Dördüncüsü yapılan Pir Sultan Abdal şenliklerine katılmak için Sivasa giden aydın ve sanatçılardan 35i, hazırlıkları en ince ayrıntısına kadar günler öncesinden planlanmış vahşi bir katliamda hayatlarını yitirdi, onlarcası ağır şekilde yaralandı. Şans eseri katliamdan kurtulan bazı aydın ve sanatçılar, gerici güruhu seyreden, seyretmekle kalmayıp onlara yardımcı olan asker ve polislerin bu tutumuna bakıp, o gün Sivasta devlet yoktu talihsiz tespitinde bulundular. Bu tespitin ne kadar isabetsiz olduğu, olaylar esnasında ve sonrasında yaşanan olgularla daha bir kesinlik kazandı. Onların göremediği, saatlerce yardım beklediği devlet, o gün orada tetikçi artıklarının arkasındaydı.
O gün Sivasta devlete rağmen değil, bizzat devletin gözetiminde bir katliam yaşandı. Gerici örgütler günler öncesinden katliam çağrısı yapan bildiriler dağıtırken devlet oradaydı ve olacaklardan haberli idi. Gerici yerel basın Aziz Nesini ve PSA şenliklerini hedef gösteren kışkırtıcı yayınlar yaparken devlet oradaydı. Kuran kurslarından devşirme bir kısmı çevre illerden getirilmiş çoğu çocuk yaştaki gösterici güruhu saldırılara başlarken devlet orada, görevinin başındaydı. Öğlen saatlerinde gösterilerle başlayıp etkinliklere saldırılarla süren, 7-8 saat sonra Madımak Otelinin ateşe verilmesiyle doruğuna çıkan olaylar yaşanırken polisiyle, askeriyle, resmi ve sivil tüm güçleriyle devlet oradaydı. Tüm devlet yetkilileri, çevre illerin valilikleri ve emniyet güçleri olaydan haberliydi.
* Olaylar adım adım tırmanırken, en üst kademesine kadar devlet yetkilileri (Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu ve diğerleri) gelişmelerden an be an haberdar edilmişlerdi. Fakat nedense talep edilen yardım gelmediği gibi, orada bulunan kolluk kuvvetlerine gösterici güruha karşı güç kullanılmaması talimatı verilmişti.
* En yetkili kişi sıfatıyla devletin en tepesinde bulunan, 80 öncesinde Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz sözü hafızalara kazınan Demirel, yardım isteyen Sivas valisini arayarak Halkla (halk dediği Madımak Otelini saran gerici takımıdır) polisi karşı karşıya getirme! emrini veren devletin en tepesindeki yetkili kişidir.
* Emrinde 6 bin asker bulunan Tugay Komutanı, yardım taleplerine otel ateşe verilmeden bir saat kadar önce 30-40 acemi asker göndererek güya yanıt vermiş; gönderdiği askerleri ise kalabalığın arkasında konumlandırmış ve hiçbir şekilde olaylara müdahale ettirmemiştir. Görgü tanıkları Tugay komutanının kendisinin ise olayları bir hastane bahçesinden izlemekle yetindiğini söylüyorlar.
* Tanıkların anlatımına göre, kentin hiç bir yerinde kaldırım çalışmasına rastlanmazken, o günlerde yalnızca otelin etrafındaki sokaklarda yığınlar halinde kaldırım taşları vardır. Bu taşlar oteli taşlamak için önden hazırlanmıştır.
* Sözde kalabalığı yatıştırmak için bir konuşma yapmak üzere otel önüne getirilen RPli Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, Bir defa şöyle bir fatiha okuyalım. Şunların ruhuna el fatiha diyerek kıvılcımı çakmıştır. Bu şahıs olayları perde arkasında yönlendiren baş provakatörlerden biri olarak, yargılanmamıştır bile.
* Kalabalığı dağıtmak için cop kullanmak gerekir diyen bazı kolluk yetkilileri daha üstten gelen bir emirle engellenmiştir.
* Yangını söndürmek için gelen itfaiye, otel yanıp tutuştuktan sonra harekete geçirilmiştir.
* Katliamın ardından Başbakan Çillerin yaptığı açıklama neyin kaygısının duyulduğunun ibret verici bir belgesidir: Çok şükür otelin dışındaki vatandaşlarımızın burnu bile kanamamıştır! 33 cana karşılık gerici gürühtan kimsenin burnunun kanamamış olmasından duyulan sevinç asıl suçluları ele vermiyor mu? (
) (İşçi Kültür Evi Bülteni, Temmuz-Ağustos 2003, sayı: 4)
Sivasta nasıl gerçekleştiği anlatılan bu olaylardan sonra 33 aydınımız yakılmıştır. Bugün onlara sahip çıkmak, kapitalist barbarlığa karşı mücadeleyi yükseltmekten geçiyor.