Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Ekim '01
SAYI: 48
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Örgütlü mücadeleyi yükseltelim!
  Dünyü çapında yeni bir emperyalist terör dalgası!
  "Emperyalizm kağıttan kaplandır!"
  Biriken sorunlar ketmerleşen saldırılar
  "Sınavsız üniversite" aldatmacası altına gizlenen saldırı
  Eğitimde özelleştirme saldırısı yeni boyutlar kazanıyor
  Faşist genelgeleri fiili mücadele ile parçalamalıyız!
  Eğitimde fırsat eşitsizliği daha da derinleşiyor
  Parasız ve bilimsel eğitim sosyalizmle gelecek!
  Liseli gençlik ve platform çalışmasının sorunları
  Yeni döneme örgütlü hazırlık
  Formasyon saldırısına karşı duyarlılığı örgütleyelim!
  Ulucanlar katliamının hesabını soralım!
  Yaz çalışması ve deneyimler
  "Irkçlılık konferansı"...
  Bir türküdür direniş boy verir zindanlarda...
  Toplumsal çözülme
  İsviçre Ekim Gençliği bu yılın ikinci Gençlik Kampı'na hazırlanıyor...
  Yaz çalışmamızın bir ayağı olarak Hacıbektaş Şenlikleri...
  Ulucanlar direnişi ve Partili olma sorumluluğu
  Liselerde politik çalışmanın bazı sorunları
  Okur mektupları



 
 

İsviçre Ekim Gençliği bu yılın ikinci Gençlik Kampı’na hazırlanıyor...

Gençliğe çağrı!..


Yılda bir defa yapılan ve süreklilik kazanan gençlik kampımızın yedincisini düzenliyoruz. Bu, 2001 yılına sığdırılan ikinci kampımız oluyor. Gelinen aşamada bir yıla iki kamp sığdırmak gençlik çalışmamız ve gençlik güçlerimiz açısında nitel bir düzeyin ifadesidir. Bu niteliği daha da geliştirecek ve gençlik çalışmamızı güçlendireceğiz. “Bir başka dünya mümkün!” şiarıyla 7. Ekim Gençliği kampında birlikte olmanın sevincini ve coşkusunu yaşıyoruz.

Genç arkadaşlar!

Emperyalist küreselleşmenin sosyal yıkım saldırıları dünya genelinde işçi sınıfı, emekçi kitleler ve ezilen halklar için yaşamı cehenneme çeviren sonuçlar üretiyor. Bu sonuçlara karşı her tarafta işçi sınıfı ve emekçi eylemleri gelişiyor. Kapitalizme karşı mücadelenin giderek güç kazanacağı bir süreç başlıyor. İşçi sınıfı, toplumu ezilen ve sömürülen katmanları, yaşadıkları deneyimin ardından bir kez daha çareyi kapitalizme karşı mücadeleyi yükseltmekte görüyorlar. Sosyalizm yeniden umut haline geliyor. Bu gelişmeler karşısında burjuvazinin ortaya koyduğu saldırganlık, burjuva demokrasisinin gerici özelliğini gösteriyor.

13-15 Ekim günlerinde yapacağımız gençlik kampında seminerler ve toplantılarla bu güncel konular işlenecektir. Devrimci ve demokrat gençliği kampımıza katılmaya çağırıyoruz.

Gençlik gelecek, gelecek sosyalizmdir!

Ekim Gençliği/İsviçre

Program

1. Seminerler

* Emperyalist küreselleşme sonuçları ve burjuva demokrasisi
* Zindan direnişi ve Ölüm oruçları
* Avrupada gençliğin sorunları ve mücadelesi
* Serbest tartışma
* Mesajlar

2. Kültürel ve sanatsal faaliyetler

* Tiyatro ve skeç
* Bilgi yarışması ve değişik yarışmalar
* Müzik
* Film gösterileri
* Halk oyunları (halay)
* Şiir…

3. Sportif etkinlikler




Ulus’ta bir gezinti...


Değiş-tokuşla başlar Ulus’ta hayat. Yorgun, yarı uykulu, birkaç günlük sakallarıyla Ankara’yı çevreleyen gecekondulardan Ulus’a inenler Ostim’e taşınır, bıkkın ve isteksiz. Şehrin diğer ucundan, Batıkent’ten görece daha derli toplu olanlar aynı saatlerde Ulus’a, Kızılay’a -devlet dairelerine- taşınırlar aynı isteksizlik ve bıkkınlıkla.

Simitçilerin sesleri doldurur sokakları, ilerleyen saatlerde işportacılar ve ucuz yemek kokuları sarar her tarafı. Çoktan unutulduğunu düşündüğümüz -Yeşilçam filmlerinden kalma- zar oyunu ya da eksik kupon tamamlayan büfeler beklenmedik bir yerde çıkar karşımıza.

Kadınlar... Kentle-köy arasına sıkışmış, aşağılanmış/aşağılanan, gözlerde hor görülmenin, yok sayılmanın verdiği bir acıyla/yakarışla dolanıyor küçük dükkanların arasında. Genç kadınların gıptayla süzmesi seni ve yabancı oluşun... Çoktan unutulduğunu düşündüğümüz (öğrencilerin öyle sandığı) giysilere, takılara imrenişleri... Çeyizcilerle kendi dillerinde yaptıkları konuşmalar: “İğne oyası mı, fisko var mı?”

Genç erkeklerde, hele bir de işsizlikle boğuşuluyorsa, kendini varkılma savaşı, telaşı içindeki çaresizlik, yönünü şaşıran saldırganlık... Yüzlerinde kendilerine ait olmayan aşağılayıcı ve küçümseyici bir tebessümle seni yok sayma.

Günlerden cuma, Hacı Bayram tıklım tıklım... Yaşlılar, gençler, kadınlar, erkekler herkes avluda, dua ediliyor. Türbeye girmek için bekleşiliyor, en çok da kadınlar... Dilek kapısının önünde uzunca bir kuyruk; evlenmek isteyenler, evlenip mutsuz olanlar, hastalığa şifa arayanlar, kocasına yapılan muskayı bozmak isteyenler, üniversiteye hazırlananlar... Mutsuzlar, boyun eğmişler, iradelerini başkalarına teslim edenler, umudu yokedilenler, kurtuluş yolu olmadığını düşünenler, öyle sananlar... Hepsi bekleşiyor, tam bir teslimiyet içinde.

Burada bile aynılaşmak mümkün değil. İyi giyimli baylar ve bayanlar diğerlerinden biraz uzakça bir köşede, yüzlerinde mağrur ifadeleriyle bekliyor. Belki bugüne kadar ne istediği, ne hissettiği sorulmamış-merak edilmemiş-önemsenmemiş, varlığından haberdar olmadıkları bir kadın (yaşlıca ve fakir) binbir özürle, “kurban evladım...” diyerek yardım istiyor görevliden.

Küçük bedenler sarıyor etrafı. Her yeni geleni çevreliyorlar. Açlık, yoksulluk yalvarmayı öğretmiş şimdiden çocuklara. Gururları ve belki de direngenlikleri şimdiden teslim alınmış çocuklar. İyi giyimli hanımların-beylerin peşisıra koşturuyorlar usanmadan, akşama dek...

Ulus’ta dolanmak nerede olduğumuzu; konuşacak, anlatacak-anlayacak, değiştirecek ne çok şey olduğunu, sahip olduğumuz olanakları görmek gibi biraz. Ulus’ta dolanmak, o insanlarla konuşmak, üniversite kampüslerinde bıkmadan usanmadan yürüttüğümüz post-marksizm, post-modernizm, post-yapısalcılık vb. tartışmaların nereye oturduğunu -hiçbir yere oturmadığını- görmek gibi biraz... Ve biraz da hayatın dışında olanın ölü olduğunu söylemek gibi...

A.Deniz