15 Haziran 2012
Sayı: SYKB 2012/24

 Kızıl Bayrak'tan
İktidar için kapışan
gerici koalisyonun saldırıları
devrimci sınıf hareketiyle püskürtülebilir!
Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılsın!
Kürt halkına yönelik tutuklama terörü sürüyor
Sivas’ın katili sermaye devleti
Van’da Kürt siyasetçilere
tutuklama terörü
Emekli metal işçisi Ramazan Gecener ile 15-16 Haziran Direnişi üzerine
MESS Grup TİS’leri için Bursa’da kararlı başlangıç
“Havayolu direnişiyle
sınıf dayanışması!”
Grev yasağı üzerine
Borusan direnişi eylemlerle sürüyor
Tarihsel çağ ve yeni tarihsel dönem
H. Fırat.
Filistin’de ırkçı-siyonist saldırganlığa karşı direniş sürüyor!
İsrail açlık grevi anlaşmasına
uymuyor
Gerici cepheden Suriye’yi “Afganistanlaştırma”
girişimleri
Dünyada grevler-protestolar yükseliyor!
Yunanistan'da ırkçılık karşıtı yürüyüş
“Özgürlüğümüz, sınıfımız için,
hep birlikte direnmeliyiz!”
4+4+4 ve eğitimde yeni dönem
Liseli gençlik eleme sınavlarına karşı alanlarda
Tutuklu öğrenciler için miting
“Beyoğlu’nda işkenceye son!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Filistin’de ırkçı-siyonist saldırganlığa karşı direniş sürüyor!

 

Emperyalistler, Arap Birliği, ortaçağ kalıntısı Körfez rejimleri, “dinci-gerici/Amerikancı model” AKP’nin şefleri ve bu güçlerin hizmetindeki medyanın gündeminde, aylardan beri Suriye’de rejim değişikliği sorunu var. Bu gerici koalisyon ve onun borazanlığın yapan medya tekelleri, geçen süre zarfında ırkçı-siyonist İsrail rejiminin Filistin halkı şahsında insanlığa karşı işlediği suçları açıklamak bir yana, görmezlikten gelmeyi tercih ettiler.

Oysa siyonist rejimin vahşi icraatlarında herhangi bir yumuşamanın olması bir yana, daha azgın daha pervasız saldırıları her zamanki yasa/kural tanımaz şekilde devam ediyor.

Devam eden sadece siyonist rejimin vahşi saldırganlığı değil, bu saldırganlığa karşı Filistin halkının şanlı direnişidir aynı zamanda. Her zaman olduğu gibi, siyonist zindanlara kapatılan Filistinli tutsaklar da bu kararlı mücadelenin ön saflarında yer alıyorlar. Bir aya yakın süren (17 Nisan-14 Mayıs) Filistinli tutsakların son açlık grevi, ırkçı-siyonist zorbalığa karşı mücadelenin temel gündemi oldu.

Siyonist rejime, onun kural tanımaz, zorba “adalet” sistemine karşı tüm örgütlerden binlerce tutsağın katıldığı açlık grevi, Filistin halkının temel gündemleri arasında yer almasına rağmen, medya tekelleri bir paragraflık haberlerle direnişi geçiştirdiler. Medya tekellerinin yok sayma çabası, açlık grevi direnişinin siyonist rejimin maskesini parçalamasını önleyemedi. Direniş, İsrail’deki ırkçı-siyonist sermaye rejiminin vahşi yüzünü teşhir etmeyi başardı. Nitekim Mısır’ın arabuluculuğu ile Filistinli tutsakların temsilcileriyle görüşen İsrail, beş temel talebi kabul etmek zorunda kaldı.

“Onur Grevi” adı altında toplu açlık grevi gerçekleştiren yaklaşık 2 bin tutsak, beş maddelik temel taleplerini siyonist rejime kabul ettirdiler. Direnişin kazanımla sonuçlanmasıyla üç yıldır tecritte tutulan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) lideri Ahmed Saadat da koğuşa geçip ailesiyle görüşebildi.

Tutsakların uzun süre tecritte tutulması uygulamasına son verilmesi, tecritteki 19 tutsağın koğuşlara geçmesi, beş yıldır aile ziyaretinden yoksun bırakılan Gazze Şeridi’nden tutsaklara bu hakkın verilmesi, tutsakların günlük yaşam koşullarının iyileştirilmesi için hapishane yönetimi ile tutsakların temsilcilerinden oluşan bir komitenin kurulması, idari gözaltında tutulan 308 Filistinli için yeni gözaltı emrinin çıkarılmaması gibi kazanımlar elde eden tutsaklar, 14 Mayıs’ta açlık grevini bitirmişlerdi.

Hem Filistin halkına hem İsrail zindanlarına kapatılan 4800 tutsağa moral veren bu kazanım, siyonist rejimin pervasızlığının bitmesi anlamına gelmiyor. Nitekim talepleri kabul edilmeyen iki tutsağın eylemleri devam ederken, İsrail’in Mısırlı temsilciler gözetiminde tutsaklarla yaptığı anlaşmanın bazı maddelerine uymadığı bildiriliyor. Görünen o ki, siyonist rejimin anlaşmaya uymama noktasında ısrar etmesi, tutsakların farklı yöntemlerle direnişi sürdürmelerini kaçınılmaz hale getirecek.

İşgal altındaki Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde hedef saldırılara devam eden siyonist rejim, halen bombalıyor, yakıp yıkıyor, katlediyor, tutukluyor, işkence ediyor, yeni Yahudi yerleşimleri inşa ediyor vb., vb..

Medya tekellerinin göz yummasıyla, Filistin halkı üzerindeki icraatları daha da pervasızlaşırken, İran’a karşı saldırı hazırlığı da yapan siyonist İsrail, bölgesel bir savaşın fitilini ateşleme çabalarını da sürdürüyor.

Bu saldırganlığa karşı Filistin halkının ve tutsaklarının mücadelesi önemli bir yerde durmasına rağmen, bu rejime karşı bölgesel çapta bir mücadelenin yürütülmesi de şarttır. Bu mücadele hem Filistin halkıyla dayanışma hem emperyalist/siyonist saldırganlık ve savaşa karşı birleşik direnişin inşa edilmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır.

Suriye’ye emperyalist saldırı çağrısı yapanların ikiyüzlülüğü, Filistin aynasında tüm çirkinliği ile yansıyor. Zira insan haklarından, sivillerin korunmasından söz eden dinci-gerici/Amerikancı cephe, aylardır İsrail’in zorbalığına dair dişe dokunur tek söz etmemektedir. Bu “ayrıcalık”tan güç alan siyonist rejim, üste çıkarak Suriye yönetimini katliam yapmakla suçlayacak derecede pervasızlaşabiliyor.

Siyonist rejime bu rahatı bahşedenler, Şam’da ABD kuklası bir rejimin kurulması için çırpınıp duruyorlar. “Suriye’deki Müslüman kardeşlerimizi korumalıyız” diyerek mezhep çatışmalarını da kışkırtan Türkiye-Suudi Arabistan-Katar üçlüsü ve onların suç ortakları, İsrail’in katlettiği “müslüman” Filistinlileri yok sayıyor. Üstelik bu alçaltıcı suskunluk yeni de değil. Zira siyonist rejim 65 yıldır “müslüman” Filistin halkını katlediyor. Hal böyleyken Suriye’de rejimi değiştirmekle uğraşanların siyonist İsrail’e karşı ciddiye alınabilecek bir duruş sergilediklerine tanık olunamamıştır.

Tayyip Erdoğan’ın İsrail’le ilgili sarf ettiği sözlerin samimiyetten yoksun, dahası Filistin davasını, dinci-Amerikancılar’ın bölgesel politikaları için bir dolgu malzemesi olarak kullanma ihtiyacından kaynaklanıyor. Nitekim bu türden medyatik çıkışların Filistin halkının davasına zerre kadar bir faydasının olmadığını da vurgulamak gerekiyor. AKP’nin iktidara taşınması ve Tayyip Erdoğan’ın başbakan olmasında Yahudi lobilerinin oynadığı rol dikkate alınırsa, çıkarları gerektirdiği anda AKP şefinin siyonist rejimle kucaklaşacağından kuşku duymak için bir neden kalmaz. Çünkü AKP şefini ezilen halkların çektikleri acılar değil, bölgesel sefil politikaları ilgilendiriyor. Roboski katliamının birinci dereceden sorumlusu olan bir sermeye siyasetçisinden başka bir şey beklemek, abesle iştigal olurdu.

Bu kaba riyakârlık elbette ABD ile kuyruğundaki batılı emperyalistler için de geçerlidir. Aylardan beri Suriye’yi gündemde tutan emperyalist güçlerin İsrail’in Filistin’de, Suudi Arabistan’ın Bahreyn’de yaptıkları zorbalığa tam destek vermeleri, bu güçlerin kaba riyakarlığını tüm çirkinliğiyle gözler önüne seriyor.

Bu vesileyle bir kez daha vurgulamalıyız ki, ezilen halklara ne emperyalistlerden ne “din kardeşi” gericilerden yarar gelir. Bu güçler ancak sefil çıkarları için halkların acılarını istismar edebilirler. Bu gerçek hiçbir koşulda gözden kaçırılmamalı ve ezilen halklar öncelikle kendi birleşik direnişlerine, bununla birlikte halkların emekçi kesimlerinin enternasyonal dayanışmalarına güvenmelidirler.

 

 

 

 

Filistin topraklarına İsrail konutları

 

On yıllardır Filistin topraklarını işgal eden İsrail’in başbakanı Benyamin Netanyahu, Filistin topraklarında yeni yerleşimlerin inşa edilmesi için emir verdi. ‘Batı Şeria ecdadımızın toprağıdır’ diyen Netanyahu, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğunu ileri sürdü.

Kudüs Belediyesi’nin, Doğu Kudüs’teki Gilbo yerleşim yerinde 2500 konut inşa edilmesine izin vermesinin ardından, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu da Batı Şeria’da bulunan Beyt el-Yahudi yerleşkesinde 300 yeni konut inşa edilmesi için talimat verdi. Netanyahu, Filistin topraklarının tamamında inşaat çalışmalarının devam edeceğini söyledi.

Batı Şeria’da Filistinliler’e ait özel mülkiyet niteliğindeki arazilerde Yahudi yerleşim birimi inşasını meşrulaştıran yasa tasarısının Knesset’teki oylamada reddedilmesi, “fanatik sağcı Yahudiler” olarak anılan kesimin tepkilerine yol açmıştı. Tepkilerin ardından Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, ‘Batı Şeria, ecdadımızın toprağıdır. Kimliğimiz burada netleşti. Kudüs, İsrail’in başkentidir ve ben bunu dünyanın her yerinde söylüyorum’’ dedi.