İçindekiler:

12 Şubat 2021
Sayı: KB 2021/Özel-07

Toplumsal mücadele ve işçi hareketi
“Sivil anayasa” aldatmacası
Boğaziçi direnişi devam ediyor
Direniş ve dayanışma büyüyor
Din istismarcısı rejime karşı mücadeleye!
Sendikalaşma ve çalışma koşulları
Sinbo direnişçisiyle röportaj
İEKK: Haklarımızdan vazgeçmiyoruz!
Birleşik Metal ile MESS TİS imzaladı...
Bir kızıl askerin hatırası… Onbeşler’in yolundan inanç ve cesaretle!..
İlk kurbanlarımız - Şefik Hüsnü
Materyalist tarih anlayışı üzerine - F. Engels
Yemen halkının acıları üzerinden şov!
Myanmar’da darbe...
Greif Direnişi 7. yılında yol gösteriyor!
“Güçlenerek yolumuza devam edeceğiz!”
“Bu Pazar kanlı Pazar, kalkın ayağa kalkın!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Bu Pazar kanlı Pazar,
kalkın ayağa kalkın!”

 

Tarihe “Kanlı Pazar” olarak kaydedilen faşist saldırının üzerinden 52 yıl geçti. Sermaye devletinin ilericilere ve devrimcilere yönelik olarak faşist çeteler eliyle hayata geçirdiği saldırılardan biri olan 16 Şubat 1969 Kanlı Pazarı, hafızalardaki tazeliğini hala koruyor.

Dünya genelinde 60’lı yıllarda ivmelenen devrimci hareket, Türkiye’de de yankısını buluyor, kitlesel eylemler gerçekleşiyordu. İşçiler, emekçiler ve öğrenciler sömürüye ve emperyalizme karşı işgaller gerçekleştiriyor, sokaklarda mücadeleyi yükseltiyordu. 1961 senesinde Saraçhane Parkı’nda grev ve toplu sözleşme hakkı için 100 bin kişilik bir miting ile sahne alan işçi hareketi, Kavel Grevi, Derby İşgali, Alpagut Direnişi gibi eylemlerle büyüyerek devam ediyordu. 60’lı yıllar dünyasına Latin Amerika ülkelerinde ezilen halkların ve yoksul köylülüğün gerilla hareketleri, Vietnam kurtuluş mücadelesi, Avrupa ülkelerinde yaşanan gençlik hareketleri damga vuruyordu. Türkiye’de ise özellikle öğrenci gençlik hareketi bu dönemde politik bir güç olarak ortaya çıkmıştı.

 Türk sermaye devleti, gelişen toplumsal hareketin önünü kesebilmek için gerek ordusu gerekse beslediği faşist çeteler eliyle kitle eylemlerine saldırılar düzenlemiş, katliamlar gerçekleştirmiştir. Geçmişi bilmek; geçmişten ders alarak geleceği inşa etmekte önemli bir görev ve sorumluluk olarak önümüzde duruyor. 52 sene önce gerçekleşen faşist saldırı, tarihi boyunca Türk sermaye devletinin katliamcı geleneğini gözler önüne seren saldırılarına sadece bir örnektir.

6. Filo karşıtı eylemler…

1967 Ekim’inde ABD’nin 6. Filo’su Türkiye’ye gelir ve Dolmabahçe’ye demirler. Devrimci öğrenciler buna eylemlerle cevap verirler. “Amerikan sömürgeciliğinin bekçisi 6. Filo defol!” şiarı ile mitingler, eylemler yapılır. Bunun sonucunda 6. Filo askerleri karaya çıkamadan geri dönmek zorunda kalırlar. 1968 yılına gelindiğinde ise, 6. Filo eylemleri sürerken, 17 Temmuz 1968 tarihinde, İstanbul Teknik Üniversitesi yurduna baskın düzenleyen polisler, eyleme katılan öğrencilere saldırır. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi devrimci Vedat Demircioğlu, bu saldırıda camdan atılarak katledilir.

10 Şubat 1969 tarihinde, 6. Filo bir kez daha Dolmabahçe’ye getirilir. Türkiye’nin birçok kentinde 6. Filo karşıtı eylemler sürerken, İstanbul’da devrimci öğrenci ve işçi örgütleri 16 Şubat gününde İstanbul’da emperyalizme ve sömürüye karşı bir miting yapma kararı alırlar. Miting öncesi Beyazıt Meydanı’ndan Taksim’e yürünmesi kararlaştırılır. Yapılacak yürüyüş için yasal izin alınır. Yürüyüş günü yaklaştıkça devlet faşistler eliyle, toplumu yapılacak mitinge karşı kin ve nefret söylemleriyle kışkırtır. Gerici gazetelerden yürüyüş aleyhine kara propaganda yapılır. Başta Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) olmak üzere birçok faşist örgütlenme, “Dinimize, bayrağımıza hakaret ediliyor” kışkırtmalarıyla 14 Şubat günü bir miting düzenler. “Bayrağa saygı” adı altında yapılacak bu mitingde devrimciler hedef gösterilerek şunlar söylenir: “Ey Müslümanlar!.. Pazar günü Taksim’de komünistlerin mitingi var. Allah’ını seven, dinini seven, karısının namusuna sahip çıkmak isteyen herkes, pazar günü saat 14.00’te Taksim’de solcuları, komünistleri öldürmek için gelsin.”

16 Şubat “Kanlı Pazar”

16 Şubat gününe gelindiğinde, ilerici ve devrimci işçiler, emekçiler ve öğrenciler Beyazıt Meydanı’nda toplanırlar. Yaklaşık 30 bin insan alanda toplanmıştır. Taksim’e doğru yapılan yürüyüş boyunca “Vietnam’da barınamayan Türkiye’de de tutunamaz!”, Emperyalizme hayır, sosyalizme evet!”, “Köylüye toprak yok, Amerika’ya toprak çok!” sloganları susmaz, “6. Filo defol!” pankartları taşınır. Diğer yandan faşistler de ellerinde silah, bıçak ve baltalarla Beyazıt Camii’nde, Taksim’de ve Dolmabahçe’de toplanmışlardır. Yürüyüş kitlesi, Marmara Otel’in önüne geldiğinde faşistler işçilere, emekçilere, gençlere saldırır. Saldırı esnasında polisler hiçbir şey yapmayarak, katliama adeta zemin hazırlarlar. Saldırı sonucu yüzlerce insan yaralanırken, TİP üyesi iki işçi, Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan katledilir. Devamında sermaye devletinin bilindik senaryosu devreye sokulur. Düzen yargısı katilleri adeta kollarken, davada yalnızca 4 kişi “yargılanır”. Ancak ne faşistler ne de polisler ceza alır.

Kanlı Pazar, aradan geçen 52 seneye rağmen bugün hala Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren emperyalist devletlerin ve onların işbirlikçisi devletlerin katliamcı geleneğinin bir aynasıdır. Amed’den Suruç’a, Suruç’tan Ankara’ya birçok saldırıda sermaye devleti bugün hala katliamcı geleneğini sürdürmekte, ilericileri, devrimcileri katletmektedir. Katlederek, devrim mücadelesini bitirebileceklerini sananlara en büyük yanıt ise, Kanlı Pazar’dan bu yana büyüyerek süren mücadele olmuştur. Bin kez budasalar da körpe dallarımızı, bin kez kırsalar da yine çiçekte olmaya, yine meyvede olmaya devam edeceğiz. Bin kez korkuya boğsalar da zamanı, bin kez ölümleseler de bizleri, yine doğumda olmaya, yine sevinçte olmaya devam edeceğiz. Çünkü bitmedi kavgamız ve sürecek, yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

P. Sevra