Irakta direniş bayrağı yükseliyor!
Yalanlar bir bir açığa çıkıyor!
Irakı işgal öncesinde ABD ve terör koalisyonu tarafından uydurulan yalanlar bir bir açığa çıkıyor. ABD işgal öncesi uluslararası desteğini arttırabilmek için Afganistanda başarılı olan yolu Irak için de denemişti: Kitle imha silahları, demokrasi vaatleri ve terör bağlantıları...
Terör bağlantısına dair ortaya konulan haber ve değerlendirmeler o kadar dayanaksızdı ki, savaş bitmeden önce ABD bu gerekçeye kendi ülkesi sınırları dışında bir daha başvuramadı. Böylece elinde en önemli kozu olarak düşündüğü kitle imha silahları yalanı ve önleyici savaş stratejisi tezi kaldı. Bunlar üzerinden saldırısını meşrulaştırmaya çalışan ABD, emekçi halklar nezdinde başarısız olmasına karşın, bunları tekrarlayıp durdu. Ancak işgal sonrası biyolojik ve kimyasal silahlardan eser olmadığı ortaya çıktı.
Wolfowitz, kitle imha silahlarının savaş kararı alınmasının nedenlerinden sadece biri olduğunu itiraf ederken, Bürokratik nedenlerle bir konu üzerinde yoğunlaştık, o da kitle imha silahlarıydı, çünkü herkesin üzerinde uzlaşabileceği tek neden buydu diyor. ABDde hükümetin direktifleri doğrultusunda çalışan New York Times gazetesinin bir yazarı ise şunları söyleyebiliyor: Çünkü bizi tehdit eden kitle imha silahları hiçbir zaman Saddamın bombaları olmadı. Asıl tehdit eden silah... ABDden nefret eden Arap gençlerinin yetişmesidir... Saddamı vurmamızın basit bir nedeni vardı. Bunu başarabildik ve o bunu haketmişti.
Demokrasi havariliğinden klasik sömürgeci adımlara...
Diktatör Saddam rejimi altında ezilen Irak halkına demokrasi götürme yalanının ne kadar iğreti olduğu da günbegün açığa çıkıyor. Kendi ülkesinde siyahlara karşı uyguladığı şiddet, Afganistanda oluşturulan kukla rejimin en küçük bir demokrasi talebini dahi terör ve katliamlarla bastırması, ABDnin Irak halkına bahşettiği demokrasinin sınırlarının daha baştan göstergesiydi. İşgal karşıtı gelişen mücadele sonrası sergilenen terör ise bu yalanı tuz-buz etti.
İlk atanan sömürge valisi Jay Garner (kısa sürede pılını pırtını toplayıp Irakı terk etti) Mayıs ayında demokrasiye geçileceği müjdesini vermişti. Ancak gelişen işgal karşıtı kitle hareketinden fazlasıyla tedirgin olan ABD, göstermelik bir seçim yaparak işbirlikçi bir iktidar kurmayı dahi göze alamadı. Geçici Siyasi Konsey diye adlandırılan 25-30 kişiden oluşacak işbirlikçi yönetimin Washington tarafından atanacağını açıkladılar. Bağdata gelen ikinci sömürge valisi ise, demokrasiye geçişi şartlara bağlayarak, Irakta şiddet sona ermeden, enerji kaynakları düzenlenip işletilmeden demokrasiye geçilemez dedi. Böylece hedef tüm açıklığı ile ortaya konulmuş oldu: Enerji kaynaklarının yağmalanmasına sessiz kalırsanız, o zaman göstermelik bir seçim yapabiliriz!
Sınırsız yağma ve talan sürüyor!
Irakta yağma ve talan tüm hızıyla sürerken, savaş öncesi tüm dünyadan milyonlarca insanın petrol ve hegemonya savaşına karşı haykırışları çok daha somut bir anlama kavuşuyor. BMnin Iraka yönelik ambargoyu kaldırması ile Irak petrolleri talana açılmış oldu. Güvenlik Konseyinin onayladığı bu kararın asıl önemli yanı, birkaç emperyalist haydutun daha işgali tanımasından çok, bu karar sayesinde Irak petrollerinin yasal olarak Amerikan tekellerinin doğrudan denetimi altına girmesidir. Bu ise ABDnin fiilen OPEC üyesi olması anlamına geliyor. Yanısıra petrol satışından elde edilecek gelirlerle ilgili olarak 2008 yılına kadar hiçbir dava açılamayacak. Bu gelirlerin tümü İMF-Dünya Bankası (DB) denetimi altındaki bir fonda toplanacak. Bu fona, BM ve Arap Sosyal Kalkınma Fonu birer temsilci gönderebilecek, ama ipler bağımlı ülkeleri iflas etrmekle yükümlü İMF-DBnin (yani ABDnin) elinde olacak. Söz konusu fonda biriken paranın kullanım şekline ABD-İngiltere ikilisi karar verecek, vb... BMye verilen rol ise, insani yardım faaliyetini yönlendirmekten ibaret. Ayrıca BM Irakın geleceği ile ilgili olarak tavsiyelerde bulunabilecek!
Irak halkı emperyalist işgale karşı direniyor!
Ancak ABD açısından işler hiç de istediği gibi gitmiyor. İşgal kurumsallaştırılmaya çalışıldıkça, işgal karşıtı mücadele de gelişiyor. Şiilerin Kerbela matemini ABD ve işgal karşıtı bir eyleme dönüştürmeleri ile başlayan süreç, Sünnileri de içine alarak ve yaygınlaşarak devam ediyor. İşgalin başladığı günden bugüne kadar yüzlerce işgal karşıtı gösteri yapıldı. Son dönemde ise işgal güçlerine karşı silahlı saldırı düzenlenmeyen tek bir gün bile bulunmuyor. Şu ana kadar yaklaşık 65 Amerikan askeri öldürüldü ve her gün yeni saldırı haberleri geliyor.
Geçtiğimiz ay içerisinde Hit kentinde evlerde arama yaparak silah toplamaya çalışan ABD askerleri ile polisin bu girişimi halkın isyan etmesine neden oldu. İşgalci askerlerle silahlı çatışmaya giren Iraklıların bir Amerikan helikopterini düşürmesi, ardından polis karakoluna saldırması sonucu Amerikan askerleri kenti terk etmek zorunda kaldılar.
Geçen hafta sokaklara dökülen on binlerce Iraklı, topraklarında işgalci asker istemediğini haykırdı. Başkent Bağdat ve diğer önemli kentler emperyalist işgal karşıtı kitlesel gösterilere sahne oldu. Mitinglerde, Yabancı yönetime hayır! Şerefli Iraklıları istiyoruz, hırsızları değil! pankartları taşındı.
Yine aynı tarihlerde Bağdat sokakları işgal karşıtı kitle eylemleri ve sloganlara sahne oldu. Eylemin düzenleyicilerinden Bağdatlı din adamı Muhammed Fartusi, Taleplerimizi elde edene kadar onları haykırmaya devam edeceğiz. Barışçıl isyanımızı sürdürecek, işgalcilerin parıltılı sloganlarının ardında neyin yattığını gözler önüne sereceğiz. Kitleler özgürlük istiyor ve işgali reddediyor diye konuştu.
Geçtiğimiz haftalarda eski Irak ordusu askerlerinin paralarının ödenmediği gerekçesiyle yaptığı kitlesel eylem ise, işgal karşıtı mücadele açısından önemli bir dönüm noktasını ifade ediyor. Eski askerler talepleri karşılanmadığı koşullarda feda eylemlerine başlayacaklarını ve ABD hedeflerine karşı saldırıya geçeceklerini açıkladılar
Tüm bu eylemler, işgal karşıtı direnişin giderek büyüyeceğini ve ABDnin yıllardır ezilen halklara yönelttiği böl-parçala-yönet politikasının Irak nezdinde iflas ettiğini göstermektedir. Eylemler Şii ağırlıklı gibi görünse de, Sünni kesimden de yoğun bir katılım var.
İşgalciler katliamların dozunu arttırıyor!
İşgal karşıtı direnişin güçlenmesi ve ABD açısından ciddi bir tehdit haline gelmesiyle birlikte işgalciler daha geniş ve kanlı şiddet uygulamalarına başvuruyorlar. Bu saldırılarda yüzlerce Iraklı sivil katledildi. İşgalci güçler şüpheli kişiler dur ihtarına uymadı gibi gerekçelerle halkın üzerine ateş açmaya başladılar. Tüm kitle gösterilerinde halkın üzerine ateş açıldı.
Emperyalist işgale karşı direnenleri vahşi yöntemlerle ezmek için yapılan bir diğer hazırlık ise, Irakta ikinci bir Guantanamo Üssünün açılmasıdır. Bu üste tutulanların hiçbir statüsü yok. Ne siyasi tutuklu, ne de savaş esiri. Dolayısıyla bu kamplar, hiçbir kuralın geçerli olmadığı işkence ve imha merkezleri olacak. Nitekim burada tutulan 680 kişi herhangi bir mahkemeye çıkarılmadığı gibi, işkence ve izolasyon altında tutulmaktadır. İngiliz ordusuna bağlı deniz komutanı Don Hetlage, tutukluların azgın davranışları karşısında askerlere kendilerini savunma yetkisi verildiğini açıkladı. Uluslararası Af Örgütüne başvuruda bulunan çok sayıda Iraklı, maruz kaldıkları insanlık dışı uygulamaları anlatarak, işgalcilerin sistematik işkence yaptıklarını ortaya koydular.
Tüm bunlar emperyalistlerin demokrasisinin ne menem bir şey olduğunu gözler önüne sermektedir.
Irak halkının direnişi Ortadoğu halklarının biriken öfkesini patlatacak!
Irak halkının sergilediği direniş halihazırdaki sınırlılıklarına karşın ABDnin Ortadoğu planlarını zora sokmaktadır. Filistin sorununun çözümünde emperyalist-siyonist ittifakın yaşadığı acz ve karşılaştığı direniş, bugün Irakta sergilenen direnişle birlikte tüm Ortadoğuyu sarsma yönünde ilerlemektedir. Irakta ikinci bir Filistinin yaratılmasıyla direniş ateşinin tüm Ortadoğuyu içine almasının tarihsel ve nesnel imkanları her zamankinden fazladır. Vietnamda bataklığa saplanarak kaçanlar, Ortadoğudan kaçacak zaman dahi bulamayacaklardır.
|