06 Ağustos 2010 Sayı: SİKB 2010/31

 Kızıl Bayrak'tan
Düzenin referandum oyunu ve “demokratikleşme” yalanlarına kanılmamalı
“Emekçilerin ve Ezilenlerin Boykot Cephesi” de anayasal hayaller peşinde sürükleniyor!..
Gericilikte yarışanlar bir kez daha terör edebiyatına sığınıyor!
Kirli savaş itirafları...
“Tecrit-tredman insanlık suçudur!”
Sendikal ihanetin
faturasını işçiler ödüyor!
İnsanca yaşam sosyalizmde!..
“UPS’ye sendika
halaylarla girecek!”
İşçi ve emekçi hareketinden.
İşgal silahını kuşanan direnişçi ÇEL-MER işçileri yol gösteriyor!
ÇEL-MER işçisi sendikal hakları için fabrikasını işgal etti..
ÇEL-MER işçilerinin aileleri ve desteğe gelen direnişçi UPS işçileriyle konuştuk..
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Ağustos Ayı Toplantısı Sonuçları
65. yıldönümünde Hiroşima ve Nagazaki katliamları
“İşçilerin birliği halkların kardeşliği!” şiarını yükseltelim
Afganistan’da kadınları emperyalist işgalciler mi kurtaracak?
Referandum ve
devrimci yurtsever tavır… - M. Can Yüce.
Mamak'ta festival heyecanı...
10. Munzur Kültür ve
Doğa Festivali gerçekleştirildi
ÇEL-MER direnişçisinden
mektup var!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sendikal ihanetin faturasını
işçiler ödüyor!

Sınıf hareketinde direnme ve örgütlenme eğilimi güçlenirken sendikal hareket içinde ise ihanet ve işbirlikçilik tüm hızı ile sürüyor. Gelişen sınıf hareketini bugünden ezme hedefi ile davranan sendika ağaları bir yandan sermaye ile işbirliğinde birbirleri ile yarışırken öte yandan da kendilerini sermayeye daha pahalıya satabilmek için birbirlerinin kuyusunu kazmaya devam ediyorlar.

Bu çerçevede sendika ağaları arasındaki gerici dalaşın son cephesi geçtiğimiz hafta OLEYİS’te yaşandı. 31 Temmuz günü toplanan OLEYİS Genel Kurulu oybirliği ile DİSK’ten ayrılarak Hak-İş’e geçme kararı aldı. Böylece daha yaygın olarak işyeri ölçeğinde yaşanan sendikalar arası kapışmalar konfederasyon değişikliği ile yeni bir boyuta taşınmış oldu.

DİSK’in yaptığı açıklamaya göre OLEYİS’in Genel Başkanı Kamer Aktaş’ın 2009 yılında ölümünün ardından OLEYİS’te ortaya çıkan iki başlı yönetim sendikayı bu aşamaya sürükledi. İki başlı OLEYİS yönetiminin patronlardan ayrı ayrı aidat talebinde bulunduğunu ve yöneticilerin birbirleri aleyhine açtıkları davaların sonucunda sendikanın banka hesaplarının dondurulduğunu söyleyen DİSK yönetimi ortaya çıkan borç batağından kurtulabilmek için başka bir konfederasyona geçmenin gündeme getirildiğini ve Hak-İş’in 5 milyon TL’ye OLEYİS’i “satın aldığını” iddia etti.

DİSK yönetimi ayrıca yaptığı açıklamada, gerçekleşen genel kurulun yasa ve tüzük hükümlerine aykırı olarak gizlice yapılmaya çalışıldığını iddia etti.

Henüz bu iddiaları kanıtlayacak bir veri elde bulunmasa da DİSK’in dile getirdiği iddiaların gerçekliğinin fazlasıyla mümkün olduğunu düşünmek gerekiyor. Özellikle Hak-İş ve Memur-Sen gibi AKP hükümeti döneminde bizzat bu hükümet tarafından palazlandırılan sendikalar sözkonusu olduğunda bu gerçek çok daha yalın bir şekilde gün yüzüne çıkıyor. 1976 yılında dönemin hükümet partisi olan MSP’nin doğrudan yönlendirmesi ile kurulan ve yine dönemin Çalışma Bakanı Ahmet Tevfik Paksu tarafından “gelecekte Türkiye’nin bütün müesseseleri Milli Selamet zihniyetinde işçi isteyeceklerdir. Eğer işveren fabrika ve işyerlerinde randıman istiyorsa, işçisinde bu niteliği arayacaktır. Kendi konfederasyonumuzu kurarak haklarımızı müdafaa edeceğiz” cümlesi ile kuruluşu gerekçelendirilen Hak-İş’in hükümet partisinin nimetlerinden de yararlanarak böyle bir atak gerçekleştirmesinde akla aykırı hiçbir yan bulunmuyor.

Ancak Hak-İş’in bu pervasız saldırısı sendikal hareketin içinde bulunduğu tabloyu sadece bir yandan ortaya sermektedir. Gerçekleşen saldırının bu kadar kolay sonuç elde etmesinin asıl nedeni DİSK yönetiminin de en az Hak-İş ağaları kadar ihanet batağına batmış olmasıdır. Sendika içi demokrasi havariliğine soyunan DİSK yöneticilerinin benzer anti-demokratik yöntemlerle diğer tüm sendikalarda olduğu gibi OLEYİS’te de mücadeleci damarı törpüleyip yok etmesi ortaya çıkan sonucun asıl gerekçesidir.

DİSK başkanı, TÜSİAD başkanı ile kolkola girerek sınıflar arası barış mesajları verdiği anda işçi sınıfı için DİSK’in diğer konfederasyonlardan ayrım noktaları tamamen ortadan kalkmıştır. Ki, bu mevcut DİSK yönetiminin senelerdir çeşitli biçimlerde ardı ardına verdiği toplumsal bir mesajdır. Geçmişin mücadeleci geleneğinden koptuktan sonra geçmişin mirasına yaslanarak eldekini korumaya çalışmak ise bu örnekle bir kez daha görüldüğü üzere hiçbir sonuç üretmemektedir.

Bugün mücadelenin ihtiyaçları için değil, uğradığı siyasal prestij ve rant kaybından endişelenen DİSK yönetimi eğer gerçekten de “sendikanın gerçek üyelerini, delegelerini ve yöneticilerini bu ihanete ortak olmamaya, OLEYİS’e ve DİSK’e sahip çıkmaya çağırıyorsa” öncelikle sınıflar arası barış masallarını bir kenara bırakarak farkını geçmişin anılarında değil, bugünün sınıf mücadelesinde ortaya koymalıdır.

Ancak şurası açıktır ki, bu DİSK’e hakim olan icazetçi-bürokratik sendikacılığın harcı değildir. Tabandan yükselecek mücadele bugün yaşanan ihanetlerden hesap sormanın biricik koşuludur.



 

KESK tutuklamaları
ve linç girişimlerini protesto etti

KESK birçok ilde gerçekleştirdiği basın açıklamalarıyla tutuklu sendikacıların serbest bırakılmasını istedi. Açıklamalarda Kürtlere yönelik linç girişimleri de protesto edildi.


İzmir

Konak eski Sümerbank önünde KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Ramis Sağlam tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasında, toplumun muhalif kesimlerinin baskı altına alınarak sindirilmek istendiği ifade edildi. Türkiye’de kamu emekçilerinin örgütlenme sürecinin baskı, soruşturma ve cezalandırmalarla dolu olduğunu belirten Sağlam, toplumsal muhalefetin önemli bir dinamiği olan KESK’in, toplumsal sorunları dile getirme ve çözümü noktasında da taraf olduğunu söyledi.

Bundan kaynaklı KESK’in siyasi iktidarların hedefi haline geldiğini sözlerine ekleyen Sağlam, AKP iktidarının KESK’e yönelik saldırılarına değindi. 8 KESK’linin hala tutuklu bulunduğunu hatırlatan Sağlam, hükümetin toplumun tüm muhalif kesimlerine baskı uyguladığını belirtti. Sağlam şunları söyledi: “Bursa İnegöl’de, Hatay Döryol’da Kürt yurttaşlara yönelik linç girişimleri sıradan, münferit olaylar olmaktan çıkmış, siyasal otoritenin yeni sindirme aracı haline gelmiştir”


Antep

Balıklı Parkı’nda yapılan basın açıklamasını Eğitim Sen Şube Başkanı Ali Ersönmez okudu. Ersönmez açıklamada, İnegöl’de Kürtlere yönelik linç girişimini hatırlatarak şunları söyledi: “Bunun yolu da artık çözümünü hepimizin bildiği toplumsal meselelerin çözümü yolunda somut adımları bir an önce atmak, demokrasiyi geliştirmektedir. Bu yolda başta siyasi iktidar, parlamento, tüm siyasi partiler ve tüm demokratik kuruluşlar üzerine düşeni yapmalı, toplumsal sağduyu harekete geçirilmelidir. Hiç kimse halkımıza kan ve gözyaşından başka bir şey vaat etmeyen ırkçı-şoven politikalardan medet ummamalıdır”

Tutuklu bulunan 8 KESK’liye de değinen Ersönmez, AKP hükümetinin, sendika, demokratik kitle örgütleri, barış ve demokrasi güçleri temsilcilerini sindirerek toplumsal muhalefeti bitiremeyeceğini belirtti.