22 Şubat 2013
Sayı: KB 2013/08

 Kızıl Bayrak'tan
“Heyet krizi”, İmralı masası ve şovenist histeri
Beşir Atalay devrimcilere “terörist” dedi
Sermaye devleti faşist baskı ve
terörü tırmandırıyor!
KESK operasyonuna yaygın ve kitlesel tepki
KESK’e yönelik saldırı kınandı
ÇHD Genel Merkez Yöneticisi Av. Zeycan Balcı Şimşek ile AKP’nin yargı alanındaki saldırıları üzerine konuştuk
Sendikal harekette örgütlenme “atağı”!
Karanlıklar içinden güneşle gelen grev: NETAŞ
Kayseri İşçilerin Birliği Derneği kuruldu
“Vergi haftasında
ne kutlanacak!”
Devrimci sınıf faaliyetlerinden
Sınıf hareketinden

Çalışma tarzında köklü bir değişim ihtiyacı

Devrimci Kadın Kurultayı’nın ardından
Devrimci Kadın Kurultayı tebliğleri - 2
Tarihte kadın hareketleri / 3
Halep kentinin yağmalanmasından
Erdoğan ve hükümeti
sorumludur!
İslamcı Hamas gerici rejimlerin saflarında!
Meclis komisyonu
Mısır’da direniş yeniden yayılıyor
Emekçilerin öfkesi hükümetleri deviriyor!
Hegemonya krizi - “savaşları” / 2 - Volkan Yaraşır
Yeni YÖK Yasası
hükümetin gündeminden çıktı mı?
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hegemonya krizi - “savaşları” / 2

Emperyalizmin yeni av sahası:
Afrika ve Mali’ye askeri müdahale

Volkan Yaraşır

 

Mali’nin önemi

2000’li yıllar Çin’in yeni ve hızlı yükselen bir emperyalist güç olarak, küresel düzeyde ekonomik ve nüfuz alanlarını genişlettiği bir dönem oldu.

Çin, muazzam kapitalist büyümenin ihtiyaçlarını karşılamak ve emperyalist projeksiyonlarına uygun son derece iyi hesaplanmış adımlar attı.

Çin özellikle enerji ve hammadde ihtiyacını ve bu ihtiyaçların düzenliliğini ve güvenliğini sağlamak yönünde kompleks politikalar geliştirdi. Afrika Kıtası bu anlamda Çin’in erken temas kurduğu ve ekonomik ilişkilerini hızla geliştirdiği bir coğrafya oldu.

ABD’nin Ortadoğu bataklığına saplanması, Çin’e kıtada göreceli rahat hamleler yapma şansı kazandırdı.

2008’de kapitalizmin yapısal krizinin küresel düzeyde yarattığı sarsıntı ve ortaya çıkardığı yüksek konjonktür kıtanın emperyalist özneler tarafından yeni bir av sahasına dönüşmesini beraberinde getirdi.

Özellikle Mısır ve Tunus’ta yaşanan isyan ve ayaklanmalar Arap coğrafyasını sarstı ve muazzam bir aura yarattı. Aşağıdan devrim tehlikesi, Müslüman Kardeşler’in aktif rol oynadığı emperyalist restorasyon politikalarıyla engellendi. Libya’da Kaddafi rejimi NATO müdahalesiyle yıkıldı. Kaddafi rejiminin yıkılması bölge statükolarını etkiledi. Arap coğrafyasını saran dalganın etkileri kırılmaya çalışıldı. Batı Afrika’nın bu süreçten şiddetle etkilenmesinin önüne geçildi.

Libya müdahalesi, bir başka bağlamda Rusya ve Çin’in Afrika kıtası için atlama taşı olarak gördükleri Libya’da devre dışı kalmalarına yol açtı.

Kuzey Afrika’da gerçekleşen farklı eksenlerdeki emperyalist stabilizasyon politikaları, hızla Batı Afrika’da kendini hissettirdi.

Mali operasyonu bu sürecin bir devamı oldu. Fransa Libya’dan sonra Mali’de de agresyon politikası izledi. Fransa, Mali’nin kuzeyinde konumlanan ve bölgeyi kontrolleri altında tutan El-Kaide’ci İslamcı güçlere karşı operasyon yapıldığını açıkladı.

Mali hükümeti, Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Örgütü-ECOWAS ve Afrika Birliği’ne bağlı 14 ülke daha önce Mali’ye uluslararası bir güç gönderilmesi için Birleşmiş Milletler’e çağrı yapmıştı. Bu çağrıyı ve “İslami tehdidi” Fransa, askeri müdahale için meşruluk zemini olarak kullandı.

Mali hükümeti yaygın yolsuzluk ve ekonomide yaşanan kriz ve şiddetli yoksullukla dünya komuoyunun gündemine girmişti. Mali zengin hammadde kaynaklarına sahip olsa da, ekonomisi pamuk ihracatına dayanıyor. 2011 ve 2012 yılında ABD’deki pamuk üreticilerinin yüksek sübvansiyonlar alması, dünya pamuk fiyatlarında önemli düşüşlere yol açtı. Bu gelişme Mali ekonomisini sarstı ve ülkede hızlı bir yoksullaşma yaşandı.

2012 yılında gerçekleşen askeri darbe Mali’yi yeniden gündeme taşıdı.

Mali hükümeti Tuareglerin isyanını kontrol edememesi ve ülkedeki siyasal tansiyonun hızla yükselmesi darbenin gerekçesi oldu. Darbe sonrasında geçici bir hükümet oluştu.

Mali’nin kuzeyinde etkili olan Tuareg hareketi seküler bir yapıya sahip ve Anzawad’ın Bağımsızlığı için Ulusal Hareketi (MNLA) içinde örgütlü. Uzun bir mücadele geleneğine sahip Anzawad örgütlenmesi içinden yakın dönemde İslamcı bir kanat koptu. Bu kanat Ansar Dine adında bir örgütlenme kurdu. Ansar Dine Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki siyasal İslam’ın gelişmesine paralel olarak hızla güçlendi ve MNLA’yı kısa zamanda zayıflattı ve marjinalleştirdi.

Mali’nin kuzeyi yine aynı faktörlerden dolayı ve özellikle Cezayir’deki FIS süreci ve Libya’daki Kaddafi rejiminin yıkılmasından sonra İslamcı örgütlerin kontrolüne geçti.

Bölgeye Magrip El-Kaidesi ve Batı Afrika’da Cihat İçin Birlik adındaki iki grup hakim. Ansar Dine Magrip El-Kaidesi’yle ittifak yapıyor.

Libya’da Kaddafi iktidarının yıkılmasıyla İslamcı gruplar ve Tuareglerin eline ağır silahlar geçti. İttifak bazı kuzey kentlerini ele geçirdi. Ensar Dine Gao, Kidal gibi güney kentlerini kontrolleri altına aldı. İslamcı örgütlenmeler hem askeri olarak, hem de finansal anlamda son derece güçlü bir yapıya sahipler. Kuzeyde MNLA’nın devre dışı bırakılmasıyla bölgenin bütün denetimi İslamcıların eline geçti. Ayrıca bu örgütler içinde uluslararası İslamcı kadrolar da bulunuyor. Ve bu İslamcı güçler gençlik içinde son derece örgütlü bir yapıya sahipler. Özellikle Cezayir içsavaşı sonrası FIS kadroları bu bölgeye kaydı. Katar Libya operasyonunda koordinasyon rolü oynayarak, ABD onaylı çok miktarda askeri malzemeyi İslamcı güçlere devretmişti. Bu mühimmatın büyük bir kısmı da Mali’deki İslamcı güçlerin eline geçti.

Tuaregler etnik grup olarak, Burkina-Faso, Cezayir, Moritanya, Nijerya ve Mali’de yaşıyorlar. Gelişmeler hem Tuareglerin bulunduğu coğrafyayı, hem de Kuzey Afika’yı etkiliyor. İslamcı grupların Cezayir ve Libya’da geniş ilişkileri var. Ayrıca Nijerya’da Boko Haram, Somali’de El Şebab gibi İslamcı örgütler önemli bir güce sahip. Bu durum Kuzey ve Batı Afrika’da bazı bölgelerin “kontrolsüzleşmesine” yol açıyor. Özellikle Mali’deki gelişmeler “kontrolsüzlüğü” artırıcı bir etken olarak değerlendirildi. Bundan dolayı bölgede çıkarı olan küresel güçler acilen devreye girdi. Bölge ülkeleri ve Mali hükümeti harekete geçti.

ECOWAS ve Afrika Birliği’nin acil müdahale çağrısı BM Güvenlik Konseyi’nde onay gördü. 20 Aralık 2012 tarihli ve 2085 Nolu Birleşmiş Milletler Kararı alındı. Karar, bir anlamda Mali’ye müdahalenin yol haritasını ortaya koydu.

Fransa’nın Mali’ye müdahalesiyle, Batı Afrika bir av sahasına dönüşüyor. Fransa’nın müdahalesi ABD ve İngiltere tarafından desteklendi. ABD’nin Africom birliklerinin bir kısmının Mali’ye kaydırılması bekleniyor.

ABD, bölgede belirleyici inisiyatifini kaybetmeden, iyi tasarlanmış, Fransa’nın da devrede olduğu, bölge ülkelerinin iştirak ettiği bir savaşın organizasyonunu yapıyor. Mali’deki savaşın “Afrikalılaştırılması” yönünde düzenlemelere girişiyor.

Batı Afrika’da yürütülen kaynak savaşlarında (Batı Afrika enerji kaynaklarının dışında, zengin mineraller ve kıymetli madenlere sahip bir coğrafyadır.) yerel devletlerin devreye girmesiyle, sadece Mali değil, bölgenin bütününün savaş coğrafyasına dönüşmesi yüksek bir olasılıktır. Savaşın Afrikalılaştırılması bir anlamda bölgesel savaşın zeminlerinin örülmesi olarak okunabilir.

Altın, uranyum ve fosfat: Mali

Batı Afrika’nın yeniden sömürgeleştirilmesi yönünde Mali bir sıçrama alanıdır. Mali son derece zengin altın, uranyum ve fosfat kaynaklarına sahip bir ülkedir. Mali, Güney Afrika ve Gana’dan sonra Afrika’daki üçüncü büyük altın üreticisidir. Altın üretimi 2011 yılında %20 oranında arttı, 43.5 tona yükseldi. Mali aynı zamanda zengin fosfat yataklarına sahiptir. Ülkenin kuzey bölgesinde son derece zengin uranyum yatakları da bulunuyor. Bu stratejik madenler Mali’yi emperyalist güçlerin odak coğrafyası haline getiriyor.

Çin Ortadoğu’ya olan enerji bağımlılığını azaltmak için 2000’li yılların başlarında Afrika’ya yöneldi. Batı Afrika sahip olduğu enerji kaynakları, mineral ve kıymetli madenleriyle Çin’in Afrika’daki odak coğrafyalarından biri olarak öne çıktı.

ABD aynı tarihlerde Africom’u kurarak Afrika’yı hedef coğrafya olarak belirledi. Africom G. Bush döneminde kuruldu ve Afrika’da sivil ve askeri operasyonlar düzenleme misyonlarıyla hareket etti. Africom’un faaliyet alanı bütün kıtayı kapsıyor. Africom Mali’de 12 yıldan beri süren savaşta aktif rol oynadı. Başkent Bamako ve çevresinde çok sayıda ABD üssü bulunuyor. ABD bugüne kadar Afrika’da bir dizi operasyon gerçekleştirdi. Nijerya ve Somali’yle birlikte kıtada doğrudan askeri müdahalelerde bulundu. ABD, özellikle Çin’in Afrika’da artan ekonomik ve nüfuz alanlarını daraltmayı ve kırmayı hedefliyor.

Libya’da gerçekleşen NATO müdahalesiyle hem Çin’in, hem de Rusya’nın Afrika’ya yönelik bazı hamleleri boşa çıkarıldı. ABD aynı zamanda Africom’un Almanya Stuttgart’ta bulunan üssünü Afrika’ya taşıma şansı buldu. ABD 2013 yılında Afrika’da daimi bir askeri üs kurmayı hedefliyor. Bu yıl içinde Pentagon Afrika’daki asker sayısını 3 bine yükseltti. ABD Africom aracılığıyla Afrika’yı bütünüyle denetlemeyi hedefliyor. Özellikle enerji kaynaklarının ve kıymetli madenlerin bulunduğu birçok ülkede (Mali, Gine, Somali, Kamerun, Botsvana, Senegal gibi) savaş provaları olarak ortak askeri tatbikatlar gerçekleştirdi. Ayrıca mobilizasyon gücü yüksek olan askeri birliklerini, dönüşümlü olarak Güney Afrika, Fas, Gabon, Tunus ve Libya’da konuşlandırdı.

Africom tarafından yapılan açıklamalarda Afrika’daki birçok ülkenin ordularıyla “teröre ve ayaklanmalara” karşı ortak mücadele ve ortak hareket edileceği bildirildi. Pentagon 2013 yılına girerken 35 Afrika ülkesine asker gönderme kararı aldı. Pentagon’un kısa bir zaman içinde asker göndereceği ülkelerin başında Mali bulunuyor. Mali’yi Nijerya, Sudan, Cezayir, Kenya ve Somali izliyor. Ayrıca bir dizi eski Fransız sömürgesi olan ülkeyle Pentagon’un direkt ve yakın ilişkisi var.

ABD stratejik önem atfettiği yerlerin başında Nijer Deltası petrol bölgesi bulunuyor. Bu stratejik yönelim Wikileaks belgelerinde açığa çıktı. ABD Gine Körfezi’ne petrol aramalarını yoğunlaştırdı.

ABD Nijer Deltası petrol bölgelerinden elde edeceği petrolün 2015 yılında, ithalatının %25’ini karşılayacağı hesaplanıyor. Bu durum ABD’nin Delta’nın güvenliğine stratejik önem vermesine yol açıyor. Hatta Pentagon yetkilileri Afrika’daki askeri kuvvetlerin esas misyonunun bölgedeki güvenliği sağlamak olduğunu açıkladı. ABD Batı Afrika ülkelerine 2011 yılında 400 milyon dolar yardım etti. Mali bu yardım paketinden 150 milyon dolar aldı. ABD petrolün yanında kıtanın bütün kaynaklarını denetim altına almayı hedefliyor.

Afrika Kıtası emperyalizmin av sahasına dönüşüyor.

Kıta düzeyinde Çin ve ABD arasında şiddetlenen hegemonya atakları karşısında, Fransa etkisini kaybediyor. Fransa yaşadığı bu hegemonya aşınmasını yeni hamleler yaparak, aşmaya çalışıyor. Özellikle eski sömürgelerinde nüfuzunu yeniden inşa etmek için adımlar atıyor. Fransa eski sömürgelerine askeri birlikler yolladı. Gabon, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kongo, Fildişi Sahili ve Çad’da 9 bin Fransız askeri konuşlanmış durumda. Fransa’nın Mali’ye müdahalesi bu adımlardan biri oldu.

Mali Fransa açısından stratejik önem taşıyor. Ülkenin uranyum açısından zengin rezervleri Fransa’nın Mali’ye yoğunlaşmasına yol açıyor. Mali’yle aynı coğrafyada olan Nijerya, Fransa’nın nükleer enerji santrallerinin uranyum ihtiyacının 1/3’ini karşılıyor. Fransa’da 58 nükleer enerji santrali bulunuyor. Nijerya’dan gelen uranyumun ve Mali’den elde edilecek uranyumun Fransa açısından stratejik önemi var. Fransa nükleer enerji tekeli Areva’nın Mali’ye askeri müdahale yapılması için yoğun kampanyalar gerçekleştirmesi boşuna değil. Mali’deki destabilize bir ortamın Nijerya’yı etkilemesi Fransa için yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Ayrıca bölgedeki “istikrarsızlık” Mali’nin diğer komşusu olan Cezayir de etkili olabilir. Cezayir Fransa’nın en önemli pazarlarından biridir. Ayrıca Cezayir Avrupa’nın doğalgaz ve petrol ihtiyacının önemli bir kısmını karşılıyor. Fransa’nın Suriye’de vahabizmi ve El-Kaide’ye bağlı örgütleri desteklerken, Mali’de El-Kaide’ci İslami yapıları terör ve tehdit unsuru olarak görmesi boşuna değil. Bu söylemlerle Fransa askeri müdahalesini meşrulaştırmaya çalışıyor. Reel politikaya uygun adımlar atıyor. Ve burjuva oportünizmin tipik örneğini gösteriyor.

Fransa’nın Mali’ye askeri müdahalesi Batı Afrika ve Kuzey Afrika’da bir dizi gelişmeyi tetikleyebilir. Savaşın bölgeye yayılması yüksek bir olasılıktır.

Kanla İmza Atanlar adlı örgütün Cezayir’de BP’nin doğalgaz üretim tesislerine saldırarak, Avrupa ve Japon kökenli 200’ün üzerinde çalışanı rehin alması, bölgenin savaş atmosferi içine girdiğini gösteriyor. Cezayir güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu 20’nin üzerinde rehinenin öldürülmesi Mali’deki savaşın Cezayir’e hızla sıçrayabileceğini ortaya koydu. İslami örgüt BP operasyonunun, Fransa’ya ve Fransa’ya hava sahasını açan Cezayir’e karşı gerçekleştirildiğini açıkladı.

Somali’de faaliyet gösteren El Şebab ve Nijerya’da Boko Haram’ın benzer eylemler yapma ihtimali yüksektir. Süreç Batı Afrika’yı saran, hatta Kuzey Afrika’ya sıçrayan bölgesel bir savaşa dönüşebilir.

Savaş, emperyal öznelerin Batı Afrika’yı yeniden sömürgeleştirilmesinde son derece önemli işlev görecektir.

Bölgenin destabilizasyonunu engellemek adına müdahale eden emperyal güçler, bölgeyi tam anlamıyla destabilize ederek, savaşın bölgeselleştirilmesini ve yayılmasını sağlayacaktır. İslami terör ve tehdit bu destabilizasyonun temel argümantasyonudur ve emperyal müdahaleye meşruluk aracıdır. Savaş aynı zamanda Batı Afrika’nın tüm yer altı ve yerüstü kaynaklarının talan ve yağma edilmesi anlamına gelecektir. Mali’ye askeri müdahale bu talan ve yağmanın başlangıcına işarettir. Mali Batı Afrika’nın yeniden sömürgeleştirilmesinin sıçrama alanı ve kıtada izlenecek sömürgeleştirilme politikalarının laboratuvarıdır.

Kıtadaki büyük kapışmanın en önemli coğrafi bölgesi olan Batı Afrika’nın dikkatle izlenmesi gerekir. Bölgenin bir savaş coğrafyasına dönüşmesi yüksek bir olasılıktır. Batı Afrika emperyal özneler arası kaynak savaşlarının en kanlı ve en yıkıcı geçeceği bölgelerden biri olacaktır.