1 Temmuz 2006 Sayı: 2006/25
  Kızıl Bayrak'tan
   Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün İran ziyareti...
  Hükümetin ve Merkez Bankası’nın ekonomiye müdahale çabaları...
  İETT otobüs zammı geri alınsın!
  İğneden ipliğe her şey zamlanıyor... Sermaye faturayı emekçilere kesiyor!
  DTP 1. Kongresi… Seçim gündemli bir samimiyet sınavı!
  Devşirme yeni bir “sol” parti kuruluyor
Şeker özelleştirmeleri ertelendi...
HAS Alüminyum’da eylemli süreç devam ediyor
Direnişlerden
Bahçelievler Belediyesi işyeri temsilcisi Şenol Karakullukçu ile TİS süreci üzerine konuştuk...
10 Haziran tarihli BMİS Genel Temsilciler Kurulu Sonuç Bildirgesi’nin gösterdikleri…
  Kapitalist hayata karşı koyuştan teslimiyete, teslimiyetten nereye? - I - Yüksel Akkaya
  “Zeytin Dalı”: Ölü doğmuş politikanın aydınlattığı gerçekler
  ÖDP’nin “Bir arada yaşamı savunalım” kampanyası üzerine
  Halkevleri temsilcisi İlknur Birol ile sınıfın mücadelesi ve örgütlenmesinin önündeki engeller üzerine konuştuk...
  “Uygar batı”nın ikiyüzlülüğü!
  Sömürge valisinden suç itirafı: “Irak’ta durum vahim!”
  Engellemelere rağmen Küba BM İnsan Hakları Konseyi üyeliğine seçildi...
  Dünyadan...
  Sivas katliamının 13. yılında: Yine semahlar dönülüyor, yine türküler söyleniyor!
  Trabzon’da yeni bir linç girişimi daha...
  Ulus devlet üzerine kısa notlar -V-
M. Can Yüce .
  Yoksulluğa ve yozlaşmaya karşı Mamak 3. Kültür-Sanat Festivali’ni birlikte örgütleyelim!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Engellemelere rağmen Küba BM İnsan Hakları Konseyi üyeliğine seçildi.

İki karşıt dünya!

Birleşmiş Milletler’in (BM) tüm kurumlarıyla emperyalist güç odaklarının hizmetinde olduğu bilinmektedir. Kimi zaman emperyalist-kapitalist düzenin barbarlığını örten “incir yaprağı” işlevi gören BM, -Irak’a uygulanan vahşi ambargo örneğinde görüldüğü üzere- kimi zaman da fiili cellat rolünü üstlenmektedir. BM’nin insan hakları, dünya barışı, çevre, yoksulluk, çocuklar, mülteciler gibi sorunlarla ilgili yan kuruluşları da hızlı bir çürüme süreci içindedir.

Buna rağmen ABD, uşakları ve müttefikleri, BM’nin hiçbir kurumunda, emperyalist küstahlığa kafa tutan bir ülkenin temsil edilmesini istemezler. Hele bu ülke Küba ise, bunu engellemek için her yola başvurabilirler. İşte böyle bir çatışmada Küba, BM Genel Kurulu’nun 9 Mayıs tarihli oturumunda yapılan oylamada, ABD önderliğindeki karşıtların yoğun engelleme çabalarına rağmen 135 oy ile (2/2) İnsan Hakları Komisyon’una (İHK) üye seçilmişti.

Sözkonusu seçimden sonra İHK, ilk toplantısını 20 Haziran’da Cenova’da gerçekleştirdi. Toplantıya Küba adına katılan Dışişleri Bakanı Felipe Perez Roque, katılımcılara hitap ederek, anlamı bir konuşma yaptı. Küba yönetimi ile ABD emperyalizminin icraatlarını bazı güncel örnekler üzerinden karşılaştıran Roque, konuşmasında, emekçiler için çalışan bir yönetim ile dünyanın kanını emen tekeller için çalışan diğer yönetim arasındaki farka dikkat çekti.

Roque’nın, engellemelere rağmen Küba’nın neden seçildiğini anlatırken verdiği örneklerden bir kısmı şöyleydi.

“Bugün, özellikle sembolik bir gündür. Küba, İnsan Hakları Konseyi kurucu üyesiyken; Amerika Birleşik Devletleri değildir. Küba, Birleşmiş Milletler Genel Meclisi’nin üçte ikisinden çoğunun, 135 ülkenin, ezici desteğiyle seçilmiş durumdadır, ama buna karşın Amerika Birleşik Devletleri, aday olmaya bile cesaret edememiştir.

Afrika ülkeleri, 2 bini aşkın Kübalı savaşçının, Amerika Birleşik Devletleri’nin nükleer silahlar da dahil olmak üzere, silahlandırıp, desteklediği, rezil apartheid rejimine karşı verilen mücadelede cömertçe kanını akıttığını hatırladılar.

Amerika Birleşik Devletleri, yasadışı ve haksız bir savaşta öldürmeye ve ölmeye gönderilen 150 bin işgalci askeriyle gelirken, Küba 70 ülkede insanların hayatlarını kurtaran ve acılarını dindiren 30 bin doktoruyla seçime katıldı.

Küba, 26 Latin Amerika ve Karayip ülkesinden 300 binden fazla hastanın, Kübalı oftalmologların gerçekleştirdiği bedava cerrahi müdahaleler neticesinde yeniden görmesini sağlarken; Amerika Birleşik Devletleri, gezegenin tek süper gücünün Başkanı’nın bir grup arkadaşına faydalı anlaşmalar yapabilmesini sağlayabilmek ve bir ülkenin petrolünü çalmak için düzmece bir savaşta 2500 Amerikan gencinin ve 100 binden fazla sivilin hayatını kaybetmesine sebep oldu.

Küba, seçime; üniversitelerinde hiç para ödemeksizin okuyan 120 Üçüncü Dünya ülkesinden 25 binden fazla gençle girdi. Amerika Birleşik Devletleri ise; mahkumlara işkence edildiği ve hapishane yetkililerinin resmi açıklamalarında üç kişinin intiharının: “Bir umutsuzluk hareketi değil de bir propaganda ve savaş hareketi” olduğu söylendiği Guantanamo toplama kampıyla insanların karşısına çıktı.

Küba, seçime, uçakları salgın hastalıkların veya doğal felaketlerin olduğu yerlere çadır hastaneleri ve Kübalı doktorları taşırken geldi. Amerika Birleşik Devletleri ise; uçakları uyuşturulmuş ve elleri bağlanmış tutsakları bir hapishaneden diğerine gizlice götürürken geldi. Küba, Filistin halkının haklarını savunurken, Amerika Birleşik Devletleri İsrail’in tüm zorbalığının ve suçunun başlıca destekleyicisi olmuştur...”

Roque ayrıca, “Geçen yıl, Guantanamo Deniz Üssü’nde toplu, sistematik ve aşikar insan hakları ihlallerinin araştırılmasını, İnsan Hakları Komisyonu’nda onaylanmasını engelleyen Avrupa Birliği’nin tutumunu düzeltmesini beklemekteyiz.

CIA’nin kaçırdığı kişileri taşıdığı gizli uçuşlarını yüzlerce kez gerçekleştirmesini ve Avrupa toprakları üzerinde tutsakların işkence edildiği ve aşağılandığı gizli hapishanelerin kurulmasını mümkün kılan bu sessiz suç ortaklığının ıslah edilmesini bekliyoruz. Avrupa Birliği, bugüne kadar hep riyakarca bu olayların araştırılmasını ve aydınlatılmasını engellemiştir” ifadeleriyle AB emperyalistlerini de teşhir etti.

Sıralanan birkaç güncel örnek bile, kapitalizmin yıkım, ölüm, işkence, ırkçılık, saldırganlık, savaş gibi sayısız felaketin üretildiği dev bir bataklık olduğunu göstermeye yetiyor. Tersinden ise bu örnekler, sosyalizmin değerlerini sahiplenen Küba’nın, -pekçok olanaktan yoksun küçük bir ülke olmasına rağmen- emekçi insanı, hayatı, üretkenliği, dayanışmayı temsil ettiğini ortaya koymaktadır.