21 Eylül 2018
Sayı: KB 2018/35

Sermaye iktidarını zorbalık da kurtaramayacak!
Sermaye sınıfı aynı zamanda öfke krizinde!
Kriz gerçeği ‘teğet geçen’ açıklamalarla örtülemez!
Açık büyüyor, zamlar artıyor, Erdoğan “Kriz yok” diyor
İdlib mutabakatı: Cihatçı çetelere hamilik
3. havalimanı işçilerinin direnişi ve iki tutum
Havalimanı işçilerinden “Köle değiliz” isyanı!
Taleplerimizi bugün yerine getirmeyecekseniz, yarın “neden şimdi” diye de sormayın!
Cargill işçileri İstanbul’a yürüdü
İşçilerin kaleminden patronların kriz oyunu
Onlar partimizin özü ve özetidirler - H. Fırat
Zor dönemlere inat serpilip gelişen bir orman olacağız!
Katliamlar sonrası asıl sorumlular hep aklanır
Flormar direnişi Humanite Festivali’ndeydi!
‘Hambacher Forst’ta çevre katliamına karşı direniş
Eğitimde dinsel gericiliğin karanlığı
“Laik, bilimsel ve karma eğitimin çanına ot tıkamak istiyorlar”
Bir yaz çalışması deneyimi
Dikişli eller hesap soracak!
“Kadınların sokağa çıkmasını istiyorum!”
Camarada vive Neruda*
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kriz gerçeği ‘teğet geçen’ açıklamalarla örtülemez!

 

Kriz bize uğramayacak”, “Kriz teğet geçecek”, “Kriz bizi vurmayacak”... Bu cümleler cumhurbaşkanının, bakanların -özellikle hazine ve maliye bakanının- ağzından düşmüyor. Her gün yeni zamlarla karşılaşan, pahalılaşan hayat karşısında çoğunluğu açlık sınırının altında asgari ücret alan işçi ve emekçileri herhangi bir sorun olmadığına inandırma çabası bu. Gerçekliği manipüle etmekte yıllardır başarılılar. Ama ortada bir de hayat ve akan ekonomi var. Yaptıkları birçok konuşma, açık veya örtülü biçimde ekonomik krizin tehdidi ve sonuçları üzerine kelam etmek zorunda bırakıyor.

Sermaye sınıfı bizzat yaptığı açıklamalarda devlet erkanından daha açık davranıyor. Sorunların bir an önce çözülmesini istiyor. Çözülmesi istenen sorun önce tariflenir elbette. TÜSİAD, MÜSİAD ve şirket yönetimleri krizi atlatabilmek için önlemlerin daha programlı olması, AB kriterlerine gelinmesi, uluslararası ilişkilerin düzelmesi gerekliliğini her fırsatta vurguluyorlar.

Üretim planlamasının sorunlu olduğunu ifade eden MÜSİAD başkanı Abdurrahman Kaan, ithalatta bağımlılığın arttığını vurguladı ve “Bu süreçte üretimdeki planlama yeterli yapılmadığından uygun fiyatlı görüldüğünden ithalat ağırlıklı mal alımına gidildi. Üçüncü havalimanı gibi büyük yatırımlarda kullandığımız ekipmanları bile ithal ürünlerden seçtik” diyerek durumu tarifledi. Türkiye’deki krizin temel nedenini döviz açığı olarak tarifleyen MÜSİAD başkanı, Türkiye ekonomisinin borca dayalı büyüdüğünü, ekonomideki normalleşmenin en iyi ihtimalle 6 ila 8 ay arasında gerçekleşebileceğini ifade etti.

TÜSİAD heyeti Tayyip Erdoğan ve Berat Albayrak ile 1 saat 15 dakikalık bir görüşme düzenledi. Bu görüşmeden sonra da Erdoğan’ın yardımcısı Fuat Oktay ile bir görüşme yapıldı. TÜSİAD adına basına yapılan açıklamada görüşmenin gerekçesi, “Türkiye ekonomisinin içinden geçmekte olduğu zorlu dönemde, mali politikalar, bütçe, kur istikrarı, enflasyon, istihdam, cari açık ve yatırım ortamı ile AB ile ilişkiler konularında ayrıntılı görüş alışverişi” olarak ifade edildi.

TÜSİAD kendi cephesinden, devletin gerdiği ilişkileri yumuşatmak istiyor. TÜSİAD, Alman sermayedarlarını Türkiye’ye görüşmeye davet etti. Alman sermaye örgütlerinden BDI’dan gelen bir heyet ile yapılan görüşmede ticari ilişkileri geliştirme üzerine konuşulurken, Türkiye-AB ilişkileri de başta gelen toplantı gündemlerindendi.

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) 20. Olağan Konferansı’nda konuşma yapan Tayyip Erdoğan, bir yandan belirlediği faiz oranı nedeniyle Merkez Bankası’na saldırdı, bir yandan da dövizin yarattığı sonuçlara karşı yeni adımlar atılacağını ifade etti. Konuşmasında krizin etkilerini ortaya koyan ifadelerinden biri, “Şu an durum bunu gerektiriyor” diyerek ihalesi yapılmış ama başlamamış tüm projelerin askıya alınacağını ve kamu personeli alımında kısıtlamaya gidileceğini duyurmasıydı.

Emperyalizme bağımlılığı, uluslararası şirketlerin ülkede varlığına muhtaçlığı, dış borçlarla çözüm üretmesi ile Türkiye ekonomisinin durumu ortada. Krizin işçi ve emekçilere yansımasını gerçek dışı cümlelerle örtmeye, bilinçleri bulandırarak sorunun nedenlerini görünmez kılmaya çalışan sermaye devleti, krizin etkilerini azaltmak, ülkedeki sermaye yatırımlarını kaçırmamak ve arttırmak için büyük bir seferberlik halinde. Sermayenin sözcüleri krizin kendilerini teğet geçeceğini söylüyorsa, bizim bundan, işçi ve emekçilere nasıl bir hak gaspı ve saldırganlıkla davranacaklarını da anlamamız gerekir.

Sermaye sınıfı krizi en az zararla atlatmak için işçi ve emekçilere en büyük darboğazı yaşatır. Gerçeklere teğet geçen açıklamalarla uyutmak, saray safahatından vazgeçmeden yaşamı devam ettirmek, işçi ve emekçilere kemer sıktırmak devletin davranış biçimidir. Bunun için işçi ve emekçiler krizin bedelini ödemeyi reddetmeli, düşük ücretlere, hak gasplarına, her şeye gelen zamlara, hayat pahalılığına karşı örgütlü bir güce dönüşmeli ve bu gücün sesi yükseltilmelidir.

Z. İnanç

 

 

 

 

Hazine yüzde 25 faizle borç aldı

 

Hazine ve Maliye Bakanlığı 19 Eylül günü düzenlediği tahvil ihalesi ile sermayedarlardan 2 milyar 206.6 milyon lira borç aldı.

İhalede 12 ay (364 gün) vadeli, kuponsuz devlet tahvilinin ilk ihracı yapıldı.

İhalede ortalama basit faiz ve bileşik faiz yüzde 25.05 oldu. Yani Hazine yüzde 25’lik bir faizle borç almış oldu.

Nominal teklifin 1 milyar 552 milyon lira olduğu ihalede, nominal satış 702 milyon lira, net satış 561.4 milyon lira olarak gerçekleşti.

İhalede kamu kuruluşlarından gelen 840 milyon liralık teklifin tamamının karşılandığı belirtildi.

3 milyar 501 milyon liralık teklif alınırken 805.2 milyon liralık satış yapıldı.

Böylece Hazine piyasaya 2 milyar 206.6 milyon TL borçlandı.