DEVRİM DAVASI YENİLMEZ!
Suskunluk fesadını yırttık,
Zindanlardan gelen şehit haberleriyle aylardır
süren suskunluk kırılmaya başladı. Devletin fiili sıkıyönetimine rağmen
ilerici insanlar sokaklara çıkmaya başladılar. Binlerle ifade edilemese
de, tutsakların cenazeleri sahiplenilmekte ve tepkiler büyümektedir.
Artık burjuva medya da Ölüm Oruçlarıyla ilgili
haberlere yer veriyor, açıklamalar yayınlıyor, programlar yapıyor. Medyanın
bu tutumu elbette nedensiz değil. Aynı medya 19 Aralık öncesinde de,
katliama zemin hazırlamak için herşeyi yapmıştı. Son günlerde yapılan
haberlerde devrimci tutsakların taleplerinin esnediği, kabul edilebilir
düzeye gerilediği, böylece Ölüm Oruçlarının bitirilebileceği propaganda
ediliyor. Bir kez daha kirli bir oyun oynanıyor. 19 Aralık katliamını
meşrulaştırmak için kullanılan Biz erteledik, fakat yapacak bir
şey bırakmadılar oyununa benzer bir oyun bu. Sürecin hızlanacağı düşünüldüğünde, devletin 19
Aralık öncesinde olduğu gibi, bir dizi yalan, karalama ve oyalamaya
başvuracağı yeterince açık. Bu açıdan süreçler birbirine hayli benziyor.
Devlet, kendi safını güçlendirmek ve aldığı tutumları meşrulaştırmak
için, özellikle bugün Ölüm Orucu destekçisi olan reformistlere ve son
derece duygusal bir atmosferde bulunan ailelere basınç yapacaktır. Talepleri
devrimci içeriğinden soyutlayıp salt insani düzeye indirgemeye, en geri
noktaya çekmeye çalışacaktır. 19 Aralık sonrasında reformist çevrelerin
ve bazı tutsak ailelerinin tutumları düşünüldüğünde, üstünden atlayamayacağımız
bir sorunla karşı karşıyayız. Devlet, Adalet Bakanının ağzıyla kararlılık
mesajı veriyor. Toplu kullanım alanlarının kullanıma açılacağı, fakat
pazarlığın sözkonusu olmadığı söyleniyor. Toplu kullanım alanlarının
açılacağı açıklaması, şu anki sıkışmışlıklarının bir ifadesidir. Tutsakları
muhatap almayan hiçbir çözümün, çözüm olmayacağı kesindir. Verilen kararlılık
mesajlarıyla direniş bitiremeyeceklerdir. Aylardır bedenleri hücre hücre
eriyen devrimci tutsakları hiçe sayarak direnişi sona erdirmek mümkün
değildir. Devlet devrimci tutsakların kararlılığını çok iyi
biliyor. Zira her esnetme denemesinde bu kararlılık duvarına çarpıyor.
Bu nedenle yüklenme noktası olarak dışarıyı görüyor. Ecevitin
17 Nisanda yaptığı açıklamada, Ailelere ve sivil toplum
örgütlerine Ölüm Orucunun bitirilmesi için büyük sorumluluk düşüyor
demesinden de anlaşılacağı gibi, dışarısı zayıf halka olarak görülüyor.
Ailelerimizin, dışarıda destek vermek için girdikleri Ölüm Orucu eyleminde
şehit düşen tutsak yakınları Gülsüman Dönmez ve Canan Kulaksızın
direnişçi tutumlarını, karalılıklarını örnek almaları gerekiyor. Son günlerde sürekli TMYnin 16. maddesinde
değişiklik tartışılıyor. Taleplerde bir değişiklik olmadığı halde, medya
özenle sorunun çözüleceği havası yaymaya çalıyor. Artık devlet son kozlarını
oynuyor. Ortak kullanım alanlarının açılması, TMYnın 16. maddesinin
değişmesi, hücreler Avrupa standartlarındadır safsataları, sorumluluğun
aileler ve sivil toplum örgütlerinin Ölüm Orucunu bitirmeye yönelik
çabalarına bırakılması vb., bir dizi oyunu devreye sokuyorlar. Ölüm Oruçlarında geriye dönülmez bir aşamaya
girilmiştir. Talepler kabul edilmeden ertelemelerle, bir takım hak kırıntılarıyla
Ölüm Oruçlarının bitmesi mümkün değildir. Ölüm Orucundaki
devrimci tutsakların bilincinin kapanmasını beklemeden zorla müdahale
edileceği tehdidi de sökmeyecektir. Süreç artık yoldaşlarımızın ardı ardına şehit düştüğü
bir süreç. Sürecin uzamasının önüne geçilmesi ve ödenecek bedellerin
en aza indirilmesi, dışarıda Ölüm Orucuna verilecek kitle desteğiyle
sıkı sıkıya bağlantılıdır. Aynı ölçüde önemli olan bir diğer nokta ise,
taleplerinin tüm açıklığıyla sahiplenilmesidir. Hücrelerdeki ölümüne
kararlılık oynanan oyunları bir kez daha boşa çıkaracaktır. Faşist rejimin
kararlılık gösterileri bir kez daha devrimci direniş duvarına çarpacaktır.
Bu kararlılık dışarıda da en ileri düzeyde sahiplenilmek durumundadır. Suskunluk fesadını yırttık, hücre duvarlarını da
yıkacağız! Rauf Azem |
|||||