21 Mayıs 2005
Sayı: 2005/20 (20)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD ile bozulan kölelik ilişkilerine ordudan “balans ayarı”!
  AİHM’in Öcalan kararı ve “yargılayanları yargılamak”!
  Niyet mektubu açıklandı, yeni stand-by
anlaşması uygulamada!
  Özelleştirme gündeminden
  Kamu işçisi toplu iş sözleşmesine sahip
çıkmalıdır!
  KESK 2. Olağan Genel Kurulu; Ehlileştirme operasyonu devam ediyor
  KESK 2. Olağan Genel Kurulu üzerine
  İşkenceciler ve katiller ödüllendiriliyor, Uğur bize bakıyor
  Engelliler Haftası; Engelli olan düzenin kendisidir!
  İşçi Kültür Evleri'nin kampanyası; Yoksulluğa mahkum, yozlaşmaya teslim olmayacağız!
  Reklam süsü verilmiş intiharlar düzeni
  Soros kontr-gerillanın sivil ayağıdır!
  İzelman işçileri grev kararı aldı
  Güney Kürdistan sorunu üzerine
tamamlayıcı düşünceler
(Orta sayfa)
  AİHM kararı
  Devrimci 1 Mayıs Platformu’ndan
kamoyuna
  Özbekistan’da kitlesel katliam. Ayağa kalkan emekçiler devlet terörüyle karşılandı

  Afganistan’da emperyalist işgal karşıtı
gösteriler yayılıyor

  Irak; İşgal ve direniş gündeminden
  Almanya’da 12. Enternasyonal
Gençlik Festivali
  Nükleer santrallerle gerçekte amaçlanan ne?
  Temiz hava küresel ısınmaya neden
oluyormuş!!!.
  Bültenlerden
  Paris Komünü:
Toplumsal devrimin şafağı
  Trabzon’da faşist saldırılar karşısında
yılmadık, yılmayacağız!
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Bu sırada “arka bahçede”...

Bush yönetimi dış politikasını, geçenlerde Condoleezza Rice'ın Wall Street Journal'da belirttiği gibi, Ortadoğu'ya odaklamış durumda. İkinci sırada da Rusya'nın “arka bahçesini” ele geçirme projesi var. Bu iki proje ABD Dışişleri'nin tüm enerjisini emiyor ve başka bölgelerde manevra kapasitesini azaltıyor. Örneğin, ABD tarihsel olarak kendisi için çok önemli gördüğü, “arka bahçe” kabul ettiği Latin Amerika'da denetimi elden kaçırıyor, hatta The Economist'in deyişiyle etkisi giderek sönüyor.

Latin Amerika'da yerel bir hegemonyacı güç yükseliyor. Tüm kıta çapında, neo-liberalizme, IMF'ye ve ABD emperyalizmine karşı kitlesel hareketler giderek güçleniyor, “Bolivarcı” (bağımsızlıkçı, Latin Amerika halklarının bütünleşmesini amaçlayan, halkçı) bir iklim oluşuyor.

Kâğıttan kaplandan kim korkar

ABD'nin Irak'taki başarısızlığı, hem tüm enerjisini alıyor hem de yetersizliklerini, zaaflarını sergiliyor. Böylece başka ülkeler, özellikle Latin Amerika'da ABD'nin göründüğü kadar güçlü olmadığının ayırdına varıyor, bağımsız davranmaya başlıyorlar.

Geçen aylarda hem Savunma Bakanı Rumsfeld hem de Dışişleri Bakanı Rice, Latin Amerika'yı ziyaret ederek ABD'nin zayıflayan etkisini restore etmeye çalıştılar ama başarılı olamadılar. Rumsfeld ve Rice, Venezuella Devlet Başkanı Chavez'e karşı bir “istekliler koalisyonu'' kurmaya çabaladılar, tek bir ülkeyi bile ikna edemediler (Washington Times, 10/05). Üstelik Brezilya'da, New York Times'dan Larry Rither'in aktardığı gibi Rumsfeld, Savunma Bakanı'ndan, halkların kendi kaderlerini tayin hakkı üzerine bir de öğüt dinlemek zorunda kaldı, açıkça uyarıldı. Dahası, elli yıldır ilk kez ABD, Amerika Ülkeleri Örgütü'nün denetimini elinden kaçırdı (Financial Times 08/05). Bu örgütün yönetimine ilk kez ABD'nin istemediği biri, Şili'den sosyalist eğilimli İçişleri Bakanı (Pinochet'in yargılanmasını sağlayan) Jose Miguel Insulza seçildi. ABD'nin bu örgütten dışladığı Küba, şimdi büyük olasılıkla örgüte alınacak.

ABD'nin önemli uluslararası sıkıntılarından biri de Uluslararası Ceza Mahkemesi. ABD, bu mahkemeyi kuran anlaşmaya katılmadığı gibi, başkalarının da katılmasını engellemeye çalışıyor. Ancak, Ekvador, Uruguay, Paraguay, Bolivya, Brezilya dahil on bir Latin Amerika ülkesi hem bu anlaşmayı imzaladılar hem de ABD'yle ona muafiyet sağlayan ikili anlaşmalar yapmayı reddettiler (MotherJones, 02/05).

Geçen hafta 22 Arap ülkesi ve 12 Latin Amerika ülkesi ilk kez, iki bölge arasında ticari, kültürel ve siyasi ilişkileri güçlendirmeyi amaçlayan bir zirve toplantısında bir araya geldiler. Toplantı sonunda yayımlanan “Brezilya Deklarasyonu” , ABD ve İsrail'in Ortadoğu politikalarına karşı eleştirel bir tutum aldı. Terörizmi mahkûm etmekle birlikte işgal altındaki halkların, silahlı direnme hakkının meşru olduğunu vurguladı. Bugün zengin ülkeler tarafından saptanan terörizm tarifinin değişmesi için bir uluslararası toplantı talep etti. Deklarasyon, böylece Irak'taki direnişe, Filistin'de Hamas'a ve Lübnan'da Hizbullah'a dolaylı olarak destek vermiş oluyordu (CNN 12/05).

Tüm bu gelişmeler olurken, arka planda Brezilya'nın bölgesel ve uluslararası etkisinin artmakta olduğu görülüyor. Dünya Ticaret Örgütü görüşmelerinde, ABD ve Avrupa'ya karşı bir blok oluşturulmasında belirleyici rol oynayan Brezilya'nın, Latin Amerika'da da Güney Amerika Ülkeler Topluluğu , Mercosur gibi yerel ticaret ve kültürel anlaşmaların güçlenmesi için çabaladığı, bu anlaşmaların etkileri genişlerken, ABD'nin bölgedeki projesi Latin Amerika Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşmasının fiilen ölmeye başladığı görülüyor; zira El Salvador ve Kolombiya'dan başka destekleyen ülke kalmadı.

Dünyanın önemli petrol üreticilerinden, ABD ithalatının yüzde 15'ini sağlayan Venezuella, şu sıralarda Latin Amerika'da ABD'nin başını en çok ağrıtan ülke. ABD, ülkenin halkçı ve bağımsızlıkçı Başkan Hugo Chavez'i devirmek için darbe bile tezgâhladı, ama kitlesel direniş karşısında başarısız kaldı. Buna karşılık ülkesinin petrol gelirlerini eğitim, sağlık, konut, yeni iş olanakları yaratma seferberliği gibi halkçı politikalar için kullanan Chavez gittikçe güçlendi. Güçlendikçe de, salt kendisi ABD karşıtı bir tutum almakla kalmadı, Latin Amerika çapında ABD karşıtı, “Bolivarcı” hareketlere fiilen destek olmaya başladı.

Chavez, ABD'nin baskılarına karşı, petrol ihracatını kesmekle tehdit etti. Arkasından geçenlerde, Venezuella ve ABD orduları arasındaki ilişkiye son verdi, böylece ABD askeri personeli Venezuella'yı terk etmek zorunda kaldı. Chavez, ABD'nin rakipleriyle de ilişkilerini geliştiriyor. Çin'e petrol satarken Rusya'dan, İspanya'dan silah satın alıyor. Küba'ya sağlık hizmeti karşılığında indirimli petrol satıyor. Chavez'in Rusya'dan aldığı 100.000 AK-47 (Kalaşnikof) tüfeğin, Rumsfeld'i özellikle tedirgin ettiği anlaşılıyor (Bu tedirginlikte Irak direnişinin gölgesi olabilir mi?). Tüm bunlar yetmezmiş gibi Chavez şimdi de Latin Amerika çapında El Cezire tipi bir radyo kurulmasına öncülük ediyor; finansal destek sunuyor (Christian Science Monitor, 13/05). TVSUR (Güney Televizyonu) CNN'le rekabet edecek ve ABD propagandasına karşı bir yayın yapacak. Venezuella'nın başkentinde büro açan El Cezire de Latin Amerika'da faaliyete geçmeye hazırlanıyor (Washington Times 05/05).

TVSUR projesinde Bolivarcı bir ruhun etkisini görmek olanaklı. Ama bu ruh bu kadarla da sınırlı değil. Geçen yıllarda Şili, Venezuella, Brezilya, Bolivya, Arjantin, Uruguay, Paraguay ve Ekvador'da sol eğilimli, halkçı ittifaklar hükümete geldiler. Bu halkçı ittifakları hemen her yerde, iktidara, ABD, IMF karşıtı halk hareketleri taşıdı. Şimdi sırada, Latin Amerika'nın ikinci büyük ülkesi ve ABD'nin komşusu Meksika var. Gelecek yıl başkanlık seçimlerini sol eğilimli Mexico City Belediye Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador'un kazanması bekleniyor. Bu hükümetlerin hemen hepsi IMF programlarına ya tümden karşılar ya da bu programları delerek kendi gereksinimleri doğrultusunda halkçı politikalara öncelik veriyorlar.

Ancak bu hükümetleri iktidara taşıyan toplumsal hareketlerin önemli bir özelliği daha var. Bu hareketler Latin Amerika'nın sömürgecilik öncesi sahibi olan sonra mülksüzleştirilmiş yerli halkların (şimdi yoksul köylüler ve işçiler) damgasını taşıyor. Mestizo'nun (sömürgecilerin soyundan gelen melez orta sınıfın, iş çevrelerinin) etkisi giderek zayıflıyor. Bu gelişme tüm Latin Amerika çapında anti-emperyalist-kültürel ve tüm Latin Amerika'da entegrasyonu amaçlayan bir hareketin (Bolivarcı) mayalanmakta olduğunun göstergesi.

Tüm bu gelişmeler, bizim uzun süredir savunduğumuz iki tezi destekler nitelikte: ABD'nin ikinci hegemonya hamlesi, imparatorluk refleksi başarılı olamayacaktır- dolayısıyla çok kutuplu bir dünyadan içeri adımımızı atmış bulunuyoruz. İkincisi, eğer istersek ABD'nin basıncına boyun eğmeyebiliriz.

Ergin Yıldızoğlu

(Cumhuriyet, 16 Mayıs ‘05)

-------------------------------------------------------------------------------------------

İstanbul Liseli Gençlik Platformu'nun faaliyetlerinden...

ÖSS-AOBP kaldırılsın!

İstanbul Liseli Gençlik Platformu olarak ÖSS dönemine dair bir çalışma planladık. Milyonlarca lise son sınıf öğrencisinin kabusu olan bu sınava karşı güçlü bir çalışma örmeyi hedefliyoruz.

Okulların açıldığı dönemden beri sürdürdüğümüz çalışmalarla geniş bir kesime taleplerimizi taşıyabilmiştik. Son dönemde örgütlediğimiz Irak işgaliyle ilgili çalışmada 500 civarında anket yapmamız bizim için çok anlamlıydı. ÖSS çalışmamızda da buna benzer bir araç kullanacağız. Öğrencilere tek bir soru üzerinden (“ÖSS'ye evet mi, hayır mı?”) çalışmamızı taşıyacağız. Anketin tek soru üzerinden işlemesinin nedeni daha çok insana çalışmamızı taşıyabilmektir. Sonuçta liseliler içinde ÖSS'nin gerekliliğine inandırılmış büyük bir kitle bulunmaktadır. Çalışmamızın amacı, bu bakışı kırıp bu sınav sisteminin adaletsizliğini güçlü bir teşhire konu edebilmektir. Çalışmamızı afiş ve kuş vb araçları kullanarak zenginleştirmeyi düşünüyoruz. Okulların kapanmasına yaklaştığımız şu günlerde okullarda doğru dürüst ders işlenmiyor olması öğrencilerin okula gelmemesine neden oluyor. Bu bizim için çalışmamızı zora sokan bir durum. Bundan dolayı bu iki materyalimizi özellikle şehir merkezlerinde ve emekçi mahallelerinde kullanarak geniş bir kitleye ulaşmayı hedefliyoruz. Çalışmamız lise son öğrencilerine dönük gibi gözükse de, tüm lise öğrencilerine ulaşmayı hedefliyoruz. Nitekim anketlerimize lise 1. sınıftaki arkadaşlardan da geniş bir katılım sağlandı. Çalışmamıza başlayalı henüz üç gün oldu, ama yaklaşık 500 kartı doldurmuş bulunuyoruz. ÖSS sınavı öncesi yapacağımız basın açıklamasına katılımı da bu çalışmamız belirleyecek.

Liseli gençlik içerisinde bugünün zor şartlarında çalışma yapmak, hem de bu yaygınlıkta bir çalışma örmek kolay değil. Birçok siyasi yapının 1 Mayıs benzeri günlerde hatırladığı liseli çalışmaları dışında elle tutulur bir şey bulunmuyor. Yürütüğümüz çalışma bu yönüyle de büyük bir önem taşıyor.

İLGP