abdullah Gül, zirveye hareketinden önce yaptığı basın toplantısında, Afganistan’a asker gönderileceğini söyledi. Gazetecilerin “Afganistan’a asker göndermede tutumunuz nedir” sorusunu, “Muharip güç gönderme niyetimiz yok. Yani orada savaşa giren olmayacak. Onun ötesinde Afganistan’a hem askeri hem sivil güçlü destek vermeye devam edeceğiz. Bu bizim çok önem verdiğimiz bir konu” dedi.

Görüldüğü üzere, Afganistan’daki çatışmalara katılmayı göze almayan Ankara’daki işbirlikçi takımı, işgalci NATO güçlerinin Afgan haklarına karşı işlediği ağır suçlara ortak olmaya fazlasıyla hevesli olduklarını ifade ediyor.

Cumhurbaşkanı’nın “füze kalkanı” kurulmasıyla ilgili soruya “Savunmada ve güvenlikte bölünmüşlük olmaz” şeklinde yanıtlaması, savaş kundakçılarıyla bu konuda anlaşmaya varılmış olabileceği şeklinde yorumlandı.

Bükreş Zirvesi’nin toplandığı günlerde çıkan “Savunma ve Havacılık Dergisi”nin Nisan sayısında röportajı yayınlanan Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt da, savaş aygıtı NATO’nun emrine amade olduklarını ifade ediyor.

Türkiye’nin NATO’yu, kendisinin de ayrılmaz parçası olduğu Transatlantik güvenliğinin bir dayanak noktası olarak değerlendirdiğini ifade eden Büyükanıt, NATO’nun devam eden operasyonlarına sağladığı desteğin yanı sıra Türkiye’nin NATO’nun dönüşüm çabalarını da aktif olarak desteklediğini kaydetti.

Geleceğe dönük planlarını açıklayan Genelkurmay Başkanı, “Türk ordusunun, hem konvansiyonel hem de asimetrik muharebeleri icra edebilecek, sayısal bakımdan daha küçük ancak daha modern; hareket kabiliyeti, vuruş gücü ve profesyonellik oranı yüksek; ana silah, malzemesi tam ve NATO ile uyumlu bir yapıya kavuşturulmasının hedeflendiğini” belirtiyor.

NATO’nun Afganistan, Kosova ve Akdeniz’de icra ettiği operasyonlar ile Irak’taki faaliyetlerine “önemli katkılar” sağladıklarını vurgulayan Büyükanıt, Türkiye’nin NATO karargahları barındırmanın, eğitim faaliyetleri yürütmenin yanı sıra, NATO ortak bütçesine maddi katkı sağlamakta, NATO zirvesi ve NATO tatbikatlarına ev sahipliği yapmakta olduğunu hatırlattı.

Yorum gerektirmeyecek açıklıkta olan bu sözlerden de anlaşıldığı üzere, savaş aygıtı NATO’nun ikinci büyük ordusu, tetikçilik misyonuna ilk günkü sadakatle devam etmektedir.

NATO’ya önerilen misyon savaş kundakçılarına tetikçilik!

Halkları köleleştirme seferine devam eden Washington’daki savaş kundakçıları, savaş aygıtının üye sayısını alabildiğine arttırmak için uğraşmaktadırlar. Aygıtın “görev alanı”na yerküremizin her tarafını dahil etmek isteyen bu güçler, Afganistan işgalini NATO’ya devrederek bu yönde ilk somut adımı atmışlardı. Şimdi Asya, Afrika ve Ortadoğu’yu “görev alanı” ilan etmek için planlar hazırlıyorlar.

Enerji kaynaklarını ve yollarını kontrol etmek, yükselen Rusya, Çin, Hindistan gibi güçleri çevrelemek, Avrupalı emperyalistlerin bağımsız inisiyatif geliştirmelerini engelleyip, belli paylar karşılığında savaş kundakçılarının destekçileri durumuna getirmek… Bu ve benzeri planları tutarsa, sallantıda olan dünya jandarmalığı misyonunu güvence altına alabileceklerini var sayan ABD rejiminin şefleri için savaş aygıtı NATO vazgeçilmezdir.

Yeni stratejiyi göre, Washington’daki haydut takımı, “nükleer önleyici darbe” dahil olmak üzere, kirli planlarına itiraz eden tüm güçleri, modern silahlarla donanmış katiller sürüsünden teşkil ettikleri savaş makinesiyle diz çöktürme hevesindeler.

Emperyalist güç odakları arasındaki çelişki ve çatışmalar bu planların hayata geçmesine elverir mi? Bunu kestirmek kolay olmasa da, halkları köleleştirme seferinin başarıya ulaşmayacağı kesindir. Parçalı Irak direnişi bile ABD savaş makinesini bataklığa saplamaya yettiğine göre, halklara karşı açılacak yeni cephelerin işgalci güçleri boğacak bataklıklara dönüşmesi önünde bir engel yoktur.

Nükleer silahları kullanabilecek kadar gözü dönüş caniler tarafından yönetilen savaş aygıtı NATO ya da bu aygıtın güdümündeki orduların üstesinden gelmek, dünya halkları için kolay olmayacaktır elbet. Ama kölelik ya da ölümden başka bir şey vaat etmeyen emperyalist-kapitalist sistemle hesaplaşmadan da, ne savaşların kitlesel kıyımlarından kurtulmak ne yağma ve sömürünün dayattığı kölelik zincirlerini parçalamak mümkündür.



 

Haydutbaşı Bush Soçi Zirvesi’nde umduğunu bulamadı…

Rusya “füze kalkanı”na direndi!

Akıl almaz boyutlara varan silahlanma yarışını sürekli körükleyen ABD’deki savaş çetesinin son yıllarda dillendirdiği doğu Avrupa ülkelerine “füze kalkanı” kurma planı, baştan beri Rusya’nın sert tepkisiyle karşılanmıştır. Avrupa-Rusya arası konvansiyonel silahları sınırlandırma anlaşmasını geçen Aralık ayında iptal eden Putin yönetimi tepkisinin ciddiyetini göstermişti.

ABD-Rusya ilişkilerinin gerilmesine yol açan proje, savaş aygıtı NATO’nun Bükreş Zirvesi’nde de gündeme gelmiş, Rusya’nın tepkisine rağmen aygıt üyesi devletler tarafından onaylanmıştı. Zirvede, Amerikancı rejimlerin işbaşında bulunduğu Gürcistan-Ukrayna ikilisinin NATO üyeliğine alınmasını engelleyen Rusya, “füze kalkanı”na karşı olduğunu da açıkça dile getirdi.

ABD’nin, “füze kalkanı İran’dan gelecek tehdide karşı kurulmaktadır” söylemini ciddiye almayan Putin, İran’ın ABD veya AB ülkelerine saldırabileceğine dair iddiaların gülünç olduğunu vurgulamaktadır.

Bükreş Zirvesi’nin ardından Vladimir Putin’le Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki Soçi kentinde görüşen Bush’un gündeminde yine “füze kalkanı” projesi vardı.

Görüşmeden sonra basın karşısına çıkan Putin-Bush ikilisi, bir anlaşmaya varamadıklarını özellikle ifade ettiler. Buna karşı basın karşısında tezlerini bir kez daha tekrarlayan haydutbaşı Bush, “füze kalkanı”nın Rusya’yı tehdit etmediğini öne sürdü. ABD’nin “füze kalkanı” planının savunma amaçlı olduğunu ve saldırı niyeti taşımadığını iddia eden Bush, “Rus uzmanları bu sistemin Rusya’ya karşı olmadığı konusunda ikna etmek için daha çok mesafe katetmemiz gerektiği oldukça açık” diye konuştu.

Ortak basın toplantısında konuşan Rus lider Putin ise, “Doğru anlaşılmak istiyorum, stratejik olarak Amerika’nın planlarına ilişkin tavrımızda bir değişiklik olmadı” dedi.

Buna karşın kaygılarının nihayet ABD tarafından dinlendiğini söyleyen Putin, bu konuda iki ülkenin anlaşabileceğine dair ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olduğunu söyledi.

Ortak deklarasyon yayınlayan Bush-Putin ikilisi, Rusya’nın ABD’nin Çek Cumhuriyeti ve Polonya’daki “füze kalkanı” planlarına karşı olmaya devam ettiğine vurgu yaptılar.

Bush’un Soçi Zirvesi’nden umduğu sonucu alamadığı belli olduktan sonra açıklama yapan Beyaz Saray sözcüsü Dana Perino, Soçi’de Putin ile imzalanacak “stratejik çerçeve belgesi”nin, Washington hükümetinin Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nde kurmak istediği “füze kalkanı” ile ilgili sorunu temelden çözmesinin şu safhada mümkün olmadığını söyledi.

Göründüğü kadarıyla Washington’daki savaş kundakçıları silahlanma yarışını iyice körükleyecek olan bu küstahça adımı atmaya kararlılar. Rus yönetiminin ise “füze kalkanı”nın İran’dan gelecek olası bir tehlikeye karşı kurulduğu safsatasına inanması mümkün değildir. Bu durum, gerici güç odakları arasındaki çelişki ve çatışmaların farklı boyutlarda devam edeceğini göstermektedir.

Gerici güç odakları arasındaki çatışmaların halklara ağır yıkımlar getirdiği sayısız deneyimle sabittir. Tekelci kapitalist devletlerin askeri çatışmalarından başka bir şey olmayan paylaşım savaşlarının ne tür yıkımlara yol açtığı ise birinci ve ikinci paylaşım savaşlarından bilinmektedir. Bundan dolayı işçi sınıfı ve ezilen emekçi halkların silahlanmaya ve emperyalist-kapitalist düzene karşı mücadeleleri her zaman günceldir.