29 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/37

İşçilerin birliği halkların kardeşliği!
Milliyetçilikte yarışıyorlar
Bağımsızlık referandumu ve Türk sermaye devleti
BDSP, İstanbul ve Ankara’da Ulucanlar şehitlerini andı
TİS görüşmeleri yaklaşırken unutulmaması gerekenler
Memur Sen yandaşlıkta sınırları zorluyor
“Başka bir sendikal hareket mümkün!”
Fabrika çalışmalarımızın önemine ve rolüne dair...
Ekim Devrimi üzerine - V. İ. Lenin
Almanya seçim sonuçları ve yakıcı sorunları
Kürdistan bağımsızlık referandumu ve ötesi
Yurtdışında 100. yıl etkinliğine çağrı…
Filistin’i anti-emperyalist/anti-siyonist direniş özgürleştirir!
“Turnuvayı birliğimizi ve mücadelemizi güçlendirmek için bir adım olarak görüyoruz”
Kadının kurtuluşu sosyalizmde!
“Öz savunma”yı ihtiyaç kılan düzen yıkılmadıkça kadın cinayetleri devam edecektir
Değiştirmek için kapitalist dünyayı kavrama kılavuzu Kapital 150 yaşında
Hanedeki olasılık hikayesi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Milliyetçilikte yarışıyorlar

 

TSK’nın sınır dışı saldırıları için hazırlanan savaş tezkeresi mecliste AKP, MHP ve CHP’nin oylarıyla kabul edildi. Hükümete Irak ve Suriye’de sınır ötesi operasyon yetkisi veren düzen partileri tam bir uyum ile hareket ettiler. Sermaye devletinin geleneksel Kürt düşmanı politikasının “güvencesi” olduklarını, bu konuda aralarında hiçbir fark olmadığını gösterdiler.

Savaş tezkeresinin mecliste düzen partilerinin tam desteğiyle kabul edilmesinden aldığı “güç”le Erdoğan, ancak iç politika malzemesi olabilecek “Bir gece ansızın gelebiliriz” türünden tehditlerini sürdürmeye devam etti.

Katılımın çok olduğu referandum sonuçlarıyla ilgili olarak da “Yeni çatışmaların habercisi olmaktan başka anlam taşımıyor. Yüzde 90-91 ile onaylanmış, bunun kıymeti harbiyesi var mı?” dedi.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) gerçekleşen bağımsızlık referandumu öncesinde büyük bir şovenist çığırtkanlık ve savaş histerisi içinde, tüm kesimleriyle düzen cephesi koro halinde davrandı. Cumhuriyetin kurucu partisi olarak CHP de bu konuda fazlasıyla cevval davranarak, hızlıca ‘sosyal-demokrat’ maskeyi bir kenara bıraktı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kuzey Irak’taki referandum ile ilgili olarak, “Süratle Irak merkezi yönetimi ile Türkiye ve İran’ın bir araya gelerek soruna ortak çözüm üretmeleri gerekir. Eğer ortak çözüm üretilebilirse Türkiye bu konuda önemli mesafe alabilir” diyerek Kürt halkına karşı kirli ittifak çağrısı yaptı.

Ancak yine de bazı farklı sesler çıkmadı değil. CHP Diyarbakır İl Başkanlığı’nda disiplin kurulu başkanı ve kurultay delegesi olan Selim Fidancı istifa etti. Fidancı istifası ile ilgili yaptığı açıklamada şunları ifade etti; “Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz´ın halkların kendi kaderini tayin hakkını kullanması ile ilgili bir hususta savaş dilini kullanması, Kürt halkının hassas sürecini gözardı ederek, kendi ülkesinin sınırları dışında yaşayan bir halkın 25 Eylül’de yapmak istedikleri referandum kararına karşı yaptığı açıklama üzerinden 4 gün geçmesine rağmen, bu savaş çağrısı şeklindeki açıklamaya karşı bünyesinde çok sayıda Kürt milletvekili ve üye bulunduran CHP genel merkezi tarafından da herhangi bir açıklamanın gelmemesi, şahsımı kaygılandırmıştır.”

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay da Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani’nin yayın organı olan Rudaw’a verdiği bir röportajda referanduma ilişkin “Bölgedeki halkların kendi kaderlerini tayin etme hakları vardır” demişti. Ancak bilinmelidir ki bunlar CHP’nin resmi çizgisindeki “sapma”lardır.

Cumhuriyetin kurucu partisi olarak CHP’nin sermaye düzeni içindeki yeri ve misyonu bellidir. Diğer kritik konularda olduğu gibi Kürt sorununda da kurulu düzenin geleneksel çizgisinin hakim savunucusudur. Milliyetçiliği iyice körükleyecek açıklamalarla sözde “muhalefet” rolünü oynamaktadır.

Hatırlanırsa, düzenledikleri adalet kurultayında yaşadıkları onca haksızlığa ve zulme karşın HDP’lilere yer vermeyerek, ülkeye getirmek istedikleri adalet anlayışının Kürt halkının talep ve istemlerini kapsamadığını bir kez daha göstermişlerdi.

Sermeye düzeninin kurucu partisi olarak CHP’nin diğer düzen partileri gibi Kürt halkı ve hakları söz konusu olduğunda farklı bir tutum sergileyeceğini düşünmek büyük bir yanılgıdır.

Düzen partilerinin tümünün milliyetçi gericilikle birbirleriyle yarıştıkları şu günlerde, işçi ve emekçilerin zihinlerini şovenizmle kirletmelerinin önüne geçmek için yoğun bir çaba harcanmalıdır. Zira onların Musul ve Kerkük üzerinde “tarihsel hak” iddia etmeleri, yayılmacı, işgalci hevesleri içeride de Kürt halkına yönelik ırkçılığı daha da tırmandırmaya hizmet etmektedir. Tam da bu nedenle, işçilerin birliği, halkların kardeşliği şiarı çerçevesinde emekçi kitleleri aydınlatmak yakıcı bir ihtiyaçtır.

 

 

 

 

Erdoğan’dan referandum tehdidi

 

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) 25 Eylül günü referandumu devam ederken, AKP iktidarının şefi Tayyip Erdoğan bir kez daha tehditler savurdu. İstanbul’daki İslam İşbirliği Teşkilatı Ombudsmanlar Birliği 1. Genel Kurulu, Avrupa Ombudsmanlar ve Akdeniz Ombudsmanlar Birliği Yürütme ve Yönetim Kurulu Toplantısı’nda konuşan Erdoğan, Kürt halkının bölgedeki kazanımlarını hedef alarak “Bir gece ansızın gelebiliriz!” dedi.

Referandum sonuçlarını yok hükmünde saydıklarını belirten Erdoğan, bu konuda İran’la görüşmeler yaptıklarını söyledi. Ayrıca “Siyasi olarak, ekonomik olarak, ticari olarak, güvenlik noktasında bütün adımları atıyoruz, atacağız. Silopi’de boşuna silahlı kuvvetler orada gerekli adımları atmadı. Taviz yok” sözleriyle ekonomik ve askeri alanlar üzerinden tehdit etti.

TSK’nın sınır dışı saldırıları için hazırlanan savaş tezkeresinin mecliste düzen partilerinin oylarıyla kabul edildiğini de hatırlatan Erdoğan, “Kuzey Irak yerel yönetiminin bu adımdan geri adım atması şart, olmazsa olmaz. Suriye’de de birden fazla terör devleti kurulmasına izin vermeyeceğiz. Onlar için kuru bir rüya. Dedim ya, bir gece ansızın gelebiliriz” diye konuştu.

 
§