İçindekiler:

27 Haziran 2025
Sayı: KB 2025/09

Emperyalist savaşa karşı mücadeleye!
BDSP'den savaş açıklaması
İran'a yönelik emperyalist savaş
İşçi sınıfı savaşa karşı mücadele etmelidir
Saldırganlığın "meşruiyeti"
Kirli ellerin diplomasisi
Saldırganlık ve iki yüzlü söylemler!
Saray rejimi baskı ile ayakta kalıyor
Bugünlere de yol gösteren direniş!
İzmir 15-16 Haziranı'ndan gözlemler
Kamu sözleşmesinde sefalet dayatması
Kamu işçisi için mücadele zamanı
100. yılında 1925 Kürt isyanı ve Şeyh Sait-1
NATO'nun gerçek ajandası
G7 Zirvesi'nden yansıyanlar
Nükleer silahlanma yarışı hızlanıyor
AUKUS'ün sinyali emperyalizmin krizi!
Almanya'da "zorunlu askerlik" tartışması
Haydutluğun yeni perdesi, "Kirli İşler"
İran'a saldırı, çıplak emperyalizmdir
İran'a yönelik savaş "baş gangster"
YKS başvuru oranlarının gösterdikleri
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Emperyalist- siyonist saldırganlığa karşı mücadeleye!

 

ABD ve batılı emperyalistler her geçen gün yeni saldırı ve savaşlarla dünya halklarını hedef almayı sürdürüyor. Siyonist İsrail’in İran’a yönelik son saldırı dalgası da bu hedefin bir parçasıdır.

Ortadoğu’nun bağrına saplanmış bir hançer gibi duran Siyonist İsrail, Filistin topraklarındaki işgal ve katliamlarını bir yılı aşkın süredir artan bir vahşetle sürdürüyor. Dünya kamuoyunun zayıf tepkisi, hatta emperyalist devletlerin ve gerici bölge yönetimlerinin sınırsız desteği, Siyonist İsrail’in saldırganlığını daha da pervasızlaştırıyor. Suriye’de emperyalizme boyun eğmiş, İsrail’le çıkar ortaklığı güden HTŞ benzeri çetelerin varlığı da bu saldırganlığa yeni fırsatlar sunmaktadır.

Yaşanan gelişmeler, emperyalistlerin ve Siyonist İsrail’in bölgedeki hedeflerinin sadece bir kısmını gözler önüne seriyor. Nihai hedefleri, Filistin topraklarını tümüyle Filistinlilerden arındırmak ve bölgede karşılarında durabilecek tüm güçleri etkisizleştirerek “Büyük İsrail” projesinin zeminini inşa etmektir. Bu uğurda engel olarak gördükleri her gücü ya işbirlikçi konuma çekmeye ya da yok etmeye çalışıyorlar.

Gerici Arap rejimleri ve bölge ülkeleri emperyalizme bağımlılıklarını her fırsatta sergiliyor. İsrail’in işlediği suçlara karşı verdikleri tepkiler genellikle göstermelik açıklamaların ötesine geçmiyor. Filistin’deki katliamlar karşısındaki tutumları, bu iki yüzlülüğün en net örneğidir.

Ürdün, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Türkiye gibi ülkeler söylemde eleştirel görünseler de pratikte İsrail’le askeri, ekonomik ve diplomatik ilişkilerini sürdürüyorlar. İsrail’in askeri lojistik ihtiyaçları dahi bu ülkeler üzerinden sağlanmakta. Bu tablo, emperyalist-Siyonist saldırıların sorumluluğunun sadece doğrudan faillerde değil, aynı zamanda bu zulme destek veren gerici rejimlerde olduğunu açıkça göstermektedir.

İran’a yönelik onlarca yıldır sürdürülen tehdit ve müdahaleler, emperyalist-Siyonist stratejilerin temel ayaklarından biridir. ABD ve İsrail öncülüğündeki blok, İran’ı yalnızca bir “bölgesel tehdit” değil; Batı›nın çıkarlarına boyun eğmeyen, jeopolitik dengeyi zorlayan bir aktör olarak hedef tahtasına koymuştur.

“Büyük Ortadoğu Projesi” ve benzeri planlar, halklara refah ve özgürlük getirme vaadiyle değil; bölgeyi enerji kaynakları ve stratejik konum bakımından tamamen Batılı sermayenin kontrolüne alma hedefiyle hazırlanmıştır. Bu projelerde İran, boyun eğmeyen engeller arasında tanımlanmakta; bu nedenle kuşatma ve saldırı politikalarıyla karşı karşıya kalmaktadır.

Emperyalist ve Siyonist güçler yalnızca bölge halklarının değil, tüm dünya emekçilerinin düşmanıdır. Tek amaçları, düzenlerini milyonların kanı pahasına ayakta tutmaktır. İşçilerin, emekçilerin ve ezilen halkların birleşik ve örgütlü mücadelesi onların en büyük korkusudur. “Demokrasi”, “insan hakları” gibi söylemler bu düzeni maskelemek için kullanılan boş kavramlardır. Irak’a götürdükleri “demokrasi”yi, Filistin’deki katliamları destekleyerek gösterdikleri “insan haklarını” çok iyi biliyoruz. Bugün aynı söylemleri İran’a karşı kullanıyorlar: “Bölgesel tehdit”, “baskıcı rejim”, “halkların özgürleşmesi” gibi argümanlar saldırganlıklarını meşrulaştırma çabasıdır. Oysa bu tanımlamalar, emperyalistlerin iş birliği yaptığı birçok rejime de uygundur. Ancak bu rejimler emperyalistlere hizmet ettiği için dost görülmekte, desteklenmektedir.

İran’daki rejim baskıcı ve gericidir. Fakat emperyalist saldırıların gerekçesi bu değildir. Tarihsel deneyimler göstermiştir ki, emperyalist müdahalelerle yıkılan her baskıcı gerici rejimin ardından yine baskıcı, gerici kukla yönetimler kurulmuştur. Irak, Libya ve Suriye örneklerinde olduğu gibi. İran’da da emperyalistler için mesele rejimin niteliği değil; diz çöktürme, enerji ve ticaret hatlarını denetim altına alma, İsrail’in bölgedeki mutlak üstünlüğünü garantiye alma amaçlıdır. 

Emperyalistler İran halklarına ve bölgeye kan, ölüm ve açlıktan başka bir şey sunamazlar. Halkların kurtuluşu kendi ellerindedir. Bölge halkları ve dünya işçileri emperyalist saldırganlığa dur demelidir. İran üzerinden devreye sokulan bu yeni savaş politikasına karşı durulmalı, işçilerin birliği ve halkların kardeşliği mücadelesi büyütülmelidir.

Bu şiar yalnızca bir slogan olmamalı; emperyalist ve gerici kuşatmayı parçalayacak gerçek bir güce dönüşmelidir. 

Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!

Bağımsız Devrimci sınıf Platformu