İçindekiler:

15 Ocak 2021
Sayı: KB 2021/Özel-03

Dinci-faşist rejim tahkim ediliyor!
Kongre baskını ve AKP yüzsüzlüğü
2021’e devreden doğalgaz savaşları
Sermayedarların mutluluğu!
Saray eşrafı saldırganlaşıyor!
Algı operasyonlarında son perde
Sefalet dayatanlar milyar dolarları cebe indiriyor
MESS Safe işçilere takılan köle prangasıdır!
Asgari ücret, yalanlar ve gerçekler
En az 2427 işçi yaşamını yitirdi
“Cumhuriyet’in kazanımları” çizgisi / 2 - H. Fırat
Veysel yoldaşı sonsuzluğa uğurlarken…
Aşı karşıtları ve burjuva düzen
Teröristlerin “terör listeleri”
İsviçre’den Karabağ savaşına akan milyarlar
İklim değişikliği ve kapitalizm
“Bu karanlığı ancak biz yırtabiliriz!”
Çocuklarımızı köle haline getirmeye çalışıyorlar…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Pandemide sermayedarların mutluluğu!

 

Koronavirüs salgını işçilerin, emekçilerin ve yoksul halkın hayatını felce uğratmaya devam ediyor. 1 Haziran’dan itibaren “salgını kontrol altına aldık” palavralarını öne süren gerici faşist rejim, sermayedarların isteklerini yerine getirerek salgına karşı alınan kısmi önlemleri de gevşetti. Sömürü çarkları dönsün diye, salgının toplumda yaratacağı tehlikelere rağmen “normalleşme” adımlarını attı. Turizm sektörü canlansın diye insanlar tatil yapmaya teşvik edildi. Salgından dolayı kapanan AVM’ler tekrar açıldı. Toplu üretim alanları olan fabrikalar ise o günden sonra, tam kapasite çalışmaya başladı. Devlet okullarının kapısına kilit vuran rejim, öbür yandan da özel okulları ve dershaneleri açık tuttu.

Tüm bu nedenlerle “normalleşme” toplum sağlığı açısından ağır bir faturaya yol açtı, salgın nisan ve mayıs aylarını da geçerek zirveye ulaştı. Erdoğan ve müritleri ise uzun bir süre salgındaki artışa aldırış etmeden adeta hiçbir şey yokmuş gibi sağır ve dilsizi oynadılar. Sonrasında ise göstermelik önlemler yine devreye sokuldu ve algı yönetimine devam edildi. Bütün bu süreç boyunca, sermayenin dönen çarkına hiçbir koşulda zeval getirilmemiştir.  Böylelikle kalabalık ortamlarda virüs kol gezmeye devam etmiş, AVM’ler açık kalmış, fabrikalar ise adeta ölüm kamplarına çevrilmiştir. 

Kapitalistler, her fırsatta pandemide kırdıkları ihracat rekorlarıyla övünmektedirler. Ayrıca rejimin, kendilerine karşı gösterdiği hassasiyeti dile getirerek memnuniyetlerini sunmaktadırlar. Geçtiğimiz günlerde ise Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Mehmet Kalyoncu “AVM’lerin pandemi döneminde herkesi mutlu eden birer yaşam alanı” olduğunu iddia etti. Pek çok kamu ihalesinde sıkça aldı duyulan Kalyoncu’nun sarf ettiği bu sözlerin gerisinde ise pandemi koşullarında elde ettikleri kârdan duydukları mutluluk yatmaktadır.

AKP iktidarının rant kapısı AVM’ler!

AKP döneminde ekonominin lokomotif motoru inşaat sektörü olmuş ve her platformda yaptıkları projelerle övünmüşlerdir. Bütün projeleri sermaye sınıfı için bir rant ve kâr kapısı olmuştur. Bu projelerin başında AVM’ler gelmektedir. Kentlerdeki her karış toprak imara açılmış ve AVM’ler yükselmiştir.

AKP iktidarı, Türkiye’yi bir AVM cenneti haline getirmiştir. 1993’te Türkiye’de sadece 2 AVM varken, bu sayı 2014 yılı itibariyle 111’i İstanbul’da olmak üzere Türkiye genelinde 361’e ulaşmıştır. Alışveriş Merkezleri Yatırımcıları Derneği (AYD) Başkanı Hüseyin Altaş ise 2019 yılı temmuz ayı itibariyle bu sayının 432’ye yükseldiğini açıkladı. Son 5 yıldır her ay 1 AVM açıldığını ve birçok müteahhitin mutlaka AVM işine girdiğini söyledi.

Cushman & Wakefield tarafından hazırlanan “Avrupa Alışveriş Merkezleri Geliştirme Raporu” başlıklı araştırmanın sonuçlarına göre 2018’de Avrupa’da 2,6 milyon metrekare genişliğinde AVM açılmıştır. Açılan AVM’lerin 525 bin metrekaresi Türkiye’den. Böylece 2018’de Avrupa’da en çok AVM açılan ülke Türkiye olmuştur. Aynı çalışmaya göre, Doğu Avrupa’da en çok AVM açılan il İstanbul, üçüncü il ise Ankara’dır. Bugün AVM’lerin ülkemizde kapladığı alan 13 milyon metrekareye ulaşmış durumda ve giderek artmaktadır. Bu büyüklük yaklaşık 7 bin futbol sahasına eş değerdir.

Gayrimenkul danışmanlık şirketi JLL, Türkiye’nin 2018 yılını kapsayan ‘Ticari Gayrimenkul Pazarı Görünümü Raporu’na göre 2018 itibariyle yaklaşık 10 milyon metrekarelik AVM dükkanı her metrekare için 325 liradan toplam 3,25 milyar lirayı kira olarak AVM sahiplerine ödemektedir. Bu rakamın yıllık miktarı ise 40 milyar liraya dayanmaktadır.

Günümüzde bu kadar yaygınlaşan ve sermayedarlara kar getiren AVM’ler, salgın gibi bir durumda dahi gözden çıkarılmamaktadır. Gerici-faşist rejim büyüttüğü ve beslediği sermayedarlara kol kanat gelerek, AVM’ler her koşulda açık tutmaktadır.

Sermayedarların mutluluğu için tüm olanaklar seferber edilirken, işçilerin ve emekçilerin yaşamı cehenneme çevrilmiştir. Zengini daha çok zengin, yoksulu daha çok yoksul yapan kapitalist düzen, pandemide tüm vahşiliğini ortaya sermiş ve toplumun en ufak ihtiyacını çözmekten geri durmuştur. Sermaye sınıfının zenginliği ise palazlanmaya ve büyümeye devam etmektedir.

 

 

 

 

 

“Ek ödeme değil tek ödeme”

 

Sağlık emekçileri “Ek ödeme değil tek ödeme” talebi ile basın açıklaması yaptı. Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde yapılan açıklamada Abuzer Aslan “belirli, güvenceli, tek bir ücret” istediklerini, “miktarı, ne zaman yatırılacağı belli olmayan ücretlere mahkum olmak istemediklerini” belirtti. Bakanlığın ve sağlık yöneticilerinin ek ödemelerle ilgili açıklamalarının gerçeği yansıtmadığının altını çizen Abuzer Aslan yapılan açıklamaların tersine sağlık çalışanlarının haklarının gasp edildiğini dile getirdi.

Ardından İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Murat Ekmez ise yaptığı konuşmada 20 günü aşkın süredir ek ödemelerin yapılmamış olmasını zorbalık olarak değerlendirerek şunları ifade etti:

“Pandemi döneminde sağlık emekçileri canlarını dişlerine takarak sağlık hizmetlerini yürütmeye devam ettiler. Bu süreçte meslektaşlarımızı, arkadaşlarımızı kaybettik. Buna rağmen pandemiyle mücadeleden kaçınmadık. Ama bugün gelinen noktada maaşlarımızın önemli bir bölümünü oluşturan ek ödemeleri alamayan arkadaşlarımız geçim sıkıntısına düşmüş, kiralarını ödeyemez hale gelmiştir. Bu sağlık yöneticileri açısından bir utanç tablosudur. Bizler lütuf istemiyoruz, alınterimizin karşılığını istiyoruz.”

Konuşmaların ardından ortak basın metnini SES İşyeri Temsilcisi Mihriban Emek okudu. Yapılan açıklamada şunlar dile getirildi:

“Sizlere sağlık emekçileri olarak sesleniyoruz:

İzin, emeklilik, istifa gibi kazanılmış haklarımızdan elinizi çekin.

Gelir vergisini bizden değil patronlardan alın.

Sağlıkta şiddeti önleyecek önlemleri derhal alın, yasayı bizi dinleyerek çıkarın.

Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin yoksulluğa ve sefalete itilmesine karşılık toplu sözleşmeyi yenileyin ya da seyyanen maaşlarımıza 2000 TL zam yapın.

Sağlık çalışanlarının tamamını kapsayan, dönüşümlü çalışma, hamilelerin, kronik hastalığı bulunanların, idari izinli sayılmasını, çocuklu çalışanlardan talep eden ebeveynin idari izinli sayılmasını, 3-4 kalemde ödemeye çalıştığınız ücretlerimizi tek kalemde ödeyin ve emekliliğimize yansıtın.

3600 ek göstergeyi yıpranma payı olarak söz verdiğiniz gibi bir an önce hayata geçirin.

Personel eksikliğini kadrolu, güvenceli istihdam ile giderin.

Bütün sağlık emekçilerinin temel ücretlerinin yoksulluk sınırının üzerinde olacak şekilde düzenlenmesini istiyoruz!

Son söz olarak tekrar soruyoruz; Kasım-Aralık ek ödemeleri nerede? Ek ödeme değil TEK ÖDEME. Verilen üç kuruşa isyandayız…”

Basın açıklamasının okunmasının ardından Konferans Salonu önünden Acil Servis önüne dek alkışlarla yürüyen sağlık emekçileri burada bordrolarını yakarak tepkilerini ifade ettiler.