İçindekiler:

23 Ocak 2023
Sayı: KB 2023/02

Seçim yılı ve sınıf hareketi
"Milletin iradesine" çökme düzeni
HDP'ye "Hazine yardımı" saldırısı
Servet-sefalet kutuplaşması derinleşiyor
Sefalet dayatmasına karşı mücadeleye!
Anayasa değişikliği önerisi
Türkiye'nin Suriye ile normalleşme süreci
Devrimci ve ilerici basın susmadı!
Güç kimdeyse yasa odur!
Metal işçileri sendikal bürokrasiyi aşmalıdır
Kazanım EYT'lilerindir!
İşçi sınıfı olmadan kimse var olamaz
Belgelerin ışığında katliama varan süreç
Oxfam: Servet ve sefalet makası hızla açılıyor
Dünyada "belirsiz ve çalkantılı on yıl"
Savaşa benzin dökme pervasızlığı sürüyor
Borbet işçileriyle devrimci sınıf dayanışması
Rheinmetall
Berlin'de LLL yürüyüşü
28. Rosa Lüxenburg Konferansı'nın ardından
Gülistan Doku nerede?
Büyük Madenci Yürüyüşü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Seçim yılı ve sınıf hareketi

 

Siyasal gündemlerin çeşitlendiği, bu gündemler arasında seçim sürecinin öne çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Geçtiğimiz günlerde gerici-faşist rejimin şefleri yaklaşık seçim tarihini ilan ettiler. Bu gelişmenin, toplum yaşamında seçim gündemini daha da ön plana çıkaracağı, geniş emekçi kitleler içerisinde seçim atmosferinin daha belirgin bir şekilde ağırlık oluşturacağı açık. Şimdiden burjuva siyaseti ve reformist sol güçler, ilan edilen seçim takvimi üzerinden yoğun bir tartışma yürütüyor, cumhurbaşkanlığı adayı ya da adayları üzerinden çeşitli senaryoları topluma servis ediyorlar. Önümüzdeki günlerde bu tartışma ve senaryoların çeşitlenerek aratacağından kuşku duymamak gerekiyor.

Özetle; iktidarı ve muhalefetiyle düzen siyasetinin, siyasal-toplumsal sorunlar üzerinden demagojik söylemlerini yoğunlaştıracağı, başta ekonomik-mali kriz olmak üzere; çok yönlü sorunları istismar ederek kitleleri kendi seçim politikalarına yedeklemek/ mobilize etmek için hummalı şekilde çalışacağı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bu tabloyu kendi cephesinden tamamlayan bir diğer kesim ise reformist-parlamentarist sol olacaktır. Zira, gerisinde kapitalist sistemin yer aldığı çok yönlü toplumsal-siyasal sorunların çözüm adresi olarak parlamentoyu gören/ gösteren reformist sol, önümüzdeki süreçte geniş emekçi yığınların dikkatini seçim sandıklarına çekmek için adımlarını hızlandıracaktır.

Seçim atmosferi ve sınıf hareketi

Verili koşulların, yani yaklaşan seçimlerin toplumun geniş kesimlerinde, özellikle gerici-faşist iktidarın yoğun baskı ve sömürüsüne maruz kalan kitlelerde beklenti yarattığı açık bir olgu olarak önümüzde duruyor. Pandemide kaderine terk edilen, “çarklar dönecek” denerek ölümle burun buruna getirilen, bu aynı dönemde ve halihazırda kapitalist krizin çok yönlü faturasını omuzlayan işçi sınıfı ve emekçiler açısından bu beklenti somut olarak gözlemleniyor.

Zira, işçi sınıfı ve emekçi kitleler, haklı olarak tüm bu belalardan birinci derecede faşist tek adam rejimini sorumlu tutuyor. Seçimleri ise, her adımında sermayenin ve kurdukları harami düzeninin çıkarlarını esas alan, krizin faturasını döne döne emekçilere keserken yandaşlarına, sermaye çevrelerine, çetelerine, tarikatlara, vakıflara, savaş ve saldırganlık politikalarına devasa bütçeler aktaran; tüm bunları yaparken faşist baskı ve zorbalıkta sınır tanımayan gerici-faşist rejimden kurtulmanın adresi olarak görüyorlar.

Düzen muhalefeti ise, temelinde kapitalist sömürü düzeninin yer aldığı verili toplumsal-siyasal sorunları bilinçli olarak bu temel bağlamından koparıp, emekçiler içerisinde büyüyen hoşnutsuzluğu seçimlerde alacağı oylara tahvil etmek politikası ile hareket ediyor. Krizlerin derinleşmesi, bununla birlikte iktidarın manevra alanlarının daralması ve yönetemez hale gelmesi ise düzen muhalefetine geniş bir alan açıyor. Bu açıdan krizin faturasına, ağırlaşan yaşam koşullarına, hayat pahalılığına, yoksulluk ve yoksunluğa karşı öfkesi büyüyen işçi sınıfı ve emekçilerin, bir kez daha sermaye ve partileri tarafından seçim gündemi üzerinden beklenti içerisine sokulup edilgenliğe mahkum edilmesi tehlikesi güncel planda temel bir sorun alanı olarak öne çıkıyor.

Zira, düzen muhalefeti açlık-yoksulluk sınırında yaşam savaşı veren işçi sınıfı ve emekçilere “az kaldı gidecekler, tüm sorunlar çözülecek” algısını sistematik olarak pompalarken, reformist sol da kendi cephesinden bu algıyı pekiştirecek bir seçim politikası ekseninde hareket ediyor. Tersinden, gerici-faşist rejim de bir yandan “EYT düzenlemesi”, “vergi affı”, “ücretlerde iyileştirmeye gidilmesi” vb. seçim rüşvetleri ile toplumun karşısına çıkıyor, öte yandan gericiliğin etkisi altında bulunan tabanını “terör” demagojisi, “beka sorunu”, “iç-dış tehditler” vb. argümanlarla kontrol altında tutmaya çalışıyor. 21 yıldır iktidar koltuğunda kendileri oturmuyormuş gibi “2023 seçimlerini kazanırsak tüm sorunları çözeceğiz” vaatlerinde bulunuyor. Hala daha denetimi altında tuttuğu belli bir kesim dışında iktidarın seçim rüşvetlerinin, demagojik söylemlerinin ve temelsiz vaatlerinin toplum içinde prim yapması ise olası görünmüyor.

Fakat, bütünlüğü içerisinde bu tablonun sınıf hareketi üzerinde belirgin bir etki yaratacağını akılda tutmak gerekiyor.

Seçimler ve sınıf hareketine siyasal müdahalenin önemi

Sınıf hareketi cephesinde son günlerde belli bir düzeyde hareketlenmeler yaşanıyor. Özellikle metal sektöründe “ek zam” talebiyle yapılan eylemler, TİS sürecinin işlediği fabrikalarda başta ücret artışı olmak üzere, yakıcı iktisadi talepler üzerinden gündeme gelen hareketlilikler bunun güncel örnekleri oldu. Bekaert başta olmak üzere, tekil fabrikalarda yaşanan grev ve direnişler, kapitalist krizin yarattığı yıkım karşısında işçi sınıfı içerisinde direnme ve mücadele eğiliminin yoğunlaştığını gösteriyor.

Bütünlüğü içerisinde bu gelişmeler, özellikle seçim gündeminin öne çıktığı şu günlerde sınıf hareketine dönük siyasal müdahaleyi çok daha kritik hale getirmiş bulunuyor. Olağan bir seçim sürecinin yaşanmayacağı, gerici-faşist rejimin her türden kirli enstrümanı kullanarak iktidar gücünü elinde tutmaya çalışacağı, son yılların deneyimleri üzerinden sabittir. Dahası hem iktidar hem de düzen muhalefeti 2023 seçimlerine atfettikleri “yaşamsal” önemden ötürü toplumu, dolayısıyla sınıf ve emekçi kitleleri bir kez daha derin bir yarılmanın içerisine sürüklemek isteyecek, bütün bir seçim dönemi bu bölünmenin arenasına dönüştürülecektir.

Bugün için örgütsüz ve dağınık halde bulunan, sınıf bilincinden yoksun işçi kitleleri başta seçim gündemi olmak üzere, burjuva düzenin ideolojik-politik saldırıları karşısında savunmasız bir konumdadır. Her ne kadar ağır çalışma ve yaşam koşulları karşısında öfkesi büyüse de yer yer en temel talepleri doğrultusunda kendiliğinde harekete geçip mücadeleye atılsa da bu yapısal sorun hala daha sınıf hareketinin gelişiminin önündeki en temel engel olarak yerli yerinde durmaktadır.

Buradan hareketle, önümüzdeki dönem içerisinde seçim gündemi de dahil olmak üzere, sınıf hareketine devrimci siyasal müdahaleyi güçlendirmek, günün en temel sorumluluğu olarak öne çıkmaktadır. Gerek kriz koşullarında yoğunlaşan emek sömürüsü, hayat pahalılığı, ağır çalışma koşulları, düşük ücretler vb. temel iktisadi-sosyal talepler üzerinden gerekse bizzat seçimler, savaş, saldırganlık, Kürt sorunu, faşist baskı ve zorbalık bağlamında siyasal gelişmeler üzerinden işçi sınıfı ve emekçilere kapitalist sistemin temel gerçeklerini döne döne anlatmak, söz konusu siyasal müdahalenin en genel çerçevesini ve muhtevasını oluşturmaktadır. Halihazırda, sınıf ve emekçi kitlelerin kapitalist krizin her geçen ağırlaşan faturasına karşı alttan alta öfke biriktirmesi ve bunu belli çıkışlarla ortaya koyması, öte yandan özellikle seçim gündemi üzerinden politik algısının daha da açık hale gelecek olması bu açıdan önemli olanaklar sunmaktadır. Bu olanakları değerlendirerek sınıf hareketine dönük devrimci siyasal müdahaleyi güçlendirmek, gelişme dinamikleri çoğalan ve kendisini hareketli biçimler üzerinden ortaya koyma ihtimali artan işçi eylemlerini kalıcı-örgütlü mevzilere kavuşturmak ve sınıfın dikkatini her koşulda gerçek toplumsal-siyasal sorunlara çekerek bilincini güçlendirmek günün en temel sorumlulukları olarak öne çıkmaktadır.

Sınıf devrimcileri ve işçi hareketi içerisindeki mücadeleci özneler, gündelik mücadelenin görevlerini bu kapsamda ele almalı; sınıf hareketini ileri taşımak, devrimcileştirmek ve örgütlü mevzilere kavuşturmak için adımlarını hızlandırmalıdır.