21 Aralık 2018
Sayı: SİKB 2018/01 (48)

Kriz ve mücadele
Sermayenin saldırıları ve sınıfa siyasal müdahalenin önemi
Sarayın savaş tamtamları yeniden çalıyor!
İnsan canının ranta kurban gittiği ülke
Asgari ücrete sefalet zammı pazarlıkları
Vergi oyunlarıyla asgari ücretliye yine sefalet dayatılacak
Asgari ücrette “orta oyunu” başladı... Asgari değil, insanca yaşam!
Petrokimya iş kolunda sözleşme süreci üzerine...
DEV TEKSTİL Aralık ayı GMYK sonuç bildirgesi
Tekstilde TİS süreci ve tekstil işçilerinin görevleri
Kıdem hakkından vazgeçmiyoruz!
“Kıdem tazminatının gaspı daha fazla kölelik, örgütsüzlük ve iş cinayetidir!”
Ekol’den atılan işçiler: Tek çözüm yolu birlik olmak!
Yemen’de kısmi anlaşma sağlandı, direniş devam ediyor!
Sarı Yelekliler eylemi 5. haftasını geride bıraktı
Ampul, naylon ve kapitalizm - M. İlkan
Kadına şiddeti yok etmenin yolu... Suç üreten düzeni ortadan kaldırmalı!
DGB ve DLB Erdal Eren’i andı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Asgari ücrette “orta oyunu” başladı...

Asgari değil, insanca yaşam!

 

2019 yılı için geçerli olacak asgari ücretin belirlenmesi için görüşmeler patronların kriz fırsatçılığının gölgesinde başladı.

Bizler, çarşı-pazarda, faturalarda yüksek enflasyonun sonuçlarını en ağır şekilde yaşarken patronlar ücretsiz izinler ve işten atmalarla bizi tehdit ediyor, insanca yaşanacak bir ücret talep etmemizin önüne geçmeye çalışıyorlar.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun görüşmeleri ise 6 Aralık’ta başladı. Ama daha görüşmeler başlamadan herkes niyetini ortaya serdi.

Hatırlarsak sözde işçi temsilcisi Türk-İş Başkanı, daha görüşmeler başlamadan asgari ücretin 2000 TL olmasını istemiş, ama artık nasıl olacaksa “Veremeyen patron da vermesin!” demişti. Patronlar adına konuşan TİSK temsilcisi ise asgari ücret belirlenirken işçinin yaşam şartları dışında her şeyin dikkate alınmasını istiyor ve devletten yeni teşvikler koparmaya çalışıyor. Sözde tarafsız olan devlet ise, asgari ücret konusunda “ülke şartları”na en uygun rakamın belirleneceğini söylüyor. Bunun ne anlama geldiğini ise hepimiz çok iyi biliyoruz.

Asgari ücret gerçeği

Yasalara göre asgari ücret bir işçinin çalıştırılabileceği en düşük ücret miktarıdır. Ama TÜİK verilerine göre Türkiye’de tam 1,8 milyon kişi asgari ücretin altında bir ücrete çalışıyor. SGK verilerine göre ise 7,5 milyonun üzerinde işçi asgari ücrete çalışıyor.

Yani asgari ücret, Türkiye’de 9 milyonun üzerinde kişinin yaşam koşullarını doğrudan belirliyor. Yani, toplam işçi sayısının yarısına yakını asgari ücretle çalışmak ve yaşamak zorunda bırakılıyor. Avrupa’da ise asgari ücretli çalışanların toplam çalışanlara oranı %6 civarında.

Daha da vahimi Türkiye’nin imzalamaktan kaçtığı uluslararası yasalara göre asgari ücret 4 kişilik bir ailenin yaşamsal ihtiyaçlarına göre hesaplanmak durumunda. Ama bu sözleşmeleri imzalamaktan kaçan Türkiye’de asgari ücret tek bir işçinin ihtiyaçları üzerinden belirleniyor.

Sanki bizim bakmakla, ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü olduğumuz hiç kimse yok! Sanki bizim bir ailemiz, çocuklarımız yok!

Patronlara teşvik yağıyor!

Bizim “İnsanca yaşamaya yeten vergiden muaf bir asgari ücret” talebimizi her fırsatta “ülke gerçeği” gerekçesi ile geçiştirenler, her fırsatta patronlara teşvik yağdırmaktan ise geri durmuyor.

Bugün, asgari ücret üzerinden patronlara verilen tam 15 çeşit teşvik bulunuyor. Örneğin 2008 yılından itibaren patronlara %5 oranında SGK prim desteği sağlanıyor. Bu destek bütçeden karşılanıyor.

Bunun dışında ise Asgari Ücret Desteği, İlave İstihdam Teşviki vb. adlar altında İşsizlik Sigortası Fonu’ndan patronlara sürekli olarak kaynak aktarılıyor. 2018 Temmuz ayı itibari ile 1,5 milyonun üzerinde işyeri 12 milyonun üzerinde işçi için bu teşviklerden yararlanmış. Sadece son 3 yılda bütçe ve İşsizlik Sigorta Fonu’ndan patronlara dağıtılan teşviklerin tutarı 85 Milyar TL’nin üzerinde. Bu rakamlara göre asgari ücretli bir işçi için her ay yaklaşık 300 TL’lik bir destek sağlanıyor. Yani, yapılan göstermelik zamlar vergiler ve fonlar aracılığı ile bizlerin cebinden kesilen paralarla karşılanıyor.

Tüm bu gerçeklere rağmen asgari ücretin vergi dışı bırakılması talebimizi ise görmezden geliyor. Bu da yetmiyor, geçmişte fiş parası adı altında asgari ücretten ayrı aldığımız vergi iadeleri asgari ücret rakamına dahil ediliyor. O da yetmiyor, vergi dilimi sınırını değiştirmedikleri için sürekli olarak üzerimize yüklenen vergi yükü artıyor.

Şimdi ise asgari ücret görüşmelerini bahane haline getiren patronlar yeni teşvik ve destekler koparmanın peşinde koşuyor.

İnsanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari ücret istiyoruz!

Bu ülkede çalışanların yarısına yakını asgari ücret ile çalışıyorsa, ülke gerçekliği bizim gerçekliğimizden başka bir şey değildir.

1969 yılından beri kişi başına düşen milli gelir enflasyondan arındırıldıktan sonra 1,5 kat artıyorken, asgari ücrette bu oran 0,5’e düşüyorsa bu ülkenin gerçekliği işte buradadır.

Asgari ücret, bir kişinin ailesi ile birlikte insani koşullarda yaşamasını sağlayacak şekilde belirlenmek zorundadır.

Sendikaların, devletin resmi kurumlarının açlık ve yoksulluk sınırı araştırmaları ortadadır. 4 kişilik bir aile için yoksulluk sınırı 6 bin TL’nin üzerindedir.

Bu gerçeğe gözünü kapatanların söylediği her söz boştur, anlamsızdır.

Ve asgari ücret her koşul altında vergi dışı bırakılmalıdır. Patronların her türlü düzenbazlıkla vergi kaçırmasına göz yumanlar, aflarla teşviklerle patronların vergi borçlarını silenler vergi yükünü bizlerin sırtına yüklemekten vazgeçmelidir.

Ve 6. ay zamları yeniden yürürlüğe girmelidir. İki yıl önce yaptıkları 300 TL’lik zammın gölgesinde 6. ay zamlarını gasp ettiklerini halen unutmuş değiliz.

6. ay zamlarını kaldırmak demek, biz işçi ve emekçileri bir yıl boyunca enflasyonun tüm yükü ile karşı karşıya bırakmak demektir.

Tablo ortadadır. 2018 başında 427 doların üzerinde olan asgari ücretin bugün karşılığı 303 dolardır. Temel ihtiyaç maddelerinin önemli bir bölümünde ise asgari ücretle alınabilen ürün miktarı son bir yıl içinde neredeyse yarı yarıya düşmüş durumda.

Talebimiz açık ve nettir. Asgari ücret insanca yaşamaya yeten bir düzeye yükseltilmeli, yıl içinde en az enflasyon oranında artışı sağlanmalı ve asgari ücret vergi dışı bırakılmalıdır.

Bunun ise toplanan sözde komisyonun görüşmeleri ile gerçekleşmeyeceği ortadadır.

Asgari ücret, bu ülkenin en büyük toplu sözleşmesi ise biz de bu toplu sözleşmeye hak ettiği şekilde hazırlanmalıyız.

O masada, belirleyici taraf biz olmalı, gerektiğinde tepkimizi göstererek talebimizi ve kararlılığımızı dosta düşmana göstermeliyiz.

İnsanca yaşamak ve çalışmak istiyorsak bunun için hep birlikte mücadele etmeliyiz.

(Ankara İşçi Bülteni GREV’in Aralık 2018 tarihli sayısından alınmıştır...)