Krizin faturası kapitalistlere!
Sermaye, krizden kurtulma reçetesini oluşturmuş bulunmaktadır. Bu reçete
işçi, emekçi, öğrenci, köylü, esnaf demeden toplumun geniş kesimlerine
dayatılmıştır. Kuşkusuz en çok etkilenen biz ücretli çalışanlar olacağız.
Bu reçete bizler için mutlak sefalet, açlık, yoksulluk, işsizlik demektir. Bu krizin faturasını bizlere ödetmek için bir seferberlik almış başını
gidiyor. Bir yandan süper bakan yasaları çıkarılıyor, bir yandan özelleştirme
yağması hızlandırılıyor, bir taraftan yeni vergiler ve zamlar uygulanmaya
konuluyor, bir yandan toplumsal uzlaşmadan bahsedilip ESK gibi bir ihanet
şebekesine taraf olmamız isteniyor. Bir bakıyorsun sıfır zam dayatılıyor.
Ücretsiz izinler uygulanıyor, bir bakıyorsunuz siyasiler bizlere yılgınlık
ve panik psikolojisine kapılmamamız için akıl veriyorlar. Sabır
ve sükunete çağırıyorlar. Neymiş efendim, topluma bu hislerin (yani
güvensizlik) yayılması devlet ve millet zararına olurmuş. Yani yine
fedakarlık isteniyor. Fedakarlığı kim yapacak peki? Kimler yararlı kimler zararlı çıkacak
bu fedakarlıktan? Bu bir düzen sorunudur. Bu sosyal sınıfların taraf
olacağı bir sorundur. Sermaye böyle bir fedakarlığa yanaşmıyor. Bunu
kendileri de söylüyor. Öyleyse fedakarlık kimden isteniyor? Biz işçi
ve emekçilerden. Peki kimler için? Rantiyeci asalaklar için. Onlar daha
fazla palazlansın diye, bizlerin daha sefil yaşama mahkum edilmesi gerekiyor.
Şimdiye kadar İMF ve TÜSİADın kasaları için, emperyalist talancılar
için çok fedakarlık yaptık, yapmak zorunda bırakıldık. Ben diyorum ki,
artık yeter! Krizin faturası kapitalistlere! Çünkü krizin nedeni onların
doymak bilmeyen kâr hırsıdır. Kriz onlarındır. Fedakarlığı da onlar
yapsınlar. Devlet şimdi düşmüş yollara, dilencilik yapıyor. ABDden, İMFden,
Dünya Bankasından para dileniyor. Karşılığında ise yeni yasalar
çıkarılması isteniyor. Çıkarılması düşünülen yasalar emperyalist talana
yasal kılıf uydurmak içindir. Bu yolla kârlı işletmeler talana, yağmaya
sunulacak. Bu yasalar çıkmadan emperyalistler kredi vermeye yanaşmıyorlar.
Kaldı ki, alınacak krediler de sorunu çözmüyor. Şimdi yeni zamlar, yeni
vergiler yolda. Kaynak bulmak adına hazine arazilerinin satışı da gündemde.
Satış değil aslında peşkeş, ama sonucu binlerce insanın evinin yıkılması
olacak. Daha düne kadar Dervişi ve geliş biçimini eleştirenler, bugün
çark etmiş durumdalar. Çünkü hepsi de özünde aynı şeyi savunuyorlar:
Özelleştirmeye, sömürüye, talana, yağmaya, evet! Faturayı işçi sınıfına
ve emekçilere ödetmeye evet! Sermaye asalağından tek kuruş almaya ise
hayır! Mücadele edildikçe görülecektir ki, işçi sınıfının ve ezilenlerin kendilerinden
başka hiçbir dostları yoktur. Bütün nasihatlar, bütün oyunlar bizlerin
boyun eğmesi içindir. Kısacası sermaye bir cephe oluşturmuş, bizlere
bu tek cepheden saldırıyor. Bizlerin de bu saldırıyı püskürtmesi için
tek cephe oluşturmamız lazımdır. Sermaye bir sınıf olarak varlığının bilincinde ve bu bilinçle saldırıyor.
Bizler de bir sınıf isek, bu bilinçle hareket etmemiz lazım. Sınıfa
karşı sınıf bilincini kuşanmalıyız. Ancak böylece krizin faturalarını
yırtabilir, bu kan emici sömürücü düzeni de yokedebiliriz. İşçi sınıfı
olarak bizim de bir programımız var. Komünistler bu program uğruna ölüme
gidiyorlar. Siz işçi-emekçi kardeşlerim, artık gerçek dostlarınızı görün. Önyargılarınızı,
tabularınızı aşın ve bu programı alın, inceleyin. Bunun sizlere neler
kazandıracağını o zaman daha iyi anlayacaksınız. Çünkü bu program; sömürülenlerin
kölelik programı değil, kölelerin sömürücüleri yoketme programıdır.
İşte bu program etrafında birleşirsek, bu düzeni daha kolay yenebiliriz.
Kendimiz için bir düzen kurabiliriz. Çünkü bu program, işçi sınıfını
iktidara taşımanın programıdır, insanın insanca yaşayacağı bir düzeni,
sosyalizmi, kurmanın programıdır. SY Kızıl Bayrak okuru bir işçi
Devrim şehitlerinin kanı katil devleti boğacak Devrim şehitlerinin kanı katil
devleti boğacak Orta 2. sınıf öğrencisi Cerenden Ölüm Orucu direnişçilerine... Hınç Bazılarının bu katliamlar ve devrimci tutsakların başlattığı Ölüm Orucu
Direnişi pek ilgisini çekmiyor. Ya bu düzene alışmaktan ya da onların
düşüncelerinin de bundan ibaret olmasından. Ama devrimci düşünceleri
taşıyan bu bedenler, düşüncelerini hayata geçirmeyi canlarıyla ödeseler
bile, bu yoldan vazgeçmeyecekler. Devletin olsun, halkın olsun hiç kimsenin
devrimcilerin ölmesiyle içi sızlamıyor, haksızlıkları da kabul ediyorlar.
Bu dönemde insana vermedikleri değeri hayvanlara veriyorlar. Birçok
insan bu düzende yaşamaya alışmış. Ama devrimci düşünceyi kabul eden
devrimci tutsaklar hayatlarını kaybetseler bile, bu ülkeyi düzeltecekler.
Devrim şehitlerinin kanı katil devleti boğacak. Devrimci tutsaklar onurumuzdur! Ceren/Kırşehir
Kayseri büromuza baskın
Büromuza gelen polisler, kanuna uygun davrandıklarını ispatlamak için
arama iznini gösterdikleri anı kamerayla kaydettiler. Sözlü tacizde
bulunan polisler büromuzun arşivinde bulunan yayınların bir kısmına
el koydular. S.Y Kızıl Bayrak/Kayseri
Sivastaki devrimcilerden... Devrimci tutsakların
|
|||||