İçindekiler:

4 Ocak 2022
Sayı: KB 2022/01

Yeni yılda yakalanması gereken halka
Tek adam rejiminde pandemi yılları
AKP iktidarının vurgunu ve emekçiler
Ekrem İmamoğlu'na yönelik kumpas üzerine
2021 yılında sınıf mücadelesinden...
Asgari ücret aynasında metal TİS süreci
"İşçiler bağımsız örgütlenmelerini kurmalı"
"İşçi kurultayları toplamalıyız"
Cumhuriyetçi biçimler ve monarşik aygıtlar - H. Fırat
2021 ardından... Kadınlar ayakta!
Kadın tutsaklarla dayanışmayı yükseltelim!
2021: Ekolojik yıkım ve çevre hareketi
"Barış" sahtekarlığı Libya'da tutmadı
Sudan'da darbeci yönetime karşı protestolar
Yemen savaş ve kuşatmaya karşı direniyor
Büyük madenci yürüyüşü 31. yılında
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

2021 yılı ekolojik yıkım ve çevre hareketi tablosu…

Örgütlü işlenen suçlar: Çevre felaketleri

 

2021 yılını pandemi, ekonomik kriz, hegemonya savaşları ve artan emperyalist saldırganlığın gölgesinde geride bırakıyoruz. Yanı sıra, gezegenimiz ve insanlık geri dönülmez noktalara doğru ilerleyen iklim krizi ve çevre felaketleri ile de karşı karşıya. Yaşanan ekolojik kriz gezegen üzerindeki canlı yaşamını varoluşsal bir tehditle baş başa bırakıyor. Kapitalizmin doymak bilmeyen kâr hırsı sonucu oluşan iklim krizinin kendisini iyiden iyiye hissettirdiği 2021 yılında kasırgalar, aşırı sıcaklık, orman yangınları, seller, aşırı yağış, hava kirliliği, kuraklık, deprem gibi doğa olayları ekolojik yıkımı artırdı. Dünyanın pek çok yerinde felaketlere dönüşen “doğal afetlerde” yüzlerce insan ve canlı türü yaşamını yitirdi. Yılın öne çıkan bazı çevre gündemlerini derledik…

COP26 İklim Zirvesi

Dünyada iklim krizine karşı on binlerce kişi gezegenin yok olmaması için eylemler gerçekleştirdi. Emperyalist-kapitalist devletler yarattıkları iklim krizini “çözmek” adına konferanslar düzenlemek, “çözüm yöntemleri” sunmak zorunda kaldılar. Kapitalist devletlerin başkanları Glasgow’da İklim Konferansı COP26’da toplanarak, kömür, petrol ve gazın yakılmasından kaynaklanan emisyonların en kısa sürede nasıl azaltılabileceğini ve böylece iklimin, çevrenin ve gelecek nesillerin nasıl korunabileceğini tartışıp “çözüm” aradılar. Sıcaklığı 1,5 derecede mümkün olduğunca korumak için son büyük umut olarak kaydedilen COP26’dan da somut önlem programı çıkmadı. Zirveye, sera gazı yayılımın önemli bir nedeni olan jetlerle, uçaklarla katılan kapitalist devletlerin temsilcileri konuya dair yaklaşımlarını ortaya koymuş oldular.

Paris İklim Anlaşması

İktidarın ikiyüzlülüğünün bir başka yansıması ise Paris İklim Anlaşması oldu. “Dünyanın ilk kapsamlı” iklim anlaşması olma özelliğini taşıyan Paris İklim Anlaşması’na Türkiye ancak bu yıl imza atabildi. Anlaşmaya göre küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlandırmak gerekiyor. Bunun için de kömür ve petrol gibi fosil yakıt kullanımının azaltılması taahhüdü veriliyor. Ancak başlıca sorumlu kapitalist devletler kömürden çıkış taahhüdüne onay vermekten kaçındılar. Son yıllarda kömüre dayalı üretimle sermayeyi ihya edip doğayı talan eden Türk sermaye devleti anlaşmaya imza atmasına rağmen bu taahhütte bulunmadı.

Hava kirliliği

Bir başka öne çıkan ekolojik sorun yoğun hava kirliliğidir. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin hazırladığı rapora göre 2021 yılı için “Sanayi Devrimi’nden bu yana geçen her 40 yıl kayıtlara geçen en sıcak yıl” olduğu tespitinde bulunuldu. Temiz Hava Hakkı Platformu’nun “Kara Rapor 2021” belgesine göre ise Türkiye’de hava kirliliği %5 artış gösterdi. Aynı platform İstanbul’da “yoğun sis” olarak yansıyan dumanı, kirliliğin havada tutulması olarak değerlendirdi. 2020 yılında Türkiye’deki illerin yarısında, yani 42 şehirde kanserojen olan ince partikül seviyesi yeterli düzeyde ölçülmezken, sadece iki şehirde DSÖ’nün önerdiği kılavuz değerlerin altında temiz hava solundu. Aralarında İstanbul, Ankara ve Edirne’nin olduğu 12 şehirde ise tüm yıl kirli hava solundu.

Su kaynakları

Sıcaklık artışı dere ve göllerin kurumasına neden oldu. Antalya’da Kargılı Deresi, Şırnak’ta Bazamir Deresi, Kars’ta Kuyucuk Gölü, Sivas’ta Tecer Irmağı, Dersim’de Çerme Deresi, Antalya’da Şubaşı Yaylası’ndaki İkiz Göller, Kırşehir’de Seyfe Gölü ve Manisa’da Marmara Gölü tamamen kurudu. Çok sayıda nehir ve göl ise kuruma tehlikesi altında.

Su kaynaklarındaki kirlilik tehlikesi bu yıl da artarak devam etti. Korunmayan su kaynakları sistematik olarak tahrip edildiği için yok oluyor ya da canlılar için zehir saçıyor. Sanayi bölgesinde yer alan Ergene Nehri ağır metallerin yoğunluğu nedeniyle kaldıramayacağı kirlilikle karşı karşıya kaldı. Nehirdeki kirlilik, sınırları aşarak, Meriç Nehri üzerinden Bulgaristan ve Yunanistan’a kadar ulaştı.

Ege’de bulunan Büyük Menderes de taşıdığı ağır metallerle çevreye ölüm saçmaya devam etti. On ile sınırı olan Büyük Menderes Havzası Uşak’taki deri fabrikalarının atıklarını, Aydın’da bulunan jeotermal akışkanları, zeytin karasuyunu, maden atıkları, kentsel atık suları ve diğer illerdeki endüstriyel atıkları da taşıyor. Kirliliğin arttığı Büyük Menderes Nehri Türkiye’nin en kirli 3’üncü nehri haline geldi. 

Ege Bölgesi’nin önemli tarımsal su kaynaklarından olan Gediz Nehri’ndeki kirliliğe ilişkin 2021’de yine hiçbir önlem alınmadığı gibi bölgedeki tarım alanları yok olmaya başladı.

Sivas’ta doğup Tokat, Amasya ve Samsun illerinden geçerek Karadeniz’e dökülen Yeşilırmak, kirlilikteki artış nedeniyle oluşan mikroorganizmalarla geçtiği yerlere zehir saçıyor. Doğal havzası ve kıyıları da yapılaşmaya açılan Yeşilırmak kuruma tehlikesi ile karşı karşıya.

Yıl içerisinde ağır tahribat altında olan Salda Gölü’nde de yeraltı sularının sondajlarla çekilmesi ve Millet Bahçesi için çevresine kamyonlarla girilmesi sonucu beyaz kumların rengi değişti.

Dersim’de krom madeni ocağı tesisinden çıkan atık su Pülümür Çayı’na akıtıldı. Karaman Sarıveliler ilçesinde kanalizasyon atıklarının salındığı Göktepe Çayı, sanayi kuruluşlarının atıklarının salındığı Balıkesir Gönen Çayı, Edirne’deki Bayır Deresi ve Bursa’daki Nilüfer Çayı da ciddi risk altında.

Yılın öne çıkan sorunlarından biri de Marmara Denizi’ndeki müsilaj oldu. Marmara Bölgesi’ndeki endüstriyel atıkların denize bırakılması sonucu oluşan müsilaj denizdeki canlı yaşamını olumsuz etkiledi. Balıklar, mercanlar ve türlü canlılar yaşamını yitirirken müsilaj sorununun kalıcı çözümü konusunda hiçbir adım atılmadı. Konuyla ilgilenen uzmanlar sorunun büyüyeceğini ve denizin öleceğini belirtiyorlar.

Orman yangınları

Aşırı sıcaklar ve kuraklık Akdeniz, Sibirya ve California’daki yangınların tetikleyicisi oldu. Yangınlarda çok sayıda canlı türü yaşamını yitirdi. Bölgedeki insanların evleri, hayvanları, bahçeleri, tarım alanları yok oldu. Türkiye’de özellikle Dersim’de ve Muğla’da başlayan orman yangınları günlerce sürdü. Ülke genelinde bir yıl içinde 178 bin hektar orman yandı ve 9 kişi yaşamını yitirdi.

Yangınların kontrol altına alınamaması AKP-Erdoğan iktidarının yönetememe krizine de ayna tuttu. Terör demagojisi ile sorunun üstünü örtmeye çalışan saray rejiminin sözcüleri aymazlıklarını orman yangınlarında da gösterdiler.

Fırtına-sel

Özellikler Marmara’da çıkan fırtınada yapılaşmadaki çarpıklıklar sonucu çok sayıda binanın çatısı uçtu. Yaşanan fırtınada 5 kişi yaşamını yitirdi, onlarca kişi yaralandı ve maddi hasar oluştu. Kastamonu, Bartın ve Sinop’ta meydana gelen sellerde resmi rakamlara göre 82 kişi yaşamını yitirdi. Hala sellerde kaybolmuş ve bulunamamış insanlar var. Dere yatağına yapılan evlerin tamamı yıkıldı. Selde kayıpları olan kişilere destek sağlanmadı. Rize, Artvin ve Van’da meydana gelen sellerde çok sayıda ev yıkıldı ve 11 kişi yaşamını yitirdi.

Madencilik faaliyetleri

Sermaye iktidarı, rant faaliyetlerini 2021 yılı içinde de rahatça yürütmek için önüne çıkan yasal engelleri ÇED raporları ile aştı. Maden, HES, RES, JES kapitalistlerinin isteklerine göre ÇED raporlarını onaylama merci gibi çalışan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı pandemiyi fırsata çevirerek çalışmalarını sürdürdü. Yıl boyunca 5’li çete ve çevresini zengin ederek doğayı talan etti. Çevre Mühendisleri Odası’nın yıl içerisindeki araştırmasına göre 400 ÇED olumlu kararına karşı 4 olumsuz ve binlerce “ÇED gerekli değildir” kararı verildi.

Giresun-Şebinkarahisar’da ise bakır madeninin atık deposu patladı. 4 bin 500 tondan fazla atık bakır ve çinko Giresun, Gümüşhane ve Tokat gibi illerde tarım alanlarını, bitki örtüsünü, suyu ve toprağı zehirledi.

Diğer büyük maden patlaması ise Ayvalık’ta oldu. Yılın başında ve sonunda Bilfer Madencilik’e ait atık deposu yoğun yağış nedeniyle çöktü ve kimyasal atıklar tarımsal sulamanın yapıldığı Madra Barajı’na karıştı. Ayvalık’ta atık deposu bölge halkının itirazlarına rağmen ÇED’ten muaf tutularak işletildi.

Talan ve ranta karşı direnişler

Maden ocaklarına, termik santrallere, yol yapımlarına karşı köylülerin ve çevre aktivistlerinin eylemleri ve direnişi 2021’de de sürdü. Yöre halkları hem fiili meşru direniş hakkını kullanarak hem de hukuki mücadele yürüterek bazı projeleri durdurdu veya erteletebildi.

Yaşam alanlarını ve geçim kaynakları korumak isteyen köylülere jandarma, polis, cop, TOMA ile saldırıldı. Dünyada korunması gereken 256 vadiden biri olan İkizdere İşkencedere Vadisi’nde köylülerin Cengiz Holding’e karşı direnişi öne çıkan direnişlerden biri oldu.

Ordu Korgan Çiftlik ve Çamlı mahallelerinde yapılmak istenen HES için bölgeye gelen şirket ve askerlere izin vermeyen halk, iş makinalarının dereye inmesini engelledi. 

Aydın’da maden patronu geçim kaynaklarını korumak isteyen köylülere silahla ateş ederek saldırdı.

Birinci derecede doğal ve tarihi sit alanı olan Validebağ Korusu’na yapılmak istenen Millet Bahçesi’ne karşı Validebağ halkı koruda nöbet tutarak, iş makinalarının çalışmasını engelledi.

Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan 740 dönümlük Akbelen Ormanı’nda termik santral için kömür arama faaliyeti nedeniyle ağaç kesimi girişimi bölge halkı tarafından durduruldu.

Dünyada 300’ün üzerinde ve Türkiye’nin birçok ilinde iklim krizine ilişkin on binlerce kişi sokağa çıkarak, “İklim adaletini devletlerden beklemiyoruz, biz harekete geçiyoruz” dedi.

Kapitalizme karşı mücadele

Kapitalizmin doğayı ve insanlığı yıkıma uğratmadan yol alması mümkün değil. Geride bıraktığımız 2021 yılı ekolojik yıkımın boyutlarını ortaya koyuyor. Çevre hareketinin basıncıyla iklim dengesindeki bozulmayı sınırlandırmak için göstermelik bazı adımlar atmak durumunda kalan, kendi koydukları anlaşmaları bile uygulamaktan aciz kapitalistler gezegenimizi kurtaramaz. Dünyada gerçekleşen eylemlerde öne çıktığı gibi, “sera gazının salınımın azaltılması” “deodorant ve motorlu araç kullanımın azaltılması” gibi kişisel ve sınırlı önlemlerin ötesinde Dünya’yı korumak gerekiyor. Gezegeni yasaları, devletleri, “mega” projeleri, savaş ve silahlanma yarışı ile örgütlü olarak yok oluşa sürükleyen kapitalistlerin karşısında örgütlü olarak durmak, çevre mücadelesini geçici önlemler talebinin ötesine taşımak önümüzdeki dönemde yakıcı bir önem taşıyor.

 

 

 

 

 

ABD’de orman yangınları ve OHAL

 

ABD’nin Colorado eyaletinde şiddetli orman yangınlarında yüzlerce ev kül oldu. En az yedi kişi yaralandı. Yetkililer on binlerce insanı evlerini terk etmeye ve alevlerden kaçmaya çağırdı.

ABD’nin Colorado eyaletinde kış ortasında çok sayıda orman yangını çıktı. Colorado eyaletinin başkenti Denver’in 20 mil kuzeybatısındaki Louisville ve Superior şehirlerinden 34 bine yakın kişi tahliye edilmek zorunda kaldı.

Saatte 169 kilometre hıza ulaşan rüzgarla yayılan alevler, şehirlerin bazı bölgelerine ulaşarak yaklaşık 580 bina, bir otel ve bir alışveriş merkezini kül etti. Bölgede “OHAL” ilan edildi.

Alaska’da sıcaklık rekor düzeye ulaştı

ABD’nin kuzey eyaleti Alaska’daki Kodiak Adası’nda sıcaklık 19,4 santigrat dereceye ulaştı. Eyalette Aralık ayı içinde tarihi bir sıcaklık rekoru kırılmış oldu.

On yıllardır olduğundan daha fazla yağmur yağdı. Gece sıcaklık tekrar sıfırın altına düştüğünde yerler donarken buz kütleleri oluştu. Yetkililer, bundan dolayı “doğal afet” uyarısında bulundular.

Washington eyaleti ve Kaliforniya’da da karla karışık yağmurlu hava, trafikte sorunların yaşanmasına ve yer yer tahliyelere neden oldu.

Doğanın bozulan dengesi

ABD’de ve dünyanın birçok yerinde yaşanan ve “doğal afet” diye tabir edilen bu ve benzeri doğa olayları kapitalizm koşullarında “felaket” boyutuna varıyor.

Emek gücünün sömürüsüne ve bunun üzerinden elde edilen kâra dayanan kapitalizm toplumun ihtiyaçlarının ötesinde sermaye için “kâr daha çok kâr” mantığıyla işliyor. Sermayenin “kârları” uğruna gerçekleşen bu aşırı üretim insanın olduğu kadar doğanın da sınırsız sömürüsüne dayanıyor. Doğanın dengesiyle bugün geçmişten beri hiç olmadığı kadar oynanıyor. Kapitalist üretim toprağı, suyu ve havayı kirletiyor, gıdaları zehirliyor. Kuraklık ve kirlilik, gıda güvenliğini tehlikeye sokuyor, açlık tehlikesi küresel çapta daha da yaygınlaşıyor ve derinleşiyor.

Fosil yakıtların kullanılmasından kaynaklanan karbondioksit (CO2), egzozlarda da bulunan ve kimyasal gübrelerin kullanılmasından da kaynaklanan azot oksit (NO - NO2) ve endüstriyel hayvancılıktan kaynaklanan metan gazı, yaşadığımız gök kubbeyi yaşanmaz kılıyor.

Tüm bunlar sömürü sisteminin sürmesi, sermayenin “kâr daha çok kâr” etmesi için yapılıyor. Dolayısıyla kapitalizm, doğa olaylarına yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda hem çözüm üretemiyor, hem de çözümsüzlüğü ve ekolojik yıkımı dayatıyor.

Kapitalist düzenin doğaya verdiği zarar, insanlığa felaket ve “doğal afet” olarak geri dönüyor. Bu düzen tarihin çöplüğüne boylamadıkça, Karl Marx’ın deyimi ile “insanın organik olmayan bedeni doğa”, Engels’in deyimi ile “bizden öcünü almaya” devam edecektir.