Zindan’dan mektup....
Yasaklar ve keyfiyet sürüyor
Merhaba sevgili dost ve merhaba sevgili İCİ ailesi;
Mektubunu alalı uzun bir süre oldu. Ancak gelebildim. Biraz da senin tavsiyeni dinledim. Size 19 Aralık kartı göndermiştim. Ama tamamı sakıncalı bulundu, göndermediler. Umarım yeni yıl kartım ve yaptığım takvim elinize ulaşmıştır.
Yeni yıl mesajın için teşekkür ederim, çok sağol. Yeni yılı nasıl geçirdiğimizi sorarsan, hücre olarak saat 20.30’da başladık. Hapishane pastası yapmıştık, şarap niyetine de meyve suyu içtik. Daha sonra yan hücre ile türkü programı yaptık, güzel geçti. Asıl program 23.00’te başladı, herkes balkonlara çıktı. Planlı bir program olmadı, herkes istediği gibi içinden ne geliyorsa onu söyledi. Saat 24.00’te ise herkes sırayla kendi sloganlarını haykırdı. Çok güzeldi. Dur ben de sana Karadeniz’den bir türkü söyleyeyim.
Yaylanın çimeninde
Mile oynarım mile
Sarsan seni sırtıma
Yayık ipiyle bile
Yaylanın çimeninde
Gel eşme eşme
Geli bulayım seni
Sığırların peşme…
Biraz bekle de çay doldurayım size de çayla sohbet edelim…
Evet, tekrar merhaba. Biliyor musun cam bardaklarımız geldi, bir su bardağı ve bir çay bardağı. Kırığını vermeden yenisini kantinden alamıyoruz.
Biraz buraların havasından bahsedeyim sana.
Birkaç hafta önce bir arkadaş bağırsak tembelliği şikâyetinden dolayı revire çıkmış, aspirin verip göndermişler. Ne komik değil mi, aspirin ne yapabilir ki kanı sulandırmaktan başka? Neyse, arkadaşın o gün hep sancısı tuttu. Bizler de arkadaşın hastalığının ciddi olduğunu, hastaneye gitmesi gerektiğini, aksi takdirde sorumluluğun kendilerine ait olduğunu söyledik. Sorumluluklarının farkında olduklarını, birazdan sevk için doktorun geleceğini söylediler. Sonra sevk oldu, doktor çok gecikmeli geldi. O gece 23.00 gibi ambulans geldi ve götürdüler.
Onun dışında Nurcan ve Gökben’i başka hücrelere aldılar. Benim yanımda iki ESP’li arkadaş var. Birinin ciddi sağlık problemleri var. İleri derecede kemik erimesi var. Arkadaşları bu konuda çalışma yürütüyorlarmış dışarıda. Mahkemeleri Mart ayında. Gökçe’ye dedim sen de bir mektup yaz diye, ama yetiştiremedi, başka zaman yazacakmış.
Bir de son zamanlarda mektup problemi yaşıyoruz, mektuplarımız çok geç veriliyor. Geçen gün Nurcan’a 2,5 ay geciken bir faksı geldi.
Kantin problemi yine bildiğin gibi.
Kitapları 5 taneden fazla hücrede bulunduramıyoruz.
İki tane kazak sınırlaması.
Bir de arkadaş görüşü var. Telefonda görüşü soranlara haftaya diyorlar, insanlar haftaya geliyor. Bu sefer de geçen haftaydı deyip görüştürmüyorlar. Oysaki o hafta arkadaş görüş haftasıydı. Bu hafta da aile görüş haftasıydı.
Arkadaşların ailelerine ayakkabı araması dayatmışlar.
Benden de geçenlerde müdürle yaşadığımız sorunlar ile ilgili görüşmek için ayakkabımı çıkartıp hücreden çıktığımda gardiyanlardan biri çorabımı çıkartmamı istedi. Çıkartmadığım için de sözlü ve fiili tacizde bulundu. Konu ile ilgili suç duyurusunda bulundum. Soruşturmanın yersiz olduğu cevabı geldi. 15 gün içerisinde itirazda bulunmam gerekiyor. Son zamanlarda koridorlarda bu tür davranışlar oldukça arttı.
Cezalara gelince, Nurcan’ın 10 günlük hücre cezası vardı. Geçen hafta geldi. Bir de ESP’li arkadaş var. Hatta şu an hücrede. Hücrede mektup da gönderemiyormuşsun sanırım, gelen mektupları da vermiyorlarmış.
Buranın atmosferi şu an böyle. Bir de yazı yazdım size Kürt sorunu ile ilgili, ama onu pazartesi göndereceğim. Hem o da bir şeyler yazmış olur.
Yakın bir zamanda yeniden yazacağım. Bu seferlik biraz kısa oldu. Saat de çok geç oldu. Kendinize iyi bakın, sevgilerimle.
Görüşmek dileğiyle...
Ayten Özdoğan
Sincan Kadın Hapishanesi
6 Şubat 2007
HKP’den devrimcilere saldırı!
Bir grup Halkın Kurtuluş Partisi üyesi 19 Şubat günü Cebeci Kampüsü Hukuk Fakültesi’nde devrimcilere saldırarak iki öğrenciyi bıçakladı.
HKP’nin yayın organı olan Kurtuluş Yolu gazetesi’nde bir süre önce Hrant Dink’in cenazesi üzerine bir değerlendirme yayınlanmıştı. Bu değerlendirmede Hrant Dink’e ve suikasti kınayan yüzbinlere yönelik hakaretler yağdırılırken, cenazeye katılan ilerici-devrimci siyasetler için “Sevrci sahte sol”, “CİA sosyalistleri” ifadelerine yer verilmişti. Bu yazı üzerine HKP’lilere giderek sözkonusu yazıyı sahiplenip sahiplenmediklerini soran SGD’liler “Evet sahipleniyoruz”, “sıkıysa cevap verirsiniz” yanıtını aldılar. HKP’lilerin saldırgan tarzı sonucu tartışma küçük çaplı bir arbedeye dönüştü fakat büyümeden taraflar ayrıldı.
Bu olaydan birkaç saat sonra bir grup HKP’li, bir SGD’li ve bir DGH’li öğrenciye saldırarak bıçakladılar. Saldırganların arasında HKP temsilcilerinin de olduğu öğrenildi.
Ankara Ekim Gençliği
Kadınım ben
Kadınım ben,
Adımı doğurtkanlığımdan alırım.
Dağlardan yürüyerek gelen gül çiçek baharım ben.
Toprakta buram buram kokan buğday,
Emeğin anasıyım ben.
Yavrumu, toprağı tırnaklayarak doğururum.
Kadınım ben.
Anadolu’nun bir köyünde töre kurbanı Güldünya’yım ben.
İstanbul’da direniş safında Sibel Yalçın’ım,
Zonguldak madeninde ölen madencinin karısıyım.
Filistin’de kurşunlanan çocuğun anası,
Afrika’da aç bir kadınım ben, kadın!
Kadınım ben
Kimi zaman kocamın arkasında yürürüm
Kimi zaman en önündeyim direniş safının
Vİ-KO’da bir işçi, tarlada ırgatım ben
Kiminin uğruna can verdiği sevdası,
Kiminin cinsel arzusunun tatmini...
Kadınım ben.
Annemin sütünden aldım aklığımı
Türk’üm, Kürt’üm, Arap’ım
İrlandalı, Kızılderili, Amerikalı
Hindistanlı, Afrikalı, Çeçenim
Her savaşta ben ağlarım oğlumun, kocamın ardından.
Kadınım ben,
Sofranıza çocuklarınızdan sonra oturan,
yatağınıza namusunuzdan bağlı
Kadınım ben, kadın!
Dünyanın doğum sebebi
Adımı doğurtkanlığımdan alırım.
E. Derin/ Bir tekstil işçisi
|