Kadın işçilerin mücadele tarihinden bir kesit…
Lawrence Tekstil grevi
11 Ocak 1912 tarihinde başlayan ve 14 Mart 1912’ye dek süren Lawrence Tekstil işçilerinin grevi kadın işçilerin mücadele tarihinde öne çıkan önemli bir süreçtir.
Amerika’da bulunan Massachusetts eyaletinde kapitalizmin gelişim ihtiyacına göre şekillenen bir tekstil şehri kurulur. 1853 yılında kuruluşu biten bu kent zamanla işçi göçü alarak büyür. Neredeyse yarıya yakını göçmen işçilerden oluşan tekstil kenti ismini buradaki tekstil şirketinden alır. Zamanla Lawrence, ABD’nin önemli tekstil merkezlerinden biri haline gelir.
Kadın, çocuk ve göçmen işçi emeğiyle ucuz emek diyarıdır Lawrence. Uzun çalışma saatleri ve düşük ücretleriyle kölece çalışma koşulları hâkimdir. Haftalık çalışma ücreti 8.76 dolardır. Kadın ve çocuklar ise 56 saatlik çalışma haftası karşılığında 6 dolar almaktadır. Çıkan bir iş yasasıyla çalışma haftası 54 saate düşürülür, ancak ücretler de yüzde 3,5 oranında düşer. Zaten yoksulluk içindeki işçiler için bu büyük bir yıkımdır.
11 Ocak 1912’de çoğunluğu kadınlardan oluşan işçileri eyleme geçiren de bu gelişmeler karşısında yaşanan öfke patlaması olmuştur. Grevin etkisi Lawrence fabrikalarındaki diğer işçilere ve Washington Mill adlı yün şirketi işçilerine de ulaşır, onlar da iş bırakır. Grevin talepleri, 54 saatlik haftalık çalışma saati, %15 ücret artışı, fazla mesai karşılığında çift ödeme ve eşit işe eşit ücrettir.
Dünya Sanayi İşçileri Sendikası çatısı altında çeşitli uluslardan binlerce işçi birlikte hareket etmeye başlar. Farklı ulusların temsiliyetine dayalı, 56 kişilik bir komite ile grevi yürütürler.
Dünya Sanayi İşçileri Sendikası (IWW) sayesinde işçilerin sesleri ABD’nin çeşitli yerlerine ulaşır, destekler örgütlenir. Kadın işçilerin grevdeki etkisi ise belirleyicidir.
Grev karşısında sermaye devleti kolluk gücünü göreve çağırır, kent asker ve polislerce ablukaya alınır. İşçilerin yaptıkları yürüyüşlere saldırılar yaşanır, onlarca işçi tutuklanır. Amerika’nın çeşitli yerlerinden grevci işçilere ve ailelerine yönelik destekler artarak devam eder. Sınıf dayanışması büyür. Dönemin sosyalistlerinin öncülüğünde başlayan kampanya ile grevdeki kadın işçilere destek olmak adına çocukları New York gibi kentlerde geçici olarak misafir edilir. Bu dayanışmanın büyümesini engellemek için polis, 24 Şubat’ta misafir edilmek için yola çıkmak isteyen kafiledeki çocuklara ve kadınlara saldırır, tutuklamalar yaşanır. Saldırıya karşı tepkiler daha da büyür, greve olan destek daha çok artar. Grev ABD kongresine konu olur. Sonunda başta Lawrence fabrikasındakiler olmak üzere greve çıkan tüm işçilerin talepleri kabul edilir. 14 Mart’ta imzalanan anlaşma işçilerin farklı dillerden Enternasyonal marşını okumasıyla kutlanır.
“Ekmek ve Gül Grevi”
İşçi sınıfının mücadele tarihi açısından önemli bir deneyim bırakan Lawrence grevi “Ekmek ve Gül Grevi” olarak da bilinir. James Oppenheim’e ait Ekmek ve Güller şiirinin etkisiyle kadın işçiler eylemlerinde bu şiarla yürürler.
Lawrence grevi; kadın işçilerin aktif olarak katılması ve komiteler halinde grevi örgütlemeleri, sınıf dayanışmasının çok yönlü örneklerini içermesi ve farklı uluslardan işçilerin birliğini sağlaması açısından mücadele tarihimize anlamlı deneyimler bırakmıştır.
|