21 Temmuz 2020
Sayı: KB 2020/Özel-6

Sermaye rejiminin saldırılarına karşı birleşik örgütlü mücadeleye!
Kürt düşmanlığı pandemide de durmadı
Soygun uğruna parçalanan ülke: Libya
İstanbul Sözleşmesi yine hedefte!
Otomotiv üretimi ve ihracatı dipte, döviz krizi kapıda
“İşçi sınıfının birliğe ve mücadeleye ihtiyacı var”
Havai-fişek fabrikasında toplu iş cinayeti
“Türkiye tarihinin en büyük işsizliği”
Sınıf devrimcisi Elif Alçınkaya’dan işçilere mektup
Metal Fırtına ve devrimci sınıf politikası
İkinci Enternasyonal üzerine
Büyük Fransız Devrimi üzerine
Zirvelerin gölgesinde körüklenen Suriye savaşı
Çin-Hindistan anlaşmazlığı
Devrimci Gençlik Birliği MYK toplantı sonuçları
LGS sonuçları açıklandı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kürt düşmanlığı pandemide de durmadı

 

14 belediyeye kayyım

HDP, 11 Mart- 25 Haziran tarihleri arasını kapsayan “Kürt Düşmanlığı Raporu” yayınlandı.

Raporda “Bu dönemde; HDP’li 14 belediyeye kayyım atandı, 4 belediye meclis üyesi görevinden alındı, belediye eşbaşkanları mesnetsiz iddialarla tutuklandı, herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın HDP’li belediye meclis üyelerinin toplantılara katılmaları engellendi. Kayyımların ilk icraatı Kürt dili ve kültürüne dönük saldırılar olurken, belediyelerin kadın özgürlük mücadelesi bağlamında hayata geçirdiği projeler de saldırıların hedefi oldu. Pandemi önlemleri kapsamında su faturalarını erteleme kararı alan ve çalışmalarıyla ilgi toplayan Batman Belediyesi, ilk kayyım atanan belediyelerden biri oldu. Mardin Kayyımı ise kayyımdan önce 2 TL olan suyun metreküp fiyatını 5 Lira 80 Kuruşa yükseltti” denildi.

İşkence, kötü muamele

“Salgın önlemi olarak uygulamaya konulan sokağa çıkma yasakları, ülkenin birçok yerinde polis ve bekçi şiddetine gerekçe olarak kullanıldı. Pek çok kentte polis, bekçi hatta kaymakam korumaları tarafından, ekmek almaya veya çöp dökmeye çıkan, evinin bahçesinde oturan yurttaşlara hakaret edildi, yüz üstü yere yatırılarak ters kelepçe takıldı, silah çekildi.” ifadeleri kullanılan raporda, polis baskınlarında yapılan işkenceye dikkat çekilerek “Salgının en yoğun yaşandığı 3,5 ayda en az 84 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.” denildi.

Bu süreçte iktidara muhalif 444 kişinin hukuksuz bir şekilde gözaltına alındığı, 93’ünün tutuklandığı ifade edildi. Bu arada, Diyarbakır’da kadın çalışmalarına katılan TJA üyesi 24 kadının gözaltına alındığı belirtildi.

Raporda ayrıca Kürt düşmanı ırkçı saldırıların mezarlıkları hedef aldığına da değinildi, hapishanelerde devam eden hak ihlalleri aktarıldı. “Aralarında gazeteciler, öğrenciler, insan hakları savunucuları, 65 yaş üstü tutsaklar, hasta tutsaklar, çocuklu kadınlar ve Kürt siyasetçiler büyük bir ayrımcılığa tabi tutuldu. Bu dönemde 3 ağır hasta tutsak tahliye edilmeyerek bu süreçte yaşamını yitirdi. Yüzlerce mahpus da koronavirüse yakalandı.” ifadeleri kullanıldı.

Pandemi sürecinde artan kadına yönelik şiddetle birlikte Kürt ve göçmen kadınların da saldırılara uğradığı, sağlık haklarından yararlanamadığı belirtilen raporda, HDP’li vekiller Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın vekilliğinin düşürülerek tutuklanmaları hatırlatıldı.

Diyarbakır’da EBA’ya giriş oranının öğrenciler arasında yüzde 20’yi geçmediği bilgisi paylaşılan raporda, “Bu süreçte 6 çocuk/genç¸ Kürt illerinde ya da Kürt kimliği nedeniyle, saldırıya uğrayarak, şüpheli şekilde, oynarken bulduğu cismin patlaması, kurşun isabet etmesi gibi sebeplerle hayatını kaybetti” denildi.

“DEDAŞ, kolluk kuvvetleriyle beraber, salgının en yoğun hissedildiği dönemde, borçları bahane ederek pek çok köyün tamamının elektriklerini kesti” denilerek DEDAŞ üzerinden Kürt halkının cezalandırıldığına işaret edildi. Ayrıca doğa talanının da hız kesmediğinin altı çizilen raporda, “AKP iktidarı pandemi döneminde birçok hukuksuz ÇED raporu çıkarmış, ÇED raporu alınmadan birçok projenin hayata geçirilmesine ön ayak olmuştur. Başta 12 bin yıllık geçmişi olan Hasankeyf’i sular altında bırakan Ilısu barajı olmak üzere birçok doğal ve kültürel alan HES projeleri ve çeşitli rant politikalarına iktidar tarafından iktidar tarafından kurban edildi. ifadeleri kullanıldı.

 

 

 

 

 

 

“Tek Adam” rejiminde hak ihlalleri arttı

 

“Tek adam” rejiminde hak ihlallerinin artışının bir göstergesi de Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurular oldu. 2012- 2019 yılları arasında Anayasa Mahkemesi’ne toplam 478 bin 407 başvuru yapılırken, söz konusu başvuruların yüzde 51’i yeni sistemin kabul edildiği ve devreye alındığı 2017-2019 yılları arasında yapıldı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, ikinci yılını dolduran Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde yaşanan hak ihlalleriyle ilgili “Tek Adam Rejiminin Hak ve Özgürlükler Karnesi” başlıklı bir çalışma hazırladı.

Yaşanan tablonun hukuk devletinin her gün erozyona uğratıldığını gösterdiğini belirten İlgezdi, “Bu veriler aynı zamanda temsili hükümet, temel haklar; denge ve denetleme; kamu idaresinin tarafsızlığı ve katılım üzerinden şekillenen kapsamlı demokrasinin yerini Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte otoriter rejime bıraktığını göstermektedir” değerlendirmesini yaptı. Cumhuriyet’te yer alan Mahmut Ilıcalı’nın haberine görehaftada bin 573 başvuru: 2017-2019 yılları arasında Türkiye’de hak ihlaline uğradığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru sayısı 245 bin 350 oldu. Resmi verilere göre 2017-2019 yılları arasında saatte ortalama 9, haftada ise bin 573 kişi hak ihlaline uğradığı gerekçesiyle Yüksek Mahkeme’ye başvurdu.

2012-2019 yılları arasında Yüksek Mahkeme’ye yapılan bireysel başvuruların 222 bin 637’sini adil yargılama hakkının ihlali iddiası oluşturdu. Buna göre 2012 yılında adil yargılama hakkının ihlali konusuyla yapılan başvuru sayısı bin 144 olurken, 2019 yılında bu sayı 26 bin 719’a oluşturdu. Adil yargılama hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvuruların yüzde 45’i yeni sistemde yaşandı. 2017-2019 yılları arasında adil yargılama hakkının ihlali iddiasıyla 99 bin 994 başvuru yapıldı.

İşkence iddiasında rekor

İşkence iddiasıyla yapılan başvurularda rekor artış yaşandı. 2012 yılında yalnızca 4 başvuru işkence iddiasıyla yapılırken, 2019 yılında bu sayı 4 bin 181’e çıktı. 2019 yılında işkence iddiasıyla yapılan başvurular aynı zamanda son 8 yılda bu konuda yapılan başvuruların da yarısını oluşturdu.

Yaşam hakkı ihlali gerekçesiyle yapılan başvurularda da rekor oranda artış yaşandı. 2012 yılında bu konuda 18 başvuru yapılırken, 2019 yılında bu konuda yapılan başvuru sayısı 2 bin 352’ye ulaştı. Yaşam hakkı ihlali başvurusu yapanların yüzde 57’sini oluşturan 6 bin 676 başvuru yeni sistemde yapıldı.

İfade özgürlüğü

İfade özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle yapılan başvuru sayısı 2012-2019 yılları arasında 12 bin 301 olurken; söz konusu başvuruların yüzde 81’i yeni sistemde gerçekleştirildi.

Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle yapılan başvuruların yüzde 77’si yeni sistemde yaşandı.