Kızıl Bayrak'tan...
Yayın hazırlıklarımızın sürdüğü sıralarda yazı işleri müdürümüz Tayfun Altıntaş hala gözaltındaydı. Altıntaş tutsak düşen bir devrimcinin infazını engellemek üzere yapılan eylemi izlemek için bulunduğu yerden gözaltına alındı. Besbelli ki polis suç üstü yakalanmak korkusuyla orada bulunan devrimcileri ve Altıntaş’ı gözaltına alma yoluna gitti. Böylelikle de rutin hale getirdiği cinayetlere bir yenisini ekleyecekken tanık olunsun istemedi.
Avukatlardan Altıntaş ve onunla birlikte gözaltında tutulan devrimcilerin işkence gördükleri yönünde bilgiler aldık. Anlaşılan o ki polis en iyi bildiği şeyi yapıyor. İşkenceyle devrimcileri teslim alabileceğini sanıyor. Ama yanılıyor. Böylelikle sadece zavallılığını gösteriyor.
Gözaltındakilerinin akıbetinin önümüzdeki saatler içerisinde netleşmesini bekliyoruz. Hiç kuşkusuz hepsinin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Ama bu düzenin polisi gibi yargısının da nasıl çalıştığını iyi biliyoruz. Polis nasıl gözaltına almak için hukuksal bir gerekçeye ihtiyaç duymuyorsa, mahkemeler de yine herhangi bir hukuksal delile gerek duymadan tutuklamalar yapıyor. Binlerce insan aynı yollardan geçti. Düzenin polis ve yargı mekanizması, hep aynı biçimde çalışarak tümüyle siyasal nedenlerle binlerce insanı zindanlara kapatıyor.
Faşist iktidarı, ilerici ve devrimci düşünceyi böylelikle yok edeceğini sanıyor. Hakkından gelemediği Kürt hareketini böylelikle ezmek istiyor. Ama aynı zamanda dışarıda girdiği maceralar için içeriye çeki düzen vermeye çalışıyor. O nedenle her türlü ilerici ve muhalif kişi polis ve yargı mekanizmasının hedefi oluyor. Zindanlar toplama kamplarına dönüşüyor.
İşte bunun için komünist basın çalışanı Altıntaş’ın da hedef seçilmesi tesadüf değildir. Kızıl Bayrak devrimci yayın çizgisiyle zaten tüm tarihi boyunca sermaye devletinin hedefi olmuştur. Pek çok çalışanı gözaltına alınmış, işkence görmüş ve tutuklanmıştır. Pek çok sayısı toplatılmış ve birçok kez gazete kapatılmıştır.
Ama ne olursa olsun Kızıl Bayrak susmamış, bildiği yoldan kararlılıkla yürümeye devam etmiştir. Çünkü Kızıl Bayrak’ın kökleri bu ülkenin topraklarının derinliklerindedir. Suyunu Marksizmden, harcını başeğmeyen bir devrimcilikten almaktadır. Bunun için büyük bir özgüvenle söylüyoruz ki; Kızıl Bayrak’ı bugüne kadar susturmaya gücünüz yetmedi, bundan sonra da yetmeyecek!
Bu düşüncelerle tüm okurlarımızı ve yoldaşlarımızı, Kızıl Bayrak’a daha sıkı sarılmaya ve daha da yükseklerde dalgalandırmaya çağırıyoruz. |