26 Mart 2005
Sayı: 2005/12 (12)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yaklaşan 1 Mayıs ve sınıf hareketine
devrimci müdahale
  Newroz eylemlerinin gösterdikleri
  Düzen cephesinde şovenist histeri
  Vatan haini arıyorsanız
aynaya bakın!
  İstanbul’da yerellerde Newroz kutlamaları
  Newroz kutlamalarından
  Kürt halkının Newroz çoşkusu
  İşgalin ikinci yılında protesto eylemleri

  Sermaye çevrelerinden hükümete balans ayarı!

  Mücadele bayrağı
TEKEL işçisinde!
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/7: Ortadoğu’da yeni “uygarlık sentezi”
  Irak tartışmaları ve gerçekler
 Halklar emperyalist saldırganlık ve
savaşı lanetledi
BM emperyalist saldırganların
“güvenliğini” sağlamaya hazırlanıyor
 Filistin; Barış değil toprak gaspı!
 Emperyalistlerin kanlı eli Kırgızistan’da!
 Dünyada yılda 1.2 milyon çocuk alınıp
satılıyor...
17 sendika şubesi Kadırga Kültür
Merkezi’nde toplandı
İÜ’de soruşturma saldırısı protesto edildi
İzmir; “Demokrasi”yi bayrak edinenler demokratik saygıyı
öğrenmek zorundadırlar!
Bültenlerden...
Irak'lı işçilerin açıklama ve çağrısı: Bütün uygar insanlığa!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

BM emperyalist saldırganların “güvenliğini” sağlamaya hazırlanıyor

“Yoksullukla mücadele”, “gelişmekte olan ülkelerin desteklenmesi”, “mültecilere insani yardım” vb. “yüce” misyonlar üstlenen BM'nin itibarı son yıllarda yerlerde sürünmeye başladı. Emperyalist-kapitalist sistemi savunan tüm kurumlar gibi BM de, kapitalist barbarlığın yansıdığı aynalardan biri durumundadır artık.

1991'de Irak'a saldırı için emperyalist ordulara icazet veren BM'nin eli, bu savaş sırasında katledilen yüzbinlerce Iraklı'nın kanına bulanmıştır. Birinci Körfez Savaşı sonrasında Irak'ın ambargo kıskacına alınması ve bu dönemde uygulanan “gıda karşılığı petrol satışı”ndan elde edilen milyarlarca doların iç edilmesi, Afrika'daki mülteci kamplarını korumakla görevli askerlerin kadın ve çocuklara tecavüz etmesi gibi örneklerde görüldüğü üzere, BM kokuşmanın doruk noktasında bulunuyor.

Saygınlık krizi içinde debelenen BM, Irak işgali sırasında emperyalist güç odakları arasında cereyan eden çatışmanın da arenası olmuştur. ABD-İngiliz zorbalarının Irak'ı işgal etmesine karşı çıkan diğer emperyalistler, Güvenlik Konseyi'nin işgale icazet vermesini engellediler. BM'ye rağmen Irak'ı vahşi şekilde işgal eden ABD-İngiliz emperyalistleri, BM'nin misyonunu tamamladığını ve çöpe atılması gerektiğini ilan ettiler.

Savaş çetesinin küstahlıkta sınır tanımayan şefleri, emperyalist orduların Irak direnişi karşısında batağa saplanması üzerine BM'nin kapılarını yeniden çalmak zorunda kaldılar. Aşağılanmaları sineye çeken BM ise, dünya jandarmasıyla arayı düzeltme arayışına girdi.

BM'nin yerlerde sürünen itibarını ayağa kaldırmak için uğraşan Genel Sekreter Kofi Annan ve ekibi, “çözümü” yeni bir reform paketinde buldu. “Daha Geniş Özgürlük: Herkes İçin Kalkınma, Güvenlik ve İnsan Hakları” başlıklı bir rapor hazırlayan Annan, emperyalist saldırganlık ve savaş politikasına verilen desteğin pekiştirilmesiyle BM'nin yıpranan saygınlığını düzeltmeyi umuyor. Böyle bir adım BM'ye halklar nezdinde değil ama, saldırgan emperyalistler nezdinde itibar kazandırabilir. Nitekim Annan'ın raporunu değerlendiren birçok uzman da bunun “Bush reformu” olacağını vurguluyor.

BM'nin İngiliz İcra Direktörü Mark Malloc Brown, The Sunday Telegraph gazetesine yaptığı açıklamada, “Reformların, ABD'nin terör kaygılarını karşılayacak bir güvenlik sistemi oluşturması gerekiyor” diyerek emperyalist haydut takımının reformdan beklentilerini dile getirdi. Zaten reform paketinde de, “geniş kapsamlı bir terör karşıtı anlaşma imzalanması, nükleer silahların yayılmasına karşı yeni önlemler alınması, hangi koşullarda savaş açılacağı ve ‘önleyici vuruş' yapılacağının kurallarının belirlenmesi” öngörülüyor.

Görüldüğü kadarıyla, başta Annan olmak üzere BM'nin yönetici takımı yüzlerindeki “insani” maskeleri bir kenara atma zamanının geldiğine karar vermişler. Bu sayede “barışın korunması, yoksullukla mücadele, insani yardım” gibi “yük” oluşturan söylemlerden kurtulacaklar.

Yoksul ülke temsilcileri de bu durumun farkındadır elbette. Zimbabve'nin BM temsilcisi Chidyan Siku'nun, “Biz gelişmekte olan ülkeler temsilcileri, genel sekreterliğin, Kuzey'in stratejik gündemine önem vererek ABD'yi memnun etmeye çalıştığını düşünüyoruz” sözleri bunu gösteriyor.

Savaş kundakçılarının izinden giden Annan ve ekibi, Bush'un halkların yıkım ve katliamını “özgürlük” diye sunması gibi, emperyalist saldırganlık ve savaşa destek veren düzenlemeyi “Daha geniş özgürlük, herkes için kalkınma, güvenlik ve insan hakları” diye yutturmaya kalkışıyor. Kavramların zıt anlamlarda kullanılması bile, savaş çetesinin izinden gitmeye hazırlanan Annan ve ekibinin şimdiden epey yolaldığını gösteriyor.

Emperyalist barbarlığın hizmetine koşan Annan, şimdiden, BM'nin 60. yıldönümünün kutlanacağı Eylül ayındaki zirvede biraraya gelecek olan 191 ülke liderini reform önerilerini gerçekleştirmek için “cesaretle hareket etmeye” çağırdı. Sözkonusu reform, gerçekleşip gerçekleşmemesinden bağımsız olarak, BM'nin kirli misyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.

---------------------------------------------------------------------------------------

ABD ordusunun Felluce'de icra ettiği vahşete dair tanıklıklar...

“Gerçek, hayal edebileceğinizden bile beter...”

İşgal ordularının Felluceliler şahsında halklara karşı işledikleri ağır suçların açığa çıkmasını önlemek için yoğun çaba harcadığı biliniyor. Vahşete en çok tanık olan doktor ve imamların katledilmesi veya tutuklanması dahil, her yola başvuran Amerikan ordusu, yine de barbarlığını gizlemeyi başaramadı. Irak işgalinin en kanlı saldırılarının yaşandığı Felluce'nin savaş destekçisi Batı medyası tarafından unutturulmak için özel çaba sarfedilmesine rağmen, dünya gerçeği öğrendi.

Bu gerçeklerin dünyaya yansıması, Irak'ta bulunan az sayıda bağımsız gazetecinin, işgal güçlerinin cinayetlerini ve katliamlarını hala dünya halklarına duyurmak için yoğun ve tehlikeli bir çaba harcaması sayesinde mümkün oldu. Görevini yapmaya çalışan gazeteciler, ABD'nin kimyasal silahlar ile saldırdığı şehirde öldürülen Iraklılar'ı, yerle bir olan hastaneleri ve bu kıt imkanlara rağmen hastalarını kurtarmaya çalışan doktorların yaşadıklarını dünyaya duyurmaya çalışıyorlar.

Gazetecilerin görüştüğü 16 yaşındaki genç bir kız yaşadıklarını şu şekilde aktarıyor: “Biz savaşçı değiliz ve bu yüzden askerlerden korkmamız gerektiğini düşünmüyorduk. Fakat 9 Kasım'da evimize gelen askerler, babamı ve annemi kapıda görür görmez ateş açmaya başladılar ve onlar oracıkta öldüler. Ben ve 13 yaşındaki kardeşim mutfakta dolabın arkasına sığınarak kurtulmayı başardık. Kardeşimi yakalayan askerler, onu uzun bir süre dövüp, ardından başından vurdular. ABD askerlerinden korktuğumuz için 3 günü ölen akrabalarımızın cesetleri ile yanyana geçirmek zorunda kaldık. Bir süre sonra birliklerin şehri terkettiğini zannederek sokağa çıktık. Fakat bu, diğer kardeşimin keskin bir nişancı tarafından öldürülmesine neden oldu.”

Felluce'ye tıbbi yardım götüren Dr. Salem İsmail ise, yaşadıklarını şu sözlerle dile getiriyor: “ABD'nin nefret dalgası evleri, camileri, okulları ve klinikleri yokederek şehrin üzerinden geçti. Bu, ABD ordusunun berbat ve nefret uyandırıcı gücünün sonuçları idi... Felluce'de neler olduğunu bildiğinizi düşünüyor olabilirsiniz. Fakat gerçek, hayal edebileceğinizden bile beter... Şehirde kaldığım birkaç gün boyunca gördüklerim sanırım benimle sonsuza dek yaşayacak!”

El Cezire televizyonu bu ve benzer pek çok tanıklığa yer verdi. Bundan dolayı bu televizyonun çalışanları da işgal ordularının hedefi oluyor. Şimdiye kadar ABD ordusu tarafından Irak'ta çok sayıda gazetecinin katledilmesi, barbar orduların dünya halkları nezdinde teşhir olmasını engelleyemedi. Artık bu tanıklıklar, bir yandan Amerikan ordusunun katliamlarla özdeşleştirilmesini sağlarken, öte yandan emperyalistlerin ihraç ettiği “demokrasi ve özgürlüğün” de Felluce ile özdeşleştirilmesine neden oluyor.