İçindekiler:

14 Mayıs 2021
Sayı: KB 2021/Özel-18

Çeteleşen devlete karşı mücadeleye!
Kullanışlı aparatlar olarak çeteler
Filistin halkı kazanacak!
Tıkanan rejimin Mısır’la anlaşma telaşı
Sömürgeci işgal harekatı
Aşı programında turizm önceliği
“Büyüyen” Türkiye, derinleşen yoksulluk
İntiharlardaki artış
Gerici-faşist iktidarın korku genelgesi
İkizdere’de devlet-yandaş işbirliği ile talan
12 Eylül yenilgisi, işçi hareketi ve bahar eylemleri
1 Mayıs iradesi keyfi yasakları parçaladı
İsrail’in katliam savaşı ve Filistin direnişi
Kolombiya’da yeni isyan dalgası
Kapitalizm geleceği savaşta arıyor
Kapitalist ilaç tekelleri
DGB: Direnen Filistin halkı kazanacak!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kolombiya’da yeni isyan dalgası

A. Engin Yılmaz

 

ABD emperyalizminin Venezuela operasyonlarında kontrgerilla üssü olarak kullandığı Kolombiya, neoliberal politikaların en geniş ve en ağır biçimde uygulandığı ülkelerden biri. Ülke yaklaşık beş yıl önce FARC ile imzalanan barış anlaşmasına rağmen azgın bir devlet terörünün, paramiliter grupların ve uyuşturucu kartellerin boğucu etkisi altında. Halkın “Artık yeter” dediği dayanılmaz yaşam koşulları hüküm sürüyor.

Yakın dönemde Ivan Duque hükümeti, pandemi nedeniyle derinleşen ekonomik sorunlara çözüm adı altında, “Sürdürülebilir Dayanışma Yasası” olarak adlandırdığı bir “vergi reformu” tasarısını Kongre’ye sundu. Söz konusu tasarıyla hükümet, halktan 6,3 milyar dolar toplamayı ve vergi tabanının genişletilmesini amaçlıyordu. Yasa aynı zamanda aylık maaşı 663 doları geçenlerden gelir vergisi alınmasını içeriyordu.

Planlanan “vergi reformu”, sokakta kitlesel ve militan protestolarla yanıtlandı. Milyonların sokaklara aktığı Kolombiya, yaklaşık iki haftadır isyanlarla sarsılıyor. Yasaya karşı başlayan grev ve protestolar, yasanın geri çekilmesi ve Maliye Bakanı’nın istifa etmesine rağmen, taleplerin genişlemesiyle birlikte büyüyerek devam ediyor. Yayılan eylemleri kontrol altına almak için ordunun da sokağa sürülerek dahil edildiği devlet terörü daha da vahşileşti. Şimdiye kadar, azgın polis şiddeti ve faili meçhul cinayetlerle 50 kişi yaşamını yitirdi. 800’den fazla kişi yaralandı. Stimme.de’ninhaberine göre 28 Nisan’dan bu yana 379 kişi de kayıp. Kolombiya Devlet Başkanı Ivan Duque, eylemcilerin ihbar edilmesi karşılığında 2 bin dolarlık ödül verileceğini açıkladı.

En büyük sendika olan İşçi Sendikaları Merkezi (CUT) başta olmak üzere çeşitli emek örgütlerinin ve sosyal organizasyonların katılımıyla oluşan Ulusal Grev Komitesi direnişin sürükleyicisi konumunda. Talepler, reformun geri çekilmesi sınırlarının çok ötesinde. Komite, şiddete son verilmesi, cinayetlerin durdurulması ve sorumlularının cezalandırılması, demokratik hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması, emekçiler tarafından katiller ve tecavüzcüler olarak tanımlanan ESMAD polis gücünün dağılması, sağlık yasa tasarısının geri çekilmesi ve kitlesel aşılama, herkese asgari ücret düzeyinde aylık gelir sağlanması, özelleştirmelerin son bulması, Ivan Duque’nın istifası gibi taleplerle hükümetin karşısına dikiliyor.Bu talepler etrafında ülkenin her köşesine yayılan eylemlere beş milyonu aşkın insanın katıldığı belirtiliyor. Cali şehri direnişin başkenti olarak anılıyorken, öteki büyük kentler de görkemli gösterilerle sarsılıyor. Grev ve protestoların 2019 ve 2020 yıllarındaki grev ve protestoları aştığı belirtiliyor.

Sermaye iktidarının temsilcisi olanDuque hükümeti,kitlesel gösterileri ELN (Ulusal Kurtuluş Ordusu) ve FARC-EP (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri-Halk Ordusu) gibi silahlı gruplarla ilişkilendiriyor. Söz konusu grupların Ulusal Grev’i destekledikleri ve silahlı savunmada bulunacaklarına ilişkin açıklamaları bunun gerekçesi-bahanesi yapılıyor. Dolayısıyla polis, ordu ve paramiliter güçlerin azgın şiddeti, Uluslararası Af örgütünün yanı sıra Birleşmiş Milletler’i bile, “Kolombiyalı yetkililer, göstericilere karşı aşırı ve gereksiz güç kullanımıyla ilgili tüm bildirimleri derhal bağımsız ve tarafsız bir şekilde soruşturmalıdır” biçiminde açıklama yapmak zorunda bıraktı. Zira videolar, polis tarafından yerlerde sürüklenen insanlara polislerin kısa mesafeden başlarına nişan alarak ateş ettiklerini gösteriyor. Bir dizi kentte polis, insanları spor tesislerine kapattı. Kimi Avrupa basını, görüntülerin Latin Amerika diktatörlüklerinin işkence kamplarının anılarını çağrıştırdığını belirtiyor. Polis vahşeti canlı yayınlar yoluyla insanlar tarafından görülmesin diye internet kesiliyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler ve Basın Özgürlüğü Vakfı (Fundación para la Libertad de Prensa-FLIP) da genel grevin başlangıcından bu yana “basına karşı eşi görülmemiş düzeyde bir şiddet” bildiriyor.

Kolombiya’da şiddet salt bugünlere özgü değil. Ülke, paramiliter güçlerin şiddet ve cinayetleriyle yeni tanışmıyor.50 yıldan fazla süren iç savaşta 220 bin kişi öldü ve milyonlar yerinden edildi. 85 binden fazla insan da kaybedildi. Polis-ordu-paramiliter güçlerin acımasızlığı ve zalimliği, şiddet ve cinayetleri, işkence ve tecavüzleri sistematik biçim aldı. FARC ile Kolombiya devleti arasında yapılan barış anlaşması koşullarında bile, 300’e yakın eski FARC gerillası ve 573 toplumsal hareket lideri ve insan hakları savunucusu, binlerce de sivil öldürüldü. Barış süreci bir fiyaskoyla sonuçlandı ve bu da emekçilerin öfkesini mayalayan bir etkene ve barış talebine dönüştü.

Toplumsal patlamanın nesnel zemini

Kolombiya, tarihin en kötü ekonomik krizini yaşıyor. Pandemi sırasında yoksulluk ve işsizlik artmaya devam etti. 75 binden fazla insan pandemiden öldü. Geçen yıl Kolombiya’nın GSYH’si yüzde 6,8 düştü. İşsizlik zaman zaman yüzde 20’ye yükseldi. Pandemi başladığından beri 500 bin mağaza kapanmak zorunda kaldı. Yaklaşık 2,3 milyon aile günde sadece iki öğün yemek yiyebiliyor. DANE istatistik ofisine göre, yoksulluk yüzde 42,5’e yükseldi. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, bu ülkede de zenginler daha zenginleşirken, yoksullar daha da yoksullaştı. Korkunç düzeyde derin sınıfsal eşitsizlikler-gelir adaletsizliği ve bunların beslenme, sağlık ve eğitim başta olmak üzere hemen her alanda yarattığı sonuçlar, son derece yıkıcıdır. Son zamanlarda Ivan Duque başkanlığında atılan “sağlık reformu, vergi reformu, emeklilik reformu, iş hukuku reformu” gibi adımlar bunu ayrıca derinleştirdi. Bunlar, milyonlarca insanı yıkıma ve umutsuzluğa sürükleyecek büyük saldılar oldu.

Dayanılmaz bir yoksulluk, insanların yetersiz beslenmeden ölmesine yol açan açlık, emekçi kitlelerin horlanması ve aşağılanmasıyla, artan şiddetin vahşet düzeyine varmasıyla el ele gidiyor. Yozlaşmış ve uyuşturucuyla anılır hale gelmiş hükümet, ülkenin bütçesinin çoğunu savunmaya, polis ve paramiliter örgütleri güçlendirmeye harcıyor. Varlık nedenleri sermaye sınıfının güvenliğini sağlamak ve bu sınıfa yönelik mücadeleleri vahşi yöntemlerle bastırmak olan, her türlü kirin, suçun ve pisliğin doğrudan parçası olan polis, ordu ve kontrgerilla güçleri devasa kaynaklar yutuyor. Pandeminin, büyük bir yoksulluk ve perişanlığın ortasında halk sağlığını güçlendirmek ve yoksulluğu sınırlamak için gerekli paranın olmadığını söyleyenler, bu güçleri donatmak için her türlü kaynak aktarabiliyorlar. Halk için para yok diyenler, örneğin 14 milyar pesoyu 24 savaş uçağı satın almaya yatırabiliyorlar.

Polisin, ordunun, paramiliter güçlerin, mafyanın, sermayedarların ve toprak sahiplerin birbirleriyle kurduğu ilişkilerin toplamından oluşan Kolombiya devleti ve hükümeti, ülkeyi yangın yerine çevirmek ve emekçileri açlığa mahkum etmek için her gün yeni adımlar attı. Zaten ağır koşullara rağmen, emekçilerin daha fazla suyunu sıkmak, onların sahip olduğu kırıntıları da ellerinden almak istedi. “Vergi yasası” toplumsal patlamayı getiren son damla oldu. Özellikle de 2019 yılından bu yana protestoların bu kadar güçlü bir şekilde yaşanıyor olmasının temel dinamikleri bunlardır. Kolombiya’da İnsanlar neredeyse iki farklı gezegendedirler ve birbirlerinin yanından geçiyorlarsözü, durumun kısa ama mükemmel bir özetidir.Döne döne kendini kitlesellik, yaygınlık ve militanlık biçiminde ortaya koyan gösterilerin temel kaynağı da budur.

Emekçiler kaderlerini ellerine almak istiyorlar

Sayısız çözümsüz sorun içinde bunalmak, evlere hapsolarak açlıktan ölmek ya da geleceği ve onuru için pandemi ya da devlet terörü sonucu ölümü de göze alarak sokağa çıkmak arasında seçim yapmak zorunda kalan milyonlarca insan, “Artık yeter” diyor. Biriken büyük bir öfkeyle mücadele yolunu seçiyor. Kolombiyalı emekçiler, gençler, kadınlar, “Açlığımız, acımız ve hükümetin bu ülkeyi yok edeceğine dair korkumuz, koronavirüs korkumuzdan daha büyük.” diyorlar. “Bizi öldürecek kaç kurşununuz var, bitince ne yapacaksınız?” dövizleriyle yürüyüp devlete meydan okuyorlar. Göstericilerin sık sık tekrarladıkları “Salgında insanlar sokağa çıkarsa, bunun nedeni hükümetin virüsten daha tehlikeli olmasıdır” sözü, çürümüş rejimin emekçiler nezdindeki imajını anlatıyor.

Polisin şiddetinden, işkence ve tecavüzünden, küstahlığından ve mafyayla iç içeliğinden bıkan emekçi kitleler, sermaye sınıfının koruyucusu olarak gördükleri polis kurumunu hedef alıyorlar. 2019-2020 tarihlerindeki grev ve büyük kitle hareketleri dalgasında olduğu gibi, şimdi de polis karakollarına yöneliyorlar. Hoyratlığıyla, vahşi terörüyle, emekçilere dayattığı açlık ve yoksullukla, adaletsizlikle toplumsal patlamayı yaratan asalakların iktidarına karşı, yerli halklar, işçi sınıfı, gençler, kadınlar ve ezilen öteki toplumsal katmanlar, örgütlenme iradesi ortaya koyuyor ve harekete geçiyorlar. Düzen kurumlarından umudu keserek, kendi kaderini kendi ellerine almak ve kendi güçlerine dayanmak istiyorlar. Grev ve isyan dalgalarıyla kontrgerilla ve mafyalaşmış rejime kafa tutuyorlar.

Bu yönelişin, Kolombiya’da var olan ama “barış” adı altında tasfiye edilmeye çalışılan güçlü gerilla mücadelesi ve geleneğine yeniden güç kazandırdığı ileri sürülüyor. İşçi sınıfına, sendikalara, yerlilere, kadınlara, öğrencilere, aydınlara karşı devletin artan şiddeti ve saldırıları, neoliberal sosyal yıkım uygulamalarının derinleşerek devam ediyor olması, bu olasılığı mümkün kılıyor.

Sefaleti ve eşitsizliği besleyen ekonomik programların yanı sıra, hak ve özgürlükleri yok eden, baskı, terör ve adaletsizliği ağırlaştıran siyasi programlar,Kolombiya’da işçi ve emekçi kitlelerin önüne son derece çetin koşullar koymuş bulunuyor. Kolombiyalı emekçiler bu çetin koşulları “Uyuşturucu devleti bizi öldürüyor” ve “COVID bizi öldürmezse, bu ahlaksız hükümet öldürecek.” sade ifadesiyle tanımlıyorlar. Çıkış yolunu da yine aynı sadelikle formüle ediyorlar: “Yolsuzluk ve baskı isyanla yok edilir!”

 

 

 

 

 

Kolombiya’da anlaşma yok
mücadeleye devam!

 

Kolombiya’da sağcı Iván Duque hükümeti ile Ulusal Grev Komitesi (Comité Nacional de Paro, CNP) üyeleri arasında gerçekleşen ilk toplantıda herhangi bir anlaşma sağlanamadı.

Grev Komitesinin temsilcileri Pazartesi günü Bogota’nın merkezindeki Başkanlık Sarayı’nda üç saat boyunca hükümetle görüştü. Amaç, ortak çözümler ve ulusal krizden bir çıkış yolu bulmaktı. Amerika21 sitesinde yer alan haberde, toplantıya Kolombiya’daki Birleşmiş Milletler temsilcisi Carlos Ruiz, Katolik Kilisesi’nden Monsenyör Hector Fabio Henao ve Duque Hükümeti Barış Yüksek Komiseri Miguel Ceballos da katıldı.

Kolombiya iki haftadır olağanüstü bir süreçten geçiyor. Neoliberal reformlara karşı 28 Nisan 2021’de “Yaşam, barış, demokrasi için, Duque’nin yeni dolandırıcılık paketine ve vergi reformuna karşı” sloganı altında, cumhurbaşkanı tarafından ilan edilen vergi reformuna karşı ülkenin dört bir yanında işçi ve emekçiler, tarım emekçileri, yerli halk ve gençlik sokağa çıktı. Vergi yasasını barışçıl bir şekilde protesto etmek için sokağa çıkan kitleler Duque yönetiminin azgınca saldırısıyla karşılaştı.

Gelinen yerde sivil toplum örgütü Temblores ve Kalkınma ve Barış Enstitüsü (Indepaz) 47 ölüm, on iki cinsel şiddet kurbanı, gözünden yara alan 28 kişi, 548 kayıp ve 1.956 polis şiddeti vakası kaydetti.

Ama ne hükümetin vergi reformunu geriye çekmesi, ne maliye bakanının istifası ne de devletin kolluk ve paramiliter güçleri eliyle uyguladığı baskı ve şiddet kitlelerin rejime karşı büyüyen öfkesini durdurabildi. Sonunda hükümet grev komitesi ile Pazartesi günü masaya oturmak zorunda kaldı

Görüşmeden önce Duque, Twitter hesabında “ülkenin iyiliği için anlaşmalar ve çözümler şekillendirmek istediğini” iddia etmişti. Toplantıdan sonra açıklama yapan grev komitesi, cumhurbaşkanının ülkenin askerileştirilmesine son vermekle ilgilenmediğini, hatta Duque’nin halkı ulusal greve götüren nedenlerle de ilgilenmediğini söyledi.

Komite sözcüsü Francisco Maltés, meşru protesto hakkını kullanan kişilere yönelik hükümet ve özel kolluk güçlerinin şiddetinin ve katliamlarının durdurulması çağrısında bulunduklarını ifade etti.

Toplantıya katılan öğrenci örgütleri sözcüsü Jennifer Pedraza, mevcut protestoları 2019’daki protesto dalgasıyla karşılaştırdı. O tarihte de polis şiddeti nedeniyle çok sayıda protestocunun öldürüldüğüne vurgu yapan Pedraza, cumhurbaşkanının duruşunu kınadı “Bugün yaşananlar 2019 Kasım’ının bir tekrarıdır. Iván Duque, aşırı güç kullanımından memnun olduğunu bir kez daha gösterdi” dedi.

Duque Hükümeti Yüksek Komiseri Ceballos görüşmeden sonra “karşılıklı saygı ve dinleme atmosferi” olduğunu söyledi. Komite ve hükümet, “güvenlik güçlerinin anayasaya ve yasaya aykırı herhangi bir davranışına sıfır tolerans” konusunda anlaştıklarını öne sürdü. Hükümetin, sokaklarda süren blokaj eylemlerinin sonlandırılmasında ve barikatların kaldırılmasında ısrar ettiğini söyledi.

Görüşmede uzlaşma sağlanamadığını duyuran Grev Komitesi, “Ulusal hükümet bir yıldan fazla bir süredir geri adım atmadı, katliamlar devam ediyor [...]. Geliştirdiğimiz noktaların müzakere edilebileceği bir süreç yoksa eylemler devam edecek.” diyerek işçi ve emekçileri, yerli halkı, gençliği ülke çapında protestoları sürdürmeye çağırdı.

Grev komitesinin temel talepleri arasında “protesto hakkını meşru bir şekilde kullanan kişilere yönelik şiddete son verilmesi” bulunuyor. Diğer talepler arasında Sağlık Yasası 010’un geri çekilmesi, Covid-19’a karşı toplu aşılar, en azından aylık asgari ücret düzeyinde yasal temel gelir, ulusal üretimin savunulması, özelleştirmelerin durdurulması, sübvansiyonlar ve çalışanlar için daha iyi haklar yer alıyor. Talepler arasında yasadışı ekimlere glifosat püskürtülmesinin durdurulması, cinsiyet, cinsel ve etnik çeşitliliğe karşı ayrımcılık yapılmaması da bulunuyor.