13 Kasım 2020
Sayı: KB 2020/Özel-22

Haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkalım!
Çürüyen düzenin aynasında burjuva siyaset
Din taciri rejimin “fikri iktidar” arayışı
Pervasızlığın dipsiz çukurundalar!
Yandaş medyanın Amerikan seçimleri tutarsızlığı
Eğitimde kaos büyüyor...
Sermaye iktidarı fonlarla emekçileri soyuyor!
Ücretsiz izin saldırısını püskürtmek için direnmeliyiz!
“Önlem” adına esnek çalışma dayatması
Kadınların ödediği fatura büyüyor!
Türkiye Komünist Partisi üzerine konuşma
Canice aptallık - G. Safarov
ABD seçimleri üzerine
Şili halk hareketi, dersler ve güncel görevler
Irkçılık ve “İslamcı terör”
Alaattin yoldaşa…
Devrimci tutsak Elif Alçınkaya’dan…
“Kafala sistemi” ve Kadirova cinayeti
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kadınların ödediği fatura büyüyor!

 

Ekonomik krizin derinleştiği bir süreçte başlayan Covid-19 salgını, sınıfsal eşitsizlik ve ayrımcılığı tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Kapitalist devletler salgını neo-liberal yıkımı hızlandırmanın bir fırsatına çevirdiler. Saldırı dalgası, kadın işçi ve emekçilerin yaşadığı ayrımcılık ve ezilmişliği daha da derinleştirdi.

1970’den bugüne kapitalizmin süreklileşen krizinin faturasını en ağır biçimde kadın işçi ve emekçiler ödüyor. Artan işsizlik, sosyal hakların gaspı ve esnek üretim en çok kadın işçi ve emekçileri etkiliyor.

Türkiye kapitalizmi de sınıfa yönelik saldırılarını kesintisiz bir şekilde sürdürüyor. “Salgına karşı önlem” diye açtığı her “paket” sınıfın ayağına vurulan kölelik zincirlerine yenilerini ekliyor. Yedek işgücü olarak görülen, düşük ücretle emeği azgınca sömürülen ve evde-işte toplumsal yaşamın her alanda harcadığı emekleri hiçe sayılan kadınlar ise, bu yıkımdan iki kat fazla etkileniyorlar.

Dinci-faşist iktidarın “salgın önlemleri” sermaye sınıfının çıkarlarını korumaya odaklıdır. Bu bağlamda 18 Mart 2020’de ücretsiz izin ve kısa çalışma ödeneğini içeren 7244 no’lu torba yasa çıkartıldı. Bu uygulama kadınların içinde bulunduğu sefaleti ve yoksulluğu daha da ağırlaştırdı. İşten çıkartmanın “yasaklandığı” ilanıyla birlikte “ödenek” olarak verdikleri sefalet paraları ile işçileri açlığa ittiler. Öte yandan sermayedarlara “ceza” adıyla devlete vergi ödeyerek işten atmalara göz yumdular. Sınıfı köleliğe mahkûm ederek bir taşla iki kuş vurmayı hedefleyen, 25/2’den işten çıkartmaların önünü açan bu uygulama da en çok kadın emekçileri etkiledi.  

AKP iktidarının 18 yıllık icraatları kadının toplumsal yaşamdaki rolünü silikleştiren ve çalışma yaşamından uzaklaştıran bir rol oynadı. Kadını aşağılayan ve toplumsal yaşamda ötekileştiren dinci-gerici politikaları, devletin imkanlarını da kullanarak topluma empoze etti. Bu ise kadına yönelik şiddeti, kadın cinayetlerini tırmandırdı, toplumsal yaşamda kadın-erkek eşitliği düşüncesine dahi tahammülsüz olan zihniyeti yaydı. Bu arada kadın emeği eve hapsedildi; evden çalışma, yarı zamanlı çalışma ve benzeri esnek modellerle güvencesiz, sosyal haklardan yoksun bırakıldı.

Salgının kapitalist tekellerin çıkarları doğrultusunda fırsata çevrildiği bir süreçte kadınların emeğinin kuralsız bir şekilde sömürülmesinin önü açılıyor. 7244 no’lu yasa ve onu tamamlayan diğer torba yasalar ve “istihdam paketleri” ile esnek çalışma “genel çalışma biçimi” olarak yaygınlaştırılıyor. Dolayısıyla kıdem hakkı gasp edilerek geleceksizliğin neden olduğu karanlık daha da koyulaştırılıyor. Kadın işçi ve emekçiler ilk ücretsiz izine çıkartılanlar olarak fabrika ve işyerlerinden uzaklaştırılıyor. Bu uzaklaştırılma bir taraftan kadın işçilerin gündelik işlerde ve atölyelerde çalışmaya itilmesi anlamına geliyor. Öte yandan kadınlara yüklenen toplumsal rollerde ilk sırada yer alan çocuk bakımı da zorlaşıyor. Salgın sürecinde örgün eğitime ara verilmesi ve internet üzerinden eğitimle birlikte çocukların evde kalması çalışan kadınların sorumluklarını daha da ağırlaştırdı. Bu durum kadınların günlük 34 tl’lik ödeneklerle eve kapatılmaya rıza göstermesine yolaçtı.

Sermayenin vurucu gücü AKP iktidarı, esnek çalışmayı dayatırken öncelikle emekçi kadınları hedef aldı. Kapitalizmin sömürü çarklarının dönüşünü rahatlatmak için kadınların üretime “esneğin de esneği” bir şekilde katılması için pek çok proje devreye sokuldu. Bu çerçevede dayatılan 7244 no’lu yasa, kadınların toplumsal yaşamın dışına sinsice itilmesinin bir fırsatına çevrilmiştir. Hasta yakınına bakmak için izin isteyen kadın işçiler hızla işten çıkartılabiliyor. Sermaye iktidarı salgının kontrolden çıkması ile birlikte çalışma yaşamında “esnek çalışma” modelini kural haline getirmeye çalışıyor. 

İşçi ve emekçi kadının üzerindeki gerici politikaların etkisi 7244 no’lu yasa ile daha da arttırılmıştır. Kadının ev köleliği ile birleşen yoğun emek sömürüsü kadın-erkek tüm işçi sınıfının ortak mücadele gündemi olarak görülmelidir. Kadına yönelik ayrımcı politikaların ve artan şiddetin kaynağı olan sermaye düzeninin esnek çalışma rejimini yaygınlaştırması özelde kadının, genelde tüm işçilerin köleliğini artıracaktır. Kadın işçi ve emekçilerin yaşam ve çalışma koşullarını ağırlaştıran bu saldırıyı püskürtmek için, sermaye düzenine karşı birleşik mücadeleyi yükseltmeleri acil bir ihtiyaçtır.

 

 

 

 

 

Kadın cinayetlerine, şiddete, çocuk istismarına, sömürüye karşı…

Örgütlenmeye, mücadeleye!

 

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşıyor. Salgın süreci kadın işçilerin karşı karşıya kaldığı sömürü, baskı ve şiddeti daha da arttırdı.

* Kadına yönelik şiddet salgın döneminde yüzde 27,8 arttı.

* Kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin gibi esnek ve güvencesiz çalışma modellerinden en çok kadın işçiler etkilendi.

* Fabrikalarda kadın işçiler üzerindeki baskı, mobbing, taciz arttı. Pek çok kadın işçi mobbingle yıldırılarak işini bırakmaya zorlandı.

* “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve davranışlar” bahanesi öne sürülerek, işten atma tehdidi de en çok kadın işçileri etkiledi. 25/2’den işten atılarak tazminat ve işsizlik maaşı alamamak ve “damgalanmak” kadın işçiler üzerinde baskı kurma aracına dönüştü.

* “İşten atmak yasaklandı” denilse de, salgın boyunca işten atmalar devam etti. İşsizlik en çok kadın işçileri vurdu. Kriz dönemlerinde ilk işten atılan kadınların işsizlik oranı bu süreçte artış gösterdi.

* Çocuk, yaşlı, hasta bakımı, ev işleri yükleri de bu süreçte daha fazla arttı. Bu işler “kadınların işi” olarak görüldüğü için pek çok kadın işten ayrılmak zorunda kaldı. Böylece ekonomik özgürlüğünü kaybeden kadınlar baskı ve şiddete daha açık hale geldiler.

Şiddete, baskıya, sömürüye sessiz kalmayalım!

25 Kasım bir mücadele günüdür! Kadın işçi ve emekçiler olarak kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine, çifte sömürüye karşı 25 Kasım’da alanlarda olalım. Fabrikalarımızda erkek sınıf kardeşlerimizle birlikte kadına yönelik şiddete karşı mücadele edelim!

Unutmayalım ki, bu mücadelede en büyük gücü örgütlülüğümüzden alabiliriz. Erkek sınıf kardeşlerimizle el ele verelim, birlik olalım. İşyeri komitelerimizi kuralım. Birliğimizden aldığımız güçle, karşı karşıya kaldığımız şiddetin kaynağı olan ve bizleri sömüren bu düzene karşı mücadele edelim!

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları