2 Mart 2007 Sayı: 2007/08(08)

  Kızıl Bayrak'tan
   Sağlık emekçileriyle elele, mücadeleye!
  ABD’de ikna edildiler, MGK’de karara dönüştürdüler...
  TTB’nin “Beyaz Eylem” takvimi
Tutuklanan DTP’liler serbest bırakılsın!
Saraylara savaş kulübelere barış!
Büyüyen açlık ve yoksulluk kaderimiz olamaz!
 8 Mart etkinlikleri...
  Anadolu Yakası’nda emekçi kadın çalışması
  “Eşit işe eşit ücret!” talebinin tarih sahnesine çıkışı
  İLGP’den “ÖSS’ye hayır!” kampanyası:
  İşsizlik: Kara ölüm mü? - Yüksel Akkaya
  Haluk Gerger: ‘Yurtseverlik ile
halk sevgisi iç içedir’
  Ortadoğu’da süreç kışkırtılıyor Abu -Şehmuz Demir
  İran’a saldırı hazırlıkları devam ediyor!
  Abdullah Gül Pakistan’daydı!
  Çocuklar, misket, bomba, kapitalizm!
  Büyük tekellerden geniş çaplı
tensikat saldırısı
  DİSK’in 40. yılı ve Çelebiler’in misyonu!
  Ulugay işçilerinin direnişi sona erdi
  Bültenlerden
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

DİSK’in 40. yılı ve Çelebiler’in misyonu!


DİSK 40. yılını kutluyor. İşçi sınıfı 40 yıl önce DİSK’i can bedeli bir mücadeleyle kurmuştu. Bu, sermaye sınıfına karşı işçi sınıfının bağımsız bir sınıf olarak kendisini gösterdiği, güç ve eylem kapasitesini ortaya koyduğu bir mücadeleydi. Bu mücadeleyle işçi sınıfı, Amerikan sendikacılığını rehber edinen ve misyonu işçi sınıfını düzene bağlamak olan Türk-İş yönetimini ezdi geçti. İşçi sınıfının DİSK’i kuran eylemi bundan dolayı her şeyden önce sınıf işbirlikçiliği ve uzlaşmacılığa karşı tarihsel önemde bir eylem oldu. İşçi sınıfı sermaye sınıfı karşısında saf tutarak sınıfsal kavga bayrağı yükseltilmiş oldu.

İşçi sınıfının mücadele tarihinde böylesine bir yer tutan DİSK’in 40. yılını doldurmuş olmasının büyük bir anlam ve önemi var. İşçi sınıfı 40. yılı kutlarken, hem bu büyük tarihsel eylemin anısını belleğinde tazeleme imkanı bulacaktır ve hem de tarihsel bir aynadan kendi varlığının bilincine varacaktır.

Diğer taraftan bunu, bu büyük eylemi yaratmış bir sınıf olarak bugün içerisinde bulunulan durumun tartışılması ve aşılması yönünde ciddi dayanak haline getirebilirse eğer, son derece yararlı sonuçlar elde edebilecektir. Zira işçi sınıfının bir sınıf olarak varlığını ortaya koymasında DİSK’in doğumu ne kadar özel bir yere sahipse, işçi sınıfı hareketinin o günden bugüne yaşadığı evrimin ve sınıf kimliğinde yaşanan zayıflamanın anlaşılması açısından da bu tarih son derece işlevseldir.

İşçi sınıfı kendi cephesinden böyle bir bakışla DİSK’e ve 40. yılına bakmak durumundadır. Çünkü Türkiye işçi sınıfı bugün son derece zor bir dönemden geçmekte, sınıf kimliği ve değerleri azgın bir saldırı altında bulunmaktadır. Daha önemlisi, DİSK bu saldırının aleti haline getirilmeye çalışılmaktadır. İşçi sınıfının can bedeli mücadelelerle yarattığı DİSK bugün, tam da bu değeri taşıdığından dolayı içeriden işgal edilerek işçi sınıfına karşı bir truva atı olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Öyle ki, DİSK’in 40. yıl etkinlikleri bile böyle bir kullanıma sahne edilebilmiştir. İşte bundan dolayı işçi sınıfı DİSK’in 40. yılına öncelikle buradan hareketle bakmalı ve hesaplaşmaya da bu noktadan başlamalıdır.

DİSK yönetimi tarafından düzenlenen 40. yıl etkinlikleri esasta iki ana etkinlikten oluşmaktaydı. Birinci etkinlik DİSK arşivinin kamuoyuna açılması, ikinci etkinlik ise çeşitli sanatçıların da katıldığı bir geceydi.

Bir salon şenliği olarak düzenlenen bu ikinci etkinlikte daha salonun girişinde etkinliğe katılanları karşılayan şu pankart, aslında içeride ne ile karşılaşılacağı konusunda yeterli bir fikri veriyordu: “Emeğe değer veren Belediye Başkanımız Mustafa Sarıgül’e teşekkür ederiz”! Sınıfın can bedeli mücadelelerle kurduğu DİSK’in 40. yılı etkinliğine gelen bir işçinin gördüğü DİSK, düzene kafa tutan, uzlaşmacılık ve işbirlikçiliğe göğüs geren tarihi mirasına sahip çıkan bir DİSK değil, düzenin bu pespaye ikbal avcısı belediye başkanının önünde eğilen bir DİSK’tir.

DİSK tarihini anlatan sinevizyon gösteriminin ardından açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkan Süleyman Çelebi, lafı dolandırmadan doğrudan konuya girdi ve ilk cümlesi etkinliğe mesaj gönderen Cumhurbaşkanı’na teşekkür etmek oldu. Hemen ardından ise başta DSP Başkanı Zeki Sezer olmak üzere ÖDP, EMEP ve SHP başkanları ile Erdal İnönü’ye teşekkür ederek devam etti. Ve sözü bir sol güçbirliğine getirip bağladı. Zaten konuşmasının bütünlüğü içerisinde de her şey gelip bu noktaya varıyordu: Büyük bir saldırı altındayız, sosyal ve ekonomik sıkıntılarımız büyüyor, AKP hükümeti çok pervasız, yapılması gereken bir sol odaklaşmayı yaratarak iktidara yürümektir. Böyle yaparsak ve emek eksenli politikalarla hareket edersek toplumu saran milliyetçi kötülüklerden kurtulur, etnik temelli siyasetleri ortadan kaldırır ve bu gibi sorunları geri plana iteriz. Bu aynı zamanda DİSK Genel Kurulu’nun aldığı bir karar ve DİSK Yönetimi olarak bu karar doğrultusunda hareket etmekteyiz...

Çelebi’nin konuşması özetle böyle. Çelebi DİSK’in 40 yılını arkasına alarak, genel seçimlerin yaklaştığı bir zamanda işçi ve emekçilere yeni bir siyası odaklaşma ve bloklaşma girişimini ilan etmiş oldu.

Çelebi’nin bir yanında Zeki Sezer var, diğer yanında ÖDP, EMEP ve Mustafa Sarıgül... İşte Çelebi’nin (ve DİSK yönetiminin) ebeliğine soyunduğu ve doğumu gerçekleştirmek için DİSK’i ve DİSK’in tarihini bir alet olarak kullandığı yeni “sol blok” bu unsurlardan oluşuyor. Anlaşıldığı kadarıyla bu yeni blokun çatısı DSP olarak düşünülüyor ve Mustafa Sarıgül’e de özel bir misyon biçiliyor.

Bu noktada belirtmek gerekir ki, bu blok girişiminin projesi daha derin merkezlerde ve incelikli bir şekilde hazırlanmıştır. Aynı günlerde DSP de kendi cephesinden Çelebi’nin girişimleriyle örtüşecek bir çıkış yaparak “Sosyal adalet için emek kurultayı”nı topladı. Zeki Sezer bu kurultayda yaptığı konuşmada “zenginlikte sosyal adalet” adıyla bir program hazırladıklarını ve “iktidar yürüyüşleri”nin bu program temelinde gerçekleştirileceğini söylüyordu.

Bu projenin özellikle 3 Kasım seçimlerinden sonra artarak yoğunlaşan düzenin aradığı solun tarifine uyduğu açıktır. Belli ki, düzenin sol arayışının piyonu olarak davranan Çelebi ve şürekası, bağımsız bir çıkış yapacak güç ve imkanlara sahip olmadığından, eski ayları kırpıp yıldız yapmak politikasının bir gereği olarak hedef gösterilen DSP’de soluğu almıştır. Nitekim, DSP’nin kurultayı yaptığı günün akşamında bir TV programına katılan Çelebi, yeni sol seçenek için bu DSP’yi ve Kurultayı’nı adres olarak gösteriyordu.

Çelebiler böyle yaparak sadece DİSK’e, DİSK tarihine ve işçi sınıfına ihanet etmekle kalmıyorlar, büyük bir sahtekarlığa da imza atıyorlar. Çünkü eteklerine sarıldıkları o DSP, daha birkaç yıl önce MHP ve ANAP ile kurdukları koalisyon hükümetiyle işçi ve emekçilere kan kusturmuş, ülkenin gördüğü en ağır krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmiş, bir Dünya Bankası memurunun önünde hizaya geçerek tüm bunları gerçekleştirmiş bir partidir. Sonuçta bu işçi ve emekçi düşmanları, emekçi halk tarafından 3 Kasım seçimlerinde sandığa gömülerek cezalandırılmıştı. İşte bu soysuz işçi-emekçi düşmanı, Kürt düşmanı emperyalizm uşağı Ecevit’in tarihin çöp sepetine atılmış DSP’si (ki bu parti şu ana kadar MHP ile milliyetçilikte yarışan bir partidir), Çelebiler tarafından çöpten çıkarılıp işçi ve emekçilere bir siyasi seçenek olarak sunuluyor. Dahası bir de bu sunum, DİSK’in 40 yıllık mücadele değerleri ve tarihi kullanılarak gerçekleştirilmeye çalışılıyor.

Onların bu yaptığı, DİSK’in emekçilerin hafızasında yaşayan değerlerini, tarihin çöp sepetindeki pislikleri gizlemek için ambalaj olarak kullanmaktan başka bir anlama gelmiyor. Böylelikle DİSK ambalajına sarılmış bu pislik emekçilere yedirilecektir. Başka bir ifadeyle, emekçiler DİSK tarihiyle kandırılıp burjuva düzene servis edilecektir. 40 yıllık tarihten bahsedenler, işçi ve emekçilerin birkaç yıl öncesinde yaşanmış deneyimlerini dahi unutturma çalışmaktadır.

Ancak, DİSK’in tarihi ve mevcut DİSK konusunda belli bir bilince sahip olan işçiler için Çelebiler’in konumu ve misyonu yeterince açıktır. Sınıf bilinçli işçiler, işçi ve emekçileri bekleyen büyük tehlikeyi kavrayarak Çelebiler’e dur diyecek bir sınıf iradesini ortaya çıkarmak için harekete geçmek durumundadırlar.


 

DİSK Genel –İş Sendikası İst. 3 No’lu Şube Başkanı Mevsim Gürlevik ile konuştuk...

“1 Mayıs’ı Taksim’de kutlanmalı!”


  • DİSK bugün 40. yılını kutluyor ve 2007 yılına ilişkin 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanması, 1977 katliamcılarının yargılanması, ortaya çıkartılması ve örgütlenme çalışmalarının hızlandırılması hedeflerinin yer aldığı bir mücadele programı ortaya koyuyor DİSK. Siz bu hedeflere ilişkin ne düşünüyorsunuz?

Mevsim Gürlevik: Biliyorsunuz 2004 1 Mayıs’ında DİSK zaten diğer konfederasyonlarla ayrışarak 1 Mayıs’ı Saraçhane’de kutladı. Özüne yakışır bir biçimde 1 Mayıs kutlandı, Yenikapı’ya yürüyüş yapıldı. O zaman Türk-İş ve Hak-İş ayrılarak Çağlayan’da 1 Mayıs’ı kutladı. O zaman da şube olarak bizim hedefimiz şuydu: Çukurda, çayırda 1 Mayıs yapmayacağız, 1 Mayıs’ı 1 Mayıs alanında kutlamalıyız, hedefimiz Taksim’di. O günün koşullarında bu mümkün olmadı. Saraçhane’den Taksim’e yürüyüş başlattığımızda devlet güçleri bize engel oldu. En son biz valiliğe yürümeye karar verdik ve Yenikapı’da 1 Mayıs’ımızı kutladık. Şimdi 2007 1 Mayıs’ıyla hedefimiz de Taksim ve DİSK’in açıklamış olduğu hedef doğrultusunda harekete geçmektir. Biz Genel-İş Sendikası olarak kararlıyız. 1 Mayıs’ı bu sene 1977’nin 30. yılına, 37 şehidimize yakışır bir şekilde Taksim’de kutlamak için şimdiden çalışmalarımızı başlattık. Biz buna yönelik DİSK’e bütün gücümüzü, desteğimizi sonuna kadar sunuyoruz ve bize verilen her görevi yerine getireceğiz.

- Peki sizce ortaya konan bu mücadele programının altı nasıl doldurulabilir?

Mevsim Gürlevik: DİSK’in gücü belli. DİSK’in keşke kitlesel olarak Türk-İş kadar üyesi olmuş olsaydı, zannediyorum biz bugün bunları tartışmayacaktık. Buna rağmen özellikle fabrikalarda, işletmelerde işçi kitlesini bu tabanın altına çekersek gerçekten DİSK’in mücadelesini biraz daha yükseltiriz ve DİSK’i 1977’deki seviyesine getiririz. Yani daha mücadeleci bir anlayışın mutlaka hakim olması gerekiyor.

- DİSK üyelerine bu süreçte düşen görevler nelerdir?

Mevsim Gürlevik: Tüm DİSK üyelerine düşen görev bu süreçte DİSK’in aldığı kararlara uymaktır. Her karara uymak değil tabii ki, yanlış kararlara uymak değil. Biz şunu diyoruz; ki DİSK’in almış olduğu her doğru kararın altına imzamızı koyarız, bedel ödenmesi gerekiyorsa bedel de öderiz. Fakat 1 Mayıs üzerinde ve diğer konularda işsizlik sigortası, GSS’ye kadar bütün alanlarda DİSK’in altını doldurmak bizim görevimizdir....

Kızıl Bayrak/İstanbul


“DİSK Kırk Yıllık Dostlarıyla Buluşuyor” etkinliği

“DİSK Kırk Yıllık Dostlarıyla Buluşuyor” etkinliği 26 Şubat günü saat 19.00’da, Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Salonu’nda gerçekleştirildi. Etkinliğe aralarında yazar, şair, siyasi parti temsilcileri ve belediye başkanlarının da bulunduğu toplam 1000’i aşkın kişi katıldı.

Etkinlik ilk olarak Musa Çam’ın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. Ardından DİSK’in kuruluşundan bugüne kadar yaşanan direnişler ve eylem görüntülerinin yer aldığı ve DİSK’in 40 yılını anlatan bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Ahmet Necdet Sezer’in geceye gönderdiği mesajın okunmasından sonra DİSK Genel Başkanı Süleymen Çelebi bir konuşma yaptı.

Çelebi yaptığı konuşmada; düşünce ve örgütlenme özgürlüğü olmadan ve çetelerden temizlenmeden demokratik bir devlet olunamayacağı, herkesin dil, din, düşünce, etnik köken farkı olmaksızın eşit haklara sahip olması gerektiği, çalışanların sendikalı ve örgütlü olması gerektiği ve örgütlü olmayan toplumun demokratik olmayacağı, 301’in ve düşünce özgürlüğünün önündeki engellerin ve kurumların kaldırılmasını, aydınların katledilmesi ve hapislere atılması değil sahip çıkılması gerektiği, Anayasa’nın 15. Maddesi’nin kaldırılması ve 1 Mayıs’ın emeğin bayramı olması ve resmi tatil ilan edilmesi gerektiğini vurguladı.

Çelebi konuşmasına şöyle devam etti: “Düşüncelerimizi birbirimize aktarmak, tartışmak ve yine geçmişte olduğu gibi birlikte dayanışma içinde yürümek zorundayız. Bugün bu birlikteliğe dünden daha çok ihtiyacımız var. Yine bir araya geleceğiz. ‘Nasıl bir sendika, nasıl bir DİSK ve nasıl bir sol’ olması gerektiğini tartışacağız. Ve bunları birlikte hayata geçireceğiz. Geleceğin Türkiye’sini birlikte yaratacağız. Neoliberal, gerici, ırkçı, savaştan yana, yoksulluk ve yolsuzluk üreten bu politikalara karşı özgür, demokratik bir Türkiye hayalimize dünden daha yakınız inanın...”

Süleyman Çelebi’nin yaptığı konuşmadan sonra sırasıyla Timur Selçuk, Meral Okay, Mazlum Çimen, Cahit Berkay, Mehmet Ali Alabora, Onur Akın, Ferhat Tunç, Ruhi Su Dostlar Korosu, Ataol Behramoğlu, Yavuz Top, Sadık Gürbüz, Suavi ve Edip Akbayram’ın da aralarında bulunduğu birçok sanatçı şiir ve şarkıları hep bir ağızdan söyledikten sonra “DİSK Kırkyıllık Dostlarıyla Buluşuyor” etkinliği sona erdi.

Sınıf devrimcileri, gecede “Kontrgerilla ile hesaplaşmak için1 Mayıs’ta Taksim’e!/BDSP” imzalı çağrı bildirilerini dağıttılar. Ayrıca Kızıl Bayrak 8 Mart özel sayısı ve 8 Mart ile ilgili taleplerin yeraldığı bir imza metnini kullandılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul


DİSK’in 40. yılı vesilesiyle sendikacılarla konuştuk...

1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması geçmişteki mücadeleye saygının da bir gereğidir!


  • DİSK 40. yılını kutluyor. Bu yıl 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanması, 1977 katliamcılarının yargılanması ve ortaya çıkartılması, örgütlenme çalışmalarının hızlandırılması hedeflerinin yer aldığı bir mücadele programı ortaya koyuyor. Siz bu hedeflere ilişkin ne düşünüyorsunuz?

Ramazan Gecenoğlu (Emekli-Sen Beyoğlu Şubesi YK üyesi): Öncelikle DİSK’e teşekkür ediyorum. Çünkü Taksim’in her 1 Mayıs’ta anılması gereken bir yer olması gerektiğine inanıyorum. Orası işçi sınıfının alanı, işçi meydanı olmalıdır. Bu sene umarım bütün emekliler çalışanlarla birlikte 1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda kutlarlar. Taksim’in adını da işçi meydanı olarak değiştirmek için mücadele etmeye bir işçi emeklisi olarak katılıyorum. 1977 1 Mayıs’ında ben de oradaydım, tank paleti belki de ayağımın yanından geçmiştir benim.

Nebile Irmak Çetin (Genel-İş Sendikası Konut İşçileri İst. Şube Başkanı): Tabii ki DİSK’in 40. yılı gerçekten de yaratılan bir tarih, ödenen bir bedeldir. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki küreselleşen sermaye çok boyutlu bir şekilde emeğe, halklara, emekçilere saldırıyor. Burnumuzun dibinde Ortadoğu kan gölüne dönüşmüş durumda. Ülkemiz coğrafyası da bundan payını alıyor ve savaş rantı gittikçe büyüyor. Bunun faturası elbetteki emekçilere kesiliyor. Bu saldırılara karşı emekçilerin de topyekûn cevap verebilmesi için gerçekten geçmişte ödenen bedellere, geçmişte gösterilen mücadeleye denk düşecek bir mücadeleyi yükseltmek zorundadır. Sanıyorum DİSK en doğrusunu yapmıştır ve doğru kararı vermiştir. Hem geçmişte verilen mücadeleye saygı anlamında, hem de elimizden alınan kazanımlarımızı belki geri alma veya gelecek nesillere bir şeyler bırakma anlamında kutluyoruz DİSK’in cesaretini.

Veysel Demir (Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası 3 No’lu Bölge Bşk.): 2007 yılı DİSK ve işçi sınıfı için gerçekten yoğun bir tempoyla geçiyor. DİSK’in 40. yılında 1977 1 Mayıs katliamının 30. yılında hüzünle andığımız bir rövanş var önümüzde. Bu rövanşta derin devletle ve kontr-gerillayla işçi sınıfının hesaplaşması var. Bunun en güzelini DİSK yapacaktır, DİSK’in öncülüğünde devrimciler, yurtseverler, demokratik kitle örgütleri sola yakışacak, emeğe yakışacak bir tavırla 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nı doldurarak bunun rövanşını alacaktır. Buna niyetliyiz. Sadece Taksim’i doldurmakla değil DİSK’in kadrolarıyla, DİSK’in önderleriyle, işçi sınıfıyla omuz omuza hareket etmeliyiz. 12 Eylül’ü yaratanlarla, 1977 katliamının 30. yılında katliamcıların yargılanma durumları var. Bunu yaratmak için çaba harcanacaktır. Sendikalar gün geçtikçe eriyor, örgütlenme azalıyor. Bunun için örgütlenmeye ihtiyacımız var. Özelleştirme saldırısına karşı önümüzdeki dönemde İstanbul’da yoğun bir örgütlenme çalışması olacak. Önümüzdeki süreç eylemli ve sıcak olacak...

- Sizce 2007 yılı için belirlenen hedeflerin altı nasıl doldurulabilir?

Ramazan Gecenoğlu: Tabandan daha fazla örgütlenmeye ve tabanın daha fazla demokratikleşmesine ihtiyaç var. Taban demokratikleştiği zaman bunun tüm üretenlere katkısı olacaktır. Bir filozof, bir alim bir şey söylemiş “Fırat’ın kenarında bir koyun kaybolsa hesabını benden sorun” demiş. Böyle bir adalet var mı? Cebimizden parayı çalıyorlar kimsenin haberi yok. O zaman işçilerin, köylülerin, emekçilerin örgütlenmesi lazım.

- Sizce bu nasıl başarılabilir?

Nebile Irmak Çetin: Bu gecede de bunun mesajı kısmen de olsa verilmiş oldu. Bizim çok acil olarak yükselen faşizm, şovenizm dalgasına, yükselen bir kapitalist saldırıya karşı cevap verebilmenin tek yolu devrimcilerin, demokratların, aydınların, Kürd’ün, Türk’ün birleşik bir mücadele yürüterek saldırıları püskürtmesi mümkündür. Bu mücadeleyi örmeyi becerebilirsek istediklerimize kavuşacağımızı umut ediyorum.

Veysel Demir: Bunu başarmanın yolu inanmak, örgütlenmek, işçi sınıfına gitmek. Bunun için de devrimcilerin, yurtseverlerin, demokratların, öğrencilerin, evsizlerin tek vücut olması lazım. Örgütlü bir toplumun hiçbir zaman yenilmeyeceğini, yıkılmayacağını unutmamamız gerekiyor.

- Bu süreçte DİSK üyelerine düşen görevler nelerdir?

Ramazan Gecenoğlu: DİSK üyelerine düşen görev daha çok çalışmaktır. Elinde bir mevzisi, imkanı olan herkes, kendisine yurtsever, aydın, emekten yanayım diyen herkesin bugüne kadar çalıştığının on misli daha fazla çalışması gerekiyor. Bizim emeklilerin çok güzel bir sözü vardır, “Demokrasi mücadelesinden emekli olunmaz!” diye. Gerçekten demokrasi ve özgürlük mücadelesinden emekli olunmaz.

Nebile Irmak Çetin: Bugün Türkiye’de 10 milyonu aşkın işçiden sözediliyor ama bunun ancak 1 milyonu, belki daha azı sendikalıdır. Burada üç ayrı konfederasyon da örgütlüdür. Bu sadece DİSK’le yapılacak bir şey değildir. Bizim ‘80 öncesindeki işçi jenerasyonu yakalayabilmemiz için işçi sınıfının siyasallaşması gerekiyor. Çok acilen işçi sınıfı, toplumsal muhalefetin diğer kesimleriyle taleplerini ortaklaştırmak zorundadır. Yani burada herkese görevler düşüyor. Bir devrimci gazetesini sadece işyerine götürmemeli, fabrikaya girip işçi olup oradaki işçiyi örgütlemeli, aydınlar yazmayla çizmeyle kalmayacak, işçi semtlerinde, sokaklarda oturup insanlarla konuşacak. Diğer yandan bu süreçte ilerici, öncü işçilere de büyük görevler düşüyor.

Veysel Demir: Yılmayacaklar, yıpranmayacaklar, geçmişte abilerimizin yoktan var ettiği DİSK’in “D” sine yakışır bir tavırla mücadeleyi en yüksek noktasına çıkarmak gerekiyor. Kendi çelişkilerimizle değil renkliliklerimizle tartışmamız lazım diye düşünüyorum.