2 Temmuz Sivas katliamının üzerinden 10 yıl geçti. 10 yıl önce Sivasta gerici-faşist bir takım tetikçiler kullanılarak gerçekleştirilen katliamda 35 aydın-sanatçı yaşamını yitirdi. Sivas Madımak Otelinden yükselen alevler hala canımızı yakmaya devam ediyor. Aradan geçen 10 yıl içinde Sivası aratmayan katliamlar yaşandı, insanlarımız yine diri diri yakıldı. Çok değil bundan 4 yıl önce Ulucanlarda 10; 3 yıl önce 28 devrimci tutsak, bu kez kendini gizleme ihtiyacı bile duymayan katil devletin yaktığı ateş, sıktığı kurşunlarla can verdi.
Bu yıl 10. yılını geride bıraktığımız Sivas katliamı vesilesiyle kaybettiğimz canları bir kez daha anacak, katilleri lanetleyeceğiz. Tüm işçi ve emekçileri, bir çok kentte bu amaçla düzenlenecek eylem ve etkinliklere katılmaya çağırıyoruz. Ve buradan bir kez daha haykırıyoruz: Katlederek, yakarak, gözaltında kaybederek, işkencelerden geçirerek bizleri yok edemezsiniz, tüketemezsiniz! Sömürüye, zulme ve her türden eşitsizliğe karşı mücadelemizi engelleyemezsiniz!
(...)
21 Haziran (Cumartesi): Konser. Anadolu Kültürü Halk Konseri
Sanatçılar : Tolga Sağ, Erdal Erzincan, Hasan Karayol, Gökhan Birbey, Agire Jiyan; Slayt: Mehmet Özer; Arguvan Vakfı Folklor Ekibi; PSAKD Kadıköy Semah Ekibi
Sunucu: Mehmet Özer
Yer : Bostancı Gösteri Merkezi. Saat:18.00
26 Haziran (Perşembe): Panel (Ali Balkız, Oral Çalışlar, Fikri Sağlar)
Yer: Kadıköy Belediyesi Evlendirme Dairesi. Saat:18.00
28-29 Haziran (Cumartesi-Pazar): Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri
Program: 25 sanatçı, paneller, semahlar, tiyatrolar
Yer: Sivas Yıldızeli-Banaz Köyü
1 Temmuz (Salı): 2 Temmuz konulu panel
Panelistler: Halil Nebiler, Adnan Özyalçıner
Yer: PSAKD Alibeyköy Şubesi. Saat:20.00
2 Temmuz (Çarşamba): Miting
Yer: Ankara
4 Temmuz (Cuma): Panel (2 Temmuz ve Alevi Örgütleri)
Panelistler: Mehmet Boy, Ali Kenanoğlu, Ergül Şanlı
5 Temmuz (Cumartesi): Basın açıklaması
Yer: Kadıköy İskele Meydanı. Saat:17.00
6 Temmuz (Pazar): Mezar ziyaretleri (Nesimi Çimen: Karacaahmet Sultan Derneği önü, saat:10.00; Asım Bezirci Zincirlikuyu Mezarlığı girişi, saat:12.00)
Meşaleli yürüyüş: Galatasaray Lisesi önü. Saat: 21.00
Pazar günü, tam ABDnin Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) karşı sürdürdüğü kampanyayla ilgili bir yazı okurken, e-postadan, A. Altanın Soğuk savaş biti, dünya globalizm denilen bir bütünlüğe, hukukun ve ekonominin yerel ölçülerden kurtularak evrenselleştiği bir döneme doğru yol almaya başladı saptamalarını içeren bir yazısı çıktı. Yazıyı gönderen dostum diyordu ki: ... Bu adam bilerek yapıyor bunları. Ben Altanın niyeti üzerine bir yorum yapamam. Ama o anda oluşan ironiyi de ziyan etmek istemiyorum.
Hangi evrensellik?
Hukukun ve ekonominin (...) evrenselleşmeye başladığı savı globalizm ve ulus devlet bitti söylemlerinin bir bileşeni. Bu sav, Yugoslavyanın parçalanması sırasında üretilen uluslararası topluluk, insani nedenlerle askeri müdahale kavramlarıyla güçlendirilerek yaygınlık kazanmıştı. Pazartesi günü Laheyde göreve başlayan UCM bu ortamda, yerel mahkemelerin bakmakta aciz kaldığı, savaş suçları, soykırım vb. konularla ilgilenmek amacıyla gündeme geldi.
60tan fazla ülke bu mahkemeyi kuran kararnameyi imzaladı. Ama ABD, önce imzasını geri çekti, sonra imzalamış ülkelere imzalarını çekmeleri için, henüz imzalamamış olanlara da imzalamamaları için baskı yapmaya, rüşvet teklif etmeye, cezalandırmakla tehdit etmeye başladı (The Observer 15/06); geçen yıl da UCM tarafından tutuklanacak ABD personelinin kurtarılması için gereken tüm yöntemlerin kullanılacağını söyleyen ve dünyada hemen Lahey işgal yasası unvanı kazanan bir yasa çıkardı.
ABD, bir taraftan tüm devletleri terörizme karşı evrensel bir savaşta yanına çağırıyor, diğer taraftan, evrensel bir mahkemeyi engellemek için elinden geleni yapıyor. Bu çelişki, ABDnin, Bana kimse hesap soramaz anlayışından kaynaklanıyor. Rumsfeldin vurguladığı gibi, Bugün küresel çıkarları olan tek ülke ABDdir. ABD bu çıkarları savunurken, örneğin Irakta bir katliam yapmak durumunda kalırsa (ki geçen hafta bunlardan biri gerçekleşti) personelinin savaş suçlusu olarak yargılanmasını istemiyor. Özetle evrenselleşen hukuk değil ABDnin iradesi!
Hukuk mu dediniz?
Halbuki, evrensel bir hukuk kurmayı amaçlayan bir sürü anlaşma var. Örneğin Balistik Füzeler Anlaşması, Nükleer Test Yasağı, Kyoto Protokolü ve savaşların kurallarını düzenleyen Cenevre Anlaşması. Bush Hükümeti balistik füzeler anlaşmasından çıktı. Test yasağı anlaşmasını onaylamıyor. Cenevre Anlaşmasını ise Irak savaşı sırasında, esirleri teşhir ederek, işkenceye göz yumarak, hatta ABD basınına bakılırsa kendisi yapmasa bile örgütleyerek, savaşta sivilleri sakınmayarak, gazetecileri hedef alarak birçok kez ihlal etti. ABD bugün küresel yönetişime ilişkin, evrenselliği olan tüm anlaşmalardan teker teker çıkarak, uluslararası hukuk düzenini yıkıyor, giderek hukukun değil şiddetin egemen olduğu bir ABD imparatorluğu inşa ediyor. Bu yüzden, İranda meşru bir hükümete karşı protesto gösterilerini desteklerken, Irakta sokak gösterilerini yasaklıyor, işgale karşı çıktığına inandıklarını yargılamadan infaz edebiliyor.
İşte bu yüzden, Bush Hükümetinin akıl hocaları, evrenselleşme fantezisinin bir diğer bileşenini, uluslararası NGOları (sivil toplum örgütleri) da hedef almaya başladılar. Yeni-muhafazakarların önde gelen kurumlarından The American Enterprise Institute ve Federalist Society for Law and Public Policy, ilerici ve liberal gündemleri olan ve küresel yönetişim düşüncesini destekleyen NGOları izlemek için yeni bir WEB (www.NGO-Watch.org) sayfası kurdular, Bush yönetiminin 24 üst düzey yetkilisinin de desteğini aldılar (The Asia Time).
Globalizm denen bütünlük, ekonominin ve hukukun yerel ölçülerinden kurtularak evrenselleştiği iddiaları, 1990larda çevre ülkeleri, merkezin, kriz yönetim modeline bağlayan birer fanteziydiler. Artık merkezin de parçalandığı, ABDnin imparatorluk atağına kalktığı 2000li yıllarda, bu iddialar ne yazık ki düpedüz yalan! Foucault, LArcheologie du savoir (Bilginin Arkeolojisi) çalışmasında, bir önermeler grubunun yaygın söylem haline gelebilmesi için kendi içinde tutarlı olması gerekmediğini vurgular. Önemli olan onları yayacak bir sistemin varlığıdır. Sanırım Altan da böyle bir sistemin parçası ve evrenselliğe ilişkin fanteziler de, gerçekler tarafından yadsınsalar bile işte böyle yaygınlık kazanabiliyor...