28 Eylül 2012
Sayı: SİKB 2012/06 (39)

 Kızıl Bayrak'tan
Birleşik-militan mücadeleyi büyütmek için 7 Ekim’de alanlara!
Bir yanda kirli savaş, bir yanda Oslo ve “Barış” tartışmaları
3 yılda hazırlanan iddianame, 3 satırdan ibaret gerekçelendirme
“Sömürücü asalakları yargılayacağımız günler gelecek!”
AKP iktidarı iğneden ipliğe her şeye zam yaptı
Sermaye ve uşakları, sendikal hakların gaspında “mutabakat”a vardı
“Kararlı bir mücadele vermeliyiz!”
“Zalimin zulmüne direniyoruz” kampanyası ya da DİSK’in “dostlar alışverişte görsün” eylemleri üzerine
İnsanca yaşam mücadelesini
büyütelim!
Termo Teknik örgütlenme deneyimi ışığında
PSAKD Genel Başkanı Kemal Bülbül ile 7 Ekim mitingi üzerine
Ulucanlar direnişi 13. yılında eylem ve anmalarla selamlandı!
BDSP’den etkinlik duyuruları
Komünist hareket 25. yılını kutluyor!
Zombi bankacılık salgını-Volkan Yaraşır
Almanya’da yerel seçimler ve devrimci politika
Yunanistan’da mültecilere yönelik saldırılar tırmanıyor
Dünya emekçilerinden mücadele
Çeyrek asrın zaman süzgecinden payımıza düşenler
Dün başaramadınız,
bugün de başaramayacaksınız!
“Parasız eğitim” zamlara kadarmış
Tutsak sınıf devrimcisi Nihadioğlu’ ndan HEY Tekstil işçilerine
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yunanistan’da mültecilere yönelik saldırılar tırmanıyor

 

Emperyalizm; Afganistan işgali ile yeniden başlattığı emperyalist savaşlar serisi ile insanlığın üzerine ölüm ve yıkım kusmaya devam ediyor. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri yağmalanan açlık ve yoksulluğa mahkum edilen, ülkeleri yıkıma uğratılan, her gün üzerlerine bomba yağdırılan onbinlerce savaş mağduru, insanca yaşam hayali ile ülkelerini terketmek zorunda bırakılıyor.

Göçe zorlanan bu insanlar, ölümü göze alarak çıktıkları yolculukta, sınırlarda yakalanıp geri çevrilmemişlerse eğer, Avrupa’nın kapılarına dikilen surları aşmak için bindikleri teknelerde batırılmamış, şişmiş vücutları bir sahile vurmamışsa veya tırların vagonlarında havasızlıktan ölmemişse, mayın tarlalarına sürülüp, parçalanan bedenleri organ mafyasına peşkeş çekilmemişse, kurşunlara maruz kalan ölü bedenleri nehrin soğuk sularının dibinde yatmıyorsa, birlikte çıktıkları bu yolda eşini, çocuğunu, ailesini kaybetmemişse, tecavüze uğramamışsa, bu kez de gittikleri yerlerde hayatta kalabilmek için açlık ve sefaletle boğuşmak, sokaklarda parklarda yatmak, çöplerden beslenmek, hırsızlık yaparak yaşamını sürdürmek zorunda kalacaktır. Tüm bunları, mülteci kamplarındaki insanlık dışı koşullar, yıllarca süren iltica davaları, polis şiddeti ve ırkçı faşist grupların sokak ortasında pervasızca gerçekleştirdikleri linç girişimleri tamamlamaktadır.

Avrupa’nın en önemli geçiş kapısı olan Yunanistan sınırlarında ve Yunanistan’da sayıları bir milyonu bulan mültecinin yaşadığı dram, bu durumun somut örneğini oluşturmaktadır.

Yunanistan’da mültecilere karşı operasyonlar

Ekonomik krizle birlikte ırkçı politikaların arttığı Yunanistan’da 17 Haziran seçimlerinde iktidara gelen hükümet, geçerli kağıtları olmadan ülkede yaşayan ve sayıları 350 bini bulan mültecileri öncelikli olarak ülkeden çıkarmaya karar verdi. Sivil Savunma Bakanı Dendias, göçmen sorununun mali sorundan daha büyük olduğunu; Muhafazakar başbakan Antonis Samaras, şehirlerin göçmen barakalarından temizleneceğini, göçmen akışına karşı sert tedbirler alınacağını ifade ederken; göçmenlere karşı başlatılacak sürek avının startını vermişti.

Ardından Avrupa’ya geçiş güzergahı olarak yılda 100 binden fazla göçmenin geçiş yaptığı Yunanistan’da hükümetin yabancı düşmanı ırkçı politikaları ard arda uygulamaya kondu.

Başta başkent Atina olmak üzere büyük kentlerde operasyon başlatan polis, sokaklarda mülteci avına çıktı. Atina’daki operasyona 2 binden fazla polis katılırken, operasyon özellikle kaçak göçmen akışının yoğun olduğu Türkiye sınırındaki Meriç Nehri kıyısında yoğunlaştı ve buraya 1800 sınır koruma görevlisi daha yerleştirildi. Ayrıca Meriç üzerine 26 yüzen bariyer yerleştirileceği, bunların altısının faaliyetlerine başladığı bildirildi. Meriç kıyısında 2500’den fazla polis sürekli devriye geziyor.

Atina’nın merkezinde yürütülen “Xenios Zeus” adlı operasyonda (“Xenios Zeus” ile Yunan mitolojisindeki Zeus tanrısının “yabancıların koruyucusu olma” özelliği vurgulanıyor) polis, 2 Ağustos’tan bu yana, 7 bin 754 göçmeni yalnızca ten renginden ve genel görünümünden dolayı gözaltına aldı, bunlardan 1000’i gözaltı merkezlerine konuldu.1656’sı Yunanistan’da ikamet etmek için gerekli resmi evraka sahip olmadığı gerekçesiyle tutuklandı. Tutuklanan göçmenler ülkelerine gönderilmek üzere göçmen tutuklu merkezleri denilen hapishanelerde tutuluyor. Tutuklu göçmenler, neredeyse üstüste kaldıkları karanlık koğuşlarda, hijyenik olmayan koşullarda; bazen 15-20 dakika çıkarıldıkları havalandırmaya bile çıkarılmıyor, kendilerine en ufak bir bilgi verilmeksizin bekletiliyor, polisin her türlü aşağılama, küfür ve dayağına maruz kalıyor.

Göçmenlerin karşılaştıkları muamele ve göçmenlerin götürüldüğü sözde tutuklu merkezlerindeki koşullar demokratik kurum ve kuruluşlar tarafından da eleştiriliyor. Ama parlamentodaki ikinci büyük parti, Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA) birkaç protesto sözcüğünden oluşan bir açıklamayı saymazsak, polisin saldırılarını görmezden geliyor.

İşçi ve emekçiler burjuvazinin ezberini bozacaktır

Tüm bu gelişmelerin tozu dumanı içinde, Yunanistan işçi sınıfı ve emekçileri son üç yıllık süreçte olduğu gibi, bugün de, emperyalistlerin kendilerine dayattıkları köleleştirme ve sömürgeleştirme saldırısını reddetmekte, döne döne kitlesel ve militan eylemlerle sokağa çıkmakta, deneyimlerini biriktirmeye devam etmektedir.

Yunanistanlı işçi ve emekçiler, diğer şeylerin yanısıra, faşizme karşı mücadele bayrağını da yükselteceklerdir. Kapitalist tekellerin faşist partileri sınıf mücadelesine karşı örgütleme ve onları işçi sınıfına, devrimcilere ve mültecilere karşı kullanma oyunlarını da bozacaklardır. Yunanistan tarihi bunun örnekleri ile doludur.