18 Kasım 2011
Sayı: SİKB 2011/43

 Kızıl Bayrak'tan
Gerici savaş ve saldırganlıkta sınır tanımıyorlar...
Kürt hareketini ezmek için topyekün saldırganlık devam ediyor
Mensur Güzel infaz edildi
“19 Kasım’da Alaattin’in vurulduğu yerdeyiz”
Arsızlığa doymuyorlar!
Esnek çalışma yoluyla
İşsizlik Sigorta Fonu peşkeşi!
Esnek Uzmanlaşma ve Toyotaizm -
V. Yaraşır
Türk-İş Genel Kurulu’na giderken
Güç Birliği toplantıları.
Bursa’da koltuk pazarlıkları…
Birleşik Metal genel kurulları ve derinleşen bürokratik yozlaşma
Yeni bir dönemin başında gençlik çalışması...
“Ekim Devrimi ve parti” etkinlikleri
Avrupa’da siyasal gelişmeler ve
sınıf mücadelesi
Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı Üzerine - V. İ. Lenin
Wall Street eylemcileri pes etmiyor…
Novartis’te işçi kıyımına tepki...
Kürecikliler Kültür ve Dayanışma Derneği MYK Üyesi İbrahim Duman’la füze kalkanı projesi üzerine....
Tüm Bel-Sen’den İBB’de toplu özleşme…
Yasanın çöpe atılacağına önce yöneticiler inanmalı
Kamu emekçilerine
güvencesizlik dayatması!
Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Bayazıt İlhan’la sağlıkta dönüşüm ve mücadele üzerine
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Esnek Uzmanlaşma ve Toyotaizm

Esnek üretim modelleri: Mutlak sömürü, mutlak itaat

Volkan Yaraşır

Kapitalist sistem 1970’lerden sonra yeniden yapılanma sürecine girdi. Bu sürece bağlı olarak işin örgütlenmesinde önemli değişiklikler gündeme geldi. Yeni üretim ve emek rejimleri inşa edildi.

Kapitalizmin yeniden yapılanma süreci kar oranlarını artırma stratejisine uygun olarak biçimlendi. Bu yönde değişken ve çeşitlenmiş pazara yönelik, farklı tüketici tercihlerini gözeten, stok sorununu çözen, verim kayıplarını önleyen, sıfır hatayı ve zamandan tasarrufu amaçlayan, iş akışkanlığını ve emek yoğunluğunu artıran düzenlemelere girişildi.

Post-fordist esnek üretim sistemleri diye tanımlanan bu uygulamalarla, maksimum sömürü gerçekleştirilmek istendi.

Sermaye, önündeki her türlü engeli kaldırmayı amaçlayan stratejisiyle ikili bir hedef güttü: Sömürüyü artırmak ve yoğunlaştırmak ve itaatkâr bir işçi sınıfı yaratmak…

Post-fordist esnek üretim sistemi kendini asıl olarak iki model üzerinden kurdu. Birincisi esnek uzmanlık, ikincisi ise Japon üretim tekniği/ Toyotaizm adı da verilen yalın üretim.

Bu iki model sınıfın kolektif kimliği ve kolektif varoluşuna yönelik açık bir saldırı olarak biçimlendi. Sermayenin dizginsiz ve vahşi bir şekilde artı-değer yaratma stratejisine hizmet etti.

Esnek üretim modelleriyle işçi sınıfı hem makinenin dişlisi, hem de makinenin “organik” parçasına dönüştürülmek istendi.

Esnek uzmanlık

Esnek uzmanlık ilk olarak İtalya’da ortaya çıktı. 1968’de İtalya, radikal işçi eylemlerine sahne oldu. Yaygın genel grevlerin yanında etkili işçi konseyleri pratikleri yaşandı. İşçi hareketinin yükselişi sermayenin acil önlemler almasına yol açtı.

Fordist sistemde makine kullanımının ve emek üretkenliğinin sınırına varılması, sermayeyi harekete geçiren bir başka faktördü.

Sermaye büyük ölçekli fabrikaları “parçalayarak”, küçük ölçekli üretim birimleri kurmaya başladı. En başta büyük ölçekli fabrikalarda üretimin desantralizasyonu yönünde düzenlemelere girişti.

Üretimin çeşitli birimleri “alt işverene”, taşerona devredildi. Fason üretim yaygınlaştırıldı.

Yeni teknolojilerin uygulanması, küçük ölçekli üretim birimlerinde daha ekonomik üretim yapılmasını beraberinde getirdi. Böylece kazanılan “esneklikle” dünya pazarlarının değişen taleplerine daha çabuk uyum sağlandı. Yine dünya pazarlarının dalgalı talep yapısına uygun üretim gerçekleştirildi. Fason üretim ve taşeronlaşma sınıfın birliğini bölücü bir işlev gördü. “Esneklik” sermayenin karşı-devrimci saldırılarına hizmet etti. Çok boyutlu karşı-devrimci taktiklerle işçi sınıfının örğütlülüğü sistematik olarak dağıtıldı ve parçaladı.

Küçük üretim birimleri sermayeye her alanda hızla adapte olma olanağı sağladı. Üretim birimlerinde teknolojik değişiklikler hızla gerçekleştirilebildi ve hızlı bir şekilde teknolojik yenilemeye gidilebildi. Küçük üretim birimlerinde kompleks özellikleri olan işçiler çalışmaya başladı. Üretim bilgisine sahip, hem tasarım gücü, hem de bunu pratiğe geçirme yeteneği olan bu işçiler sınıfın profil değişikliğini işaretledi. Ve çekirdek işçi olarak tanımlandı*. İtalya’da ayakkabı, deri ve tekstil sektöründe esnek uzmanlık yönünde önemli adımlar atıldı.

Küçük üretim birimlerinde talep dalgalanmalarına hızlı uyum ve “esneklik kabiliyetinin” esası işçilerin işe kolayca alınıp, işten kolayca atılması sayesinde oluştu. Ayrıca sosyal güvenlikten yoksun bu işçilerin kaderi, çalışma koşulları, çalışma süreleri ve ücretleri talep dalgalanmalarına koşut olarak biçimlendi.

Üretimin çeşitli aşamalarının taşeronlar tarafından yürütülmesi sermayeye büyük kolaylık ve hareket kabiliyeti sağladı. Aynı faktör sınıfı heterojenleştirdi ve atomize etti.

Japon üretim tekniği/ Toyotaizm

Toyotaizm sisteminin kurucusu Taiichi Ohno’dur. Toyotaizm/Japon üretim tekniği özünde Fordist kitle üretiminin sürekli değişen pazar taleplerine uygun modifiye edilmesi ve daha esnek, daha dakik, daha küçük kümeler şeklinde üretimin dönüştürülmesiyle ortaya çıktı.

Fordist montaj hattı daha verimli, dakik ve denetimi daha yoğunlaştırılacak biçimde yeniden kurgulandı. İşgücünün daha fazla yoğunlaştırılması yönünde düzenlemelere gidildi.

Bu yönde sıfır hatalı üretim hedeflenerek, maliyetler aşağı çekildi. Hatanın en aza indirilmesi maliyetlerde önemli düşüşler yarattı. Hem ana, hem de tampon stoklar kaldırıldı.

Toyotaizmle işçilerin tam kapasite çalışmaları amaçlandı. İşçilerin bütün üretim deneyimlerinin işe aktarılması istendi ve iş sürecindeki sorunlara pratik çözümler getirmelerinin önü açıldı. Böylece verimlilik ve emek üretkenliği maksimize edildi.

İşçilerin kalifikasyonları artırıldı. Bu amaçla işçilere, teknik ve üretimin tüm aşamaları hakkında bilgi verildi. Bu yönde düzenli eğitimler gerçekleştirildi. Hatalı üretim ve makinelerin arızalanması halinde işçiler devreye sokuldu. İşçiler, sıfır hatalı üretim gerçekleştirmek amacıyla yetkilendirildi ve işçilere sorumluluk verildi.

İşgününün yoğunlaşması, sermayeye kalite çemberlerinin, takım çalışması adıyla üretim sürecine sokulmasını sağladı. Üretimin bütün evrelerinde tekdüze bir işletim standardının tutturulması, işçilere aynı dönüş süreci içerisinde art arda çok sayıda işlemle görevlendirilmesinin önünü açtı. Böylece işçi sınıfı üzerinde bütünsel ve son derece ayrıntılandırılmış tahakküm ilişkileri inşa edildi. Bu uygulamanın bir başka yönü ise emekle emek arasındaki çelişkiyi keskinleştirmesi oldu. Kapitalist sistemde emeğin, ücretli emek haline dönüşmesiyle var olan bu çelişki, Toyotaizm’de maksimum noktaya ulaştırıldı.

Ücret sistemi yanında grup içi rekabeti kalıcılaştıran pratikler olağanlaştı. Üretim bilgisinin sürekli rasyonalizasyonu üzerine kurulu performans ölçümleriyle, rekabeti “doğallaştıran” uygulamalar devreye sokuldu.

Üretimin akışını bozan, aksatan her davranış belirli yaptırımlara tabi tutuldu. Grubun bütününün sorumlu olduğu disiplin cezası ve prim kesintisi gibi uygulamalar gündeme getirildi. Kısaca, işçinin fiziksel, ruhsal, zihinsel dayanma sınırları zorlandı. Böylece üretimde sistemli, hatasız ve büyük bir akış sağlandı. Bu akışın sağlanması ve sürekli kılınması için işçilerin eforu sonuna kadar kullanıldı. İş yoğunluğuyla emek üretkenliği önemli oranda artırıldı.

İşçi sınıfı için bu iş yoğunluğu ölüm anlamına geldi. Japonya’da çok çalışmaktan dolayı yılda onbinlere ulaşan ölümler yaşandı. Toyotaizm böylece literatüre Japonca bir kelime olan ‘karoshi’yi soktu. Karoshi, ‘aşırı çalışmaktan ölme’ anlamına geliyor.

Kısaca esnek üretim sistemleriyle sermaye, sınıfa bir yandan mutlak ve kölece çalışmayı dayattı, öte yandan ise maksimum sömürünün zeminlerini oluşturdu. Böylece Nazi çalışma rejimi teknikleriyle işçi sınıfı içsel bir kuşatılmışlık içinde enkaz haline getirildi.

Bu süreç hem emeğin kendi içinde bölünmesini, hem de sınıf içi farklılaşmaları tetikledi. Üretim ve emek sürecinin parçalanması sınıf bilincinde aşınmalara yol açtı. Sınıfın kolektif aksiyon yeteneğini deforme etti. Kolektif davranma ve hareket etme özellikleri dejenere oldu. Sınıf içi rekabet arttı. İşçinin firmayla bütünleşmesi, özdeşleşmesi yönünde uygulamalar devreye sokuldu. Son derece rafine saldırılarla sınıfın nesneleşmesi ve şeyleşmesi yönünde adımlar atıldı. Bu çok yönlü ve çok boyutlu stratejiyle işçi sınıfının mutlak sömürüsü ve mutlak itaati hedeflendi.

“Aşil’in topuğu”

Sermayenin esnek uzmanlaşma ve Toyotaizm gibi, modern barbarlığı içeren, yıkıcı saldırıları çok önemli bir zaafı içinde taşıyor.

Esnek üretim modellerinin “başarısının” birici etkeni işçilerin kronik örgütsüzlüğüne dayanmasıdır. İşçi sınıfının örgütsüz, atipik ve güvencesiz çalıştırılması sermayeye esnek üretim modellerini hayata geçirme olanağı sağlıyor.

Üretim ve emek sürecinin parçalanması sonucu, emeğin toplumsallaşma zeminlerine ket vuran esnek üretim modelleri sınıfı güçsüz bırakıyor, atomize ve amorfe ediyor. Sermaye bu atomizasyon üzerinden hegemonyasını kuruyor.

Bu sistematik saldırı stratejisine işçi sınıfının vereceği cevap yeni, yaratıcı ve yıkıcı örgütlenmeler ortaya çıkarmasıdır. İşçi sınıfı böylece “Aşil’in topuğuna” vurduğunda, sermaye bloke olacaktır.

Kapitalist sistemin mikro kozmosu fabrikadır. Fabrikalar üretimin rasyonel örgütlenmesi adı altında sınıfı disipline edici mekanlardır. Ayrıca bu mekanda kapitalist tahakkümün temeli oluşur. Sermayenin artı-değer elde etme güdüsü bu alanda realize olur. Mikro kozmos aynı zamanda kapitalist zincirin üretildiği yeri işaretler. Ve kapitalist sistemin tüm işleyişini bünyesinde yansıtır. Mikro kozmosa vurma ve bu mikro kozmosta sınıfın kolektif aksiyonunu açığa çıkarma anti-kapitalist mücadelelerin esasıdır. Rosa Luxemburg’un ifadesiyle “Kapitalist zincir, üretildiği yerde kırılır”.

Emekle sermaye arasındaki çelişkinin en yoğun, en keskin ve en çıplak yaşandığı alan, yani fabrikalar, post-fordist fabrikalar, organize sanayi bölgeleri, bu yeni, yaratıcı ve yıkıcı örgütlenmenin mayalanacağı yerlerdir. Yine bu alan sınıfın kolektif iradesi, gücü ve enerjisini konsantre eden taban örgütlenmelerinin rahmini oluşturur. Her işçinin öfkesi, kini ve arayışı taban örgütlenmelerinin oluşma ve kurulma zeminidir. Buradan şekillenecek örgütlenmeler (İtalya’da deri, ayakkabı ve tekstil sektöründe, Japonya’da otomotiv ve yan sanayide yaratıldığı gibi) sermayenin esnek üretim modelleri gibi stratejik saldırılarını etkisizleştirecektir.

* Yazının kapsamı itibariyle esnek üretim sistemlerinin işçi sınıfının profilinde yarattığı değişiklikler (çekirdek işgücü ve çevre işgücü gibi) ele alınmadı. Ayrıca çekirdek işgücünün vasıflı özelliklerinin sınıf mücadelesine etkileri üzerinde durulmadı.