30 Ağustos 2013
Sayı: KB 2013/34

Tüm NATO ve ABD üsleri kapatılsın!
Halklara karşı yeni cephe açıyorlar
Suriye’ye yönelik işgal heveslerini kursaklarında bırakmak için
AKP’nin “Çözüm” süreci daha fazla savaş demektir!
Dolar 2 TL’yi aştı yeni kriz emareleri çoğalıyor
Ali İsmail Korkmaz soruşturması katilleri aklama yolunda ilerliyor
Forumlarda dayanışma ruhu sürüyor
İnsanlığın kurtuluşu işçi sınıfının dirilişinde
Kıdem tazminatının gaspında son perde!
“Grev silahını” kuşanan tekstil işçileri kazandı
Celladına aşık olmak ve tekstil grevi - D.Umut
Büyük tekstil grevinin GOP’taki yansımaları üzerine
Suçlarınızın üzerini örtemeyeceksiniz!
Savaş, anti-emperyalist mücadele ve Partimizin programı/1
Mısır’da çalkantılı geçiş süreci
Güney Afrika’da büyük grev dalgası hayatı durdurdu

Lübnan’da Şii-Sünni çatışması kışkırtılıyor

Sahte gözyaşlarınız kanlı saltanatınızı ayakta tutmaya yetmez!
Gençlik direnişe, barikata özgürleşmeye
Yeni fırtınalara hazırlanalım!
Yağmanın ve doğa katliamının yeni kılıfı: Olimpiyatlar
İzenerji’de yaşananlar üzerine
Komünist bir işçiden sendikalaşma çalışması ile ilgili uyarılar
“Kadın bedeni süs, cariye caiz...”
Burcu Koçlu’dan mektup
“İki, üç daha fazla Vietnam!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Kadın bedeni süs, cariye caiz...”

 

Dinci gericiliğin kadına bakışının son örnekleri, Diyanet’in yayın organında yer alan bir makalede ve kendisini “şeyh” olarak tanıtan bir zatın konuşmasında ortaya çıktı.

Kapitalizmde çifte baskı ve sömürüyü yaşayan kadınlar, neredeyse her yeni gün dinci gericiliğin aşağılayıcı açıklamalarının hedefi oluyorlar. Dinci gericiliğin kadına bakışının son örnekleri, Diyanet’in yayın organında yer alan bir makalede ve kendisini “şeyh” olarak tanıtan bir zatın konuşmasında kendisini gösterdi.

Diyanet: Kadının bedeni süs!

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dini konularda en yüksek karar ve danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu’nun üyesi Prof. Dr. Halil İbrahim Karslı, Diyanet’in yayın organına yazdığı makalesinde Kuran’ın kadınlara örtünmeyi emrettiğini belirterek “Çünkü kadının bedeni bir süstür. Dolayısıyla değerlidir ve korunması gerekir” dedi.

Kadınların bedensel çekiciliklerini toplumsal yaşama karşı değil, eşlerine karşı sergilemeleri gerektiğini de ifade eden Karslı, “Cennette şeytan, insanın elbiselerini soymakta ve mahrem yerlerini açığa vurmayı başarmaktadır. Kıyamete kadar şeytan insanı bu konuda rahat bırakmayacak ve beden mahremiyetine hürmetsizlik göstermesi için elinden geleni ardına koymayacaktır” dedi.

Karslı, tarihte aydınlanma süreci olarak bilenen dönemde insanın dini kurallardan koparak kendisini kutsadığını, örtünmenin kadının örgütlülüğünün önünde bir engel kabul edildiğini ifade ederek şunları söyledi: “Aydınlanma süreci insanın dini değerlerden kopması, kendi kendisini kutsaması sonucunu doğurdu. Her alanda özgürlük, insana verilen değerin bir yansıması olarak görüldü. Dolayısıyla örtünme, kadının örgütlüğünün önünde bir engel kabul edildi. Geleneksel uygulamaları terk ettiği ölçüde insanın özgürleşeceği düşünüldü. Belki de insanlık tarihinde ilk defa müstehcenlik bu denli sosyal bir görünüm kazandı ve dünyanın hâkim kültürü haline geldi. Bütün bunlar, kadının bedeni üzerinden yapıldı. Onun kişiliği değil, dişiliği öne çıkarıldı.”

Karslı makalesinde şu ifadelere de yer verdi: “Kuran, Nur suresi 31. ayette kadınlara kendi doğal güzelliklerini ve takılarını namahremlere göstermemeleri uyarısını yapar. Çünkü her iki cins birbirine karşı birer cazibe merkezidir. Bu, fıtratın bir gereğidir. Bu anlamda erkeğin nazarında kadının konumu ayette ziynet/süs olarak nitelendirilir. Ancak Kuran, bunun açığa vurulmamasını, aksine yine ziynet olarak isimlendirilen elbiseye büründürülmesini emreder. Çünkü kadının bedeni bir süstür.”

Şeyh”: Cariye caiz...

Dinci gericiliğin kadına bakışının başka bir örneği de kendini “şeyh” olarak ifade eden bir zatın söyleşisinde görüldü. Guraba Yayınevi’nin ve Guraba-Der’in kurucusu, dini kitap yazarı Abdullah Yolcu isimli zat, kısa adı “KitapDer” olan Kur’an İlimlerini Tanıtma ve Araştırma Platformu’nun düzenlediği söyleşide, erkeklerin “savaşta bileğinin gücüyle” cariye almasının caiz olduğunu, üstelik nikah şartı ve sayı sınırlaması olmadığını, böylelikle cenneti bu dünyada yaşayacaklarını söyledi.

Emekçi kadınlar gericiliği parçalayacak

Dinci gericiliğin kadına yaptığı tanımlar, esasında kapitalizmin kadına ve bedenine yaklaşımının siyasal yansımaları. Zira dinci gericiliğin kadın bedenini süs olarak görmesi, kapitalizmin kadın bedenini metalaştırmasından ayrı birşey değil.

Bu kıskacı kuşkusuz emekçi kadınlar parçalayacak. Sınıf kavgasında özgürleşecek kadınlar, kapitalizmin ve her türlü burjuva akımının kadına yönelik saldırısını bertaraf edecektir.

 

 

 

 

Her özgür ortam kadının özgürleştiği kadardır”

 

Bir emekçi kadına Gezi Direnişi ile ilgili görüşlerini sorduk.

- Sizce kadınların direnişe katılma nedenleri nelerdir?

- Kadının hayatı direnmekle geçiyor. Gezi Direnişi de buna uzak değil. Gezi Direnişi’nin çıkış noktası “yaşamıma, özgürlüğüme dokunma!” idi. Kadın da hayatı boyunca geçim derdi haricinde bir de bu savaşı verir. Evde, sokakta, iş yerinde... Hayatı tırnaklarıyla inşa eden kadın bir de varlığını, varlığına saygıyı kazanmakla uğraşıyordu. Bunun dışında gelecek güzel ve özgür günleri çocuklarına kazanmak için oradaydılar.

-Sizce Gezi Direnişi kadınlara ne kattı?

- Gezi Direnişi’nin kadınlara ne kattığından çok kadınların direnişe ne kattığı daha önemli. Direnişte kadınlar var olan güçlerini sergilediler. Diğer kadınlara örnek oldular, onları yüreklendirdiler. Artık kaybetmek istemiyorlardı. Özellikle de emekçi kadınlar. Var olan güçlerini burada sergilerken daha fazla örgütlenebilecekleri ortamda buldular. Örgütlenmenin her alanda gerekli olduğuna da daha fazla inandılar.

- Bundan sonrası için düşünceleriniz nedir?

- Gezi Direnişi’yle Türkiye bir dönüm noktasına geldi. Bu herkes tarafından da fark edilebilir bir ortam yarattı. Bu ortamdan da her grup her örgütlülük maksimum yararlanmalıdır. Bu kadın sorunlarıyla da ilgili olmalı. Özgürlükçü ortamda kadın hakları daha fazla dile getirilmeli, daha fazla çözüm yolu aranmalı. Çünkü her özgür ortam kadının özgürleştiği kadardır.

 

 

 

 

 

Yargı verileri suçluyu gösteriyor

 

Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü’nün geçtiğimiz yılın istatistikleri, sistemin insanlığa verdiği zararın boyutlarını sunuyor. Adli Sicil kayıtlarına geçen verilere göre, 2012 yılında kadına şiddet, cinsel istismar ve tecavüz, uyuşturucu, işkence ve eziyet gibi suçlarda artış görülüyor.

Kadına yönelik şiddet ve cinayete karşı ‘çözüm’ olarak sunulan koruma programının durumuysa sınıfta kaldı. Yargıya geçen yıl toplam 4 bin 374 olay aktarıldı. Fakat bu olaylardan 2 bin 48’i hakkında takipsizlik kararı verildi. Sadece 2 bin 52 kadın için koruma kararı verildi.

91 bin 979 “cinsel dokunulmazlığa karşı suç” olayı içinde 31 bin 496’sı için takipsizlik kararı verildi. Üçte biri oranlı takipsizlik kararları, işlenen suçların örtbas edilmesine vesile oluyor. Buna rağmen dava açılan 50 bin 483 dosyada veriler şöyle: “Cinsel saldırı 18 bin 351, çocuğun cinsel istismarı 33 bin 992, reşit olmayan kişiyle ilişki 14 bin 164, cinsel taciz 25 bin 472.”

 
§