UCM’nin Netanyahu kararı üzerine
7 Ekim 2023’ten beri Gazze’de soykırım savaşını sürdüren dinci-faşist İsrail hükümetinin başı Binyamin Netanyahu, %70’ten fazlası çocuk ve kadınlardan oluşan 44 bine yakın Filistinlinin katledilmesinin bir numaralı failidir. Bu sayıya halen enkazlar altında bulunanlar dahil değil. Kimi tahminlere göre Gazze’de hayatını kaybedenlerin toplamı 70 binden fazladır. Öldürülenlerin sayısı halen günden güne artmaktadır. Zira Tel Aviv’deki soykırımcı çete, ABD ve Batılı emperyalistlerin tedarik ettiği bombaları Gazzelilerin üstüne yağdırmaya devam ediyor.
Dünyanın gözleri önünde cereyan eden bu barbarlık, ABD ile Batılı emperyalistlerin tam desteği ile sürdürülüyor. ABD emperyalizminin özel koruması altında olan İsrail, ölçüsüz bir küstahlıkla Birleşmiş Milletler kararlarını, tüm yasa, kural, anlaşma ve sözleşmeleri ayaklar altına alıyor. Hal böyleyken pişkince açıklamalar yaparak güya dünyaya ahlak dersi vermeye de kalkışıyordu. Soykırıma karşı çıkan, eleştiren herkesi anti-semit olmakla suçlayan Tel Aviv’deki savaş çetesi, bu söylemle kendisine bir zırh öreceğini varsayıyordu. Oysa insanlığa karşı işlediği savaş suçları dünyanın gözleri önündeydi. Nitekim anti-semit sopasıyla yapılan tehditleri ellerinin tersiyle bir kenara iten kitleler dünyanın dört bir yanında sokaklara çıkarak İsrail’in Gazze ve Lübnan’da yaptığı soykırımı protesto ettiler. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin soykırım suçu işlemesinden dolayı ırkçı-Siyonist rejim hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde dava açması olaya farklı bir boyut kattı. Nitekim bu gelişme en az İsrail kadar ABD ile Batılı emperyalistleri de rahatsız etti. Alman emperyalizmi İsrail lehine davaya dahil oldu. Zira kendileri de soykırım suçuna ortaklar. Bundan dolayı Netanyahu ve çetesinin aleyhine karar çıkmasını engellemek için harekete geçen emperyalist/Siyonist gangsterler UCM savcısını kuşatıp tehdit ettiler. Mahkemeye yaptırım uygulamaktan söz etmeye başladılar. Demokrasi, özgürlükler, insan hakları gibi alanlarda güya dünyaya ders veren emperyalist gangsterler iğrenç birer soykırımcıdan başka bir şey olmadıklarını bir kez daha gösterdiler. Ancak tüm çabalar, tehditler, şantajlar istenen sonucu yaramadı. UCM sonunda Gazze’de savaş suçu işledikleri için İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı. Karar Tel Aviv’deki savaş çetesinin “dokunulmazlık zırhını” deldi. AB emperyalistleri rahatsız olsalar da karar uyacaklarını açıklamak zorunda kaldılar. Histerik tepki gösteren ABD emperyalizmi ise tehdit dozunu yükseltti. Zira bu karar hem soykırımcıyı hem onu destekleyenleri kapsıyor. Yani özelde Joe Biden yönetimi genelde ABD emperyalizmi de UCM kararıyla mahkum edilmiş oldu. Tehditlere rağmen savaş suçlusu Siyonist şefler hakkında tutuklama kararı alan UCM hem gidici olan savaş suçlusu Biden yönetimi tarafından hem ocak ayında işbaşına gelecek olan faşist Trump ve oluşturmakta olduğu kabine tarafından hedefe çakıldı. Emperyalist/Siyonist gangster takımı UCM’yi ortadan kaldırmak için planlar yapıyor. Onlar hem soykırım yapmak hem dokunulmaz olmak istiyorlar. UCM’nin kararına uymasalar da savaş suçlusu oldukları hukuksal olarak da tescil edilmiş oldu. Başında Netanyahu’nun bulunduğu Tel Aviv’deki soykırımcı çete elbette kararı tanımayacak. Ancak bu, ırkçı-Siyonistlerin ahlaki, hukuki ve siyasi bir şamar yedikleri gerçeğini değiştirmiyor. Savaş suçlusu oldukları sadece Filistin halkıyla dayanışma içinde olanlar tarafından değil, Uluslararası Ceza Mahkemesi kararlarıyla da tescil edilmiş ve dünyaya ilan edilmiş oldu. Mahkum edilen Netanyahu-Galant ikilisi artık eskisi gibi rahat hareket edemeyecekler.
UCM kararına rağmen İsrail Gazze ve Lübnan’da yeni savaş suçları işlemeye devam ediyor. Bu barbarlığı ancak halkların direnişi ve enternasyonal dayanışma durdurabilir. Bu bağlamda emperyalist/Siyonist barbarlığa karşı durmak, direnen Filistin ve Lübnan halklarıyla dayanışmayı yükseltmek günün önemli sorumluluklarından biridir. Bu mücadelede emperyalist/Siyonist güçlerin barbarlığını protesto ederken, UCM kararıyla savaş suçlusu olduklarını da döne döne hatırlatmak gerekiyor.
BİR-KAR: Suriye ve Rojava’dan ellerinizi çekin!
Başını ABD’nin çektiği emperyalistlerin müdahaleleri sonucu Ortadoğu halkları, on yıllardan beri acılar ve kan deryası içinde yaşıyor. Siyonist savaş makinasının harekete geçmesinden bu yana, bölge halklarının kanı daha fazla akıtılıyor. İsrail’in emperyalistlerin tam desteğiyle gerçekleştirdiği ve sürdürdüğü soykırım saldırısıyla, Ortadoğu uluslararası gündemin merkezinde bulunuyor. Yaşanan çatışmanın odak noktası olan bölgede, Suriye bir kez daha saldırı altında. Suriye’ye 2011 yılında yapılan emperyalist müdahale sonucu ülkede yüzbinlerce insan yaşamını yitirdi. Milyonlarcası yerinden yurdundan oldu. Kentler, kasabalar, köyler yerle bir edildi. Suriye başta olmak üzere Irak, Libya ve Yemen’de yaşanan acıların, zulmün ve katliamların baş sorumlularından biri de Türk sermaye devletidir.
Türk sermaye devleti, Suriye’yi yıkıma uğratan emperyalist ve siyonist müdahalenin taşeronu olarak hareket etti. Taşeronluk politikası iflas ettiğinden beri, dinci-faşist iktidarın dış politikasının merkezinde Kürt halkının bölgesel düzeydeki kazanımlarını tasfiye etmek vardır. Ancak Suriye devletine ve halkına düşmanlık da onun değişmeyen politikasıdır. Suriye gibi komşu ülkelerin belirli bölgelerini işgal etmek, bu politikanın doğal sonucudur. Katiller sürüsü olan cihatçı çeteleri besleyip büyütmek, onlara kol kanat germek de dinci-faşist rejimin bölgedeki hesabının bir parçasıdır. Nitekim o, Suriye’nin birçok bölgesinde işgalci konumdadır ve İdlib başta olmak üzere bölgedeki çetelerin de baş kollayıcısı ve koruyucusudur.
AKP-Erdoğan iktidarının besleyip büyüttüğü katiller sürüsü olan SMO ve HTŞ çeteleri, Suriye ordusu ve halkının yanı sıra Rojava Özerk Yönetimine saldırdı. Emperyalizm ve İsrail siyonizmi tarafından da kollanan şeriatçı çeteler, çok kısa süre içinde Halep başta olmak üzere birçok yerleşim bölgesini ele geçirdi. Özellikle de Türk sermaye devletinin yönlendirdiği ama ABD ve siyonist soykırımcıların da desteklediği cihatçı saldırı ile birlikte, Suriye halkları bir kez daha katliamla yüz yüze kaldılar. Saldırıların baş sorumlusu tartışmasız olarak Türk sermaye devletidir. Bölgeyi yeniden ateşe verme potansiyeli taşıyan siyonist saldırganlığın da tam olarak hizmetindedir. Beslediği ve Suriye’ye-Rojava’ya saldırttığı cihatçı çetelerle İsrail siyonizmine büyük hizmetler sunmaktadır. Öte taraftan da bu saldırıyla Suriye’yi teslim almak anlamına gelen “yumuşama”ya yanaşmayan Esad rejimini cezalandırmak ve yayılmacı-işgalci amaçlarını gerçekleştirmektir.
Dinci-faşist iktidar, emperyalist merkezlerin de onayı ile yıllardan beridir Suriye Kürdistanı’na yönelik sürdürdüğü imha savaşını, Rojava’yı imha saldırısıyla tamamlamak istiyor. Suriyeli Kürtlerin kendi yaşadıkları topraklarda elde ettikleri haklı ve meşru kazanımlarını yok etmek, faşist devletin şaşmaz hedefidir. Besledikleri cihatçı çeteleri ele geçirilen bölgelere yerleştirmek, Kürt nüfusu hedef alan etnik temizlik politikasının bir parçasıydı. Şimdi cihatçı katiller çetesini bir kez daha Rojava üzerine sürmüş bulunmaktadır. Savaş histerisinin ortalığı kapladığı bugünkü koşullarda Türk sermaye devletinin birçok kirli ve kanlı hesabı vardır. Suriye ve Rojava, bu planın uygulama sahnesidir. Tüm ikiyüzlü açıklamalara rağmen, Türk devletinin yönettiği cihatçı saldırıların önünün ABD ve siyonist devletin onayıyla da açıldığı kesindir. Dolayısıyla Kürt halkı bir kez daha ihanet tehlikesiyle karşı karşıyadır. Zira ABD emperyalizminin, çıkarlarının gerektiği her durumda Türk sermaye iktidarını Kürtlere tercih edeceği tartışmasızdır. İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu olarak, işçi ve emekçileri, Türk sermaye iktidarının kardeş Suriye ve Kürt halkına karşı cihatçı sürüler eliyle başlattığı saldırılara, siyonist ve emperyalistlerin kirli ve kanlı planlarına karşı mücadeleye çağırıyoruz. Emperyalist-siyonist saldırganlığın ve onların bölgedeki işbirlikçisi devletlerin hesabını bozmak, ezilen ve sömürülen emekçiler ile ulusal kölelik koşulları altındaki mazlum halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı birleşik devrimci mücadelesinden geçmektedir.
Kahrolsun emperyalist saldırganlık ve savaş! Yaşasın Kürt halkının eşitlik ve özgürlük mücadelesi!
BİR-KAR
|