2 Kasım 2012
Sayı: SİKB 2012/10 (43)

 Kızıl Bayrak'tan
Açlık grevleri kritik bir aşamada
Direniş sermaye devletinin açmazını derinleştiriyor
Polis terörüne rağmen 'topyekûn direniş!'
“Tutsakların talepleri
kabul edilmeli!”
Zindanlarda direnmek
bir büyük devrimci gelenektir!
29 Ekim’de yaşananlar ve ötesi
Paylaşılamayan bir cumhuriyet
Grev hakkı grev yapılarak
kazanılır
2013 bütçesi açıklandı
İzmir Birleşik Taşımacılık Sendikası
(BTS) Başkanı Bülent Çuhadar ile TCDD’nin özelleştirilmesi gündemli konuştuk!
TKİP IV. Kongresi toplandı!
İstanbul Etkinlik Hazırlık Komitesi Sözcüsü ile konuştuk
Ekim Devrimi, Leninist Parti diyalektiği
Birlik ve kardeşlik çağrısı büyüyor!
Alman kapitalist tekelleri büyürken, toplum yoksullaşıyor!
İşçi ve emekçiler ayakta
Avrupa, işçi ve emekçi eylemleriyle çalkalanıyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

29 Ekim’de yaşananlar ve ötesi…

 

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda yaşananlarla ilgili tartışmalar düzen güçleri arasında hummalı bir şekilde devam ediyor. CHP etrafında odaklanan ulusalcı güçlerin AKP karşıtlığı ekseninde yan yana gelerek 29 Ekim’i Ulus’ta bulunan eski meclis önünde kutlamak istemesi AKP iktidarının sert yanıtı ile karşılandı. Önce kutlama valilik tarafından yasaklandı ve ardından polis terörü devreye sokuldu. Bütün bu yaşananlar düzen güçleri arasında devam eden çatışmanın burjuva cumhuriyetin sahiplenilmesi yarışı üzerinden yeniden kızışması olarak değerlendirilebilir.

CHP ve AKP ne yapmak istiyor?

Tıpkı AKP gibi ABD’ye uşaklıkta sınır tanımayan CHP, milliyetçi nutuklar atıyor, büyük bir ikiyüzlülükle “emperyalizm karşıtı” bir görüntü vermeye çalıyor. Bu öyle bir emperyalizm karşıtlığıdır ki, hamurunda Kürt düşmanlığı vardır. CHP’nin “anti-Amerikancılık” ve “anti-emperyalizm” kokan sloganlarının hedefi kitlelerin şovenizm ile sersemletilmesi, şovenizmin toplumsallaştırılması ve kitlelerin bu çerçevede mobilize edilmesidir.

CHP bırakalım anti-emperyalizmi, anti-Amerikancılık anlayışına bile sahip değildir. “Amerikan karşıtlığı” söylemindeki temel vurgu Kürt düşmanlığı üzerinedir ve özü itibariyle şovenist bir karakter taşımaktadır. Bu nedenle CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Güney Kürdistan’a yönelik savaş naralarına tam destek vermektedir.

29 Ekim eyleminde Atatürk milliyetçiliğini rehber edinen, özelde CHP’nin genelde ulusalcıların nitelikleri ortadadır. Onlar burjuva cumhuriyetinin savunucularıdır. Bu nedenle çizgileri anti-emperyalist değil, tersine işbirlikçilik ve emperyalizme uşaklıktır. Emperyalizmle en köklü işbirliği ilişkileri milliyetçilik maskesi altında yapılmıştır. Milliyetçiliği yükseltenler, onyıllardır bu ülkede işbirlikçiliğin de başını çekenlerdir.

Cumhuriyet bayramı çıkışı ile milliyetçiliği yükselten CHP’nin hedefi kitle desteğini artırmak, AKP iktidarı karşısında düzen içi bir alternatif olabilmek, bu zeminde seçim başarıları kazanmaktır. Kemalizm’in köpürtülmesinin, alternatif bayram kutlamalarının nedeni de budur. Zira şovenist milliyetçi şartlandırmalar altında tutulan kitleler kendi sorunlarından uzaklaşır, sorunlarının kaynağı olarak hak arayan kesimleri, haklarını isteyen ulus ve milliyetleri görür. Bunun doğal sonucu olarak düzen soluna daha fazla destek verirler.

29 Ekim alternatif yürüyüşlerini düzenleyen güçler emekçi kitlelerde biriken anti-Amerikancı duyguyu Türk milliyetçiliğini yükseltmek üzerinden kullanmak istiyorlar. Kendi çıkarlarının ifadesi olan ideolojik argümanları emekçilerin bilincinde meşrulaştırmakla kalmıyor, bu argümanları bir toplumsal baskı unsuru haline dönüştürerek kitleleri bu çizgiye göre tavır almaya da zorluyorlar. Zira aynı zamanda bu zeminde bir seçim başarısı elde etmeyi umuyorlar.

CHP orduyu da bu çerçevede harekete geçirmek istiyor. CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı’nın çelenkle anıta ilerlerken tören alanında bulunan askerlere, “Sizin korumanız gereken Cumhuriyet’e biz sahip çıkıyoruz” diye seslenmesi, orduyu harekete geçirme isteğinin ürünüdür.

Cumhuriyet eyleminden sonra yaşananlar, özelde CHP ve AKP’nin, genelde düzen güçlerinin kendi iç dalaşması açısından önemli veriler ortaya çıkarmıştır. CHP ve AKP arasındaki çatışma esasa ilişkin olmasa da farklı politik yönelimleri içerisinde barındırıyor. Kürt sorunu, Ermeni meselesi, devletin yeniden yapılandırılması vb. konular üzerinden yansıyanlar düzen güçleri arasındaki çatışmanın bir düzeyde sürdüğünü de gösteriyor. AKP’nin elde ettiği üstünlük bu gerçeği değiştirmiyor. Zira CHP seçimlerden karlı çıkmanın yolunun bu çatışmalı ekseni sürdürmekten geçtiği bilinciyle hareket ediyor.

Düzen partileri henüz tarihi belli olmayan erken genel seçime hazırlanıyor. CHP, AKP’nin tek başına hükümet olmasını engelleyebilecek bir sonucu elde etmek için uğraşıyor. 29 Ekim’de dahil tüm süreçlere bu çerçevede yaklaşıyor. Zira AKP’nin önümüzdeki yerel, genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden de galip çıkması durumunda CHP’nin yönetim kadroları iyiden iyiye zor duruma düşeceklerdir.

29 Ekim kutuplaşması burjuva iktidarı
gerçeğinin karartılmasına hizmet ediyor

29 Ekim tartışmaları işçi ve emekçilerin yaşadığı sorunların kaynağı olan burjuva Cumhuriyet ve faşist devletin sınıfsal karakteri gerçeğinin karartılması noktasında tartışmanın taraflarına önemli olanaklar sağlıyor. Burjuva devletin yarattığı ekonomik-sosyal yıkım, Kürt halkına yönelik saldırılar, ABD emperyalizmine tam bağlılık, Alevilerin taleplerine yönelik duyarsızlık, işçi ve emekçilere düşmanlık konusunda AKP ve CHP karşı karşıya değil yan yana, omuz omuza hareket ediyorlar. Bu temel sorunların kaynağı olan sermaye düzeninin korunması konusunu varlık nedenleri olarak görüyorlar.

29 Ekim tartışmalarında birbirlerine demediklerini bırakmayan düzen güçleri devam eden açlık grevi ile ilgili olarak duyarsızlıkta birbirleriyle yarışıyorlar. PKK tutsaklarının taleplerine kulaklarını tıkıyorlar. CHP, AKP iktidarının tutsaklara yönelik baskılarına, Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulamasına, Kürt halkına yönelik saldırılarına ve Kürt hareketini tasfiye çabalarına tam destek veriyor.

Sosyalist işçi ve emekçi cumhuriyeti için ileri!

89 yılı geride bırakan burjuva cumhuriyeti işçi ve emekçilerin yaşamlarını cehenneme dönüştürmeye devam etmektedir. Hala milyonlarca emekçi her gece yatağa aç giriyor. Ülke emperyalistlerin tam denetiminde bulunuyor. Milyonlarca emekçiyi bu tabloya mahkum eden burjuva cumhuriyetin işçi ve emekçilere vereceği her hangi bir gelecek yoktur. Cumhuriyet tartışmalarına tutuşanların tek hedefi sermaye için bu ülkeyi dikensiz gül bahçesi haline getirmektir.

Fakat sermayenin çürüyen burjuva cumhuriyeti yıkılmaya mahkumdur. Zira işçi ve emekçiler kendilerine yaşama hakkı tanımayan burjuva cumhuriyetini er veya geç tanıyacaktır. Türkiye İşçi sınıfı ve emekçileri, emperyalizme bağımlı burjuva cumhuriyet yerine sosyalist işçi ve emekçi cumhuriyetini kuracak ve burjuvazinin sınıf egemenliğine son vereceklerdir.

H. Yağmur